24/01/2001 tarihli Taraf Gazetesi'nde yer alan ropörtajınızda, "Alevi Çalıştayı'nda MAZLUMDER'in Sivas'ı unutun dediğini naklettiler" demiş olmanızı üzülerek okuduk. İfadenizden, söz konusu tespitin, size ait olmayıp, oradaki konuşmalara yeterince nüfuz edememiş olan birileri tarafından size nakledildiği anlaşılmaktadır. Anlatılanları bağlamından koparmadan değerlendirme konusunda sağduyusuna, duyarlılığına ve idrakine güvendiğim zat-ı aliniz, işinizin olduğunu ifade ederek toplantıyı erken terk etmemiş olsa idi, konuya ilişkin görüşlerimizi birinci elden dinleyebilme imkanı bulmuş olacaktınız. Her halükarda bizimle temas kurarak, 19 yıllık hayatiyeti boyunca insan haklarının evrensel kuralları ve değerleri konusunda herkese eşit mesafede durabilmeyi becermiş olan derneğimizin görüşlerini "doğrudan" almanız mümkün iken, nakledilenleri "doğrulama" yerine "doğrudan kullanmayı" tercih etmenizi bir kasıt olarak değil vakit bulamamış olmanıza bağlıyoruz.
Madımak'ta yaşanan vahşeti ne küçümsemek ne de unutturmak istemek, bırakınız insan hakları konusunda uzmanlaşmış bir derneği, sıradan herhangi bir insan için bile çok ağır bir ithamdır. Orada bir provokasyon yaşandığı kanaatini taşımaktayız. Son günlerde gazete sayfalarında yazılan ve camilerin bombalanacağına ilişkin planların yer aldığı provokasyonların bir benzeri maalesef Sivas'ta onlarca insanımızın hayatına mal olacak şekilde icra edilmiştir. Hatırlanacağı üzere 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli etrafında toplanan insanlar Alevileri protesto etmek için değil, o günlerde Dünya'da çokça tepki toplayan Selman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" kitabını Türkçe yayınlamak isteyen ve birkaç sayfasını da "2000'e Doğru" dergisinde yayınlayan müteveffa Aziz NESİN'i protesto etmek için gelmişlerdi. Bildiğiniz gibi NESİN ne Sünni ne de Alevi idi; ateist olduğunu her yerde ifade etmiş ama önemli kısmı Müslüman olan bu toplum sanatını inancından ayrı tutabilmiş ve kitaplarını büyük bir keyifle alma, okuma ve yenilerini yazabilmesine imkân verme irfanını göstermiştir.
Şeytan Ayetleri kitabı Hz. Peygamber'e ve temiz eşlerine hakaretler içerdiği için Dünya'nın pek çok yerinde yapılan protesto gösterilerinde onlarca insan hayatını kaybetmişti. Böylesine provakatif etkisi olan bir kitabın her yerde promosyonunu yapmak sadece fikir özgürlüğü olarak görülecekse eğer, benzer sonuçların ülkemizde de yaşanmasını beklemek çok mu ileri görüşlülük olur? Binlerce protestocuyu devletin bütün güvenlik imkânlarına rağmen otelin etrafından uzaklaştıramamış olmak, araçları yakmak ya da yakılmasına göz yummak sadece polisin ve jandarmanın yetersizliği ile izah edilebilir mi? Protestocu Tekel işçilerine toplumun ayıplamasına rağmen biber gazı atarak dağıtan veya her yıl 1 Mayıs olaylarında Taksim'de tekrarladığı kahramanlığıyla(!) kitleleri dağıtabilen güvenlik güçleri Madımak'ta neden aynı kahramanlığı yapmamıştır? Olaylardan sonra ölenlerin bir kısmının silahlı saldırıyla hayatını kaybettiği kesinleşmiş olmasına rağmen kimin silahı olduğu tespit edilememiştir. Kim olduğu henüz bulunamamış olan ateşi yakan kişileri veya kalabalık içinde kitleyi ajite eden kişileri Sünniliğin tipik tepkisini ortaya koyanlar olarak telakki etmek insafa ve tarihi gerçekliğe uygun düşer mi? Eğer öyleyse, bütün Sünniliğe hakaret etmiş olmuyor muyuz ya da yüzyıllardır aynı şehirlerde, komşu köy ve mahallelerde bir dengesini bularak beraberce yan yana yaşayabilme becerisini göstermiş toplulukların tecrübesinin hiç mi bir anlamı yok?
Hz. Peygamber'e ve eşlerine hürmet duymak sadece Sünniliğe has bir özen olmadığına göre protestocular arasında pek muhtemeldir ki Aleviler de mevcuttu. Aksini düşünmek Hz. Peygamber'in şerefinin sadece Sünnilere zimmetli bir husus olduğunu söylemek demek Aleviliğe hakaretin bir başka yolu demektir. Ki gerçekten de göstericiler içinde Alevilerin de bulunduğu, hatta sanıklar arasında alevilerin de olduğu, bir kısım göstericilerin ise mezhep olgusu ile ilgilerinin olmadığı bilinmektedir. Empati yapılacak olursa Sivas'ta yaşanan olaylar tıpkı şuna benzer: Dersim'de bir grup Sünni bir toplantı yapsa ve toplantıda bir kişi Hz. Ali veya Hz. Hüseyin veya Hz. Fatma hakkında ve eşlerinin namus ve şerefi hakkında rencide edici ifadeler içeren bir kitabın tanıtımını yapsa, sizce Dersim halkı ne yapar? Bu bir fikir özgürlüğüdür herkes istediğini söyleyebilir mi der yoksa o kişiyi ve o kitabı protesto mu eder? Vaki olacak protestoların ise ajitasyon veya provokasyonlara ne kadar kapalı olacağı ise herkesin tahmin edeceği bir husustur.
Olaylara böyle bakılır ise, yaşanan provokasyonun kimler tarafından tezgâhlandığını ortaya çıkartmadan Madımak'ta yapılacak Müze'nin bir "Hoşgörü Müzesi" olmak yerine "Aleviliğin Sünnilikten Nefreti Müzesi"ne dönüşeceği ve iki toplum arasında kalıcı bir duvar inşa etmek demek olacağı kaygısını taşıyoruz. Yüzyıllardır bir kabul ile beraberce yaşama pratiğini oluşturabilmiş olan bu iki toplumu böylesine duvarlarla ayırmanın kimsenin hayrına olmayacağını ve bu meş'um provokasyonu ifşa etmenin devletin namus ve haysiyet borcu olduğunu düşünmekteyiz. Belki de en doğrusu, Madımak'ta bir müze olacaksa bunun "Provokasyon Müzesi" olmasıdır.
Sağlık, esenlik, barış ve özgürlük dileklerimle, bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla,
Ahmet Faruk ÜNSAL
MAZLUMDER Genel Başkanı