AYDIN DA RESUL AYDEMİR ADLI ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN RAPOR

AYDIN'DA RESUL AYDEMİR ADLI ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN RAPOR

MAZLUMDER İzmir Şubesi

Nisan 2001

Hazırlayanlar:

Selvet ÇETİN

Av. Nihat OSMANOĞLU

Av. Abdülkadir TAYYAR

15 Mart 2001 tarihinde Aydın'da meydana gelen ve bir polis aracı tarafından kasten ezilerek öldürüldüğü iddia edilen Resul Aydemir'in yakınları ve görgü tanıkları ile görüşmek ve olay hakkında doğru bilgilere ulaşıp detaylı bir rapor hazırlamak amacıyla MAZLUMDER İzmir Şubesi 22 Mart 2001 tarihinde Aydın'a bir heyet göndermiştir. MAZLUMDER İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Selvet Çetin, Av. Nihat Osmanoğlu ve Av. Abdülkadir Tayyar'dan oluşan inceleme heyeti, öldürülen Resul Aydemir'in eşi Ayten Aydemir, kardeşleri Abdullah ve Süleyman Aydemir ile olayın görgü tanıklarından Osman Özden ve Kazım Öcal ile görüşerek aşağıdaki raporu hazırlamışlardır:

Ayten Aydemir (Resul Aydemir' in eşi) anlatıyor: "Polislerden Biri Enseme Vurdu; Bayılmışım"

"15 Mart 2001 günü saat 08.10 da kapımız çalındı. Evimiz iki katlıdır. Evde dört aile kalmaktayız. Üst katta Abdullah ve Kutbettin Aydemir aileleri ile yatıp kalkarlar. Olay günü yukarıda Resul, Abdullah, eltilerim Gülsüm ve Türkan ile küçük çocuklar vardı. Polisler alt katta arama yaptılar. Ben o sırada mutfağa girdim. Birkaç dakika sonra yukarıdan sesler gelmeye başladı. Ben yukarıya çıkmak istedim. Merdivenleri çıkarken polislerden birinin enseme sert bir şekilde vurduğunu hatırlıyorum. O sırada yere düştüm, bayılmışım. Kendime geldiğimde dışarıya koşunca yolda eşimin yatmakta olduğunu gördüm. Ben ve diğer yakınlarımız müdahale etmek istedik, ancak jandarma engel oldu ve eşim hiçbir tıbbi müdahale yapılmadan 45 dakika yol üzerinde kaldı."

Abdullah Aydemir (Ağabeyi) Anlatıyor: "Araç Patinaj Yaparak Resul'e Çarptı ve Yoluna Devam Etti"

"15 Mart 2001 sabahı saat 08.10 da, 5 sivil ve 1 resmi kıyafetli polis memuru evimizin ikinci katında tünel araması yapacaklarını söylediler. Ben kendilerine arama izni olup olmadığını sordum. Bana uzaktan okuyamadığım bir yazı göstererek "Var" dediler. Okumak istediğimi söyleyince "Hayvan herif çok konuşuyorsun, kelepçeleyin, atın bunu arabaya" diyerek hakaret ve tehditlerde bulundular.

Erken saat olduğu için eşim, çocuklarım ve gelinimiz ile çocukları yatmaktaydılar. Evin müsait olmadığını, kadınların elbiselerini giymeleri için 3-5 dakika izin vermelerini istedim. İzin vermediler. O sırada kardeşim Resul de yanımızda idi. Görevlilerden biri ile inşaat halindeki banyoya girdiler. Bir süre oradan çıkmayınca ben de o tarafa gitmek istedim. Bir polis memuru beni ikinci kat balkonundan aşağıya ittirdi. Ben aşağıya düştüm. Kısa bir süre sonra düştüğüm yerden kalkarak ikinci kata geldim.

Çocukların bulunduğu odanın kapısını tekmeleyerek kilit yerinden kırdılar. Ben ve Resul "İçeride aile var, girmeyin" dedik. Görevliler buna karşılık Süleyman ve beni tekme ve yumruklarla merdivenlerden aşağıya sürüklediler. Bu sırada ben vücudumun çeşitli yerlerine darbeler aldım. Suçumuz olmadığını söylememize aldırış etmediler. Arkamızdan Resul'ü indirdiler. Resul ellerinden kurtulup, karşı komşuya sığındı. İsminin Gökhan olduğunu sonradan öğrendiğim Komiser, Resul'e seslenerek; "Ulan şerefsiz, karı gibi saklanma, delikanlıysan ortaya çık!" dedi. Bunun üzerine Resul bahçeden çıkar çıkmaz 5-6 polis üzerine çullanıp dövmeye başladılar. Resul onlardan kurtularak polis minibüsünün önüne geldi ve "Kardeşlerimi götürmeyin" diye yalvarmaya başladı. Komiser Gökhan; "Vurun bu şerefsize mesuliyet bana ait" dedikten sonra araç patinaj yaparak aniden kalkıp Resul'e sağ tarafından çarptı ve yere fırlatarak yoluna devam etti. Biz durmasını istediysek de bizi dinlemediler. Karakolda kendi yazdıkları tutanağı tehdit ve korkutma ile imzalattılar. Saat 18.00 civarında bizi bıraktılar, eve döndüğümüzde Resul'ün öldüğünü öğrendik."

Süleyman Aydemir (Kardeşi) Anlatıyor: "Vurun, Ezin Bu Şerefsizi, Sorumluluk Bana Ait"

"Olay sabahı ben, annem, babam ve ağabeyimin çocukları alt katta uyuyor iken, kapı çalındı. Saat 08.00 civarı idi. Kapıyı açınca biri resmi diğerleri sivil giyimli 8-10 polis gördüm. "Tünel için genel arama var " dediler. Arama iznini sorduğumda uzaktan bir kağıt gösterdiler. İçeri buyur ettim. Giriş kısmından soldaki odayı aradılar. Bu odada annem ve felçli olan babam kalırlar. Salonu gösterdim, salonu da aradılar, vitrinin çekmecelerine baktılar. Benden kimlik istediler. Kimliği verdikten sonra ayrı bir ekibin üst katta arama yaptıklarını fark ettim. Abdullah ve Resul ağabeylerimin seslerini duydum. Yukarı çıktım. Abdullah ağabeyim, içerisinin müsait olmadığını, eş ve çocuklarının uyumakta olduklarını söyledi. Polisler ağabeyimi ittirerek girmeye çalıştı, ağabeyim o zaman; "Bir bayan polis gelsin, o arasın" dedi. Buna karşılık polisler; "S......git lan, sen devlete karşı mı geliyorsun" tarzında hakarette bulunup ağabeyimi itip kaktılar. Aşağıdaki polisler ile bayan polis de yukarıya geldi (Üst kat henüz inşaat halinde olup büyük bir antreye sahiptir. Antrenin kapısından başka ağabeyimler ve ailelerinin yattıkları odaların kapıları yoktur. Ağabeyim bu yüzden hassas davranmıştır.) Polisler Abdullah ağabeyimi döverek ikinci kattaki inşaat halinde olan mutfağa götürdüler ve oradan aşağıya attılar. Aynı anda 4-5 polis de Resul'ü yine inşaat halindeki banyoya kapısını kırmak suretiyle sokup dövmeye başladılar. Resul ağabeyimin özellikle göğüs kısmına ve muhtelif yerlerine vuruyorlardı. Abdullah ağabeyim atıldığı yerden kalkarak tekrar yanımıza geldi ve polisler hiçbir suçum olmadığı halde beni ve Abdullah ağabeyimi kelepçeleyerek sürükleye sürükleye ekip aracına bindirdiler. Arkamızdan yan komşularımız Resul'ü banyodan alarak karşı komşumuzun bahçesine götürdüler. Polislerden biri Resul ağabeyime; "Şerefsiz, erkeksin de kadınların eteğinin altına niye saklanıyorsun" diye bağırarak ağabeyimi tahrik etti. Resul ağabeyim dışarı çıkıp; "Kardeşlerimin ne suçu var, niye götürüyorsunuz" dedi. Polisler yeniden ağabeyimi dövmeye başladılar. O sırada ekip aracı içindeki (Daha sonra isminin Komiser Gökhan olduğunu öğrendiğim şahıs) görevli, "Vurun, ezin bu şerefsizi, sorumluluk bana ait" diye bağırdı. Bu arada aracı süren şoför gaza bastı ve o anda arabaya eliyle dayanmış olan Resul ağabeyime karın bölgesinden hızla vurdu. Ağabeyim yola devrildi. Şoför aynı hızla yoluna devam etti. Ben, durmasını söylememe rağmen beni dinlemedi. Bizi karakola götürdüler. Herhangi bir sorgulama yapmadılar. Saat 11.00 civarında kendi yazdıkları bir tutanağı bize okutmadan imzalattılar. Bu arada Komiser Gökhan olarak bildiğimiz görevli, Resul ağabeyimin iyi olduğunu, kendisinin hastaneye götürülüp tekrar eve getirildiğini söyledi. Tutanağı, Savcının odasına götürdüler. Bize de; "Savcıya ağabeyinizin kalp hastası olduğunu, tutanakta yazılı ifadenizin doğru olduğunu söyleyin ki sizi bırakalım. Aksi halde burada kalırsınız, gerisini siz düşünün" dediler. Savcı bize yazılı ifadeyi okudu, ifadenin sonunda ağabeyimizin kalp ve sinir hastası olduğu da yazılıydı. Odanın kapısı açıktı ve Komiser Gökhan da bizi izlemekte idi. Tehditler aklıma geldiği, felçli babam ve ağabeyimi merak ettiğim ve Komiser Gökhan'dan da korktuğum için yazılanların doğru olduğunu söyledim. Saat 12.00 civarında bizi sağlık ocağına götürdüler. Bende darp izi yoktu, ancak Abdullah ağabeyimin boynunda yaralanma ve vücudunda darp izleri olduğu için doktor film çekilmesi için ağabeyimi devlet hastanesine sevk etti. Yeniden karakola döndük. Saat 16.00-16.30 civarında hastaneye gittik. Ağabeyimin sırt ve bel filmi çekildi. Doktor filmlere bakıp ağabeyime sadece; "Sigara içmesen iyi olur" dedi. Yeniden karakola döndük. Bizi saat 18.00-18.30 arasında serbest bıraktılar".

Osman ÖZDEN (Komşusu) Anlatıyor: "Hiç Kimse Yanına Yaklaştırılmadı"

"Ben Resul'ün karşı komşusuyum. Olay günü saat 08.00 civarında Resul'ün bağırması üzerine sokağa fırladım. Sayıları 4-5 olan sivil giyimli polisler Resul'ü dövüyorlardı. Etrafta jandarma ve polisler de vardı, ancak onlar seyrediyorlardı. Daha sonra Resul ellerinden kurtuldu ve karşı komşulardan birinin bahçesine kaçtı. Ben ve birkaç arkadaş, polisler daha fazla dövmesin diye Resul'ü kaçırmak istedik, ancak polisler engel oldu. Bu arada bir görevli Resul'e; "Şerefsiz, kadınların eteğinin altına niye saklanıyorsun, erkeksen buraya gel" diye seslendi. Aynı anda Süleyman ve Abdullah elleri kelepçeli bir şekilde dövülerek ekip aracına bindiriliyordu. Resul kardeşlerini görünce ve görevlinin de tahriki ile ekip aracının önüne geldi. "Kardeşlerimin suçu ne, bizim suçumuz ne?" diye bağırdı. Sivil elbiseli, sonradan komiser olduğunu öğrendiğim telsizli görevli bağırarak; "Vurun bu o.............çocuğuna, sorumluluk bana ait" dedi ve başka bir araca binerek uzaklaştı. O esnada polis aracı Resul'e çarptı, Resul yere düştü. Hangi el olduğunu hatırlamıyorum ama araç Resul'ün elinin üzerinden geçti. Daha sonra ağzından bir miktar kan geldiğini gördüm. Yanına koşup başını dizime koydum. Sesi çıkmıyordu. Bu esnada bir görevli telsizle anons yaparak ambulans istedi. Ambulans gelinceye kadar hem benim ve hem de çevredekilerin Resul'ü hastaneye götürme teklifimiz jandarma ve polisler tarafından kabul edilmedi ve benim dışımda hiç kimse yanına yaklaştırılmadı. Yaklaşık 40 dakika sonra ambulans geldi. Ambulanstaki doktor Resul'ün öldüğünü söyledi, ben de ambulans ile birlikte hastaneye gittim."

Kazım ÖCAL (Komşusu) Anlatıyor: "Bir Polis Resul'e; "Şerefsiz! Kadınların Arkasına Saklanma' Dedi"

"Olay sabahı evde oturuyordum. Gürültü işittim ve kapıya çıktım. 2-3 polisin Resul'ü döverek yola doğru ittiklerini gördüm. Resul onlardan kurtulup karşı komşunun bahçesine atladı. İsmini bilmediğim, fakat gördüğümde tanıyabileceğim bir polis Resul'e; "Şerefsiz! kadınların arkasına saklanma!" dedi. Ben Resul'ü sakinleştirmek ve olay yerinden uzaklaştırmak istedim ancak bir astsubay ve iki asker: "Evine gir, kavgaya karışma" diyerek bana engel oldular. Süleyman ve Abdullah'ın elleri kelepçeli bir şekilde dövülerek polis aracına bindirildiğini gördüm. O sırada Resul, polis aracının önüne gelerek; "Biz size ne yaptık, ne suçumuz var, evimizden ne çıktı, kardeşlerimi götürmeyin" diye bağırdı. Sivil bir görevlinin polislere; "Vurun bu şerefsize, mesuliyet bana ait" dediğini duydum. Araç hareket edip tamponuyla Resul'e çarptı ve yere yuvarladı. Aracın arka tekerlerinden birinin Resul' ün elinin üzerinden geçtiğini gördüm".

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2001-04-10
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643789