AVRUPA KOMİSYONU 2003 İLERLEME RAPORU ÖZETİ

Avrupa Komisyonu 2003 ilerleme raporu özeti

I. Güçlendirilmiş Siyasi Diyalog ve Siyasi kriterler (s. 10-39)

2001 Türkiye Düzenli Raporunu Takip Eden Gelişmelerin Özeti

Son bir yıl içinde değişik alanlardaki mevzuatı iyileştirici dört önemli uyum yasa paketi kabul edilmiştir. Bahsekonu paketlerden bazıları ifade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü, kültürel haklar ve sivil-asker ilişkileri gibi alanlarda siyasi reformlar gerçekleştirmiştir.

Bu bağlamda, Temmuz 2003'te kabul edilen yedinci uyum paketi özel önemi haizdir. 3 Kasım 2002 tarihinde seçilen yeni Meclis, sözkonusu reform paketlerini büyük bir çoğunlukla kabul etmiş, tüm bu süreçte Türk halkının çoğunluğu, Türkiye'yi Avrupa Birliği değerlerine ve ölçütlerine yaklaştıran değişikliklere desteğini göstermiştir.

Hükümet reformların uygulamada da etki göstermesini teminen önlemler almıştır. Reform İzleme Grubu (RİG) kurulması bunlardan biridir. Bunun ötesinde Hükümet, işkenceye karşı sıfır hoşgörü politikası ilan etmiştir. 30 Kasım 2002'de, Güneydoğu bölgesinde kalan tüm illerde olağanüstü hal uygulaması kaldırılmıştır.

Öte yandan, yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, reformların pratik etkisi sınırlı olmuştur. Şu ana kadar uygulama ağır ve düzensiz gerçekleşmektedir.

Hükümet, Kopenhag siyasi kriterlerini zamanında yerine getirerek Aralık 2004 AB Konseyi toplantısında katılım müzakerelerine başlama kararı alınmasının hedefi olduğunu birçok defa tekrarlamıştır.

Türkiye'nin NATO olanaklarını kullanarak gerçekleştirilecek Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası operasyonlarına katılım modaliteleri konusundaki itilaf çözüme kavuşturulmuştur.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili ilişkiler olumlu yönde gelişmeye devam etmiş; iki ülke Dışişleri Bakanları arasında güven artırıcı ek tedbirler üzerinde mutabakata varılmıştır.

3 Kasım 2002 seçimleri neticesinde Türk siyasi coğrafyası değişmiş; uzun yıllar sonrasında ilk defa koalisyon hükümetlerinin yerini AK Partinin çoğunluk hükümeti almıştır.

Anayasa Mahkemesi HADEP'in kapatılması kararı vermiş; DEHAP'a karşı kapatılma davası açılmış; ve Anayasa Mahkemesi DEHAP'ı 3 Kasım 2002 seçimlerine katılım şartlarını yerine getirmiş görünmek için evrakta sahtecilik yaptığı yargısına varmıştır.

1. Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü (s. 14-21)

A) Parlamento (s. 14-15)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- 3 Kasım 2002 seçimleri, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Seçim Değerlendirme Misyonu (ODIHR) görevlilileri tarafından izlenmiştir. AGİT/ODIHR'e göre seçimler uluslararası ölçütlere uygun gerçekleştirilmiş ve son iki yıl içinde kabul edilen önemli Anayasal ve yasal reformlar, seçimlerin hukuki çerçevesini daha da iyileştirmiştir.

- Meclis, Anayasa'nın 76. maddesinde değişiklik yaparak, seçimlerde milletvekilliğine adaylık başvurusunu, bir terör eyleminde yer almış olmakla sınırlamış; ayrıca genel seçimlerde seçilme yaşını 25'e indiren bir Anayasa değişikliğini kabul etmiştir.

- Meclis, 143 yeni kanun yapmış ve BM Siyasi ve Medeni Haklar ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmeleri, AİHS Ek 6. Protokolü gibi birçok uluslararası ve Avrupa sözleşmesini kabul etmiştir.

- "TBMM AB Uyum Komisyonu" kurularak faaliyetlerine başlamıştır.

- "TBMM İnsan Hakları Komisyonu" Güneydoğuda insan haklarına ilişkin özel raporlar hazırlamış, insan hakları ihlallerine ilişkin şikayetleri derlemiş ve bu şikayetlerin bazılarına istinaden ilgili makamları göreve çağırmıştır. Komisyon üyeleri DEP davası dahil birçok davayı izlemiştir.

- Meclis, 1 Mart 2003 tarihinde Türkiye'nin Güneydoğusunda ABD askerlerinin ve Irak'ta Türk askerlerinin konuşlandırılmasına yönelik tezkereyi reddetmiş, 7 Ekim 2003 tarihinde ise bu defa kabul etmiştir.

- Anayasa Mahkemesi, Şubat 2001'de gerçekleştirilen TBMM içtüzük değişikliklerinden bazılarını iptal etmiştir. Bu iptalin sonucunda, TBMM Komisyon raporlarının, Genel Kurulda kabulünün oylanmasından önce tamamının okunup okunmayacağının oylanması tekrar mümkün olmuştur.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- 3 Kasım 2002 seçimlerine katılan 18 partiden yalnızca iki tanesi TBMM'de temsil edilmektedir.

B) Yürütme (s. 15-16)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Hükümet programında, Siyasi Partiler, Seçim ve Türk Ceza Kanunlarında kapsamlı siyasi reformlar gerçekleştirilmesi ve demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel özgürlüklere dayalı yeni bir anayasa yapılması yer almaktadır. Bu planlardan bazıları kısmen hayata geçirilmiştir.

- AB'ne katılım, Hükümetin başlıca öncelikleri arasındadır. Hükümet, Kopenhag siyasi kriterlerini 2004 sonundan önce yerine getirme kararlılığını birçok vesileyle vurgulamıştır. Hükümet, Temmuz 2003'te gözden geçirilmiş AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Programı hazırlamıştır.

- Eylül 2003'te, reformların etkili uygulanmasının sağlanmasına amacıyla, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül başkanlığında bir Reform İzleme Grubu (RİG) kurulmuştur. Gruba bağlı olarak, reformların hayata geçirilmesi esnasında pratikte karşılaşılan zorlukları tespit etmek amacıyla çalışan bilgi derleme grubu oluşturulmuştur.

- Cumhurbaşkanı, aralarında orman arazilerinin satışı ve Terörle Mücadele Kanununun 8. maddesinin yürürlükten kaldırılışına ilişkin kanunlar da dahil olmak üzere birçok defa veto hakkını kullanmıştır.

- Hükümet, Ocak 2003'te kamu idaresinin işleyişini modern ve rasyonel hale getirmek, kamuda insan kaynakları yönetimini şeffaflaştırmaya ve yolsuzlukla mücadeleye yönelik bir acil eylem planı benimsemiştir. Bahsekonu eylem planının hayata geçirilmesi amacıyla Mart 2003'te bir bakanlıklar arası komite kurulmuştur.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Bazı durumlarda, Parlamento tarafından kabul edilen siyasi reformların uygulamaya yansıtılması, uygulamadan sorumlu makamlar tarafından ağırdan alınmakta, çıkarılan ikincil mevzuatla kapsamı daraltılmaktadır. Nitekim RTÜK'ün Aralık 2002 tarihli Türkçe dışındaki dillerde radyo-TV yayınına ilişkin hazırladığı yönetmelik, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün Ocak 2003 cemaat vakıflarının gayri-menkullerini tescillerine ilişkin yönetmelik ve ailelerin çocuklarına siyasi olarak "incitici" olmamak şartıyla istedikleri ismi verebilmelerine ilişkin genelge için geçerlidir.

C) Milli Güvenlik Kurulu (s. 16-17)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Sivil-asker ilişkilerini AB üye devletlerindeki uygulamaya yakınlaştırmak hedefiyle, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) yasasında köklü değişikliklere gidilmiştir.

- Çeşitli kanunlarda değişiklik yapan yeni bir yasada, MGK'ya ilişkin olarak Anayasa'nın 118'ni maddesinde yapılan değişiklik çerçevesinde ve MGK'daki sivil sayısı artırarak MGK'nın tavsiye organı niteliğini teyid eden yeni yasal düzenlemelere yer verilmiştir. Kanundaki "MGK, Bakanlar Kurulu'na vardığı görüşleri ve tavsiyelerini bildirir" hükmü de kaldırılmıştır.

- Temmuz 2003'te kabul edilen yedinci uyum paketi, MGK'nın görev, işleyiş ve oluşumunda bazı temel değişiklikler yapmıştır. MGK Genel Sekreterliği'nin icra ve denetleme yetkileri kaldırılmıştır. Özellikle, MGK Genel Sekreterliği'nin, MGK tarafından yapılan tavsiyelerin uygulanmasının Cumhurbaşkanı ve Başbakan adına izlenmesi yetkisi kaldırılmıştır. MGK Genel Sekreterliği'nin sivil kurum ve kuruluşların çalışmalarına sınırsız erişim imkanı da ortadan kaldırılmıştır. MGK Genel Sekreterliği görevleri, çıkarılacak bir yeni bir yönetmelik ile yeniden belirlenecektir.

- MGK Genel Sekreterinin askerler arasından seçilmesi şartı kaldırılmıştır. Ağustos 2003'te yeni MGK Genel Sekreterliği görevi bir askere verilmiştir. MGK'nın olağan olarak her ay yerinde iki ayda bir toplanması öngörülmüştür.

- Savunma harcamalarının şeffaflığını artıran yeni hükümler kabul edilmiştir. Sayıştay artık, Parlamentonun isteği üzerine, Silahlı Kuvvetlere ait olanlar da dahil olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşların harcamalarını denetleyebilecektir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Sayıştay denetimi ulusal savunmanın gizliliğini öngören Anayasanın 160. maddesine tabidir. Sayıştay denetimi savunma harcamalarını da kapsayacak şekilde genişletilmiş olmasına rağmen, Silahlı Kuvvetler, savunma bütçesinin hazırlanması ve kabulü ile savunmayla ilgili kamu ihalelerinde kayda değer bir otonomi içinde hareket etmektedir.

- Halen orduya ait iki bütçe dışı fon bulunmaktadır. Bunlardan savunma sanayi destekleme fonu, savunma harcamalarının belkemiğini oluşturmaktadır.

- Sivil-asker ilişkilerinin AB ülkelerindeki uygulamalara yakınlaştırılması için, kabul edilen reformların etkili bir şekilde uygulanması, sivil kurumlardaki askeri temsilcilerin çekilmesi ve savunma bütçesinin kontrolünün tümüyle Parlamentoya geçmesi gerekmektedir.

D) Yargı Sistemi (s. 19-20)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Yargının verimliliğini artırıcı birçok yapısal değişiklik gerçekleştirilmiştir.

- Adli sistem, aile mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin yasa ile güçlendirilmiştir.

- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu AİHM kararları ışığında yargılamanın yenilenmesini olanaklı kılacak şekilde değiştirilmiştir.

- Adli sicil sistemi BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. maddesiyle uyumlu hale getirilmiştir.

- Çocuk mahkemelerine ilişkin kanun, bu mahkemelerde yargılanma yaşını 15'ten 18'e çıkaracak şekilde değiştirilmiştir.

- Adli kararların tebligatına ilişkin sistem, zanlı veya mahkumlara uygun şekilde tebliğde bulunulmasına yönelik olarak iyileştirilmiştir.

- Adli Tıp Kurumu Yasası adli süreci hızlandırmaya yönelik olarak değiştirilmiştir.

- Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usul Kanunu, askeri yargının siviller üzerindeki yetkisini sınırlamaya ve Askeri Ceza Kanunu hükümlerini ifade özgürlüğünün genişletilmesine yönelik olarak daha önce kabul edilen uyum paketleri hükümleriyle uyumlaştırmaya yönelik olarak değiştirilmiştir.

- Hakim ve savcıların sayısı 9.020'den 9.162'ye çıkmıştır.

- 2002 ve 2003 yıllarında 1.132 hakim ve savcı, Kasım 2001'de kabul edilen yeni Medeni Kanun konusunda; 731 hakim ve savcı, AB uyum yasa paketleri konusunda; 4.594 hakim ve savcı, insan hakları konusunda; 350 hakim ve savcı, adli tıp konusunda; ve 519 hakim ve savcı, cezai konular ve insan hakları konusunda eğitim görmüştür. Hakim ve savcılar ile noterler gibi adli personelin eğitim görmeleri için Adalet Akademisi kurulmuştur.

- Ekim 2002'den beri, uyum paketlerinin uygulanmasına ilişkin olarak yaklaşım 1.100 hakim ve savcının katılımıyla değişik şehirlerde altı eğitim düzenlenmiştir.

- Adalet Bakanlığı, hakim ve savcılara AİHM içtihadının Türkçe tercümesini de içeren bir rehber dağıtmıştır. Ayrıca, Adalet Bakanlığı'nın Internet sitesinde tüm AİHM kararları yayınlanmaktadır.

- Yargı, siyasi reformların hayata geçirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Mahkemeler, reformları uygulamaya başlamıştır. Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 159. ve 312. maddesine dayanılarak açılan davalar genel olarak beraat ile sonuçlanmıştır. Mahkemeler, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 8. maddesine istinaden mahkumiyetleri gözden geçirmeye ve mahkumların hapisten salıverilmesi talimatı vermeye başlamıştır. Mahkemeler Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesine istinaden verilen mahkumiyet kararlarını da gözden geçirmeye ve uygun olan durumlarda hapisten salıverme talimatı vermeye başlamışlardır.

- Ulusal Yargı Ağı projesi ilerlemiş ve bu proje çerçevesinde tüm yerel birimlerde otomasyonun 2003 sonuna kadar tamamlanması öngörülmektedir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Birçok mahkeme binasındaki adli tıp inceleme odasında şartlar yetersiz kalmaktadır.

- Hakim ve savcılar dava dosyalarında büyük bir birikimle karşı karşıyadırlar. Mahkemelerin ağır iş yükü, duruşmalara yeterince zaman ayrılmasına izin vermeyerek dosyaların yeterince tartışılamamasına yol açmakta; bu da savunma hakkını etkilemektedir.

- İfade özgürlüğü alanında Türk Ceza Kanununun uygulanmasında tutarsızlıklar (TCK'nun 312. ve 169. maddeleri ile TMK'nun 7. maddesine sık sık şekilde başvurulmasından da görüldüğü üzere) halen devam etmektedir.

- İstinaf mahkemeleri kuruluşunda bir gelişme olmamıştır. İstinaf mahkemesi kuruluşu, yargının sürat ve verimliliğini artırmakla kalmayacak, adil yargılanma hakkını da güçlendirecek; aynı zamanda, Yargıtayın iş yükünü azaltarak Türk içtihadını birleştirmek ve açıklığa kavuşturmak görevine odaklanmasına olanak sağlayacaktır.

- Yargının her zaman tarafsız ve tutarlı davranmadığına dair raporlar mevcuttur. Yargı bağımsızlığı, yürütme ile yargı arasında organik bağlar kuran diğer Anayasa hükümleriyle zarar görmektedir. Bu çerçevede, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun bağımsızlığı tartışmalıdır.

- Cumhuriyet savcıları uygulamada kolluk güçleri tarafından gözaltları hakkında yeterince bilgilendirilmemekte, Cumhuriyet savcıları, yasal görevleri olmakla birlikte, yoğun iş yükü dolayısıyla hazırlık soruşturmalarını yeterince denetlememektedir.

- Devlet Güvenlik Mahkemelerinin işleyişinin, Avrupa ölçütlerine yükseltilmesi gerekmektedir.

D) Yolsuzlukla Mücadele (s. 20-21)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Nisan 2003 tarihinde, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi TBMM tarafından kabul edilerek Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devlet Grubuna (GRECO) üye olmanın yolu açılmıştır. Hükümet tarafından "Kamu Sektöründe Şeffaflığın ve İyi Yönetişimin Arttırılması Eylem Planı" yürürlüğe konmuştur.

- Ocak 2003 tarihinde, Türkiye, uluslararası ticari işlemlerde yabancı kamu görevlilerinin rüşvet suçlarıyla mücadele için daha önce taraf olduğu OECD Sözleşmesinin uygulanmasına yönelik mevzuat değişikliğini gerçekleştirerek yabancı kamu görevlilerine rüşveti ve rüşvet gelirlerinin aklanmasını TCK hükümlerine göre suç haline getirmiştir.

- Adli sicil sistemi değiştirilerek mali suçlarda tutulan kayıtların saklanma süresi 5 yıldan 10 yıla ve hapis cezaları için 5 yıldan fazlaya çıkarılmıştır.

- Ocak 2003 tarihinde yolsuzluğun ekonomik ve sosyal boyutlarını araştırmak ve gerekli tedbirleri belirlemek amacıyla bir Parlamento Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Bu Komisyon raporunu Nisan 2003 tarihinde açıklamıştır.

- Ocak 2003 tarihinde benimsenen Acil Eylem Planı, yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesine ilişkin tedbir ve adımlar içermektedir. Bunların arasında kamu hayatının şeffaflığını artırma amacını güden Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Kamu Hizmeti Davranış Kuralları yer almaktadır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Yolsuzlukla mücadeleye ilişkin olarak alınan bazı tedbirlere rağmen, bu husus gündemdeki yerini ciddi bir sorun olarak korumaktadır. Devlet, medya, inşaat ve sağlık sektörleri yolsuzluğa eğilimli sektörlerdir. Ocak 2003 tarihinde benimsenen Eylem Planı çerçevesinde öngörülen mekanizmalar henüz kurulmamıştır. (Bakanlıklararası Komisyon ve üst düzey bürokratlardan kurulu yönetim komitesi)

1.3 İNSAN HAKLARI VE AZINLIKLARIN KORUNMASI (s. 21-38)

A) İnsan Haklarına Saygı

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- 2002 Ağustosundan bu yana çıkarılan reform paketleri insan hakları ve azınlık haklarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.

- İnsan haklarına ilişkin kamu yapılanması güçlendirilmeye devam edilmiş ve yerel düzeyde İnsan Hakları Kurullarının sayısı artırılmıştır.

- Reform İzleme Grubunun insan hakları ihlal iddialarının araştırılmasını da sağlama görevi bulunmaktadır.

- Nisan 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Bünyesinde bir İnsan Hakları İhlallerini İnceleme ve Değerlendirme kurulmuştur.

- Parlamento İnsan Hakları Araştırma Komisyonu insan hakları ihlal iddialarına ilişkin araştırmaları çerçevesinde sayısız önceden duyurulmamış ziyaretlerde bulunmuş ve Güneydoğu bölgesinde olağanüstü hal sonrası hayatın normalleşmesi sürecine yönelik incelemeler yapmıştır.

- AB-AK insiyatifiyle gerçekleştirilenler dışında özellikle yargı personeline yönelik eğitim projeleri yürütülmüştür. Bu çerçevede, AİHM içtihadı konusunda Mayıs 2003'de bir eğitim programı başlatılmıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Türkiye, hala, ayrımcılığa karşı kapsamlı bir strateji ve yasal ve idari düzenlemelerden yoksundur.

- Türkiye aynı zamanda, bu konuda ayrımcılığın boyutunu ve türünü gösterecek etnik köken, din ve dil gibi kapsamlı istatistiklerden yoksundur.

- Türkiye Avrupa Toplulukları Antlaşmasının, 13. maddesi temelindeki ayrımcılığa karşı müktesebatıyla kendi mevzuatını uyumlaştırmamış ve uygulamaya yansıtmamıştır.

B) Sözleşmeler

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- İnsan haklarıyla ilgili çeşitli uluslararası sözleşmeler ile ilgili gelişme kaydedilmiştir. Birleşmiş Milletler Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler Uluslararası Ekonomik, Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi TBMM tarafından onaylanmıştır.

- TBMM, ölüm cezasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 6 No'lu Protokolü de onaylamıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- BM İkiz Sözleşmeleri, eğitim ve azınlık haklarına konan çekincelerle kabul edilmiştir.

- Türkiye, BM Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmeye EK İhtiyari Protokol, Avrupa Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi ve Revize Avrupa Sosyal Şartı ve Uluslararası Ceza Divanı Şartı gibi uluslararası belgeleri imzalamamıştır.

- Ayrımcılığın Yasaklanmasına Dair AİHS'ye Ek 12 No'lu Protokol onaylanmamıştır.

C) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- AK Bakanlar Komitesi, AİHM'nin güvenlik güçlerinin görevi kötüye kullanmalarına yönelik 48 kararının ve ifade özgürlüğü ile ilgili 34 kararının yerine getirilmesinde ilerleme kaydedildiğini not etmiştir.

- AİHM kararları doğrultusunda yargılamanın iadesine ilişkin hükümler 5. reform paketiyle artırılmıştır. 4 Şubat 2003 tarihine kadar sonuçlanan davalar ve bu tarihten sonra yapılan başvuruları da içerecek şekilde yargılamanın iadesi genişletilmiş ve idari davalarda bu kapsama alınmıştır.

- Başta yargı mensupları olmak üzere kamu görevlilerine yönelik insan hakları ve AİHM içtihatlarına dair eğitim programları devam etmektedir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- AİHM kararlarını Türkiye'nin yerine getirme konusunda sorunlarla karşılaşmaktadır.

- Türkiye, AİHM tarafından 1999 yılında öngörülen tazminata yönelik tedbirleri yerine getirmemiş ve 2000-2002 yılları arasında hatalı ödemelerden dolayı oluşan sorunları tamamıyla gidermemiştir.

- Ocak 2003 ayında, AK Bakanlar Komitesi, Türkiye'nin yerine getirmediği Asompsiyon Rahipleri Topluluğu (Institut de Pretres Français) davasının dostane çözümü hakkında (2000) bir ara karar kabul etmiştir. Eğitim hakkıyla ilgili GKRY'nin açtığı dava sonucu AİHM kararlarının gereklerini yerine getirmemesinden dolayı bir Ara Karar daha alınmıştır.

- Loizidou davasıyla ilgili olarak Ekim 2003 tarihine kadar gerekli ödemeleri yapmasına dair Türkiye'nin taahhüdüne karşın , bu yönde bir ödeme henüz gerçekleşmemiştir.

- AİHM Kararlarının tatbikiyle ilgili olarak, AK Bakanlar Komitesi gerekli bütün tedbirlerin yerine getirilmemesi sebebiyle, Türkiye kararların tatbikine yönelik somut kanıtlar sağlayana kadar izleme rolünü sürdürecektir.

- Yeniden yargılama, dostane çözümlere ve Öcalan davası gibi 4 Şubat 2003 öncesinde sonuçlanamayan AİHM kararlarına uygulanmamaktadır.

- DEP davasında adil yargılama ve savunma hakkında dair AİHS hükümlerine uyulmadığı yolunda ciddi endişeler bulunmaktadır.

D) İşkence ve Kötü Muamele

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Hükümet işkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans politikası benimsemiştir. Bu alandaki yasal düzenlemeler güçlendirilmiştir.

- İşkence ve kötü muameleye ilişkin TCK'nun 243 ve 245. maddeleri 4. reform paketiyle değiştirilerek hapis cezalarının ertelenmesi ve para cezasına çevrilmesi engellenmiştir.

- Ocak 2003 tarihinde Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanmasına Dair Kanun ve CMUK'da yapılan değişikliklerle devlet memurları hakkında işkence ve kötü muamele vakalarında soruşturma açılması için üstlerinden izin alınması şartı kaldırılmıştır.

- 7. Reform paketi çerçevesinde işkence ve kötü muamele suçları acil davalardan sayılmıştır

- İçişleri ve Adalet Bakanlıkları ilgili makamlara yeni düzenlemeleri uygulamaya geçirmek maksadıyla genelgeler çıkarmıştır.

- İşkence ve kötü muameleye ilişkin bir dizi önemli yargı kararı alınmıştır. Yargıtay, işkence ve kötü muameleyi 2002 yılındaki bir işkence davası bağlamında insanlığa karşı işlenmiş suç olarak tanımlamıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar :

- Yasal değişikliklere rağmen işkence vakaları sürmektedir.

- Devlet memurlarının yargılanması hususunda yapılan yasal değişikliklere rağmen, faili meçhul cinayetler, kaybolmalar ve mülkün tahribi gibi iddialar için ilgili memurlar hakkında soruşturma açılması izne tabidir.

- İşkence ve kötü muamele suçlarını işleyenlerin cezalandırılması konusundaki endişeler devam etmektedir. BM İşkenceyle Mücadele Komitesi (CAT) Raporuna göre, fazla sayıdaki şikayete rağmen güvenlik güçleri mensuplarının kovuşturulması ve cezalandırılması nadirdir. İşlemler uzun sürmekte, itirafa fazla önem atfedilmekte ve ceza suçla orantılı olmamaktadır. Bu da güvenlik güçlerinin cezadan muaf oldukları şüphesini yaratmaktadır. Ayrıca BM İşkenceyle Mücadele Komitesi gözaltına alınanlara ilişkin eksik kayıt tutulması, yetersiz sağlık yardımı ve aile mensuplarının hemen bilgilendirilmemeleri gibi endişeler CAT raporunda vurgulanmaktadır. Bahsekonu raporda işkence ve kötü muamele iddialarının derhal, tam ve tarafsız soruşturulması için gerekli önlemlerin alınması ve işkence suçlarında zaman aşımı sürelerinin kaldırılması tavsiyelerinde bulunulmaktadır.

- Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) raporuna göre, tıbbi muayene sisteminin işkence ve kötü muameleyi önleyici şekilde işlemediği, hapishanelerde de muayenelerde de gerekli önlemlerin (yalnız veya gözetim personeli tarafından duyulmayacak şekilde doktorla görüşme) alınmadığı yolunda endişeler olduğu da kaydedilmiştir.

- Bazı kaynaklara göre işkence vakalarında doktorlara baskı uygulanarak işkencenin tıbbi kayıt altına alınması engellenmekte ve bu yöndeki kayıtlara polis memurları tarafından el konulmakta veya kayıtlar yok edilmektedir.

E) Gözaltı Koşulları

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- 4. reform paketiyle 430 sayılı KHK değiştirilerek OHAL vilayetlerinde gözaltı ve polis nezareti süreleri 10 günden 4 güne indirildi. Avukata erişim ve sağlık kontrolleri garanti altına alınarak, ceza ve tutukevlerinden alınan tutuklu ve hükümlülerin alınmalarına dair hakim kararı şartı getirilmiştir.

- 4. Reform paketiyle Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kurulması ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda gerçekleştirilen değişikliklerle, müdafilere hürriyetin bağlanmasından itibaren avukata erişim hakkı başta olmak üzere diğer mahkemelerde müdafilere tanınan haklar tanınmıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Haziran 2003 tarihinde yayımlanan Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) raporunda kısaltılmış gözaltı sürelerine gözaltı zamanının düzgün kaydedilmediği birkaç istisna dışında uyulduğunun gözlemlendiği bildirilmiştir.

- Kayıplar, adam kaçırma, keyfi gözaltılar ve göstericilere karşı aşırı güç kullanımı gibi kötü muamele uygulamalarının halen sürdüğüne dair bilgiler bulunmaktadır (Örneğin, 14 Haziran 2003'de kaçırılan DEHAP İstanbul temsilcisi Gülbahar Gündüz vakası).

- Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi polisin gözaltında tuttuğu kişilerin avukatla görüşme taleplerini geri çevirdiği, bu hakkı bildirmediği veya bu haklarını kullanmayı talep edenlerin cesaretini kırdığı ve avukatların da gözaltında tutulanlarla görüşmesini engellendiği yönünde kanıt bulmuştur.

- Resmi kayıtlara göre DGMlerle ilgili suçlardan gözaltına alınan 2725 kişiden 1954 adedi avukatlarıyla konuşmayı talep etmemişlerdir. Bazı ilçelerde hukuki yardım olanağı bulunmadığı da göz önüne alınmalıdır.

F) Cezaevi Sistemi Reformu

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Cezaevi Sistemi Reformu çerçevesinde dikkate değer bir ilerleme sağlanmıştır.

- Türk Ceza Kanunu gözden geçirilmiştir. Şubat 2003'te cezaevlerinde güvenliği artırmak ve açlık grevlerini önlemek amacıyla iki yeni suç tanımlanmıştır.

- Ceza ve Tutukevlerinin İdaresine İlişkin Kanunun bazı maddelerinde Şubat 2003'te özellikle açlık grevinde olanların gerektiğinde hastaneye kaldırılmasını sağlayan iyileştirmeler yapılmıştır.

- "Ölüm oruçları"nın sayısı azalmıştır. Resmi kaynaklar, cezaevlerinde "ölüm orucu"nda olan kalmadığını söylerken, hastanelerde beş tutuklu bulunmaktadır. "Ölüm oruçları"na katılan mahkumlardan 171'ini Cumhurbaşkanı affetmiş; 391'inin cezası askıya alınmış; 80 ise sağlık nedenleriyle salıverilmiş; 9'u hayatını kaybederek toplam ölen sayısı 66'ta yükselmiştir.

- Adalet Bakanlığı Ocak 2003'te ceza ve tutukevi personelinin hizmet-içi eğitimine yönelik olarak özellikle insan hakları ve kötü muamelenin önlenmesi alanlarında yeni bir genelge yayınlamıştır.

- Adalet Bakanlığınca Ekim 2002'de yayınlanan bir genelgeyle Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi tavsiyesine uygun olarak toplu sosyal faaliyetlere katılım için tüm şartlar kaldırılmıştır. Telefonlara erişim ve açık görüş hakkı F tipi cezaevlerinde kayda değer şekilde iyileşmiştir.

- Dört yeni F tipi cezaevinin inşası tamamlanmıştır.

- Cezaevi personeli için Ankara'da yeni bir okul faaliyete geçmiş; İstanbul ve Erzurum'da yapılan iki okulun ise yakında faaliyete geçmesi beklenmektedir.

- 2001 yılında faaliyete geçirilen 129 adet Cezaevi İzleme Kurulunun denetimleri sonucu mahkumların yaşam şartlarında iyileştirme sağlanmıştır.

- 2001 yılında kurulan infaz hakimliği sistemi çerçevesinde 140 infaz hakimine 8,998 şikayet ulaşmış; bunlardan 2.644 hakkında işlem yapılmış; 610'u reddedilmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Bazı mahkum gruplarının izolasyonları devam etmektedir.

- Avukat ve ziyaretçilerin mahkumlarla görüşmede zorluklarla karşılaştıkları ve mahkumların yeterli tıbbi tedavi alamadıklarına dair raporlar mevcuttur.

- Aralık 2000'de Bayrampaşa Cezaevinde yeni F tipi cezaevlerine transferi operasyonunda görev alan 1.600 jandarma görevlisinin ve 1999'da Ulucanlar Kapalı Cezaevinde 10 tutuklunun ölümünden sorumlu oldukları suçlamasıyla yargılanan 161 güvenlik görevlisinin davaları devam etmektedir.

- Resmi kaynaklar, koğuş sisteminden hücre sistemine geçiş sürecinin tamamlanmak üzere olduğunu bildirmektedir.

- Cezaevi İzleme Kurullarının faaliyet alanı kötü muamele ve tecrit gibi hassas alanları kapsamamaktadır.

- İnfaz hakimlerinin verdikleri kararların her zaman etkili şekilde izlenmediğine ve bahsekonu kararların zaman zaman keyfi olabildiğine dair endişeler vardır. Ayrıca, şikayetlerin infaz hakimlerine iletilmesinde gizliliğe riayet edilmediği ve müracaatların cezaevi yönetimince izlendiğine dair göstergeler mevcuttur.

G) Düşünce ve İfade Özgürlüğü (s. 27-30)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- İfade özgürlüğü konusundaki mevcut birtakım kısıtlamalar kaldırılmıştır. Bunun sonucunda, şiddet içermeyen düşünce beyanından hüküm giymiş bazı mahkumlar beraat ettirilmiş ve serbest bırakılmıştır.

- Altıncı Uyum Paketi kapsamında Terörle Mücadele Yasası'nın 8 nci Maddesi (devletin bölünmez bütünlüğüne karşı propaganda) yürürlükten kaldırılmıştır.

- Yedinci Uyum Paketi ile Ceza Kanununun 159 ncu Maddesi (devlet ve devlet kurumlarına hakaret ve Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünü tehdit) kapsamındaki asgari ceza 1 yıldan 6 aya indirilmiştir. Değişiklik, sözkonusu maddenin Ağustos 2002'de yapılan ve bu kurumlara hakaret etmek ya da alay etmek niyeti dışında, sadece eleştirmek amacıyla yapılan düşünce açıklamalarını cezadan muaf tutan düzeltmesini teyid etmektedir.

- Yedinci Uyum Paketi ayrıca Ceza Kanununun "her ne surette olursa olsun terörist örgütlerin faaliyetini kolaylaştırıcı eylemler" e yaptırım uygulayan hükmünü kaldırmak suretiyle Ceza Kanununun 169 ncu Maddesinin (terörist örgütlere yardım ve yataklık yapma) kapsamını daraltmıştır.

- Yedinci Uyum Paketi, Terörle Mücadele Kanununun 7 nci Maddesinde geçen yıl yapılan değişiklikleri pekiştirmektedir." Sözkonusu değişiklik ile "terörist yöntemler"in "şiddet ya da diğer terörist yöntemlerine başvurma" ibaresi ile değiştirilmesi suretiyle "terörist yöntemlerin kullanımını teşvik edecek şekilde örgütle ilgili propaganda" kavramı getirilmiştir. Para cezaları on kat arttırılmış, geçen yıl arttırılmış olan hapis cezalarının süresi bir yıldan beş yıla kadar olarak kalmıştır.

- Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunundaki değişiklikler Altıncı Uyum Paketi kapsamında yapılmıştı. Bu alanlardaki durdurma ya da yasaklama faaliyetlerinin kapsamı, Cumhuriyetin temel niteliklerini ve devletin bölünmez bütünlüğünü bozucu olarak kabul edilen suçları kapsayacak şekilde daraltılmıştır. Bu alanlardaki herhangi bir eseri durdurmak amacıyla alınan idari kararın 24 saat içinde hakim tarafından teyid edilmesi gerekmektedir. Milli Güvenlik Kurulu temsilcisi Üst Kurulda artık yer almayacaktır.

- Yedinci Reform Paketi kapsamında, 765 sayılı Kanunun 426 ve 427 nci Maddeleri değiştirilmiştir. Kanunun 426 nci Maddesine, bilimsel ve sanatsal eserler ile "edebi değere sahip eserler"i ahlak kuralları gerekçesiyle yayınları yasaklayan sözkonusu maddenin kapsamından muaf tutmak amacıyla bir paragraf eklenmiştir. 427 nci madde kapsamında, el koyulan yayınlar bundan sonra "insanların duygularını ile oynama" ya da "cinsel arzularını istismar etme" gerekçeleriyle imha edilemeyecek veya yakılamayacaktır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Yapılan yasal değişikliklere rağmen İfade özgürlüğü konusundaki bazı problemler devam etmektedir.

- Sinema, Video ve Müzik Eserleri alanındaki mevcut yasal sınırlamaların gözden geçirilmesi süreci henüz tamamlanmamıştır. 3 Kasım 2002 seçimlerini değerlendiren bir raporunda AGİT/ODIHR, daha geniş yasal çerçeve ve uygulamaların Türkiye'deki siyasi tartışmaların kapsamına katı sınırlamalar getirdiği sonucuna varmıştır. Bu sınırları aşan şiddet içermeyen siyasi görüş açıklamaları hala çeşitli kanunlarla kısıtlanmakta ve sıkı bir şekilde uygulanmaktadır.

- Savcılarda halen ifade özgürlüğünü kısıtlama amacıyla Ceza Kanunu (312 ve 169 ncu Maddeler) ile Terörle Mücadele Kanununun (7 nci Madde) alternatif hükümlerini kullanma eğilimi mevcuttur. Ayrıca, değiştirilen mevzuata istinaden henüz beraat ettirilmiş olan kişilere karşı dava açılması için alternatif hükümlerin kullanıldığı münferit örnekler vardır. Değiştirilen mevzuat uyarınca mahkumiyet kaldırılsa bile, mağduriyet otomatik olarak telafi edilmemektedir.

- Reformların uygulamadaki etkisi bakımından, Türk Ceza Kanununun değiştirilen 159 ve 312 nci Maddeleri ile Terörle Mücadele Kanununun 7 nci Maddesinin uygulamalarında yeknesaklık bulunmamaktadır. Devlet kurumları ve politikalarını eleştiren veya belirli siyasi grupların açıklamalarını yayınlayan gazeteciler, yazarlar ve yayıncıların hapis dahil olmak üzere ağır cezalara çarptırıldığı zaman zaman bildirilmektedir.

- İfade özgürlüğü alanındaki kanun değişikliklerinin yorumlanması ve uygulanması süreci, şiddet içermeyen düşünce açıklamalarından dolayı aleyhinde dava açılan ve mahkum edilen tüm kişilerin durumuna hitap etmek amacıyla tutarlı ve sistematik bir şekilde sürdürülmelidir.

- Basın özgürlüğü konusunda durum bazı yasal değişikliklere rağmen endişe verici olmaya devam etmektedir. Dördüncü Reform Paketi Basın Kanununun 15 nci Maddesini değiştirmiştir. Sözkonusu değişiklik, gazete sahipleri, yayıncıları ve yazarlarını kaynaklarını açıklamaya zorlanmaktan koruyan hükümler içermektedir.

- Resmi verilere göre Basın Kanunu kapsamındaki ceza davaları azalmıştır. Bununla birlikte raporlar, yayıncılar ve matbaacılara ağır para cezaları uygulanması, yayınevlerinin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasına ve yayınlara ve basım ekipmanlarına el konulmasına devam edildiğine işaret etmektedir. Ayrıca, internet muhteviyatına katı bir sansür uygulanmaktadır.

- Basın özgürlüğüne ilişkin mevzuatın sürdürülmekte olan gözden geçirme çalışmaları ,basın özgürlüğünü etkileyen tüm mevzuatı içerecek şekilde kapsamlı olarak devam ettirilmelidir.

- Radyo ve televizyon yayınları alanında, Türkçe dışındaki dillerde radyo ve televizyon yayını yapılmasına izin veren reformlar henüz somut sonuçlar doğurmamıştır.

- RTÜK, devletin belirli ilkelerini, örneğin ayrılıkçı propaganda ve nefretin kışkırtılması ihlal etmekle suçlanan özel radyo ve televizyon istasyonlarına ağır cezalar uygulamaya (yayın lisansının iptali ya da askıya alınması dahil) devam etmiştir. Örneğin, Haziran ayında Van'da mukim Çınar Televizyonu Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) başkanının Van'a yaptığı ziyaret sırasında yaptığı konuşmayı yayınlamaktan dolayı 1 ay süreyle kapatılmıştır.. TRT aynı konuşmayı bu tür güçlüklerle karşılaşmadan yayınlamıştır.

Dernek Kurma Özgürlüğü (s. 30-31)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Dördüncü ve Yedinci Reform Paketleri kapsamında yapılan değişikliklerle dernek kurma özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar azaltılmıştır.

- Dördüncü Reform Paketi ile Dernekler Kanununda, derneklerin gayri resmi yazışmalarında herhangi bir dili kullanmalarına imkan verilmesi ve tüzel kişilerin dernek üyesi olmalarına izin verilmesi yönünde değişiklikler yapılmıştır. Duyuru yapılması ve yayın dağıtımına uygulanan kısıtlamalar hafifletilmiştir. Bu belgelerin örneklerinin dağıtılmadan önce savcılar dahil olmak üzere ilgili makamlara iletilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır.

- Yerel idari makamlar tarafından derneklerin açıklama, bildiri veya diğer yayınlarına el konulmasına ilişkin olarak alınan herhangi bir karar, hakim tarafından 48 saat içinde bu kararın onaylanmasına tabidir. Onayın olmaması durumunda karar geçersiz sayılmaktadır.

- Yedinci paket belirli suçlardan hüküm giymiş kişiler ile bir mahkeme kararıyla kapatılan dernek ya da siyasi partilerin eski üyeleri tarafından dernek kurulmasına ilişkin kısıtlamaları hafifletmiştir. Yüksek öğrenim öğrencileri artık sadece eğitim ve eğlenme konulu dernekler değil, sanat, kültür ve bilim konulu dernekler de kurabileceklerdir.

- Medeni kanun ve Vakıflar Kanununda yapılan değişiklikler neticesinde, Türk dernekleri ve vakıfları şimdi yurtdışında şube açabilmekte ve uluslararası veya yabancı cemiyetlere üye olabilmektedirler. Dışişleri Bakanlığına danışılmak suretiyle İçişleri Bakanlığından izin alınması halinde sözkonusu cemiyetler Türkiye'de faaliyet gösterebilmekte ve şube açabilmektedirler.

- Ağustos 2002 Reform Paketinde öngörüldüğü üzere Ağustos 2003'te Emniyet Genel Müdürlüğüne önceden verilmiş olan görevleri yerine getirmek için Dernekler Dairesi kurulmuştur.

- Devlet Güvenlik Mahkemesinin, "ülkenin laik yapısı ve ulusal bütünlüğüne karşı yapılan faaliyetlere karışma" iddialarıyla Alman vakıfları ve STÖ temsilcileri aleyhine açılan dava ile ilgili davalıları beraat ettiren Mart 2003 tarihli kararı olumlu bir gelişme olmuştur.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Irk, etnik kimlik, din, tarikat, bölge veya herhangi bir azınlık grubuna dayalı derneklerin kurulması dahil olmak üzere, dernek kurma özgürlüğüne ilişkin önemli kısıtlamalar devam etmektedir. Değişiklikler derneklerin karşılaştığı temel sorunlara hitabeden net bir çerçeve getirmekten uzak kalmıştır.

- Dernekler halen büroları ve şubelerinin kapatılması, faaliyetlerinin durdurulması sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Uygulamada, yabancı dernekler ve uluslararası organlar ile işbirliği alanında, mali yardım dahil olmak üzere, halen önemli zorluklar yaşamaktadırlar.

- İnsan hakları savunucuları ve örgütleri aleyhine birçok dava açılmıştır. Davaların büyük çoğunluğu beraat, para cezasına çevrilme veya ertelenme kararı ile sonuçlanmış olsa da, insan hakları savunucularına göre yetkililer tarafından açılan davaların sayısı taciz boyutlarına varmaktadır. Halihazırda, insan hakları savunucuları aleyhine açılmış 500 davanın mahkemede beklediği tahmin edilmektedir.

Barışçı Toplantı Hakkı (s. 31)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Barışçı toplantı ile ilgili mevcut kısıtlamalar hafifletilmiştir.

- Üçüncü reform paketi ile yapılan değişiklikler çerçevesinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin Ekim 2002 tarihli Yönetmelik ile gösteri yapma izni talep etmek için gerekli asgari süre 72 saatten 48 saate indirilmiştir. Gösteri düzenleme yaş sınırı 21'den 18'e düşürülmüştür.

- Yedinci Reform Paketi, valilerin toplantıları erteleme yetkisine sınırlama getirmektedir. Toplantılar sadece " açık ve mutlak bir suç işleme tehdidi" nin varolduğu hallerde yasaklanabilmektedir. Resmi rakamlara göre, 2001'de 141 gösteri yasaklanmış ya da ertelenmiş iken 2002' için bu rakam 95'tir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Yerel makamların göstericilere karşı aşırı güç kullandığı olaylar mevcuttur (örnek Bingöl depremi)

Siyasi Partiler (s. 31-32)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Dördüncü Uyum paketi çerçevesinde esasen Ocak 2001'de yapılan Anayasa değişikliği ile uyum sağlamak amacıyla Siyasi Partiler Kanununda bazı değişiklikler yapılmıştır. Bunlar kapsamında siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran hükümler de bulunmaktadır. Bir siyasi partinin kapatılabilmesi için Anayasa mahkemesinde "beşte üç çoğunluk" sağlanması gerekmektedir.

- Aynı Kanunun 100 ncü Maddesinde yapılan değişiklik sonucunda, bir siyasi partinin kapatılması davası sadece "Anayasada belirtilen sebepler"le açılabilmektedir. Kanunun 102 nci Maddesi de, Danıştay Cumhuriyet savcısının bir partinin kapatılmasına ilişkin talebine karşı itiraz hakkı vermek amacıyla değiştirilmiştir. Kanunun 104 ncü Maddesinde yapılan değişiklik siyasi partilerin kapatılmasından başka yaptırımlar uygulanmasına olanak tanımaktadır. Düzeltilen Madde kapsamında, siyasi partiler "devlet desteğinden kısmen veya tamamen"yoksun bırakılabilmektedir. Ayrıca, Kanunun 11 nci Maddesi Kanun ihlalleri için verilecek asgari hapis cezalarını üç yıldan beş yıla çıkarmak amacıyla değiştirilmiştir.

- Şubat 2003'te AİHM, Temmuz 2001 tarihinde 1998 yılında Refah partisinin kapatılmasının AİHM kararlarını ihlal etmediği yönündeki kararını teyid etmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Bazı siyasi partiler kapatılmaları ile ilgili yasal eylemlere maruz kalmışlardır. Mart 2003'te Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle HADEP'in daimi olarak kapatılmasına karar vermiştir. HADEP Ceza Kanunun 169 ncu Maddesi uyarınca kapatılmış ve partinin 46 üyesi beş yıl borunca siyasi faaliyette bulunmaktan men edilmiştir. Anayasa Mahkemesinde açılan diğer davalar, DEHAP, HAK-PAR ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisinin kapatılması ile ilgilidir. Eylül ayında Yargıtay DEHAP'ın Kasım 2002 seçimlerine katılabilmek için sahte belge düzenlediği hükmüne varmıştır.

Din Özgürlüğü (s. 32-34)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Mülkiyet haklarına ve ibadet yerlerinin inşasına yönelik tedbirler alınmıştır.

- Olumlu bir gelişme din eğitimi kitaplarında hristiyan mezheplerinin tanımlarının revize edilmesi çalışmasının tamamlanmasıdır.

- Temmuz 2003'te Ankara'da Türk makamları ve Avrupa Komisyonu tarafından ortaklaşa olarak organize edilen din özgürlüğü hakkında bir uzmanlar toplantısı gerçekleştirilmiştir. Toplantının sonunda taraflar bugüne kadar yapılan yasal reformların yetersiz olduğu ve bu alandaki mevzuatın ayrım yapmama, eşitlik ve işbirliğine ilişkin genel kabul görmüş kurallara dayalı olarak gözden geçirilmesi gerektiği sonucuna varmışlardır.

- Sünni olmayan Müslüman cemaati bakımından, Alevilerle ilgili bir değişiklik olmuştur. Daha önce kapatılan Alevi ve Bektaşi Derneklerine Nisan 2003'te faaliyetlerini devam ettirmeye imkan tanıyan tüzel kişilik statüsü verilmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Alınan tedbirlerin etkisi sınırlı olmuştur. Gayri-Müslim dini azınlıklar tüzel kişilik, mülkiyet hakları, iç yönetimleri konusunda ciddi engellerle karşılaşmaya devam etmekte, rahiplerin eğitimi konusundaki yasak sürmektedir.

- Ocak 2003'te yayınlanan Yönetmelik, sadece gayri-Müslim vakıfları zikretmektedir. Bununla, Katolik ve Protestan toplulukları dahil olmak üzere, vakıf kurma gücüne sahip olmayan tün dini topluluklar dışlanmaktadır. Ayrıca, Yönetmeliğe ekli 160 azınlık vakfına dahil olmayan vakıflar mülklerini tescil ettirememektedirler.

- Gayrimüslim cemaatlerin başlıca endişesi devlet tarafından el konulan mallar sorunudur. Sözkonusu cemaatlerin tüzel kişiliklerinin olmaması nedeniyle mülklerine daimi olarak el konulma riskiyle karşı karşıya olup, mülklerini hukuki yollardan geri alınmasında da birçok engellerle karşılaşmaktadırlar. Rum Ortodoks Cemaati el konulan mallarının bir kısmını geri alabilmek için AİHM'ne başvurmuştur.

- Cemaat vakıflarının başvuruları ve Asompsiyon Rahipleri Topluluğunun mülk sorunu mevcuttur.

- Dini Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünün özerkliklerini önemli ölçüde kısıtlayan müdahalelerine konu olmaya devam etmektedirler. Bu müdahaleler, mütevelli heyetlerinin azledilmesi olasılığını, mal varlıkları ve hesaplarının idaresine müdahaleyi içermektedir.

- Resmi kaynaklara göre, 2001-2003 yılları arasında 406 vakıf feshedilmiştir. Vakıf kurulları, yapılmadığı takdirde varoluşlarına tehdit oluşturacak seçim sorunuyla karşılaşmaktadırlar. Kurulların, vakfın bulunduğu bölgede cemaat kalmamışsa, seçimlerini yapması her zaman mümkün olmamaktadır. Seçimlerin zamanında yapılmaması durumunda, sonuç vakıf mallarına el konulması olabilmektedir. Bu sorunu çözmek amacıyla seçim alanlarının genişletilmesi örnekleri olmakla birlikte, vakıfların büyük bir bölümü bu değişikliklerden faydalanamamışlardır.

- İbadet yerlerinin inşaatına ilişkin olarak, İmar Kanunu Altıncı Uyum paketi kapsamında değiştirilmiş, Eylül 2003'te yayınlanan bir genelge ile "cami" kelimesi "ibadet yerleri" ibaresiyle değiştirilerek kilise ve sinagoglar da kapsama alınmıştır. Özellikle Protestan cemaati ibadet yeri bulma konusunda güçlüklerle karşılaşmaktadır. Diyarbakır'daki Protestan kilisesi Nisan 2003'ten beri ibadete açık olmasına rağmen halen tüzel kişiliğe sahip değildir.

- Dini azınlıkların ihtiyaç için din adamı eğitimine getirilen yasak devam etmektedir. Heybeliada ruhban okulu kapalı durumdadır. Dini cemaatler, sınırlı maddi imkanlar nedeniyle din adamlarının yurtdışında eğitimleri için kaynak ayıramamakta, vatandaşlık şartı nedeniyle Türk olmayan din adamlarının, örneğin Süryani ve Keldani kiliselerinde çalışmaları veya "ekümenik patrik" olmaları engellenmektedir. Ayrıca, Türk olmayan ruhban sınıfına vize ve ikamet izni verilmesi sorunu sürmektedir. Bu, özellikle Katolik Kilisesi cemaatinin sorunudur.

- Patrik Bartholomeos'un Ekümenik patrik ünvanı Türkiye'de tanınmamaktadır.

- Onaylanmayan din kitaplarının yayını ve ithalatı yasaktır. Gümrük görevlilerinin kitaplara el koyabilmektedirler.

- Dini azınlık okulları müdür yardımcıları, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından atanmakta ve müdürden daha fazla yetkiye sahip olmaktadır. Din adamları ilahiyat mezunlarının okullarda öğretmenlik yapmalarının yasaklanması azınlık dinlerinin öğretilmesi bakımından zorluk yaratmaktadır.

- Dernekler ve vakıflarla ilgili kanunların, AİHM içtihatları dikkate alınarak AB standartlarına göre yenilenmesi gereklidir.

- Sünni olmayan cemaat, Diyanet Din İşleri Başkanlığında temsil edilememekte ve okullarda Alevi kimliğini tanımayan zorunlu din eğitimi devam etmektedir.

- Edirne'de Bahai cemaati tarafından ibadet yeri olarak kullanılan mülkün istimlakına ilişkin sorun sürmektedir.

Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Haklar(s.34-36)

Kadın-Erkek Eşitliği

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Kadın erkek eşitliği alanında, altıncı uyum paketi kapsamında Ceza Kanununda namus cinayetlerinin işlenmesine yönelik sorunların giderilmesi için düzenlemeler yapılmıştır. Türk Ceza Kanununun 462. maddesi kapsamında, namus cinayetlerinin daha az cezalara tabi olması yürürlükten kaldırılmıştır. Türk Ceza Kanununun 453. maddesi kapsamında ise, namus cinayetlerinde eğer suçlanan küçükse cezanın daha da arttırılabilmesi konusu değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.

- Mayıs 2003'de kabul edilen yeni İş Kanunu, çalışanlar arasında cinsiyet, ırk, etnik köken, din ve ideoloji ayrımını kaldırmaktadır.

- Mart 2003'de devlette ilk kez kadın konularıyla ilgilenecek bir bakanlık kurulmuştur.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- "Namus cinayetleri" için ceza indirimi öngören Türk Ceza Kanunu Madde 462'nin yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen, "ağır tahrik" altında işlenen suçlara ilişkin TCK Madde 451, "namus" cinayetlerine uygulanmaya devam etmektedir.

- TBMM'de kadınlar için pantolon yasağı devam etmektedir.

Türkiye'de halen kadınlara karşı uygulanan şiddet yaygın bir biçimde devam etmektedir. Çeşitli raporlara göre, kadın nüfusun yarıdan fazlası aile içi şiddete maruz kalmaktadır.

- Yeni İş Mevzuatı tam olarak çalışanlar arasında ayrımcılığın kaldırılmasını garanti etmemektedir ve kadın erkek eşitliği alanında AB mevzuatına ve Avrupa Sosyal Şartı Madde 1(2) ve 20'ye uyumda daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Türkiye henüz doğum konusunda çalışan kadınların haklarını düzenleyen Avrupa Sosyal Şartı'nın 8. maddesini kabul etmemiştir.

- Evlilik sırasında edinilen malların eşit paylaşımına ilişkin Yeni Medeni Kanunda alınan önlemlerin uygulanması sınırlı kalmıştır.

- Devlette ve seçilmiş organlarda kadınların temsil oranı düşüktür.

Özürlü Hakları

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Yeni İş Kanuna göre bir iş yerinde 50 kişiden fazla çalışan varsa, yıllık belirlenecek orana göre belli sayıda özürlü çalıştırılacaktır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Türkiye özürlülerin haklarına ilişkin Avrupa Sosyal Şartı'nın 15. maddesini henüz kabul etmemiştir.

Çocuk Hakları

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Türkiye Haziran 2002'de Çocuk Haklarına ilişkin Avrupa Sözleşmesine taraf olarak çocukların korunması konusunda kararlılığını ortaya koymuştur.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- 15 yaşın altında çok sayıda çocuk çalıştırılmaya devam etmektedir. Ayrıca bu çocuklar eğitimden de uzak kalmaktadır.

- Türkiye Avrupa Sosyal Şartı'nın "çocukların ve gençlerin korunması hakkı" ile "anne ve çocukların sosyal ve ekonomik açıdan korunması hakkı"na ilişkin 7. ve 17. maddelerini onaylamamıştır.

Sendikal Haklar

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Avrupa Sosyal Şartı'nın "örgütlenme hakkı" ile grev hakkını da içeren "toplu pazarlık hakkı"na ilişkin 5. ve 16. maddeleri bağlamında hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.

- Türkiye 1996'da yenilenen Avrupa Sosyal Şartını henüz imzalamamıştır.

Kültürel Haklar

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Kültürel haklar konusunda, altıncı uyum paketi birçok yenilikler getirmiştir. Türk vatandaşlarının kullandığı dil ve lehçelerde devlet kanallarının yanı sıra özel kanallarda da yayım yapılmasına olanak sağlanmıştır. Nüfus Kanununun 16ncı maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi değiştirilmiş ve doğan çocuğa ancak ahlâk kurallarına uygun düşmeyen veya kamuoyunu inciten adlar konulamaz denmiştir. Kanundan siyasi anlamlar taşıyan isimler ibaresi kaldırılmıştır.

- Dördüncü uyum paketi bağlamında, bazı ad ve işaretleri kullanma yasağına ilişkin 6. maddede, derneklerin yurtdışı temaslarında ve resmi olmayan yazışmalarında yabancı dilleri kullanabilmelerine imkân tanınmıştır.

- Üniversite düzeyinde seçmeli Kürtçe kurslar açılması konusunda idari yaptırımlar azalmış ve bu konuda rahatlama gözlenmiştir.

- Kürtçe müzik gruplarının katıldığı çeşitli kültürel festivaller gerçekleştirilmiş ve bir çok dini kaset ve kitap Kürtçe yayınlanmıştır.

- Yedinci uyum paketi, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesinde kolaylık sağlamıştır. Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı dillerin tespitinde Milli Güvenlik Kurulu'nun görüşünün alınmasına ilişkin hüküm madde metninden çıkarılmıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Eylül 2003'de yayınlanan genelgede doğan çocuklara verilen isimlerin içerisinde q,w ve x harflerinin kullanılmasının yasaklanması ve bu harflerin çoğunlukla Kürtçe isimlerin içinde geçmesi dikkat çekmektedir.

- Film, sanat, festivaller, kültürel aktiviteler ve radyo yayınlarında Türkçe dışında diğer dil ve lehçelerin kullanımı hala yasal engellemelere ve adli takibata maruz kalmaktadır.

- Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında farklı dil ve lehçeleri öğrenmeleri konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye BM Ekonomik,Sosyal ve Kültürel Haklar sözleşmesini onaylarken eğitim hakkına ilişkin 13. maddenin 3. ve 4. paragraflarına çekince koymuştur. Sonuç olarak, ailelerin çocuklarının gideceği okulu seçmelerine ve çocukları için istedikleri dini ve ahlaki eğitimi sağlamalarına sınırlama getirilmiştir.

Azınlık Hakları ve Azınlıkların Korunması (s. 36-38)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Ocak 2003'de Ulusal Azınlıklar konusunda çalışan AGİT Yüksek Komiserine, Azınlıklar konusunda diyalog başlatması amacıyla İlk kez Türkiye'yi ziyaret etmesi için izin verilmiştir. Ancak bu toplantıdan sonra başka bir toplantı gerçekleşmemiştir.

- 30 Kasım 2002'de Diyarbakır ve Şırnak'ta 15 yıldır uygulanmakta olan OHAL kaldırılmıştır. OHAL kaldırılınca bunun için ayrılan bütçe ve personel valiliklere devredilmiştir. Şubat 2003'de yayınlanan kararnameyle, bu bölgeye birkaç vali daha atanmıştır.

- Nisan ayında, Anayasa Mahkemesi 285 No.lu OHAL kanununu kaldırmıştır.

- Olağanüstü hal bölgesinde sosyal barışı sağlamak amacıyla, TBMM tarafından 6 Ağustos 2003'de "Topluma Kazandırma Kanunu" kabul etmiştir. Resmi kayıtlara göre, Eylül 2003'den bu yana 2067 başvurudan 524 mahkum serbest bırakılmıştır. Yaklaşık 200 militan teslim olmuştur.

- Diyarbakır, Hakkari ve Tunceli festivalleri daha çok katılımla gerçekleşmiştir.

- 25 Aralık 2002'de alınan kararla, TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Güneydoğuda OHAL'in kalktığı altı şehirde insan hakları konusunda incelemelerde bulunmuş ve 17-20 Ocak 2003'de yaptığı bu ziyaretler sonucunda tavsiyelerde bulunmuş ve raporlar hazırlamıştır.

- Bu bölgede OHAL'in kaldırılması nispi bir iyileşme sağlamıştır. Türk Hükümeti yerlerinden edilmiş kişiler konusundaki BMGS Özel Temsilcisi Deng'in raporunda yeralan tavsiyeleri dikkate alacağını belirtmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Türkiye BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesini onaylarken 27. maddeye çekince koymuştur. Bunun sonucu olarak, etnik,dinsel ve dilsel azınlıkların kendi dillerini kullanmaları, dini vecibelerini yerine getirmeleri ve kültürlerini yaşatmaları sınırlanmaktadır.

- Seçim sistemi azınlıkların Parlamento'da temsilini zorlaştırmaktadır.

- Azınlıklar yetkililer tarafından ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Devlet okullarında okutulan tarih kitaplarında azınlıklara karşı düşmanlık uyandıran ifadeler yer almaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının Nisan 2003'de yayımladığı bir genelgeyle, Ermeni, Pontuslu Rum ve Süryanilerle ilgili ihtilaflı konularda konferans ve kompozisyon yarışmaları düzenlemesini istemiştir.

- Lozan Antlaşmasında azınlık olarak kabul edilmeyen dini azınlıkların kendi okullarını kurmalarına izin verilmemektedir. Bu özellikle Süryani toplumunun sorunudur.

- Farklı dini azınlıklardan gelen ebeveynler, çocuklarını dini azınlık okullarına kaydettirmede engellerle karşılaşmaktadır. Çocuklar bu okullara ancak babaları o dini azınlığa mensupsa kaydolabilmektedirler.

- Çingeneler Türkiye'de göçmen olarak kabul edilmeyen 5 topluluk arasında yer almaktadır.

- Yerlerinden edilmiş kişilerin sosyal ve ekonomik sorunları önem arzetmektedir. Bu kişilerin çoğunluğu şehirlerin ve büyük köylerin kenar semtlerinde oldukça kötü şartlarda yaşamaktadır.

- Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi ağır aksak devam etmektedir. Bazı bölgelerdeki gelişme diğerine oranla daha hızlı olmaktadır. Projenin şeffaflıktan uzak olması ve projenin amacını ve bütçesini açıkça ortaya koyan bir stratejinin bulunmaması sorun yaratmaktadır. Köye dönüş yapmak isteyenler için mali destek de yetersizdir.

- Bu bölgede birçok mayın bulunmaktadır.

- Köy korucuları sorun olmaya devam etmektedir.

Kıbrıs (s.39)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Türk hükümeti birçok vesileyle Kıbrıs sorununun çözümü konusunda BM Genel Sekreterinin önermiş olduğu iyi niyet ve müzakere tekliflerini destekleyeceğini belirtmiştir. Nisan 2003'de Türkiye - AT Ortaklık Konseyi'nde Türk Hükümeti Mayıs 2004'den önce Kıbrıs sorunun çözüleceğini umut ettiğini belirtmiştir.

- Türkiye Haziran 2003'de yaptığı açıklamada, AİHM'nin 1998 yılında Loizidou davası konusunda almış olduğu karara Ekim 2003 tarihi itibariyle uyacağını bildirmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- 8 Ağustos'ta Türkiye Kuzey Kıbrıs'la gümrük birliği kurmak için çerçeve anlaşma imzalamıştır. Böyle bir anlaşmanın uluslararası hukuk açısından hiçbir dayanağı yoktur ve Türkiye'nin AT İle yapmış olduğu gümrük birliği antlaşmasını ihlal etmektedir. Türk Hükümeti bu antlaşmanın onaylanmayacağını ve yürürlüğe girmeyeceğini akabinde bildirmiştir.

Sınır Sorunlarının Barışçı Yollarla Çözümü (s.39)

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Türkiye ve Yunanistan arasındaki hükümetler arasındaki yakınlaşma en üst düzeyde devam etmektedir. İki ülke arasında işbirliğini derinleştirecek ikili antlaşmaların imzalanması konusunda da ilerleme kaydedilmiştir.

- Ege konusunda Dışişleri Bakanlıkları temsilcileri arasında çeşitli toplantılar yapılmıştır.

- 26 Mayıs'ta Girit'te yapılan toplantıda, Dışişleri Bakanları Gül ve Papandreou bir takım güven arttırıcı önlemler konusunda anlaşmışlardır. Örneğin askeri okullar ve hastanelerde karşılıklı personel değişimi gibi. 16 Eylül'de Ege'de sivil hava trafiğine ilişkin bir anlaşma imzalanmıştır. Ayrıca iki ülke 2003 sonbaharında yapacakları askeri deniz tatbikatlarını karşılıklı iptal etme kararı almışlardır.

- Ticari ve ekonomik ilişkiler gelişmeye devam etmektedir. Şubat 2003'de iki ülke Türkiye'den Yunanistan'a doğal gaz temin edilmesine ilişkin bir anlaşma imzalamıştır.

- Yunan Görev Gücü Türkiye'ye müktesebatla ilgili konularda teknik destek sağlamaya devam etmektedir.

KOB: Genel Değerlendirme

Türkiye, gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı belgesinde belirtilen öncelikleri yerine getirmeye başlamıştır. Genel olarak bir ilerleme mevcuttur ancak 2003-2004 dönemi için öngörülen ödevlerin yapılması için kaydadeğer bir çaba (substantial efforts) sarfedilmesi hala gerekmektedir.

Geliştirilmiş siyasi diyalog ve siyasi kriterler alanında önceliklerin karşılanması yönünde önemli ilerleme (significant progress) kaydedilmiştir. Özellikle, Türk mevzuatını AB standartlarıyla uyumlaştırmaya yönelik olarak gözardı edilemeyecek bir yasama faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Ancak bazı alanlarda ilave yasal düzenlemeler gerekmektedir. Özetle, reformların uygulanması istikrarsız (uneven) olup, somut örneklerin görülmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

İşkenceyle mücadele, yasal düzenlemelerle desteklenmektedir. Hükümet işkenceye karşı sıfır tolerans politikası benimsemiştir. Tutuklanan kişilerin avukata erişimleri ve işkence faillerinin cezalandırılması için yasal önlemler alınmıştır. Kanun uygulayıcılarının insan hakları konusunda eğitimleri sürmektedir.

İfade özgürlüğünün önünde varolan engellerin kaldırılması yönünde ilerleme kaydedilmiş, bu bağlamda Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasasında değişiklikler yapılmıştır. Bu çerçevede mahkumiyetler beraatle sonuçlanmıştır. Şiddet içermeyen görüşlerinden dolayı hüküm giymiş kişiler serbest bırakılmıştır.

Yargının verimliliğinin (randıman) artırıcı önlemler alınmıştır. Adalet Akademisi kurulmuştur. DGM'lerin yetki alanı yeniden gözden geçirilmiştir. MGK Kanununda önemli değişiklikler yapılmıştır.

Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayın konusunda ilave düzenlemeler yapılmıştır.

Olağanüstü halin kaldırılması olumlu psikolojik etki yaratmış ve güvenlik koşullarında iyileşme gözlenmiştir.

Eleştiriler

- BM İkiz Sözleşmeleri çekinceyle onaylanmıştır.

- Avukata erişim hakkına her zaman saygı gösterilmemektedir.

- Yeniden yargılamanın pratik bir sonucu tespit edilememiştir.

- Örgütlenme ve toplantı özgürlüğüyle ilgili bazı kısıtlamalar kaldırılmıştır.

- Din özgürlükleri alanındaki ilerleme çok sınırlı kalmıştır. Gayri-müslim cemaatler ciddi sınırlamalarla karşı karşıyadır.

- DGM'lerin yetkisi ve işleyişi Avrupa standartlarıyla uyumlu değildir.

- Kültürel haklardaki ilerleme (yayın ve öğretim) uygulamaya yansıtılmamıştır.

- Bölgesel farklılıkların giderilmesine yönelik bir strateji yoktur.

- Yerlerinden edilmiş kişiler sorunu devam etmektedir.

ADALET VE İÇİŞLERİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ

A) Kişisel Verilerin Korunması

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Taslak Kanunun kabulü hızlandırılmalıdır.

- Türkiye,1981 yılında imzalamış olduğu Kişisel Verilerin Korunmasına ilişkin 1981 Avrupa Konseyi Sözleşmesinin onaylanması sürecini hızlandırmalıdır..

- Yukarıda kayıtlı yasal çerçevenin oluşturulmasıyla birlikte Türkiye, kişisel verilerin korunmasına ilişkin bağımsız bir üst denetim kurulu oluşturmalıdır.

B) Vize Politikası

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Türkiye AB negatif vize listesine uyumuna devam etmiş ve Nisan 2003'de 13 ülke vatandaşlarına (Endonezya, Güney Afrika, Kenya, Maldivler, Seyşel Adaları, Grenada, Santa Lucia, Bahamalar, Barbados, Belize, Jamaika, Fiji Adaları ve Moritus) uyguladığı vize muafiyetini kaldırmıştır. Böylece, Türkiye ile AB'nin vize yükümlülüğüne ilişkin listeleri arasındaki fark 7 ülkeye inmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Sınırlarda vize verilmesi ve havaalanlarında transit vize verilmesi gibi bazı uygulamalar halen devam etmekte olup, AB müktesebatıyla uyumlu değildir.

- Sahte belgelerin tespiti konusunda yurtdışındaki konsolosluk hizmetleri geliştirilmelidir.

C) Dış Sınırlar

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- İçişleri Bakanlığı'nda oluşturulan görev gücü görevini tamamlamış ve sınır yönetimi konusunda kapsamlı bir strateji kabul edilmiştir. AB müktesebatı ve uygulamalarına uyum amacıyla hazırlanan sınır yönetimi stratejisinin kabulü önemli bir adım olarak kaydedilmektedir. Söz konusu strateji 2002 İlerleme Raporunda yapılan tavsiyeler doğrultusunda Şubat 2002 tarihli en iyi uygulamalara ilişkin Schengen kataloğunu dikkate almıştır.

- Strateji belgesi, İçişleri Bakanlığı bünyesinde sınır koruma ile ilgili tüm alanları içeren ve askeri olmayan, profesyonel kanun uygulayıcı yetkililerden oluşan yeni bir birim oluşturulmasını öngörmektedir.

- Ekim 2003'de yürürlüğe girecek olan twinning projesi bu stratejinin uygulanmasına yönelik takvimi belirleyecek bir eylem planı ortaya koyacaktır.

- Türkiye sahte belgelerin tespiti için optik okuyucular yerleştirilmesi gibi, sınır kapılarının altyapısının ve teknik donanımlarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi çabalarına devam etmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Türkiye dış sınırlara ilişkin stratejisini zaman geçirmeden uygulamaya koymalıdır.

- Schengen yükümlülükleri alanında, birkaç eğitim faaliyeti dışında önemli bir gelişme sağlanmamıştır.

D) Göç ve İltica

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Bakanlıklar arası görev gücü, göç ve iltica alanlarındaki AB müktesebatına uyum amacıyla bir strateji geliştirmiştir. AB müktesebatı ve uygulamalarına uyum amacıyla hazırlanan iltica ve göç stratejisinin kabulü önemli bir adım olarak kaydedilmektedir.

- Şubat 2003'de Yabancıların Çalışma İzinlerine İlişkin Kanun TBMM'de kabul edilmiştir. Sözkonusu kanunla yabancıların yerli çalışanlar gibi ülke içinde çalışmalarına izin verilmektedir. Ayrıca, Cenevre Sözleşmesinin mültecilerin istihdamına ilişkin hükümlerine uyum sağlanmaktadır. Kanunun uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuat hazırlanma aşamasında olup Eylül 2003'de kabul edilecektir.

- Sahte evliliklerin önlenmesi amacıyla Türk Vatandaşlık Kanununda Haziran 2003'de değişiklik yapılmıştır.

- Türkiye yasadışı göç akımları bakımından önemli bir transit ve varış ülkesi olmaya devam etmekle birlikte, Türkiye üzerinden yasadışı göç eğilimi azalış göstermiştir.

- Türkiye'nin yasadışı göçe yönelik yoğun girişimleri ve çabaları sonucunda göç akımlarının uluslararası güzergahı 2002 ve 2003 yıllarında Türkiye'den sapma göstermiştir.

- Üçüncü ülkelerle geri kabul anlaşmaları imzalanması konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.(Mayıs 2003'te Kırgızistan'la geri kabul anlaşması imzalanmış, Bulgaristan ile müzakereler ilerlemiş, Romanya ile anlaşma parafe edilmiş ve Özbekistan'la müzakereler başlatılmıştır.) Suriye ile Eylül 2001'de imzalanan anlaşma ise Türkiye tarafından Haziran 2003'de onaylanmıştır.

- Türkiye CIREFI ve Erken Uyarı Sisteminin faaliyetlerine katılmaya devam etmiştir. Diğer taraftan yasadışı göçe karşı erken uyarıya yönelik ECFALIS' e katılım havaalanlarında sağlanmıştır.

- Mülteci ve sığınmacılara doğrudan sosyal yardım sağlanmış, mülteci ve sığınmacıların çocuklarına yönelik eğitim faaliyetlerinde iyileşme kaydedilmiştir.

- Türkiye Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile işbirliği içerisinde kanun uygulayıcılar ve yargı mensuplarına yönelik iltica alanındaki yoğun eğitim faaliyetlerine devam etmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Türkiye'nin göç ve iltica stratejilerini uygulamaya koyması ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde göç ve iltica konularında ihtisaslaşmış sivil bir birimin kurularak personelinin eğitilmesi beklenmektedir.

- AB ile Türkiye arasındaki 2002 yılında başlatılan yasadışı göç ortak eylem programı konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.

- İş ve öğrenim amacıyla gelen üçüncü ülke vatandaşlarının kabulü, uzun süreli ikamet eden üçüncü ülke vatandaşlarının statüsü ve aile birleşimi hususlarına dair yasal çerçevenin AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

- İdari kapasiteye ilişkin olarak, Türkiye yetkili kurumlar arasında ve üye devletler ile üçüncü ülkelerle artan işbirliği sayesinde yasadışı göçle mücadelede etkinliğini önemli ölçüde artırmıştır. Türkiye bu etkili yaklaşımını sürdürmelidir.

- İnsan kaçakçılığının ortadan kaldırılması için gerekli asgari standartları yerine getirebilmek için Türkiye görev gücünün tavsiyelerini, özellikle de kurbanların korunmasına ilişkin olanları, hayata geçirmelidir.

- Türkiye, geri kabul ve sınır dışı etme konularındaki kapasitesini arttırmalıdır.

- Türkiye halen Yunanistan ile arasındaki geri kabul protokolü hükümlerini uygulamada güçlüklerle yaşamaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin bu protokolün uygulanmasını önemli ölçüde iyileştirmesi gerekmektedir. Türk makamlarınca bildirilen geri kabule ilişkin talep sayısı ve kabul edilenlerin sayısı ile Yunanlı makamlarca bildirilenler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.

- AB, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında geri kabul anlaşması müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin olarak Türk makamlarına teklifte bulunmuş ancak şimdiye kadar Türkiye tarafından bu teklife cevap verilmemiştir. Türkiye'nin geri kabul antlaşmalarını sonuçlandırmaya yönelik çalışmalarına devam etmesi istenmektedir.

- İltica konusundaki yasal çerçevenin 1951 sözleşmesi ve AB müktesebatının tam olarak uygulanmasına imkan verecek şekilde gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, 1951 sözleşmesine koyulan coğrafi sınırlamanın kaldırılması özel bir önem taşımaktadır.

- İdari kapasiteye ilişkin olarak, mülteci statüsü belirleme kapasitesinin arttırılması ve bağımsız bir başvuru prosedürünün oluşturulması halen çözülmesi gereken konulardır.

E) Polis İşbirliği ve Örgütlü Suçlar, Sahtecilik ve Yolsuzlukla Mücadele

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- 2000 tarihli Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi ile Eki "Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol ile Özellikle Kadın ve Çocuklar olmak üzere İnsan Ticaretinin Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Protokol" Mart 2003'de Türkiye tarafından onaylanmıştır.

- Türk Ceza Kanunu'nda, Palermo Sözleşmesinin iki Protokolüne uyum sağlanması amacıyla değişiklik yapılmıştır.

- Kaçakçılıkla mücadeleye ilişkin yeni Kanun Temmuz 2003'de kabul edilmiştir. Söz konusu Kanun kaçakçılık suçuna kesin bir tanım getirmekte, ekonomik yaptırımları belirlemektedir.

- Ağustos 2002'de yapılan kanuni değişikliklerin uygulamaya konulması sonucunda, insan kaçakçılığıyla ilişkili yakalamalarda artış gözlenmiştir.

- Adalet ve İçişleri Bakanlıkları İnsan kaçakçılığı konusundaki yeni mevzuata ilişkin eğitimler düzenlemiştir. 2003 ve 2004'de de eğitimlerin devam etmesi öngörülmektedir.

- Ekim 2002'de insan kaçakçılığı ile mücadele amacıyla Dışişleri Bakanlığı'nın koordinasyonunda Bakanlıklararası bir görev gücü oluşturulmuştur.

- Uyuşturucu trafiğiyle mücadeleye ilişkin olarak kolluk güçleri tarafından başarılı operasyonlar düzenlenmiştir. Kolluk güçlerine yönelik eğitim programları devam etmiştir.

- Örgütlü suçlarla mücadeledeki idari kapasite konusunda Adli Tıp Kurumu Kanunu Şubat 2003'de gözden geçirilmiştir. Kanunda yapılan değişiklikle kurumun ihtisas şubelerinin sayısı arttırılmış, ayrıca incelemelerin sadece kağıt üzerinde değil olay yerinde de yürütülmesini sağlayan bir hüküm getirilmiştir.

- Terörle mücadele alanında, Türkiye Mayıs 2003'de terörizmin önlenmesi hakkındaki Avrupa Konvansiyonunu değiştiren protokolü imzalamış ve terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki BM kararına cevaben Aralık 2001'den itibaren yayınlanan çeşitli kararnameleri uygulamaya devam etmiştir.

- Yolsuzluk ve sahtecilikle mücadele alanında, Türkiye, Uluslararası Ticarî İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Verilmesinin Önlenmesine ilişkin OECD 1997 sözleşmesini uygulamaya koymak amacıyla Ocak 2003'te yeni bir kanun kabul etmiştir. Bu çerçevede TCK, Kamu İhale Kanunu, kara para aklamanın önlenmesine ilişkin kanun,narkotik maddelerin kontrolü hakkında kanun, Maliye Bakanlığı'nın teşkilat ve görevleri hakkında kanun ile devlet memurları kanunu gözden geçirilmiştir.

- Şubat 2003'de Türkiye, uluslararası ticari işlemlerde rüşvet hakkındaki OECD çalışma grubuna 1997 sözleşmesinin uygulanmasına ilişkin mevzuatı tam olarak uygulamaya koyduğunu ve OECD gözlemcilerini kabul etmeye hazır olduğunu bildirmiştir.

- Ocak 2003'de Türk Hükümeti yolsuzluk hakkında bir bölüm de içeren "Acil Eylem Planını" kabul etmiştir. Ayrıca Ocak ayında, yolsuzluğun nedenlerini, ekonomik ve sosyal boyutlarını analiz etmek ve yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele için gerekli tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis Araştırma Komitesi kurulmuştur. Türkiye, Acil Eylem Planı doğrultusunda, Avrupa Konseyi Özel Hukuk Sözleşmesini Haziran 2003'de onaylamıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Farklı kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliğinin arttırılması önem verilmesi gereken bir konu olup, kriminal soruşturma yöntemleri ve soruşturmalarda adli tıp kapasitesinin iyileştirilmesi gerekmektedir.

- Terörle mücadele alanında, terörist varlıklarının dondurulması ve müsaderesindeki yasal ve pratik zorlukların aşılması gerekmektedir.

- Sahtecilik ve yolsuzlukla mücadele konusunda, kamu kurumlarının farklı kanunlara tabi olması ve bu konudaki sorumlulukları ile görevlerinin net bir şekilde belirlenmemiş olması, aralarındaki koordinasyon ve iletişim eksikliği gibi hususlar Hükümetin yolsuzluğu önleme ve kontrol gücünü büyük ölçüde etkilemektedir. Bu konuda, kamu görevlilerinin eğitimi, kamu idaresi içerisinde etik ve yönetim kurallarının sistematik uygulanması hakkında bilinçlendirme faaliyetlerinin düzenlenmesi tavsiye edilmektedir.

- Ateşli silahlara ilişkin üçüncü protokol Türkiye tarafından henüz onaylanmamıştır.

- Türkiye'nin 1999 tarihli Avrupa Konseyi Ceza Hukuku Sözleşmesini onaylaması beklenmektedir.

- Topluluğun mali çıkarlarının korunması alanındaki müktesebata uyum sağlanması bakımından, sahteciliğin ilgili mevzuata suç olarak dahil edilmesi gerekmektedir.

F) Uyuşturucu ile Mücadele

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Uyuşturucu trafiği ile mücadele alanında kısmen bazı AB üyesi ülkelerin de dahil olduğu uluslararası işbirliği içinde kanun uygulayıcı makamlar tarafından başarılı operasyonlar yürütülmüştür. TADOC (Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi) yasa uygulayıcı birimlerde çalışan görevlilere yönelik eğitim faaliyetlerine devam etmiştir. TADOC kurulduğu 2000 yılından bu yana Türkiye ve yurtdışından 5224 kişiye eğitim vermiştir.

- Türkiye ile AB arasında, uyuşturucu maddelerin ve psikotrop maddelerin yasadışı imalatında kullanılan precursorlar ve kimyasal maddelerin üretimi ve ticaretine karşı uluslararası mücadelenin bilgi alışverişi ve ticaret akışının izlenmesi yoluyla arttırılması amacıyla Şubat 2003'te "Precursor Anlaşması" imzalanmıştır. Anlaşmanın Türkiye tarafından onaylanması beklenmektedir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Geçen seneki gibi Türkiye, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Yasadışı Kaçakçılığı Hakkındaki 1995 tarihli BM Sözleşmesi'nin 17. Maddesini Uygulayan Deniz Yoluyla Yasadışı Kaçakçılık Hakkındaki 1995 tarihli Avrupa Konseyi Sözleşmesini imzalamaya ve Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesini onaylamaya davet edilmektedir.

- Türkiye'nin ayrıca, Uyuşturucu Yapımında Kullanılan Maddelere (precursor) İlişkin Avrupa Sözleşmesini onaylaması beklenmektedir.

- Ankara'da uyuşturucu konusunda bir "mini Dublin grubu" oluşturulması bir kez daha tavsiye edilmektedir.

- Türkiye'nin bir Ulusal Uyuşturucu Koordinatörü ataması beklenmektedir.

- Ulusal Uyuşturucu Stratejisinin, AB Uyuşturucu Stratejisi doğrultusunda tamamlanması konusunda bir ilerleme kaydedilmemiştir.

- Bugüne kadar, Türkiye'nin EMCDDA'ya üyelik müzakereleri sonuçlandırılmamıştır.

G) Kara Paranın Aklanması

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- MASAK, Kasım 2002'de müşteri tanımı koşulu ve şüpheli işlemlerin tüm ilgili gruplarca bildirimi usullerine ilişkin bir yönetmelik kabul etmiştir.

- MASAK'a bildirilen ve MASAK tarafından soruşturulan olaylarda önemli artış gözlenmiştir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- AB müktesebatına uygun olarak, kara para aklama suçlarının tanımı genişletilmelidir.

- 1990 tarihli Kara paranın Aklanması, Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve Müsaderesi hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesinin onaylanması gerekmektedir.

H) Gümrük İşbirliği

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Türkiye, gümrük kapılarının, özellikle Yunanistan, Bulgaristan ve İran kapılarının, altyapı ve tesislerini iyileştirmeye devam etmiştir. Gümrük Müsteşarlığı, başarılı kaçakçılık operasyonları düzenlemiş ve SECI faaliyetlerine yoğun bir şekilde katılım sağlamıştır. 2002 yılında Gümrük yetkililerince 765 kaçak göçmen yakalanmıştır, 2003'ün ilk 5 ayında bu sayı 180'dir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Gümrük işbirliği alanında, birimler arası işbirliğinin arttırılması gerekmektedir. Komşu ülkeler ve diğer ülkelerle mevcut gümrük işbirliği anlaşmalarını kullanarak mobil araştırma ünitelerinin kullanıma sunulması ve risk analizlerinin geliştirilmesi göz önüne alınmalıdır.

İ) Hukuki ve Cezai Konularda Adli İşbirliği

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Hukuki ve Cezai Konularda Adli İşbirliği alanında, Türkiye bu konudaki AB müktesebatına uyum sağlanması ve uygulamaya geçirilmesine yönelik bir Ulusal Eylem Planını kabul etmiştir. Ulusal Eylem Planı karşılıklı hukuki yardım, mal varlıklarının geri iadesi, sınırlaması ve müsaderesi alanındaki mevzuat ve uygulamaları iyileştirmeye yönelik eylemler içermektedir. 47 hakim ve savcı ile eğiticilerin aynı anda eğitimleri gerçekleştirilmiştir.

- Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkumiyetlerinin İnfazına Dair Kanun Ocak 2003'te kabul edilmiştir.

- AB ile cezai konulardaki adli işbirliği, Adalet Bakanlığınca sağlanan tercümelerin kalitesinin önemli ölçüde iyileşmesiyle birlikte artmış, bunun sonucu olarak davaların daha iyi anlaşılması ve yürütülmesi temin edilmiştir.

- Cezai konulardaki adli işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin AB programının başarılı uygulamasının bir sonucu olarak, Üye Ülkelerle bu alandaki ilişkiler önemli ölçüde artış göstermiştir.

- Temmuz 2003'te Adalet Akademisinin Kurulmasına İlişkin Kanun kabul edilmiştir.

- Ağustos 2003'te kabul edilen 7.uyum paketi çerçevesinde, çocuk mahkemelerinde azami yargılama yaşı "15 yaş altı"ndan "18 yaş altı" na yükseltilmiştir. 7. Paket ile ayrıca sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalarına sınırlamalar getirilmiştir. Bu bağlamda, Askeri Ceza Kanununda belirlenmiş olan suçlar barış zamanında siviller tarafından işlendiği taktirde, bu suçlara ilişkin davalar artık askeri mahkemelerde görülmeyecektir.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Hukuki ve cezai konularda adli işbirliği alanında, Türkiye tarafından kabul edilen ikili anlaşmaların ve ilgili uluslararası sözleşmelerin tam olarak uygulanabilmesi için, eğitimin arttırılması ve insan kaynaklarının geliştirilmesi gerekmektedir.

- Türkiye'nin istinaf mahkemelerinin kurulmasına yönelik yasal ve kurumsal çerçeveyi oluşturması ve yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi yönünde gerekli adımları atması tavsiye edilmektedir.

J) İnsan Hakları

Olumlu Olarak Nitelendirilen Gelişmeler

- Haziran 2003'te TBMM tarafından, BM Uluslararası Medenî ve Siyasî Haklar Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi onaylanmıştır.

- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin 6 no'lu protokolü TBMM tarafından Temmuz 2003'te onaylanmıştır.

Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar

- Türkiye, Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesi konusunda Kişilerin Korunmasına Dair 1981 Avrupa Konseyi Sözleşmesini ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4 ve 7 no'lu Protokollerini halen onaylamamıştır.

SONUÇ:

- 2002 İlerleme Raporundan beri Türkiye, Adalet ve İçişleri alanındaki AB müktesebatı ve uygulamalarına uyum amacıyla stratejilerin kabulü ve geliştirilmesine yönelik önemli ilerlemeler kaydetmiştir.

- Türkiye, AB ve Üye Ülkeler ile pek çok alanda, örneğin örgütlü suçlar ve yasadışı göçle mücadele konularında, işbirliğini yoğunlaştırmış ve geliştirmiştir.

- Genel olarak, Türkiye kabul etmiş olduğu stratejileri uygulamaya geçirmeli, yasal ve kurumsal bakımdan uyumlaştırmaya yönelik çabalarını arttırmalıdır.

- Adalet ve içişleri alanında faaliyet gösteren kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyonun geliştirilmesi; yargı reformu; yasa dışı göç konusunda AB ile yoğun ve aktif işbirliği sağlanması ve Mültecilerin Statüsüne Dair 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğu coğrafi sınırlamanın kaldırılması somut olarak ele alınması gereken konulardır.

- Türkiye ayrıca, AB ile geri kabul anlaşması müzakerelerine başlamalıdır.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2003-11-04
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643449