AVRUPA BİRLİĞİNE UYUM AÇISINDAN, 2002 YILINA GİRERKEN

AVRUPA BİRLİĞİ'NE UYUM AÇISINDAN, 2002 YILINA GİRERKEN

2001 Avrupa Birliği'ne uyum açısından, sancılı da olsa, hareketli bir yıldı. Yıl, bütün toplumu etkileyecek önemli yasal değişikliklere sahne oldu. Özetle Türkiye, 2001 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlayabilmek için Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmek amacıyla, köklü anayasal reformların içine girdi. 19 Mart'ta kabul edilen Ulusal Program ile birlik müktesebatına uyum çalışmalarını başlatan Türkiye, geçtiğimiz bir yılda birçok değişikliğe sahne oldu.

Geçtiğimiz yıl içerisinde gerçekleştirilen bu çalışmalar, birliğe üyelik yolunda olumlu bir gelişme olarak görülmesine rağmen, hem Avrupa Birliği hem de Türkiye'deki bazı çevreler tarafından yetersiz bulundu. Avrupa Konseyi, yapılan anayasa değişikliklerini olumlu bir adım olarak değerlendirerek Türkiye'yi diğer aday devletlere uygulananlar ile aynı kriterler temelinde Birliğe katılmaya yönelmiş bir aday devlet olarak tanıdı. Bu bağlamda Konsey, varolan Avrupa Stratejisi'ne dayanılarak, Türkiye'nin, diğer aday devletler gibi, reformlarını teşvik etmeye ve desteklemeye yönelik bir katılım öncesi stratejiden yararlanacağını bildirdi, ancak yine de yapılan değişikliklerin yetersiz olduğunun altını çizdi.

Programın birliğe uyum çerçevesinde yetersiz görülmesi, 2002 yılının başlarında programın revizyonu gündeme geldi. Hükümetin uyum paketini çıkarması halinde, Türkiye'nin AB' ye sunduğu Ulusal Program'da yer alan kısa vadeli taahhütlerin büyük bölümü gerçekleşmiş olacak. Ancak AB'nin tam üyelik müzakerelerine yeşil ışık yakabilmesi için, 'kısa vade'nin dolacağı 19 Mart 2002'ye kadar basın, RTÜK, siyasi partiler, dernekler, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaları ile Türk Ceza Yasası'nda önemli değişikliklerin yapılması gerekiyor. Avrupa Birliği'nin Katılım Ortaklığı Belgesi'nde kısa vadeli kriterler arasına koyduğu 'anadilde eğitim önündeki yasaklar kaldırılsın' ifadesinin ise 1 Nisan 2002'de açıklanacak olan yeni Ulusal Program'da karşılanacağı kaydediliyor.

2002 yılı Türkiye için bir kader yılı olacak, zira üyelik müzakerelerine giden yolda Tarama Süreci'ni başlatacak reformların yapılmaması halinde, 2003'ün kayıp yıl olarak geçecek, Türkiye'nin AB süreci tehlikeye girecek. Atılacak adımlardaki herhangi bir gecikme, Türkiye'yi 2003'ün ilk altı ayında birliğin dönem başkanlığını üstlenecek olan Yunanistan karşı karşıya bırakaca. 2003'ün ikinci altı ayında ise 10 aday ülkenin birliğe dahil edilmesi için yapılacak hazırlıklarla nedeniyle Türkiye geri plana düşebilir.

2001'de Türkiye-AB İlişkileri

2002 sonundaki AB Kopenhag zirvesinde, müzakereler için kesin bir tarih almak amacıyla kolları sıvayan Türkiye, 2001 yılını yoğun temaslar ile geçirdi. Avrupa Birliği ile İlişkiler, 1999 sonunda gerçekleşen ve Ankara'nın adaylığının resmen tanınmasıyla sonuçlanan Helsinki Zirvesi'nden sonra 2000'de, ''hareketli ancak bereketsiz'' bir boyut kazanmıştı. Ancak 2001'in özellikler son aylarında ilişkiler ivme kazandı.

Türkiye, Nice Zirvesi'nde dışlanmış, NATO'ya da yansıyan bir gerginlik ortamında, önemli sorun ve uzlaşmazlıkların çözümü 2001'e bırakılmıştı. Türkiye-AB ilişkileri açısından 2000 yılının en önemli olayı, AB Komisyonu'nun hazırladığı Katılım Ortaklığı Belgesi'nin (KOB) açıklanması ve Konsey tarafından onaylanması oldu.

Türkiye'nin AB adaylığı çerçevesinde, AB müktesebatına uyum çalışmalarını düzenleyen ve bu çalışmaları bir takvime bağlayan Ulusal Program (UP) ise 2001'in Mart ayında açıklandı. Ankara'nin genel siyasi ve ekonomik hedeflerine yer verilen, KOB'a bir yanıt olarak nitelendirilen UP'da, yaşanan ekonomik krize karşı alınan önlemler, dış politikadaki öncelikler, AB'ye uyum ve tam üyelik hedefi doğrultusunda öngörülen reformlar ele alındı.

Ankara'da ve Stockholm'de siyasal direktörlerin Troyka toplantılarıyla, Brüksel'de siyasal direktörlerin iki toplantısıyla ve 26 Haziran 2001 tarihinde Lüksemburg'da AT-Türkiye Ortaklık Konseyi çerçevesinde siyasi diyalog ile, Fransa, İsveç ve Belçika dönem başkanlıkları altında güçlendirilmiş siyasi diyalog devam etti. Bu toplantılarda, insani hakları, Kıbrıs, sınır anlaşmazlıklarının barışçıl yoldan çözülmesi, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası gibi AB-Türkiye ilişkileri bakımından önemli konular ve terörizme karşı savaş, Kafkaslar'daki durum, Orta Doğu ve Balkanlar gibi daha geniş konular ele alındı.

Ortaklık Komitesi'ne bağlı sekiz alt-komite, Haziran 2000'den Temmuz 2001'e kadarki dönemde iki turda, müktesebatın analitik incelenmesine hazırlık sürecini başlattı. Bu süreçte, Komisyon daireleri, bakanlıklar ve kamu kurumları dahil geniş bir yelpazeden, her iki tarafın 500'den çok görevlisi yer aldı. Gerçekleşen komite toplantıları, 2002 yılında yararlı bir tartışma ortamı yarattı. Toplantılar çerçevesinde, çerçeve, mevzuat, idari yapılanma ve uygulama konularında görüş alışverişi yapıldı.

AT-Türkiye Ortaklık Konseyi, 26 Haziran tarihinde Lüksemburg'da toplandı ve Türkiye'nin katılım öncesi strateji kapsamında ilerlemesini ve gelecekteki çalışmalara ilişkin öncelikleri gözden geçirdi. Türkiye'deki insan hakları durumu, Kıbrıs konusu ve sınır anlaşmazlıklarının barışçıl yoldan çözülmesi, güçlendirilmiş siyasal diyalog kapsamında tartışıldı.

Karma Parlamento Komisyonu ise, 21-22 Kasım 2000 tarihlerinde Antalya'da, 26-27 Haziran 2001 tarihlerinde Brüksel'de toplandı. Tartışmalar, Türkiye'nin Ulusal Programı, anayasal reformlar, yeni ekonomik plan ve -Kıbrıs, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası, Fazilet Partisi'nin kapatılması, Türk cezaevlerindeki durum ve insan hakları dahil - siyasal konular üzerinde yoğunlaştı. Mali işbirliği, Türk iş adamları için vize koşulları, ve AT-Türkiye Gümrük Birliği bağlamında üçüncü ülkeler ile serbest ticaret anlaşmaları yapılması, tartışılan konular arasında yer aldı.

19 Nisan tarihinde Ankara'da, Ekonomik ve Sosyal Komite çerçevesinde AB-Türkiye Ortak Danışma Komitesi'nin bir toplantısı yapıldı. Komite, daha güçlü sendikal hakları garantileyen mevzuat kabul edilmesine daha büyük öncelik verilmesini görmek istedi. Reform sürecinde toplumsal diyalogun önemi vurgulandı. Hizmetlerin serbestleştirilmesi üzerine bir rapor kabul edildi.

Gümrük Birliği Ortak Komitesi, Brüksel'de iki defa toplandı. Gümrük Birliği'nin uygulanmasında ivmeyi koruma ihtiyacını teyit etti. Gümrük Birliği'nin işleyişi ve ticaretle ilgili konular tartışıldı.

Gümrük Işbirliği Komitesi, Gümrük Birliği'nin pratikteki uygulamasını tartışmak için bir kaç defa toplandı. İlk Derece Mahkemesi, Türkiye'den TV setleri ithalatı konusunda bir karar verdi. Mahkeme, hem Komisyon'dan hem de Türkiye'den, Ortaklık Anlaşması ve ilgili kararlar kapsamında karşılıklı akdi vecibelerin düzgün biçimde uygulanmasını sağlamalarını istedi.

Gümrük Birliği çerçevesinde bazı çok önemli geçiş düzenlemeleri 31 Aralık 2000 tarihinde sona ermiş olması Türkiye'nin gerekli adımları atmasını zorunlu kılıyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin ticaretin önündeki teknik engelleri kaldırması, rekabet uygulama kuralları kabul etmesi, fikri mülkiyet haklarının uygulanmasını sağlaması ve, AB operatörleri ile Türk operatörleri arasında piyasa erişimi yönünden ayrımcılık olmamasını sağlamak üzere, ticari nitelikteki devlet tekellerinde düzenleme yapması ivedi bir gereksinme oluşturuyor.

Laeken Zirvesi

Belçika'nın Dönem Başkanlığı'nda 14-15 Aralık 2001 tarihinde gerçekleşen Laeken Zirvesi, Türkiye açısından ''verimli ve sorunsuz'' oldu. AB devlet ve hükümet başkanları, AB'nin geleceğinin tartışılacağı bir platform olan Konvansiyon'un oluşumuna yeşil ışık yaktılar ve Türkiye'yi, bu oluşuma, diğer adaylarla eşit statüde dahil ederek ayrımcılık tartışmalarına son verdiler.

Laeken Zirvesi sonunda yayınlanan Başkanlık Sonuç Bildirisi'nin Türkiye'ye ilişkin paragrafında, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerinin başlangıç perspektifinin yakınlaştığı belirtildi. Bildirinin bu bölümünde, Türkiye'nin, özellikle son Anayasa değişiklikleri ile tam üyelik için belirlenen kriterlere uyum yolunda ilerlemeler kaydettiği, bu kapsamda, tam üyelik müzakerelerinin başlangıcının yakınlaştığı belirtildi. Bildiride, Türkiye'nin, insan haklarına saygı dahil, siyasi ve ekonomik kriterlere uyum yolundaki çabalarının desteklendiği de ifade edildi.

AGSP

AB Laeken Zirvesi'nde yayımlanan bir başka bildiri çerçevesinde, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nın (AGSP) ''operasyonel'' olduğu resmen açıklandı, ancak NATO-AB işbirliği, Yunanistan'ın yaklaşımı nedeniyle gerçekleşmedi. Türkiye ise AGSP konusunda yapıcı tavrı nedeniyle kutlandı.

Kendisine askeri bir kimlik oluşturmak amacında olan AB, bu çerçevede NATO imkan ve yeteneklerini kullanmak istiyor, ancak Ittifak'ın AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerini karar mekanizmasından dışlayan bir tavırda ısrar ediyordu. Türkiye, ulusal menfaatlerini göz önünde bulundurarak, AB'nin, koşulsuz ve otomatik olarak NATO imkan ve yeteneklerini kullanmasına yeşil ışık yakmıyordu. Sorunun aşılması için ABD, Türkiye ve Ingiltere arasında sürdürülen müzakereler, yıl sonuna doğru hedefe ulaştı.

''Türkiye'nin endişelerinde ve hassas yaklaşımında ne kadar haklı olduğu'', Atina'nın tavrı ile ortaya çıktı. Yunanistan, AB'nin temsilcisi olarak müzakerelere katılan ve uzlaşmayı imzalayan Ingiltere'ye ve NATO'nun en güçlü üyesi ABD'ye rağmen, uzlaşmayı metnini reddetti. AB, Laeken Zirvesi'nde Atina'yı ikna edemedi, ancak Türkiye'ye, ''yapıcı yaklaşımı'' nedeniyle olumlu mesajlar vermekten de geri kalmadı. AGSP, Laeken'de, ''özürlü doğan bir çocuk gibi'', ''operasyonel'' ilan edildi, ancak ''Yunan sorununun aşılması gereği'' vurgulanarak, NATO'suz hedefe ulaşılamayacağı teyit edildi. Türkiye, NATO'da, 2002'ye, ''yapıcı tavrı nedeniyle'' ve ''haklılığı kanıtlanmış bir müttefik olarak'' güçlü giriyor. Ittifakın, gelecek yıl, ''Yunanistan'dan kaynaklanan bazı sorunların aşılması için'' çaba harcayacağını belirtiliyor.

Kıbrıs

Kıbrıs meselesi, 2001 yılında da Kıbrıs, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği adaylığından, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'na, hemen her alanda varlığını hissettirdi, ancak en beklenmedik gelişme de bu alanda kaydedildi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın, Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides'e yüz yüze görüşme davetinde bulunması ve Rum liderin bu daveti kabulünün ardından yapılan görüşmede, müzakarelere 16 Ocak'ta başlanması kararı alındı. Karşılıklı görüşmelerin tekrar başlayacağı işareti, başta AB olmak üzere, ABD ve BM tarafından memnuniyetle karşılandı. Böylece, Kıbrıs konusu, 2002 yılı başlarında yeni bir yola girmiş oldu.

Siyasi / Hukuki kriterler Yürürlüğe konan Ulusal Program çerçevesinde, son bir yıl içerisinde önemli siyasi reformlar ilan edildi ve bunlar anayasa değişikliklerine dahil edildi. 3 Ekim 2001 tarihinde, Türk Parlamentosu, kendi içindeki Uzlaşma Komisyonu tarafından hazırlanmış olan 34 maddelik bir anayasa değişikliği paketini kabul etti. Parlamento, hızlı ve etkili bir biçimde çalıştı ve değişikliklerin çoğu için bütün partilerin geniş desteği vardı. Ancak, sürecin sonunda, parlamenter dokunulmazlığını sınırlayan bir değişiklik önergesinin reddedilmesi, kamuoyunda eleştiri konusu oldu.

Ekim 2000 ve Haziran 2001 arasında, toplam 117 yeni yasa kabul edildi. Aynı dönemde, Parlamento kendi içtüzüğünü basitleştirdi ve AB bütünleşmesi için bir Parlamento Komisyonu kurulmasını tartıştı.

3 Ekim 2001'de TBMM tarafından kabul edilen anayasa değişiklikleri, insan hakları ve temel özgürlükler alanındaki güvencelerin güçlendirilmesi ve ölüm cezasının sınırlandırılması yönünde önemli bir adım olarak değerlendirilirken, KOB'un önceliklerinin yerine getirilmesi yönünde ilerlemeyi kolaylaştırdı. Söz konusu değişiklikler ifade ve düşünceyi yayma özgürlüğü, basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel özgürlüklerin sınırlanma gerekçelerini daralttı.

Yargılanma öncesi gözaltı konusunda, Anayasa'nın 19. maddesinde yapılan değişiklik ile, toplu suçlarla gözaltına alınan bir kişinin yargıç önünde çıkarılmadan önce gözaltında tutulabileceği süre 4 güne indirildi.

Ekonomik, toplumsal ve kültürel haklara ilişkin reformlar kapsamında, kanunla yasaklanan dillerin kullanımını yasaklayan 26. ve 28. maddelerede yeralan hükümler kaldırılken, bu haklara ilişkin anayasal güvenceleri ilgilendiren bir takım değişiklikler yapıldı. (Çalışma hakkının genişletilmesi, cinsler arasında eşitliğin güçlendirilmesi, sendikal hak ve özgürlüklerin kapsamının genişletilmesi, ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak adil bir ücret alma hakkının güvence altına alınması)

Cezaevlerinde aşırı yığılmadan gelen baskıları azaltma amacıyla, 8 Aralık 2000 tarihinde kabul edilen Şartlı Salıverme ve Erteleme Kanunu (Af Kanunu) kanunu kapsamında, bazıları 3 yıl içinde benzer bir suç işlememek koşuluyla, 30.000 kadar insan tahliye edildi. 1 Mayıs 2001'e gelindiğinde, Türk cezaevlerinde 59.215 kişi bulunmaktaydı. Bu rakam, önceki yıla kıyasla %23'lük bir azalma temsil etmektedir. 18 Temmuz 2001'de, Anayasa Mahkemesi, "af" yasasının başka bazı suçları da içerecek şekilde genişletilmesi gerektiğine karar verdi ve yasayı bu karar ile uyumlu kılması için Parlamento'ya altı ay verdi.

Bunlara ek olarak yargı sisteminde yapılan bir dizi değişiklik kapsamında, 15 Mayıs 2001'de yeni bir yargısal işlev olarak ceza infaz hakimlikleri kuran bir yasa kabul edildi. Tutuklu ve hükümlüler tarafından kendi haklarıyla ilgili olarak yapılan şikayetleri incelemekle sorumlu olan bu hakimlerin atanması için gereken düzenlemeler yapıldı. Yargı sisteminde, fikri mülkiyet haklarına ilişkin konularda uzmanlaşmı ş 12 daire kuruldu (26 Mart 2001 tarihinde kABul edilen yasa). Ayrıca, Ankara, İzmir ve İstanbul mahkemelerinde, tüketicinin korunmasıyla ilgilenen yargı birimleri oluşturuldu (25 Aralık 2000 tarihli yasa).

Basın özgürlüğü ve yayıncılık alanlarında ise, "kanunla yasaklanmış herhangi bir dilde yayın yapılamayacağı" şeklindeki hükümler kaldırıldı.

Türk Medeni Kanunu ile Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun, Resmi Gazete'de yayınlanarak, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girdi.

Ekonomik kriterler Mart 2001'de, kamu maliyesini düzeltmek amacıyla, vergi ve para politikalarının yanı sıra yapısal reformlar içeren yeni bir mali ve ekonomik program hazırlandı.

Mali sektörün yeniden yapılanmasını amaçlayan program dahilinde, bankacılık sektörünü güçlendirecek şekilde bankalar kanununda değişiklik yapıldı. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını artırmak amacıyla Merkez Bankası Kanunu tadil edildi.

Gelecekte hektar başına dolaysız gelir desteğine dayalı bir sistemin ülke çapında uygulanması amacıyla yapısal tarım reformları süreci başlatıldı. Bu arada, ekonomik ve tarımsal sektörlerde özelleştirme sürecine devam edildi.

Fikri mülkiyet mevzuatının uyumlaştırılması ile ilgili olarak, Mart 2001'de fikri mülkiyet kanunu revize edildi. Bu bağlamda Türkiye, Avrupa Patent Sözleşmesi'ne üye oldu. Malların serbest dolaşımı konusunda ise, Haziran 2001'de yeni bir çerçeve yasa kabul edildi.

Elektirik ve gaz sektörleri için bağımsız ve düzenleyici bir otorite kurulması amacıyla, bu sektörleri yeniden yapılandıran, 18 Şubat 2001'de Elektirk Piyasası Kanunu ve 13 Mart 2001'de Doğalgaz Piyasası Kanunu kabul edildi.

Öte yandan telekom sektöründe yeniden yapılanma amacıyla yeni telekom yasası ve lisanslama yönetmeliği kabul edildi.Gerçekleşen anayasa değişiklikleri ve uyum çalışmalarına rağmen AB Komisyonu, Kasım ayında yayınladığı adaylara ilişkin yıllık ilerleme raporunda ve Genişleme Stratejisi Belgesi'nde, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasından önceki son aşama olan Tarama Süreci'ne yeşil ışık yakmadı.

Aday ülkelerin, tam üyeliğe hazırlık sürecinde belirlenen hedef ve öncelikler çerçevesinde kaydettikleri aşamaları ele alan Komisyon, Türkiye'nin katılım stratejisinde, ''yeni bir döneme doğru'' gidildiğini belirtirken ve gerçekleştirilen reformlara yer verirken, insan hakları alanında atılan adımları yetersiz bulduğu mesajını da yansıttı.

2001 yılını hızlı yapısal değişikliklerle geçiren TBMM'nin 19 Mart 2002 tarihine kadar, öngörülen kısa vadeli reformları gerçekleştirmesi gerekiyor. Bu kapsamda, RTÜK, siyasi partiler, dernekler, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaları ile Türk Ceza Yasası'nda önemli değişikliklerin yapılması gerektiğini kaydeden yetkililer, 15 Ocak 2002 tarihine kadar Kamu İhale Yasası, Kamu İhale Sözleşmeleri Yasası, Tütün Yasası, Deprem Bölgesindeki Vergi Mükelleflerinin Terkin Yasası, Tarım Sektörünün Yanısıra Reel Sektörün Borçlarının Yapılandırılması Ile Ilgili Bankalar Yasası'ndaki Değişikliklere Ilişkin Yasa, Emlak Vergisinde Değişiklik Yapılması, Doğalgazdan Alınan Akaryakıt Tüketim Vergisi gibi bazı düzenlemeleri içeren Yasa ile Endüstri Bölgeleri Kurulmasına Ilişkin Yasa Tasarılarının çıkarılmasının planlandığını belirtiyor.

Anayasa değişikliklerinin gerektirdiği uyum yasaları konusunda geçtiğimiz ay sonlarında anlaşmaya varan Koalisyon ortağı partiler, oluşturulan tasarıyı TBMM'ye sevketme kararı aldı. Şimdi, liderlere düşen, 2001 yılının sonlarında oluşan olumlu havayı devam ettirecek adımları kararlılıkla atmak.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2003-11-04
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 5229858