MAZLUMDER Genel Başkanı
Ayhan BİLGEN Mayıs 2005 İnsan
Hakları ihlallerini değerlendirdi;
YAŞANANLAR İNSAN HAK VE
ÖZGÜRLÜKLERİNİN YETERİNCE BENİMSENEMEDİĞİNİN GÖSTERGESİDİR.
Hak ve özgürlüklerin korunabilmesinde en önemli mekanizma
yargıdır. Yargının kişi özgürlüklerini
esas alan bir anlayışla karar
verebilmesi hakların kullanılması ve geliştirilmesinde önemli ölçüde
belirleyicidir. Zaman zaman toplum vicdanını rahatlatan kararlar alınmakla birlikte
geçtiğimiz ay içerisinde
kamuoyunca da ilgiyle izlenen
önemli davalarda ne yazık ki umut kırıcı
sonuçlarla karşılaşılmıştır.
2000 yılında Burdur Cezaevi'nde gerçekleştirilen operasyon sırasında
yaralanan seksen mahkum ve kolu kopan
Veli Saçılık ile ilgili davada jandarma hakkında yapılan soruşturma
neticesinde " Olaylara mahkumların
sebep olması" gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir.
Eğitim sen hakkındaki
yerel mahkemenin kapatmama kararına rağmen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun
tersi yöndeki tutumu örgütlenme özgürlüğüne vurulmuş büyük bir darbedir. Yine Yargıtay'ın seçim mitinglerinde Kürtçe
şarkıya sıcak bakan ancak Kürtçe
konuşulmasını suç olarak gören yaklaşımı
tartışılmaya devam edecektir.
Trabzon'da bildiri
dağıtan 5 TAYAD lı ile ilgili memura mukavemetten
istenen hapis cezası Yargının tutumunu ortaya koymaktadır. İnönü
Üniversitesi'nde Nevruz gösterilerinde yasadışı slogan attıkları için 12 öğrenci ile ilgili "Kutlamalarda çekilen fotoğraflarda
ağızları açık olduğu gerekçesiyle" soruşturma başlatıldı.
Yahova Şahidi A.A'nın inançları dolayısıyla askerlik
görevini kabul etmemesinin iki ay 15 gün
hapis ile cezalandırılmasını Askeri
Yargıtay onaylamıştır. Vicdani retçi
Mehmet Tarhan'ın
tutuklanması ve mahkumlarca linç
edilmesine ortam oluşturulması dikkat çekici
davalardır.
İdari denetim sisteminin işleyiş biçimi ile ilgili en ilginç olaylardan birisi Dünya Kadınlar
günü dolayısıyla düzenlenen gösterilere
polisin müdahalesi ile ilgilidir. Polisin orantısız güç kullandığı iddiasının kapsamı
geniş bir tanımlama olduğu müfettiş
raporlarınca ortaya konulmuş, konuyla ilgili kendisine insiyatif bırakılan Merkez Disiplin
Kurulu polisin davranışının bu madde
kapsamına girmediği kararını vermiştir.
Gazeteci Rahmi Yıldırım'ın yazısı dolayısıyla "silahlı kuvvetleri tahrik ve tezyif
gerekçesi ile" yargılanacak olması basın özgürlüğü ile ilgili ciddi bir
engellemedir. Basın özgürlüğü ile ilgili bir başka uygulama ise Aksiyon Dergisi
muhabiri Tuğba Özden'in Uluslar
arası Eskişehir Film Günleri Festivaline
başörtülü olduğu gerekçesi ile
alınmayarak Anadolu Üniversitesi
kampüsüne girişinin davetli olmasına rağmen engellenmesidir.
Tokat'ta GOP
Üniversitesi'ndeki misyonerlikle ilgili toplantıya başörtülülerin alınmaması, Atatürk Üniversitesi
Narman MYO'da mezuniyet töreni sonrası yağmurdan korunmak için binaya girmek
isteyen başörtülülerin engellenmesi de Türkiye'de bu fiili yasağın ne derece
geniş yorumlanarak uygulandığını
göstermektedir.
İstanbul
Barosu'ndaki eğitim semineri ve Özel
Dershaneler Birliği'nin ÖSS denemesine de başörtülüler alınmayarak ayrımcı uygulamalara devam edilmiştir.
İstanbul Adli Tıp Kurumunun düzenlediği Avrupa
Komisyonunun desteklediği "hekim ve
yargı mensupları için işkence ve kötü muamele semineri" gerekçe gösterilmeden
iptal edilmiştir.Benzer bir iptal kararı da İstanbul'da düzenlenmek istenen
Ermeni sorunu ilgili konferans konusunda yaşanmıştır. Hükümetin bazı üyelerinin
bu konudaki yaklaşımları ile YÖK üyelerinin benzer açıklamaları kararın
alınmasında etkili olmuştur.Toplantı yapılmadığı halde basında çıkan haberleri
ihbar kabul eden cumhuriyet savcılığının inceleme başlatmış olması, üniversite
yönetiminin süresiz erteleme kararı vermesi, bu konuda devletin attığı bazı
adımları ve yeni açılımları da boşa çıkarmıştır.
Mayıs ayı içerisinde yaşanan gözaltı vakalarının
çoğunluğunu 1 mayıs göstericileri ile mülteciler oluşturmuştur.Ancak bu ayın en
ilginç gözaltılarından birisi Köklü Değişim dergisi mensuplarının Özbekistan'da
yaşananları protesto gösterilerinden sonra gerçekleşmiştir.CHP yöneticileri ve
Cumhuriyet gazetesinin, hedef göstererek iktidarı suçlayan tepkileri üzerine
göstericiler Hizbuttahrir örgütü ile ilişkilendirilerek gözaltına alınmıştır.
Son aylarda artan operasyon ve çatışmalar dolayısı ile
hayatını kaybeden askerlerin cenaze töreninde askeri yetkilinin insan hakları
savunucularına yönelik sözleri insan
haklarına bakışı yansıtması açısından önemlidir.Başbakanın başörtüsü sorununu
gündemde tutanları "marjinal çevreler"
olarak tanımlaması, parlamentonun TCK'da yaptığı yeterince özgürlükçü olmayan
değişikliklerin bile Cumhurbaşkanı tarafından iade edilmesi insan hakları
politikaları açısından dikkate değer göstergelerdir.Özgürlüklerin anahtarı
kabul edilen ifade özgürlüğü ile ilgili kısıtlayıcı bir çok maddeye rağmen
tartışmaların "Kuran öğrenimine" indirgenmesi önemli bir fırsatın kaçırılmasına
sebep olmuştur.Ne yazık ki Cumhurbaşkanı'nın başka bazı girişimleri de
Hükümetle arasında bir polemiğe dönüşmüş ama konu bir anayasa tartışması yerine
kıyafet tartışmasına dönüştürülmüştür.Erken seçim tartışmalarının da temsilde
adaleti sağlayacak bir seçim yasası ihtiyacından bağımsız sürüyor olması Türkiye insan hakları
politikaları açısından göz ardı edilemeyecek bir kayıptır.