Son aylarda çatışmaların
yoğunlaşması yaşama hakkı kullanımı
önünde en büyük engeli oluşturmaktadır.
Çatışmalarla birlikte yükselen toplumsal
gerilim ve cenaze törenlerinin
beslendiği linç psikolojisi
önemli bir tehdit niteliğindedir.
Seferhisar ve Bozöyük'de yaşananlar
ciddi bir takiple ele alınmmamış
olması Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgesinde de karşı
toplumsal olaylara zemin oluşturmuştur.
Er Coşkun Kırandi 'nin
kaçırılması sonrasında serbest
bırakılmaması için girişimde bulunan heyet için "örgütün propagandası
ve arabuluculuk yapıldığı" iddiası
ile soruşturma yapılması dikkat çekici bir durumdur.
AB sürecinde yapılan yasal değişikliklere rağmen özellikle
yargının bazı kararları hukuk devleti
anlayışı ile ciddi bir çelilşki arz etmektedir.
Hrant Dink'in yazısı ile ilgili karar ve Hizbuttahrir örgütü ile ilgili
davalar bu açıdan dikkat çekici niteliktedir.
Şiddete
başvurmadıkları halde "terör
örgütü" iddiası ile dava açılması ifade
özgürlüğünün keyfi
kısıtlanmasıdır.
Kendisini vicdani
retçi olarak tanımlayarak askerlik
yapmak istemeyen Mehmet Tarhan hakkında üst sınır olan 4 yıl
ceza verlmesi, Sincan'da Atatürk
heykelini boyayan Mehmet Vural'a
üst sınır olan 22 yıl ağır hapis
cezası verilmesi yargıdaki
durumun göstergesi ilginç davalardır.
12 Eylül Darbecilerinin yargılanması talebi ile
düzenlemek istenen toplantıya İstanbul Valiliğince izin verilmemiştir.
Bazı yerlerde
Başörtülü bayanların ehlieyt
sınavına alınmaması, peruk takan bir
öğrenciye 15 gün okuldan uzaklaştırılması devam eden uygulamanın dikkat çekici örnekleridir.