Sivillere Yönelik Eylemler : 1
Azınlık Hakları : 7 olay
Bomba ve Mayın Patlaması : 4 olay, 2 ölü, 4 yaralı
Çeşitli Amaçlarla Yapılan Baskı ve Tehditler : 7
Siyasi Yasaklar: 21
Cezaevlerinde
Yaşanan Olaylar : 16 olay
Verilen Ceza : 60 ay hapis cezası
Kapatılan/Toplatılan/Yasaklanan Yayın ve Etkinlik : 5 toplatma, 5 yasaklama
Gazetecilere Ve Yayın Organlarına Yönelik Baskılar : 4
Gözaltına Alınan Gazeteciler: 6
Soruşturma Geçiren/Ceza Alan/Atılan Öğretim Elemanı: 1
Soruşturma Geçiren/Ceza Alan/Atılan Öğrenci : 12 atılan öğrenci
Öğrenci Olayları : 3
Ölenler : 13
Yaralananlar: 6
İşten Atılanlar : 248
Açığa alınanlar: 1
SAĞLIK: 2 olay
____________________
(*) MAZLUMDER İnsan Hakları İhlallerini İzleme Komisyonu'nca hazırlanmıştır.
Pendik'te
Esenler Mahallesi Namık Kemal Caddesi Korur Sokak üzerinde Ferhat Kılıç (36)
adlı kişinin, biri kafasından olmak üzere iki kurşunla vurulduğu ve ambulans
olay yerine ulaşmadan hayatını kaybettiği bildirildi.(31.08.2002)
İzmir'in Bornova ilçesinde kimliği ve cinsiyeti henüz belirlenemeyen, yaklaşık 2-3 aylık olduğu sanılan bir ceset bulundu. (31.08.2002)
Mersin'e bağlı Arslanköy Belediyesi'nde, üzerine benzin dökülerek yakılmış bir kadının cesedi bulundu. (7.9.2002)
Urfan'nın Viranşehir'e bağlı Koşullu köyünde çobanlık yapan Veysi Yıldız (18), kırsal alanda hayvan otlatırken, kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Yetkililer, vücuduna 6 kurşun isabet eden Veysi Yıldız'ın, olay yerinde öldüğünü, saldırıyı gerçekleştiren kişi veya kişilerini kimliklerini tespit etmeye çalıştıklarını belirttiler. (10.09.2002)
Maltepe'de
Büyükbakkalköy Değirmentepe mevkiindeki ormanlık alanda tabancayla öldürülmüş
Arif Arduç'un ile üzerinden kimliği çıkmayan 40 yaşlarındaki bir kadının cesedi
bulundu. Belden aşağısı çıplak olan kadının başından, Arduç'un da göğsünden
vurularak öldürüldüğü anlaşıldı. (14.09.2002)
Türkiye genelindeki 8 DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nda, geçen yıl çeşitli suçlardan dolayı işlem gören dosyaların yüzde 62.2'sini faili meçhullerin oluşturduğu ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün verilerinden derlenen bilgiler Adalet Sisteminin içinde bulunduğu içler acısı durumu gözler önüne sererken 10 binli günlere varan yargılama süreleri faili meçhul dosyaların yargıda aşamasında da faili meçhule uğramasına neden oluyor. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, 1 Ocak- 31 Aralık 2001 tarihleri arasında Adana, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Malatya ve Van DGM Cumhuriyet Başsavcılıkları'na, toplam 473 faili belli olmayan dosya geldi. Bu sayı, önceki yıllardan devir olan 17 bin 401 dosyayla toplam dosyalar içinde yüzde 62.2'lik bir yer tutarak 17 bin 874'e ulaştı. 2001 yılında Diyarbakır DGM, 11 bin 299 dosya ile faili meçhul olaylara ilişkin dosya sayısında ilk sırada yer aldı. Bunu 3 bin 375 dosyayla Van, 1384 dosyayla Malatya, 982 dosyayla Erzurum, 463 dosyayla Ankara, 142 dosyayla İstanbul,135 dosyayla Adana ve 94 dosyayla da İzmir izledi. Geçen yıl 223'ü Diyarbakır DGM, 76'sı İstanbul DGM, 37'si Adana DGM, 25'i Malatya DGM, 12'si Anakara DGM, 9'u İzmir DGM ve 3'ü de Erzurum DGM olmak üzere 385 dosyanın failleri bulundu. Van DGM'deki dosyalardan failleri bulunan ise olmadı. Diyarbakır DGM'deki 166, Ankara DGM'deki 30, Van DGM'deki 14, Adana, Erzurum ve Malatya DGM'lerdeki 5'er dosya ise zamanaşımından dolayı işlemden kaldırıldı. Böylece faili meçhul dosyalarından 310'u zamanaşımına uğradı.
SİVİLLERE YÖNELİK EYLEMLER :
Okmeydanı'ndaki
Gençler Kıraathanesine saat 22.00 sıralarında bildiri dağıtmak için gelen 6-7
kişilik ÖDP'li grupla sabıkalı olduğu öğrenilen kahvehane sahibi Ziya Keskin
arasında tartışma çıktı. Keskin, gruba silahla ateş açtı. Olayda 22 yaşındaki
Sinan Kayış ölürken Yalçın Köse (30)'da ağır yaralandı.
AZINLIK
HAKLARI:
"Berivan,
Keje, Zozan, Agit, Serhat, Robin, Zilan, Kendal, Zınar, Rojhat, Zelal, Baver ve
Baran" gibi nüfus müdürlüklerince kabul edilmeyen ve davalık olan isimlere
"Diyar"da eklendi. Mardin'in Nusaybin ilçesinde, 1.5 yaşındaki çocuğuna "Diyar"
ismini koymak için Nüfus Müdürlüğü'ne giden Saliha Bilen'e, bu isim için izin
verilmedi. Bilen, görevli memurun kendisine
"Kürtçe isimleri kaydetmememiz için Kaymakam bize bir yazı gönderdi. Bu nedenle
Diyar ismini de kaydedemiyoruz" dediğini belirtti.
Avukat Berdan Acun, oğluna Kürtçe'de "sessiz çocuk" anlamına gelen "Hejar Pola" adını verince nüfusa kayıt işlemlerini yaptıramadı. Kaymakamlık ve Nüfus Müdürlüğü'ne yaptığı başvurulardan sonuç alamayan Acun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Acun, ismin Anayasa'da yer alan örf ve adetlere uygun olduğunu belirterek, yetkilileri keyfi davranmakla suçladı. Kendisi gibi bir çok ailenin çocuğuna verdiği Kürtçe isimlerin nüfusa kaydedilmediğini belirten Acun, "Anayasa'da çocuğun isminin anne ve babası tarafından verilebileceği açıkça belirtilmiştir" dedi.
Bitlis'in Hizan ilçesinde kızına Berivan ismini koyan Ahmet Şimşek ile ismi onaylayan İlçe Nüfus Müdürü Fahrettin Ateş hakkında dava açıldı.
Kürtçe isim istedikleri Nüfus Müdürlüklerinde yasak engeline takılan aileler, ya çocuklarına Kürtçe isim vermekten vazgeçiyor tada çocuklarını okula kaydetmek için farklı bir isme yöneliyor. Bismil'de okul kaydı için kendisine kimlik çıkarılan Rojda, yasak nedeniyle nüfus kimliğine "Roza" olarak kaydedildi. Lice'de Baran ise, nüfus müdürlüğü yetkililerin önerisi üzerine Mert olarak kayıtlara geçirildi. Ermeni bir babanın çocuğuna vermek istediği "Lorin" ismi ise yasaklar zincirine eklendi.
Van Çatak'ın Adnan Menderes Mahallesi'ndeki bir düğün polis baskınına uğradı. Kürtçe türkü söylenmesine izin vermeyen Çatak Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polisler, düğüne dağıtmakla tehdit ettikten sonra Koma Gulen Azad müzik grubu üyesi İsmail Ayhan'ı gözaltına aldı. İfadesi alınan Ayhan, daha sonra serbest bırakıldı.
Kürtçenin
seçmeli ders olarak okutulması talebiyle Çukurova Üniversitesi Rektörlüğüne
dilekçe verdikleri gerekçesiyle Anayasanın 169. maddesinden yargılanan 9 öğrenci,
beraat etti. Adana 1 Nolu DGM'de görülen duruşmaya sanık öğrencilerden Ceyda
Çetin, Hasan Kılıç, Serol Kasımoğlu, Emek Ulaş Arslan, Rojin Arslan ile
avukatları Kemal Derin ve Sabahattin Gümüşoğlu katıldı. Duruşmada söz hakkı
alan Av. Kemal Derin, dilekçe vermenin anayasal bir hak olduğunu belirterek,
öğrencilerin beraatını istedi. Dilekçelerde suç unsuruna rastlanmadığını
belirten mahkeme heyeti, Ceyda Çetin, Hasan Kılıç, Serol Kasımoğlu, Emek Ulaş
Arslan, Rojin Arslan, Bilal Arslan, Erol Taşkın Yaman, İbrahim Ağaoğlu ile
Mehmet Ali Topal'ın beraatına karar verildi.
Kürtçe
davetiye bastırdıkları için hakim karşısına çıkan Eğitim-Sen üyesi 5 öğretmenin
Terörle Mücadele Yasasının 8. maddesi uyarınca 1 ila 3 yıl arasında değişen
hapis cezası istendi. Diyarbakır 3 Nolu DGM'de görülen duruşmaya tutuksuz
yargılanan 5 öğretmen katılmazken, öğretmenlerin avukatı Ayla Akat hazır
bulundu. Ayla Akat ile müvekkillerinin savunmalarını hazırlayabilmesi için ek
süre istendi. Mahkeme Heyeti, ek süre talebini kabul ederek duruşmayı erteledi.
İstanbul'da
Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Hafik Caddesi 28 numarada, Ziya Yücetepe'ye ait
Yücetepe Kıraathanesinin kapısına, kimliği henüz belirlenemeyen kişi yada
kişilerce yerleştirilen bomba patladı. Patlama nedeniyle yaralanan olmazken,
işyerinin kepenkleri parçalandı, caddedeki yaklaşık 50 ev ve işyerinin camları
kırıldı.
Kayseri'de, kent merkezinde çalışan, Mehmet Özbacanak'a ait bir minibüsün altına patlayıcı madde yerleştirildi. Olay yerinde inceleme yapan polis ekipleri, cinsini belirleyemedikleri patlayıcının, minibüsün iç kısmında ve tekerleklerde maddi zarar yol açtığını bildirdi.
Diyarbakır'da bir gece kulübünde el bombasının patlaması sonucu 1 kişi öldü, 4 kişi de yaralandı.
Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı olan Tepeüstü köyünde oturan Edip İşler, odun kesmek için gittiği köy dışında, daha önce döşenen mayına bastı. Mayının patlaması sonucu İşler can verdi.
Diyarbakır'a bağlı Kocakaya İlçesi'nde
jandarma karakoluna çağrılan Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi
Adnan Aslan'dan (20) 18 Eylül'den beri haber alınamıyor.
Muş'ta en son Tekel Mahallesinde bulunan evine giderken görülen Rıza Koç'tan 14 Eylül'den beri haber alınamıyor. Murat Koç, Emniyet Müdürlüğüne başvurduklarını ve kardeşinin fotoğraflarını caddelere astıklarını söyleyerek, "En son eşine iki adam tarafından takip edildiğini söylemiş. Onun dışında hiçbir şey yok" dedi.
Hakkari Dağ Komando Tugayı kantinine erzak taşıyan Yılmaz Baş kişiden 4 gündür haber alınamıyor. Hakkari'de toptancılık yapan Yılmaz Baş, geçtiğimiz pazartesi günü Oltuca (Xenanıs) mevkiindeki Dağ Komando Tugayı'nın kantinine erzak götürmek üzere saat 10.30'da kentten ayrıldı. Ancak kendisinden o günden beri bir haber alınamadı. Bunun üzerine açıklama yapan Dağ Komando Tugayı yetkilileri, Baş'ın erzak bıraktıktan sonra saat 13.00'te Tugay'dan çıkış yaptığını belirtti. Görgü tanıklarının ifadesine göre ise Yılmaz Baş olay günü saat 14.00 sıralarında kendisine ait araç ile yanında iki kişi bulunduğu halde Berçelen yaylasına doğru giderken görüldü. Bunun üzerine yaylada arama çalışmaları başlatan Baş'ın ailesi, aracı terk edilmiş halde bulundu. Araç üzerinde yapılan incelemede ise herhangi bir parmak izi rastlanmadı. Kendi imkanlarıyla arama çalışması yapan Baş'ın yakınları, emniyet ve jandarmanın ciddi bir çalışma yapmamasında şikayet etti. Baş'ın yakınları, olayın siyasi bir yönünün olmadığını belirterek, kayıp olayının fidye istemek amacıyla yapılmış olabileceğinden şüphelendiklerini belirtti. Baş'ın hayatından endişe duyan ailenin, yaylarlardaki arama çalışmaları devam ediyor. Yılmaz Baş'ın bir çok kez askeriyeye malzeme satmak içim ihale aldığını belirten kaynaklar, ihalelerden pay kapmak isteyen kişilerce Baş'ın kaçırılmış olabileceğini ileri sürdü.
Diyarbakır'ın Kocaköy İlçesi'nde 4 gün önce
İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı'na çağrıldıktan sonra kendisinden haber
alınamayan Dicle Üniversitesi öğrencisi Adnan Aslan, gözaltında tutulduğu
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nden serbest bırakıldı. Kocaköy ilçesi Jandarma
Karakoluna 17 Eylül günü çağrılan Aslan'dan haber alınamaması üzerine, annesi
Kıymet Aslan karakola gittiğini ancak kendisine bir cevap verilmediğini
belirterek Diyarbakır DGM Savcılığı'na başvurmuştu. Karakol ise Aslan'ın
gözaltına alınmadığını ileri sürmüştü.
Yalçın
Işıltan, Erman Pedük ve Metin Apak,
bir kamyonette bulunan kabloyu çaldıkları gerekçesi ile 25 Ağustos Pazar günü
gözaltına alınarak Hadımköy Jandarma Karakolu'na götürüldüler. Kabloyu
çaldıklarını itiraf etmeleri istenen gençlerin, "Kabloyu çalmadık, yol
kenarında gördük ve hurdacıya satma düşüncesi ile aldık" şeklindeki ifadeleri
dayak ile sonuçlandı. Hadımköy Jandarma Karakolu'nda geçen bir günlük dayaklı
sorgunun ardından gençler Çatalca Devlet Trafik Hastanesi'ne götürüldüler.
Doktor Akif Ersoy tarafından yapılan muayenenin ardından üç gence "Darp ve
cebir izine rastlanmamıştır" ibaresi taşıyan raporlar verildi. Çatalca Sulh
Ceza Mahkemesi hakimi Cengiz Kutlu, gençlerin "işkence gördük" yönündeki
ifadeleri karşısında sadece "sanıklardan Erman Pedük'ün sol göz altında darp
izi olduğu görüldü" şeklindeki tespitini sorgu zaptına geçirdi. Kutlu, daha
sonra gençlerin tutuklanmasına karar verdi. Işıltan, Pedük ve Apak'ın tutuklanarak
Çerkezköy Cezaevine konulmasının
ardından gençlerin avukatı Ersin Dere, Çerkezköy Cumhuriyet Savcılığına
başvurarak, müvekkillerinin işkence gördüğünü belirtip, Adli Tıp Kurumu'na sevk
edilmelerini istedi. Dere, vücuttaki izlerin kaç gün önce meydana geldiğinin de
tespit edilmesini istedi. Savcılık gençlerin Adli Tıp Kurumu'na çıkarılmalarını
kabul etti. Olaydan üç gün sonra Doktor Ertan Öztürk tarafından yapılan muayene
sonucu hazırlanan rapor gençlerin işkence gördüklerini ortaya çıkardı. Muayene
sonucu Çatalca Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Kutlu'nun sol göz altında morluk
olduğunu zapta geçirdiği Erman Pedük'e 5 günlük işgöremez raporu verildi.
Pedük'ün işkence gördüğünü belirttiğine yer verilen raporda sol göz altında
travmaya ait ekimoz izlerinin tespit edildiğine yer verildi. Raporda bu izlerin
3-4 gün önce meydana geldiği de belirtildi. Yalçın Işıltan ile Metin Apak'a
ilişkin raporda ise Işıltan'ın sol bacağında, Apak'ın ise yüzünde sıyrıkların
olduğu belirtilerek bu izlerin 2-3 gün önce meydana geldiği kanaatine
vardıkları ifade edildi. Raporların ardından Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı'na
başvuran Dere, müvekkillerini döven karakol görevlileri ile işkence olmadığı
yönünde rapor veren Doktor Akif Ersoy'un cezalandırılmasını istedi.
Ankara
Genelevi'nde seyyar satıcı olan Durmaz gerekçe gösterilmeden ve kayıtlara
geçirilmeden gözaltında tutulduğu emniyette, polislerin 'bir günlük eğlencesi'
oldu. Hücreye konularak dövülen Durmaz, polisler hakkında suç duyurusunda
bulundu ve Adli Tıp'tan 10 günlük "iş göremez raporu" aldı. Durmaz, işkence
görmesine neden olayı anlattı; "Üç hafta önce polisin araması üzerine bir
arkadaşımızın üzerinde bıçak çıktı. Görevli polisler tarafından arkadaşımızın
tekme tokat dövülerek gözaltına alınmasına müdahale ettim, 'Size devlet neden
para veriyor,vatandaşı dövesiniz diye mi? Göreviniz adam dövmek değil. Sizin
vatandaşa ceza kesmeye hakkınız yok' diye uyardım. Arkadaşımız Anafartalar
Karakolu'na götürüldü ve bir saat içinde serbest bırakıldı." Durmaz, aradan bir
hafta geçtikten sonra 17 Ağustos günü, akşamüzeri aynı polislerin, satış
yaptığı yerden kendisini aldıklarını söyledi. Ertesi gün saat 15:00'e kadar
emniyette kaldığını ve bu süre içinde işkenceye maruz kaldığını ifade eden
Durmaz, ellerinin arkadan çift kelepçeyle, ayaklarının da zincirle bağlandığını
anlattı. Durmaz, emniyete kadar polis otosunun ara boşluğunda götürüldüğünü
ifade etti. Bir gün boyunca elleri ve ayakları bağlı olarak koydukları hücrede
dövülerek, soğuk su dökülerek işkence gördüğünü söyleyen Durmaz, işkence
sonucunda vücudunda morluklar oluştuğunu belirtti.
14
Ağustos'ta Nusaybin'de operasyon yürüten polisin, "KADEK'e üye" oldukları
iddiasıyla gözaltına aldığı Sabri Fidan (16), Ömer Tekin (25) ve Ebubekir Tuğle
(20) İHD Mardin Şubesi'ne başvurarak işkence gördüklerini söyledi.
Irak'ın Duhok kentinden, Hakkari'ye akrabalarını ziyaret için gelen Zahide Durgun ve Şükriye Beyter, PJA'lı oldukları ileri sürülüp önce gözaltına alındı, ardından işkenceden geçirildi, sonra da tutuklanarak cezaevine konuldu. Duhok'ta 14 yıldır evli olan Zahide Durgun'un 20 Ağustos 2002'de ailesini ziyaret etmek için Hakkari'ye geldi. Kardeşleri Hüseyin ve Salih'in evine giden Durgun, bir anda neye uğradığını şaşırdı. Çünkü, evin etrafı maskeli ve silahlı polislerce sarılmıştı. Polisler, eve baskın düzenleyerek, Zahide Durgun ile birlikte kardeşlerini, yeğeni Savaş ve evde misafir olan Hasan Demirel'i gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar, Hakkari Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine götürüldü. Durgun suçunu burada öğrendi. Polislerin iddiasına göre Durgun, "PJA sorumlusu olarak, Türkiye'ye gelmişti." Durgun, iddiaları kabul etmeyince işkenceye maruz kaldığını belirterek şunları aktardı: "Kulağımdan elektrik vererek, vücudumun her yerini tekmelediler. Cinsel tacizde ve tecavüz tehdidinde bulundular. Dört günlük gözaltının ardından doktora götürüldüm ve üç günlük "iş göremez" raporu aldım." Çıkarıldığı Hakkari Cumhuriyet Savcılığı'nda polislerin kendisine zorla ifade imzalattığını söyleyerek, iddiaları reddeden Durgun, kendisine işkence yapan polisleri teşhis edebileceğini söyledi. Yapılan "operasyonun" sadece Durgun ile sınırlı değildi. Aynı saatlerde bir "PJA sorumlusuna " yönelik operasyon daha vardı. Zahide Durgun ile Irak'tan aynı minibüsle Hakkari'ye gelen Şükriye Beyter de kaynı Ahmet Beyter'in evinde bulunduğu esnada gözaltına alındı. Beyter, gözaltında bulunduğu süre içerisinde işkence ve hakarete maruz kaldığını ifade ederek, polislerin kendisini Zap Suyu'na atarak öldürmekle tehdit ettiklerini söyledi. Gördüğü işkence sonucu iki kere hastaneye kaldırılan Beyter'e ise rapor verilmedi. Zahide Durgun gibi Cumhuriyet Savcılığı'na ifade verirken, tüm iddiaların yalan olduğunu ve zorla ifade imzalattırdığını söyleyen Beyter, işkence yapan polisleri savcıya şikayet etti.
Diyarbakır'da
gözaltına alınan bir yakınıyla ilgili bilgi almak için Dağkapı Sağlık Polis
Karakolu'na giden Askeri Tamir, "görevli memurlara hakaret ettiği" gerekçesiyle
tutuklanarak cezaevine konuldu. Askeri Tamir, olay gününü şöyle anlattı: "Yakınımı
sormak için karakola gitmiştim. Görevli memurlar bana 'ailesinin gelmesi gerek'
dedi. Karakoldan ayrılırken kapıda nöbetçi polis memuru da neden geldiğimi
sordu. Bende yakınımı görmek için geldiğimi söyledim. Bana hakaret ederek küfür
etmeye başladı. Ardından diğer polislerde gelerek beni dövmeye başladı. Bir
gece gözaltında tutulduktan sonra çıkarıldığım mahkemede 'görevli memura
hakaret' ten dolayı tutuklanmadım."
Tunceli'de minibüs şoförlüğü yapan Yusuf Bulat, fazla yolcu aldığı gerekçesiyle jandarma tarafından dövüldüğünü anlattı. Tunceli merkezden Darıkent beldesine gitmekte iken yolda iki kadın yolcuyu arabasına aldığı için karakolda durdurulduğunu ve daha sonra iki jandarmanın "Komutan seni çağırıyor" diyerek kendisini arabadan indirip komutanın yanına götürüldüğünü anlatan Bulat, burada bir saat kadar bekletildiğini ve dövüldüğünü dile getirdi. Bulat, başından geçenleri şöyle anlattı: "Darkent'e varmadan önce iki yolcuyu arabaya aldım.Az sonra karakolda durdurdular. Kimlik kontrolü yaptıktan sonra beni indirip komutanın yanına götürdüler. Burada hakaret ve dayağa maruz kaldım." Yolcuları tüm itirazlarına rağmen karakolda tutulduğunu anlatan Bulat, daha sonra kendisine Ilıca İlçesine gidip gelme cezası verildiğini de sözlerine ekliyor. Bulat, Ilıca'ya gittiğinde ise Feriş Karakolunda benzer bir uygulamaya maruz kalıyor. Bulat, hiç nedensiz 66 milyon lira para cezasına çarptırılmış. Bulat, askerler hakkında savcılığa başvurduğunda ise davadan vazgeçmesi için kendisine baskı yapıldığını vurguluyor.
Sakarya'nın
Geyve ilçesinde bir evde hırsızlık yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 16
yaşındaki iki sanığa, olay yerinde kadın iç çamaşırı ile tatbikat yaptırıldı.
Tatbikatı yaptıran ilçe jandarma komutanı hakkında soruşturma başlatıldı.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Ayşen Coçkun, güvenlik güçlerinin tatbikatı basına kapalı olarak
yaptırması gerektiğini dile getirdi. Coşkun, haberin ve fotoğrafların basına
yansımasından sonra çocukların ruh sağlığının olumsuz etkileneceğini kaydetti.
Uzun süredir kayıp olan Yasemin Durgun isimli genç kızın kesik bacağının bulunmasının ardından başlatılan operasyona, işkence ve görevi ihmal iddiaları karıştı. Durgun'un katil zanlıları olarak gözaltına alınan 4 gence işkence yapıldığının İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı'nca belgelenmesi üzerine, gençlerin avukatı Metin İriz hem gençlere işkence yaptıkları gerekçesiyle polisler, hem de işkenceyi sakladıkları suçlamasıyla doktorlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde "Kürtçe dil çalışması" yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınarak feci şekilde işkenceye maruz kalan 11 öğretmen ile bir ziraat mühendisi, beraat etti.
Uluslararası İnsan Hakları İzleme Komitesi (Human
Rights Watch) tarafından yayınlanan raporda Türkiye'de işkencenin hala sürdüğü
belirtildi. HRW, değişik ülkelerde yaşanan hak ihlallerine ilişkin bir rapor
yayınlandı. Türkiye'de hala işkencenin sürdüğüne yer verilen raporda, AB uyum
yasaları çerçevesinde idam cezasının kaldırılmasının memnunluk yarattığı
belirtildi. Raporda Şubat ayından bu yana Türkiye'den hak ihlallerine ilişkin
29 dosyanın ulaştığı, 50 kişinin işkence gördüğü iddiasının yer aldığı
kaydedildi. Raporda ayrıca gözaltında avukat bulundurma hakkı konusunda da hala sorunlar yaşandığına dikkat çekildi.
Gözaltında
işkence yaptıkları iddiasıyla biri komiser 10 polisin yargılandığı "Manisalı
Gençler Davası"nda mektup skandalı yaşandı. Manisa Adliyesi'nde bugün görülen
Uluslar arası Af Örgütü temsilcisi Dr. Barbara Neppert'in de izlediği
duruşmada, sanık polis avukatları Münire Apaydın'a ait olduğunu ileri
sürdükleri bir mektubu mahkeme heyetine vererek değerlendirilmesini talep etti.
Mektupta, Apaydın'ın beraat etmiş olmasına rağmen vicdanının rahatsız olması
nedeniyle bu itiraflarda bulunduğu belirtilerek, olayın avukatlar tarafından
düzenlendiği öne sürüldü. Mektubun heyet tarafından reddedilmesi üzerine sanık
polislerin avukatı Ayşe Beyko, gönderilen mektubun değerlendirilmesi taleplerinin
reddedilmesini, hukuk adına kabul edemediklerini belirterek, "Ben böyle bir
cevabı hukuk adına kabul edemiyorum" dedi. Davayla ilgili itiraf mektubu
gönderdiği iddia edilen Münire Apaydın, böyle bir mektup göndermediğini,
yazısının ve imzasının taklit edildiğini açıkladı. Apaydın, "suç duyurusunda"
bulunacağını bildirdi. Münire Apaydın, bunun tamamen mahkeme sürecini
baltalamak amacıyla yapılmış bir "komplo"olduğunu söyledi.
Yunus Güzel'in, İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde ölü bulunması olayına ilişkin olarak Terörle Mücadele Şubesi (TMŞ) Müdürü ve yardımcısının da aralarında bulunduğu 7 polis hakkında "görevi ihmal" suçundan açılan davanın görülmesine başlandı. Fatih Adliyesi 5. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk celsesine sanık TMŞ Müdür Yardımcısı katılırken, TMŞ Müdürü M. A., ile görevli polisler O. K., S. Ö., C. Z., Y. C. ve A. A. duruşmaya gelmedi. Müdür Yardımcısı Ş. K., olayın gerçekleştiği gün evinde olduğunu söyleyerek, "görevi ihmal" suçlamasını kabul etmedi. Güzel'in "intihar saldırısı hazırlığında bulunduğu" gerekçesiyle gözaltına alındığını söyleyen Ş. K., gözaltına alınanların kendilerine zarar vermemeleri için her türlü önlemi aldıklarını savundu. Ş. K., olayın gerçekleştiği gün 5 polisin nezarethaneden sorumlu olduğunu söyledi. Duruşma 14 Kasım 2002 tarihine ertelendi. Yunus Güzel, 16 Ekim 2001'de "DHKP/C üyesi olduğu ve intihar saldırısı hazırlığında bulunduğu" iddiasıyla gözaltına alınmış, 7 gün gözaltında tutulmuş ve 23 Ekim tarihinde hücresinde asılı bulunduğu açıklanmıştı.
Siirt'te gözaltına alınan Muzaffer Çınar'a işkence yaptıkları iddiasıyla yargılanan 8 polis memuru hakkında açılan davanın görülmesine başlandı. 1999 yılında gözaltına alınarak Siirt Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen ve burada 8 gün boyunca ağır işkencelere tabi tutulduğunu belirten Muzaffer Çınar'ın açtığı davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme, Adli Tıp Kurumu belgelerin gelmesi için duruşmayı erteledi.
İşkence yaptıkları iddiasıyla 7 polisin
yargılandığı davada, mahkeme başkanı davanın bir gün sonra zaman aşımına
uğrayacağını belirterek, 5 polis hakkında hapis cezası verdi. İstanbul 7. Ağır
Ceza Mahkemesindeki duruşmaya polislerle avukatları katılmadı. Davanın iki gün
önce görülen celsesinde sanık avukatları reddi hakim talebinde bulunmuş; ancak
mahkeme başkanı davanın 3 gün sonra zaman aşımına uğrayacağını ifade etmişti.
Talebin duruşmayı uzatarak davanın zaman aşımına uğratmaya yönelik olduğunu
ileri süren mahkeme istemi reddetmişti. Heyet duruşmayı zaman aşımına uğramadan
bir gün öncesine ertelenmişti. Duruşmada savcının talebini yerinde bulan naip
hakim Nilgün Uçar başkanlığındaki heyet, polislerden Bayram Kartal, Sedat
Selimay, Yusuf Öz, Nafiz Aktaş ve Sönmez Alp hakkında TCK'nın 243/1 maddesi
gereğince, gözaltında bulunanlara devlet görevlisi olarak suimuamele (işkence)
yaptıkları gerekçesiyle birer yıl ağır hapis, 3'er ay memuriyetten men cezası
verdi. Sanıkların suçu birden çok kişiye yaptıklarını belirten heyet, cezayı
1'er yıl 2'şer ay hapis ve 3'er aydan 15'er ay da meslekten men şeklinde artırdı.
Heyet, Mustafa Ünal ve Yalçın Büyükkan hakkında delil yetersizliğinden beraat
kararı verdi. Hakim Nilgün Uçar, gözaltındayken öldürüldüğü iddia edilen
gazeteci Metin Göktepe ile ilgili polisler hakkında açılan davada, mahkeme
başkanlığına vekaleten bakarken yaptığı duruşmada sanık 9 polis hakkında ilk
tutuklama kararını vermişti.
ÇEŞİTLİ AMAÇLARLA YAPILAN
BASKI VE TEHDİTLER
Altı
ay boyunca çeşitli illerde Atılım gazetesi temsilciliği yapan Servet
Demirpençe, son iki aydır gittiği her yerde gözetim altında tutulduğunu dile
getirdi. Demirpençe, Okmeydanı içinde yaya diğer yerlerde ise araçla takip
edildiğini ifade etti. Kendisini takip eden araçların "34 FFS 27" plakalı gri
şahin, "34 L 2177" plakalı beyaz şahin, "34 MIC 57"plakalı broadway ve "34 LİV
88" plakalı şahin olduğunu söyledi. Demirpençe, kendisi takip şahıslardan
dördünü teşhis edebileceğini de sözlerine ekleyen Demirpençe, hayatından endişe
ettiğini, başına gelebilecek her türlü olaydan Terörle Mücadele Şube
polislerinin sorumlu olacağını bildirdi.
4
Eylül 2002'de saat 11.30 sularında İstasyon Caddesi üzeri bulunan Yapı Kredi
Bankası önünde kendini polis olarak
tanıtan iki kişi Fırat ta Yaşam Gazetesi Diyarbakır Muhabiri Ahmet Ün'ün
kollarına girip başını eğerek "Polis. Gir içeri" diyerek beyaz Kartal marka bir
arabaya bindirdiler. Arabada başı eğik tutulan Ün bir saatlik yolculuktan sonra
bir dağın eteğinde sorgulanmaya başlandı. Başı sürekli eğik tutularak
sorgulanan Fırat ta Yaşam muhabirine, bu gazetede niye çalıştığı, bu gazetenin
hangi örgütle ilişkisi olduğu, örgütteki görevi gibi sorular soran kişiler Ün'e
birlikte çalışmayı teklif ettiler. Olanları başka yerde anlatması halinde
"olacaklardan sen sorumlu olursun" diye tehdit eden kişiler, Ahmet Ün'ün
kafasına silah dayayarak kendileriyle çalışacağına dair bir belge imzalattı.
Ün'e "Sen birçok kuruma girip çıkıyorsun. Bize o kurumlardan haberler
getireceksin. İstediğimiz kişilerle istediğimiz yönde haber yapacaksın"
dediler. 3 saat sorguda kalan Ün, daha sonra Mardin yolu üzerinde bırakıldı.
Bir süre önce serinlemek için girdiği yüzme havuzunda yaşamını yitiren 14 yaşındaki Mehmet Atsız'ın babası Mehmet Atsız, Cumhuriyet Savcılığı'na giderek Kaymakamlık aleyhine suç duyurusunda bulunmak istedi. Havuzun çocuklar bölümünde yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığını, kurtarma ekiplerinin olaya geç müdahale ettiğini belirten Atsız'ın yapmak istediği başvuru Yüksekova Savcısı tarafından kabul edilmedi. Savcının kendisini "Suç duyurusunda bulunursan seni içeri atarım" diyerek tehdit ettiğini belirten Atsız, "Ne olursa olsun, suç duyurusunda bulunacağım. İhmalli davranan yetkililere yargı yoluyla hesap soracağım" dedi.
Pendik'te Evrensel'i satan 4 kişi, ilçe karakoluna
bağlı polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. "Hakkınızda şikayet var"
denilerek gözaltına alınan ve karakolda yarım saat tutulduktan sonra serbest
bırakılan Önder Şener, Salih Sönmez, M. Uğraş Vatandaş ve İsmail Volkan,
polisin, "Bundan sonra Pendik sınırları içinde bu gazeteleri satamazsınız"
şeklindeki tehdidine maruz kaldı.
8 yıl önce kaçırılan eşi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuran Hatice Tekdağ, kimliği belirsiz kişiler tarafından rahatsız edildiğini söyledi. Diyarbakır'da 13 Kasım 1994 yılında kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılan eşi Ali Tekdağ'dan 8 yıldan beri haber alamayan Hatice Tekdağ, eşinin bulunamamasından sonra AİHM'e başvurdu. AİHM'de süren davanın sonuçlanma aşamasına geldiğini belirten Hatice Tekdağ, davadan vazgeçmesi için sürekli tehdit edildiğini söyledi. Tekdağ, "Son günlerde polisler tarafından evimiz sürekli basılmaktadır" dedi. Tehdit edildiği için Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduğunu belirten Tekdağ, "Zaman zaman evimizin kapısı gece kimliği belirsiz kişilerce çalınıyor. Korkumuzdan açamıyoruz. Savcı, kapımızı açmamamızı söyledi" diye konuştu. Tekdağ, davadan vazgeçmeyeceğini kaydetti.
Elazığ
Kovancılar'ın Kamışlı Köyüne gelen askerlerin, halkı köy meydanında toplayarak
HADEP'e oy vermemesi yönünde propaganda yaptığı bildirildi. Askerler,
uygulamayı Kaymakam'ın emri ile yaptığını söylerken, Kaymakam Resul Sır böyle
bir emri olmadığını ve olayı araştıracağını söyledi. Siirt Pervari'de ise
jandarma komutanlarının muhtarlara açık oy kullanmaya teşvik ederken, köylerine
dönüş için başvuranlara da seçim sonucu şantaj olarak kullanılıyor. Van'ın
çatak ilçesinde daha önce köylülere ve esnafa yapılan "HADEP'e gitmeyeceksiniz"
şeklindeki uyarıların şimdi de koruculara yapıldığı bildirildi. İlçe merkezinde
görev yapan köy korucusu Musa Sancar'ın Çatak Jandarma Karakolu'na çağrılarak,
"Neden HADEP'lilerle konuşuyorsun? Onlarla görüşmeyeceksin! Yoksa kötü olur"
şeklinde tehdit edildiği iddia edildi.
Antep'te Yeniden Özgür Gündem'in dağıtımcısı Mehmet Türkmen, gazeteye kimlerin uğradığını soran sivil polisler tarafından arabaya konularak dövüldü ve tehdit edildi. Diğer gazete dağıtıcısı Edip Kaya'nın ise evini basan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Kaya'yı buldukları yerde gözaltına alacaklarını söyledi. Gazetenin Antep Bölge Sorumlusu Metin Acet, sürekli sivil polisler tarafından durdurularak rahatsız edildiğini belirtip, "Polisler, bana içinde benimle birlikte 500 kişinin isminin olduğu bir listeyi göstererek sürekli takip edildiğimi söyledi" dedi. Acet, polisin kendisini "Ayağını denk al, yapacağın her şeyden bizi haberdar edeceksin, şehir dışına çıksan bile. Aksi halde senin için iyi olmaz" şeklinde tehdit edildiğini belirtti.
Antep'in Şahinbey İlçesi Fırat Mahallesi Muhtarı İsmail Yıldırım, Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin HADEP'li seçmenlerin yoğunlukta olduğu mahallelerde evleri tek tek dolaştığını belirterek, Polis, gittiği adreste ismi olmayan kişilerle karşılaştığında seçmen kütüğünü iptal ediyor" dedi. HADEP Gaziantep İl Başkanı Abdullah İnce de, konuyla ilgili Gaziantep İl Seçim Kurulu Başkanı Hakim Ergün ile görüştüğünü bildirdi. İnce, "Görüşmede Şahinbey Kaymakamının Gaziantep Savcılığına şikayette bulunduğunu söyledi. Kendisine bunu kanunlara aykırı olduğunu hatırlattığımda, Ergün belgeleri polislere kendisinin verdiğini açıkladı" diye konuştu.
Muş'un Yaygın beldesinde HADEP belde teşkilatı açmak için faaliyet sürdüren Sabahattin Varhan, Yaygın Jandarma Karakolu Komutanı Mehmet Karadere'nin "Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay dahi size müsaade verse, ben asla izin vermem. Burada yasa benim" diyerek kendisini tehdit ettiğini söyledi. Varhan, Yaygın'da HADEP Belde Örgütü kurmak için 10 gün önce çalışmalara başladıklarını belirterek, bu süre içinde komutan Karadere tarafından tehdit edildiğini söyledi. Varhan, İHD Muş Şubesi'ne avukatı Mansur Işık aracılığıyla Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde köyleri dolaşan
jandarmanın, köylülere HADEP'e oy vermemeleri yönünde propaganda yaptıkları
bildirildi.
Siirt'in
Aydınlar (Tillo) ilçesinde DEHAP ilçe örgütünün açılmaması için kaymakam ve
emniyet müdürlüğü tarafından çeşitli engellemeler çıkarılıyor. Partiyi açma
girişimlerinde bulunan Metin Beydoğan, parti için kiraladıkları yerin sahibinin
tehditlere maruz kaldığını söyledi.
Diyarbakır Hani'deki ilçe bölük komutanı 18 köy muhtarıyla toplantı yaparak seçimler konusunda telkinlerde bulunduğu belirtildi. Askerlerin toplantısına katılan Uzanlar Köyü Muhtarı Hacı Adem Yıldırım, toplantıyı yöneten askeri komutanın, oylarına sahip çıkmaları yönünde kendilerini uyardığını belirterek, "Komutan, daha öncede burada ambargo vardı, acı vardı. Yollar kapalıydı. Giriş çıkışlar olmuyordu. Eğer 1992-93 yıllarına geri dönmek istemiyorsanız oylarınızı vereceğiniz partiye iyi bilmeniz gerekiyor, tanımanız gerekiyor" dedi. Muhtarların yanı sıra 3 köy imamı da vardı" diye konuştu. HADEP Hani İlçe Başkanı Recep Adsız da, yaşanan baskıların kendilerine de yansıdığını belirterek, Hani'ye yeni komutanın atanmasıyla baskıların dozunun arttığına dikkat çekti. Halkın Partilerine oy vermemeleri yönünde tehdit edildiğini duyduklarını ifade eden Adsız, bununla psikolojik bir baskının hedeflendiğini söyledi. Mardin Savur'da HADEP ilçe teşkilatının tabelası kimliği belirsiz kişiler tarafından boyalarla kapatıldı. Midyat HADEP İlçe Başkanı M. Emin Akay İlçe Jandarma Karakol Komutanı hakkında kendisini tehdit ettiği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Bu şikayetten sonra takip ve tehdit edildiğini ileri süren Akay'ın işlettiği internet cafe ise hiçbir yasal zemini olmadan, "sahibi iş yerinde bulunmuyor" denilerek polislerce bir ay süreyle kapatıldı. Akay, karakol komutanının kendisini arayarak HADEP'ten istifa etmesi gerektiği yönünde tehdit edildiğini bildirdi.
Tunceli Petek İlçe Jandarma Komando Bölüğü Komutanı Adnan Uluçeçen'in, üstü kapalı bir şekilde muhtarları uyararak tehdit ettiği ileri sürüldü. HADEP Petek İlçe Başkanı İbrahim Yalgın, toplantının muhtarlar tarafından kendisine de bildirildiğini kaydederek, "Komutan isim vermeden, örtülü bir şekilde 'Oylarınızı iyi bir yere verin, sağlıklı kullanın' demiş. Açıkçası aba altından sopa göstermiş" dedi. Yalgın, geçen seçimlerde yoğun baskıdan dolayı çalışamadıklarını kaydetti.
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'ne bağlı Dağlıca Köyü'nde, köylülerin HADEP'e oy vermeleri yönünde askeri komutan tarafından tehdit edildiği ileri sürüldü.
Diyarbakır
(Cumhuriyet Bürosu) - HADEP, EMEP ve SDP'nin Demokratik Halk Partisi (DEHAP)
çatısı altında seçime gireceğinin açıklanmasının ardından bu partiye yönelik
ilk engelleme iddiası Siirt'in Aydınlar İlçesinden geldi. İlçe örgütünün
açılmaması için Kaymakam ve Emniyet Müdürlüğü'nün çeşitli girişimlerde
bulunduğu, bina sahibinin tehdit edildiği ileri sürüldü.
Konya İl Seçim Kurulu Başkanı Nuri Kaya Işıklar, kapatılan Refah Partisi'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın Konya'dan Bağımsız milletvekili adaylığının reddedildiğini bildirdi.
HADEP Şırnak İl Örgütü, Beytüşşebap'ta seçim sandıklarının ailelerin soy isimlerine göre düzenlenmesi için kaymakam ve korucu başlarının ilçe seçim kuruluna baskı yaptığını öne sürdü. HADEP Şırnak İl Örgütü tarafından yapılan yazılı açıklamada, Beytüşşebap kaymakamı ve korucu başları Tahir Adıyaman, Hüsnü Timur ve Hazım Babat'ın seçmen sandıklarının ailelerin soy isimlerine göre kurutulması için ilçe seçim kuruluna baskı yaptığı belirtildi. Böylece hangi sandıkta hangi ailenin hangi partiye oy verildiğinin belirlenmek istendiği dile getirilen açıklamada, hukuk dışı uygulamalara son verilmesi yetkililere çağrıda bulunuldu.
Türkiye Kominist Partisi'nin "Paranın saltanatı varsa halkın TKP'si var" ibareli afişlerini asan 11 kişi Mecidiye köyde, 8 kişi Kadıköy'de, 4 kişi ise Göztepe'de gözaltına alındı.
"Paranın saltanatı varsa halkın TKP'si var" ibareli afişlerini yapan 4 TKP'li gözaltına alınarak Bostancı Merkez Karakolu'na götürüldü.
Seçim
çalışmaları çerçevesinde afişleme yapan Türkiye Komünist Partisi (TKP)
üyelerine müdahale eden polisin 3 partiliyi gözaltına aldığı bildirildi.
Çeşitli kadın grupları, seçimler yaklaşırken, çeşitli baskılara maruz kalan 5 kadını Haydarpaşa Garı'nda karşılayarak, siyasi partileri, kadın haklarına ve sorunlarına sahip çıkmaya çağırdılar. Aralarında Pazartesi Dergisi, Dicle Kadın Kültür Merkezi, Kadın Tavrını Geliştirme İnisiyatifi, Femist Kadın Çevresi, Emekçi Kadınlar Birliği ve HADEP'in de bulunduğu çeşitli kadın örgütleri ile siyasi partilerden kadınlar, Türkçe ve Kürtçe açıklama yapmak istedi ancak Kürtçe açıklama polisler tarafından engellendi. Grup adına Türkçe hazırlanan basın metnini okuyan Ayşe Düzkan, kadınların taleplerine kulak tıkayan partileri meşru saymayacaklarını belirtti.
Van Belediye Başkanı Şahabettin Özarslaner, görevinden alındı. İçişleri Bakanlığı, 1998 yılında Ağrı'da yaptığı bir konuşma nedeniyle hakkında Erzurum DGM'de açılan davadan mahkum olan Özarslaner'in görevden alınması için Danıştaya başvuruldu. Başvuruyu görüşen Danıştay nöbetçi heyeti, Özarslaner'in Belediye Başkanlığı'nın düşürülmesine karar verdi.
Recep
Tayyip Erdoğan'ın Avukatlarından Faik Işık, 3 Kasım'da yapılacak seçimlerde
hukuk dışı yollarla halkın iradesinin önüne geçilmek istenmesine ve siyasal
ayrımcılık yapılması tehlikesine karşı "acilen tedbir uygulaması" için Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Akşam saatlerinde AİHM'ye yaptığı
başvuruya ilişkin bilgi veren Faik Işık, Recep Tayyip Erdoğan hakkında Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6, 9, 10, 14 ve Ek 1 Nolu protokol hükümlerini
ihlal eden Diyarbakır 3 Nolu DGM kararı ve bunu onaylayan Yargıtay 8. Ceza
Dairesinin kararına karşı 1998 yılında AİHM'ye müracaatta bulunduklarını
hatırlattı. Işık, "Bazı kişi ve kurumların; Erdoğan'ın ve benzer durumda
olanların seçimlerde eşit şartlarda yarışmasının önüne geçmek için bir takım
oyunlara başvurduğunu dile getirmiş ve tedbir talebinde bulunmuştuk" dedi.
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sabıka kaydının silinmesinin iptalinin ardından, Yargıtay 8. Ceza Dairesi Necmettin Erbakan'ın sabıka kaydının silinmesini de iptal etti. Erbakan hakkında verilen sabıka kaydının silinmesine dair karar, Diyarbakır DGM Başsavcılığının itirazına rağmen kesinleşmişti. Yargıtay, bağımsız Adalet Bakanı Aysel Çelikel'in devreye girmesi ile Erbakan'ın sabıka kaydının silinmesini Yargıtay iptal etti. Yüksek Seçim Kurulu'nun Necmettin Erbakan ile ilgili kararı vermesinden bir gün önce 8. Ceza Dairesinin böyle bir karar vermesi dikkat çekici bulundu. YSK'nın, Erbakan ile kararını vermek için bu kararını beklediği öne sürülüyor. Kararın kesinleşmesine rağmen Adalet Bakanı Aysel Çelikel'in devreye girdiği ortaya çıktı. 3 Kasım seçimleri nedeniyle bağımsız isim olarak Adalet Bakanı yapılan Aysel Çelikel'in CMUK'un 343. maddesinde düzenlenen "yazılı emir yolu ile bozma" yöntemini kullanarak kararın bozulması için müracaat ettiği ortaya çıktı. Erbakan'ın avukatı Mehmet Ener, "Adalet Bakanı'nın devreye girmesi nedeniyle Yargıtay böyle bir karar aldı. Bu karar aleyhine gerekli hukuki müracaatları yapacağız" dedi.
Anayasa ve Partiler Yasasındaki yasaklar, düşünce suçlarından mahkumiyetin yol açtığı yasaklılık halinin her şartta seçilmeye engel oluşturacağı yönündeki yasa ve emsal YSK kararları, 3 Kasım seçimlerini, 1983 sonrasının en yasaklı seçimi haline getirdi. YSK'nın değiştirilen TCK 312. maddeyle ilgili tutumu netleşmezken, TMY 8. maddelik adayların yanı sıra, izinsiz gösteri suçundan mahkum olan bir adayı da seçimlerden eledi. YSK'nın aday biçme kararları ağırlıkla DEHAP'ı vurdu. YSK Başkanı Tufan Algan gazetecilere "karar vermediklerini" açıklamasına karşın, DEHAP'ın ilk aşamada 17 adayı, birçoğu memnu iade kararı almış olmalarına rağmen YSK tarafından veto edildi. Bu sayının, yeni yasak kararlarıyla artması bekleniyor. YSK'nın, geçici ilanı yapılan aday listelerine ilişkin incelemesi, ilginç sonuçlar verdi. YSK, önceki güne kadar ki çalışmaları sonucu 50 kadar adaya, seçilmeye engel sabıkaları bulunduğu gerekçesiyle adaylık vizesi verilmedi.
Yüksek Seçim Kurulu, siyasi partilerin 3 Kasım seçimleri için bildirdiği adaylara ilişkin incelemesini sürdürürken, DEHAP listesinden 18 aday ile Hak-Par Genel Başkanı Fırat'a seçilme yasağı getirildi. YSK, bir çok adayı, Adli Sicil kayıtlarını sildirerek, memnu haklarını aldıklarını belgelemelerine rağmen, "yapılan ihbarları değerlendirerek" adaylıktan düşürmesi dikkat çekti. Yasak getirilen adayların büyük çoğunluğunu DEHAP adaylarının oluşturması,geçmiş dönemde ortaya çıkan "andıç"ları yeniden hatırlattı. Birçok adayın, memnu haklarını almaları yanı sıra, ceza aldıkları mahkemeye giderek sabıkalarını sildirmelerine rağmen yasak kapsamına alınmaları siyasi kulislerde "YSK'ya Andıç mı verildi?" yorumlarına yol açtı. YSK, DEHAP'tan Ankara 1. bölge 1. sıra Bahattin Günel, Manisa 1. sıra Ali Rıza Yurtsever, İzmir 1. bölge 1. sıra Abdullah Varlı, Malatya 1. sıra Mustafa Yalçıner, Van 1. sıra Filiz Uğuz, Samsun 1. sıra adayı Savaş Karaduman, Aydın 2. sıra Kasım Çalışan, Bursa 1. sıra Ayla Yıldırım, Kahramanmaraş 6. sıra Bayram Bozkurt, Siirt 3. sıra Veysel Turhan, İçel 10. sıra Mehmet Demir, Tekirdağ 3. sıra İsmail Hakkı Kaderin, 4. sıra A. Menef Savaş, Diyarbakır 9. sıra Sündüz Şener, Ankara 1. bölge 3.sıra Hamza Karaağaç, Sinop 1. sıra Ceyhun Akay ile A. Melik Fırat'ın milletvekili aday olmayacakları karara bağlandı. Demokrasi Gazetesi'nde köye dönüşlerle ilgili olarak yazdığı bir yazı nedeniyle 8. maddeden ceza alan HADEP PM eski Üyesi Ali Rıza Yurtsever'in bu cezası ile daha sonra 312. maddeden aldığı cezalar ertelendi. Ancak YSK, 312, maddeden önce alınan ceza olan 8'nci madde üzerinden değerlendirme yaparak Yurtsever'in milletvekili olamayacağı kararını verdi. Yurtsever cezasının ertelenmesinin ardından 1999seçimlerine katıldığını belirterek, " 1999 yılında bu madde olduğu için seçime katılmıştım. Türkiye'nin AB'ye uyum sağlamaya çalıştığı bir dönemde alınan bu karar demokrasi için bir talihsizliktir. Bu kararın düzeltilmesi için YSK'ya başvuru yaptım. Gerekirse AİHM'ye götüreceğim" dedi. DEHAP Bursa 1. sıra milletvekili adayı Ayla Yıldırım ise 1996 yılında 2911 sayılı yasadan 18 ay ceza aldığını belirterek, "Bu ceza zaman açısından geçti. Memnu haklarımı aldı. Fakat milletvekili olmama engel olmayan bu madde nedeniyle adaylığım engelleniyor. Düzeltilmesi için başvuru yaptım" dedi.
YSK, milletvekili adaylarıyla ilgili yaptığı inceleme sonucunda 5'i parti genel başkanı olmak üzere toplam 60 adayın başvurusunu reddetti.
Yüksek Seçim Kurulu HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak, SDP Genel Başkanı Akın Birdal, Bağımsız milletvekili adayı Necmettin Erbakan ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olamayacağına karar verdi.
???: KESK'liler belediye binası önünde basın açıklaması yapmak istedi, ancak polis izin vermedi. Bunun üzerine KESK'e bağlı sendikaların bulunduğu binanın önünde yapıldı. Bu kez de sivil polisler açıklamayı okuyan BES Şube Başkanı Gülser Sığınır'a saldırarak gözaltına almak istediler. Buna kamu emekçileri engel olurken polis binayı abluka altına aldı ve Sığınır'ın kendilerine verilmemesi halinde ablukanın süreceğini söyledi. (17'den alındı)
???: Seçim çalışmaları çerçevesinde afişleme yapan Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerine müdahale eden polisin 3 partiliyi gözaltına aldığı bildirildi. (26'dan alındı)
AĞRI: Hamur ilçesinde geçici köy korucuları tarafından, yurda kaçak girdiği belirlenen 33 kişi;
ANKARA: Polisin elinden arkadaşını kurtarmaya çalışan seyyar satıcı Haydar Durmaz, gerekçe gösterilmeden ve kayıtlara geçirilmeden;
ANTALYA: Alanya ilçesinde, kaçak çalıştığı belirlenen 8 yabancı işçi;
ARTVİN: Basın açıklaması yapmak isteyen Eğitim-Sen üyesi 9 kişi, izinsiz basın açıklaması yaptıkları gerekçesiyle;
BİNGÖL: Solhan İlçesi Boğlan Mevkiinde, bir TIR'da yapılan aramada, yurda kaçak yollarla girdikleri tespit edilen 43 kişi;
BODRUM: Bodrum'da, Çamlık Köyü ile Kızılağaç köyü sahillerinde
Yunanistan'ın İstanköy Adası'na geçmek üzere sahilde tekne bekleyen 12'si
Suriye uyruklu, 5'i Türk, toplam 17 kişi;
BURSA: Bursa ve ilçelerinde jandarmanın düzenlediği operasyonlarda, çeşitli suçlardan arandığı açıklanan 38 kişi;
ÇANAKKALE: Ezine ilçesinde, yasal olmayan yollardan yurtdışına çıkmak isteyen 39 Pakistanlı;
DİYARBAKIR: HADEP Gençlik Kolları üyesi Şahin Ali Şahin, İsmail Kardaş, Veysi Akbaş ve Mahmut Orman ile Mehmet Ötenkuş; Bismil İlçesi'ne bağlı Kayancı Köyü İlköğretim Okulundaki göndere asılı bayrağın yırtılması olayı ile ilgili Kemal Saruhan (42), Sait Saruhan (21) ve Müslüm Saruhan adlı 3 kişi; Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler tarafından Nusaybin Lisesi Rehberlik Öğretmeni Seyfettin Yavuz (26);
EDİRNE: Yasadışı yollardan sınırı geçmek isteyen 59 yabancı uyruklu; Meriç, İpsal, Keşan ve Havsa ilçelerinde, yasadışı yollardan sınırı geçmek isteyen İran, Pakistan, Filistin, Afganistan, Nijerya, Kenya, Cezayir ve Moritanya vatandaşı 157 kişi; Ayşekadın Garı'ndan yurtdışına giden oto kuşet treninde, Türk ve değişik ülkelere mensup 14 kişi; Meriç, İpsala ve Keşan ilçelerinde Yunanistan'a gitmek isteyen İran, Irak, Filistin, Lübnan, Nijerya, Siena, Leone, Ruanda, Burundi, Gürcistan ve Güney Afrika vatandaşı 218 kişi; Yasadışı yollardan sınırı geçmeye çalışan yabancı uyruklu 232 kişi; Sınırı geçmek isteyen yabancı uyruklu 103 kişi; Jandarma ve sınır devriye ekipleri tarafından yapılan kontrollerde, Meriç ve İpsala ilçelerinde, yasadışı yollardan gittikleri Yunanistan'da yakalanarak, Türk tarafına gönderilen Irak, Türkmenistan, Filistin, Nijerya ve Senegal vatandaşı 56 kişi; Merkez Hadımağa mevkii ve Uzunköprü ilçesinde, guruplar halinde Yunanistan sınırına giden pasaportsuz ve kimliksiz Irak, Sierra Leone, Ürdün, Lübnan, İran ve Nijerya vatandaşı 47 kişi; Meriç ilçesine bağlı Olacak beldesi ile İpsala ilçesine bağlı Paşaköy'de, Yunanistan'a gitmek isteyen Irak vatandaşı 5 kişi; Meriç ilçesine bağlı Subaşı beldesinde, kaçak olarak Yunanistan'dan Türkiye'ye giriş yapan Pakistan vatandaşı 6 kişi; Kapıkule mevkiinde Bulgaristan'a gitmek isteyen İran vatandaşı 5 kişi;
ERZURUM: Üzerinde yasak yayın
bulunduğu gerekçesiyle 1 kişi; Yeniden Özgür Gündem'in Erzurum Dağıtımcısı
Kemal Üstündağ, Mahallebaşı Semtinde Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi
polisleri tarafından;
GAZİANTEP: Nizip İlçesi Tatlıcak Beldesi'nde, HADEP Belde Başkanı Burhan Akpınar, evine düzenlenen baskında, "4 adet yasak yayın bulduklarını"söyleyen Jandarma ekipleri tarafından;
HATAY: Antakya SSK Hastanesi'nde görevli doktorun tayinini protesto amacıyla gösteri yapan 5 kişi; Antakya Armutlu Mahallesi'nde EMEP üyeleri Hasan Mansuroğlu ve Reyhan Kıran;
İSTANBUL: Toplugörüşmede taleplerini kabul etmeyen hükümeti
protesto amacıyla iş bırakma eylemi yapan KESK'e bağlı sendikaların İstanbul
şubelerinin yöneticilerinden, KESK Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Güven
Gerçek, Eğitim-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Toprak, Tüm Bel-Sen 3 Nolu Şube
Başkanı Ali Ekber Işık ve Şube Yöneticisi Ali Koç, Eğitim-Sen 4 Nolu Şube
Sekreteri Hüseyin Sümrük, Tüm Bel-Sen 1 Nolu Şube Yöneticisi Şehmuz Erol;
Pendik'te Evrensel'i satan, Önder Şener, Salih Sönmez, M. Uğraş Vatandaş ve
İsmail Volkan adlı 4 kişi, ilçe karakoluna bağlı polis ekipleri
tarafından; Kartal'da TKP'nin
"Paranın saltanatı varsa halkın TKP'si var" yazılı afişlerini asan 9 TKP üyesi;
Sefaköy'de afiş asan Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi 4 kişi polis
tarafından; TKP Basın bürosu tarafından yapılan açıklamada, Sefaköy'de "Paranın
Saltanatı Varsa Halkın TKP'si Var" yazılı pankartları asan 4 partilinin polis
tarafından gözaltına alındığı belirtildi. Kadıköy'de, "Paranın saltanatı varsa
halkın TKP'si var" yazılı afişleri asan 17 TKP'li; Türkiye'ye girmesi yasaklı olan Anter Anter,
babası Musa Anter'in 10. ölüm yıldönümü dolayısıyla mezarını ziyaret etmek için
İstanbul'a ulaştığında, Atatürk havalimanında "Türkiye'ye giriş yasağı var"
gerekçesi ile; Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler tarafından yapılan
operasyonlarda HADEP Bağcılar İlçe Örgütü saymanının da aralarında bulunduğu 7
kişi; Üsküdar'da bir depoya yapılan baskında Afganistan ve Bangladeş uyruklu
140 kaçak; Şişli'de bir apartmanda saklanan çoğunun Afganistan ve Pakistan
uyruklu olduğu belirlenen 60 kaçak; Türkiye Kominist Partisi'nin "Paranın
saltanatı varsa halkın TKP'si var" ibareli afişlerini asan 11 kişi Mecidiye
köyde, 8 kişi Kadıköy'de, 4 kişi ise Göztepe'de; TAYAD'lı ailelerin
düzenlediği "Hapishanelerde sağlık ve yaşam koşulları" konulu kurultaya
konuşmacı olarak katılan ve etkinliğin tertip komitesinde yer alan Ahmet
Kulaksız, başvuru işlemleri için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik
Şube'de; Bostancı'da "Paranın saltanatı varsa halkın TKP'si var" ibareli
afişlerini asan 4 TKP'li;
İZMİR: Bornova ilçesinde, yasadışı
yollardan Yunanistan'a geçme hazırlığında olan 34 yabancı uyruklu kaçak; İHD
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ecevit Piroğlu'nun, hukuka aykırı bir
şekilde; Yunanistan'ın Sisam (Samos) adasından, Türk karasularına sürüklenen
Yunan bandıralı teknede 55'i Pakistanlı, 10'u Nijeryalı 65 kaçak ve Yunan
kaptan; Urla ve Seferihisar ilçelerinde, yurtdışına çıkmaya çalışan 94 yabancı
göçmen; Selçuk ilçesi Gökçealan köyünde, yasadışı yollardan Yunanistan'a geçmek
isteyen yabancı uyruklu 17 kişi ve kaçaklara yardım ettiği ileri sürülen bir
Türk; Kuzey Ege'de Bozcaada açıklarında Alman bayraklı "Best Sahil" adlı yatta
86 kaçak;
KOCAELİ: Gerçekleştirilen Huzur-41 operasyonunda 3'ü yabancı 53
kişi;
MERSİN: Eğitim-Sen Şube Başkanı
Ünsal Yıldız ve Yönetim Kurulu Üyesi
Hüseyin Doğan ile Eğitim-Sen üyeleri Ersin Ayar ve Metin Yıldız; SES Şube
Başkanı Abbas Koluaçık ve Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Bozkurt ile İlbay Duyar;
Özgür Halk Dergisi Mersin Temsilciliği'nde çalışan Emine Erbay; "KADEK adına
para topladıkları ve kırsala eleman gönderdikleri" iddia edilen Ahmet Ekinci,
Zübeyit Ekinci, Abdulkerim Ekinci, Fikri Arasan, Sadık Güneş, Ali Aktaş Özgür,
Halk dergisi çalışanı Emine Erbey ve Münevver Baktay;Newroz kutlamalarına
katıldığı iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konulan Abdurrahman Boğa, tedavi
gören annesi Nuriye Boğa'ya refakatçilik yaptığı Devlet Hastanesi'nde;
MUĞLA: Fethiye'de 3 DEHAP Muğla milletvekili adayı, DEHAP il başkanı ve partiye kayıtlı 24 kişi Fethiye Çalış Plajı'nda polis tarafından;
MUŞ: Eğitim-Sen Şube Yöneticisi Kasım Sığınaç;
VAN: Erçiş, Çaldıran ve Başkale ilçelerinde yol kontrolü yapan jandarma ekipleri tarafından Türkiye'ye kaçak yollarla girdikleri tespit edilen 43 Iraklı, 4 İranlı ve 1 Afgan uyruklu; Bostaniçi Beldesi'nde, gerekçe gösterilmeden, Ayhan Yıldız; Van ve ilçelerinde, yurda kaçak yollarla giriş yapan yabancı uyruklu 280 kişi; Çatak'ın Adnan Menderes Mahallesi'ndeki bir düğünde, Kürtçe türkü söylediği gerekçesiyle, Koma Gulen Azad müzik grubu üyesi İsmail Ayhan gözaltına alındı.
DİYARBAKIR: Gözaltına alınan bir
yakınıyla ilgili bilgi almak için Dağkapı Sağlık Polis Karakolu'na giden Askeri
Tamir, "görevli memurlara hakaret ettiği" gerekçesiyle;
EDİRNE: Yabancı uyruklulara
kılavuzluk yaptıkları gerekçesiyle Ali Varlı ile Hilmi Altunel;
ELAZIĞ: Bahçelievler Mahallesi'nde evine düzenlenen operasyonla gözaltına alınan HADEP Elazığ İl Disiplin Kurulu Üyesi Veli Kahraman;
GAZİANTEP: Nizip'e bağlı Tatlıcak HADEP Belde Örgütü'ne düzenlenen baskında Belde Binasına "yasadışı propaganda yapıldığı" iddiasıyla gözaltına alınan Belde Başkanı Burhan Akpınar;
MERSİN: "KADEK adına para topladıkları ve kırsala eleman gönderdikleri" iddia edilen Ahmet Ekinci, Zübeyit Ekinci, Abdulkerim Ekinci, Fikri Arasan, Sadık Güneş ve Emine Erbey edilen adlı 6 kişi tutuklandı.
Mardin'in
Dargeçit İlçesi'nde gözaltına alındıktan sonra yer gösterme için götürüldüğü
evde çıkan çatışma sonucu öldürülen
devlet memuru Şemsettin Gezici'nin davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde
(AİHM) kabul ettikten sonra harekete geçen Dargeçit Cumhuriyet Savcılığı, 7 yıl
sonra otopsi raporu için Gezici'nin kemiklerini mezarından çıkarıp Diyarbakır Adli
Tıp Kurumu'na gönderdi. Burada yapılan otopsi sonucu düzenlenen raporuna ise şu
bilgiler yer aldı: "Cesedin mevcut yapısı itibariyle ateşli silah mermi
çekirdeğinin aranmasının mümkün olmadığından, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü
ekiplerince yapılan detektör incelemesinde herhangi bir metal sinyali
verilmemiştir. Olay tarihindeki ölü muayene tutanağında cesedin gövde kısmında
ateşli silah giriş ve çıkışlarının bulunduğu, kafatasının sağ arkaya doğru
parçalandığı görüldü. Yaptığımız muayenede ise kafatası kemiklerinde yaygın
parçalı kırıklar bulunduğu görüldü ancak belirgin bir ateşli silah giriş deliği
tespit edilemedi. Ancak, şahsın kafatasının bu ölçüde parçalanması" kinetik
enerjisi yüksek" uzun namlulu silaha ait mermi çekirdeğinin isabetiyle mümkündür."
DİYARBAKIR: Kulp İlçesine bağlı Alacaköy sakinleri, köylerinin 1993'te boşaltıldığını ve geriye dönüşlerine izin verilmediğini belirterek, dokuz yıldır uğradıkları zararın ödenmesi için Diyarbakır İdare Mahkemesi'nde dava açtı.
Terör
olayları nedeniyle 1995 yılında terk ettiği Bismil İlçesi Uğrak köyüne 2 gün
önce dönen Tekin ailesinin oturduğu eve silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda
Agit Tekin, Nezir Tekin ve İkram Tekin olay yerinde ölürken, Veysi, Erhan, Mazlum
ve Güzel Tekin ile kimliği belirlenemeyen 2 kişi yaralandı. Yaralılar,
Diyarbakır'daki çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı. Olayda yaralanan
Tekin ailesi fertleri, aralarındaki arazi anlaşmazlığı nedeniyle Mehmet Emin
Güçlü, İbrahim Güçlü, Hasan Güçlü ve Hanifi Güçlü'nün silahlı saldırısına
uğradıklarını ileri sürdüler. Bunun üzerine harekete geçen güvenlik güçleri 4
korucuyu gözaltına aldı.
HAKKARİ: Yükseova'nın Dağlıca Bölgesine bağlı olan ve aralarında Kamışlı, Dağlıca (Oramar), Yeşiltaş (Stazın), Tuğcu (Hacyan), Köşkönü (Pişpesri), Gürkavak (Şahkulu), Bostancık (Gulort) köy ve mezralarının bulunduğu 20'ye yakın yerleşim biriminde gıda ambargosu uygulanıyor. Çatışma döneminde devreye sokulan bu yöntem., yıllar sonra OHAL'in kaldırılmasından etkilenmeden işlevini sürdürüyor.
TUNCELİ: Dersim merkeze bağlı Aşağı Bor sakinleri, yolların yapılması için merkeze bağlı Çıralı Beldesinin yolunu yapan Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü'nden kendi köylerinin yolunu da yapmalarını istedi. Bunun üzerine Sütlüce Jandarma Karakolu yetkilileri, Aşağı Bor köyünün yollarının yapılması için kendilerine Valilikten yazı gelmediğini, köylülerin Valiliğe dilekçe vermesi gerektiğini belirtti. Bor sakinleri, 1994'te boşaltılan köylerine dönmek istedikleri, yolun açılması, yol, su ve elektrik gibi hizmetlerin götürülmesi talebiyle Tunceli Valiliği'ne başvuruda bulundu. Köylülerden, dilekçelerine "Köyümüzü PKK yaktı" yazmalarını istedi. "Hayır" cevabını veren köylülerin dilekçeleri Valilik tarafından kabul edilmedi.
30 Temmuz 2002 tarihinde OHAL'in kalktığı Tunceli'de, daha önceleri "güvenlik" gerekçesi öne sürülerek, Munzur Nehri üzerinde yapılan köprülerin yıkılması yeni bir can daha aldı. Taht köyü Muhtarı, 71 yaşındaki Abbas Yıldırım önceki akşam, köyüne ulaşabilmek için Munzur sularına girerek karşıdan karşıya geçmek isterken, sulara kapılarak hayatını kaybetti. Sulara kapılan iki köylü ise çevreden yetişenler tarafından kurtarıldı.
Dersim'de 196 aile, köye dönüşlerine izin vermeyen Tunceli Valisi Mustafa Erkal ile Hozat ve Ovacık kaymakamları hakkında "görevi ihmal suçu" işledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Cumhuriyet Savcılığına yapılan başvuruyu boşaltılan 31 köyden 196 aile adına Tunceli Baro Başkanı Hüseyin Aygün ve Avukat Özgür Ulaş Kaplan yaptı. Tunceli Başsavcısı Engin Yetik'e teslim edilen başvuru dilekçelerinde, Tunceli valisi Mustafa Erkal, Hozat kaymakamı Ahmet Avşar ve Ovacık kaymakamı M. İlker Haktankaçmaz'ın köylere dönüşlere izin vermediği, konut ve mülkiyetlerini kullanma haklarına saygı göstermediği, tazminat ödenmesi taleplerini ise reddettiği belirtilerek "görevi ihmal suçu işledikleri" dile getirildi. Suç duyurusunda, ilgili makamları temsil eden görevliler hakkında gereken araştırma yapılarak kamu davası açılması talebinde bulunuldu.
VAN: Bostaniçi Beldesi'nde
gözaltına alınmak istenen Ayhan Yıldız'ın evine baskın düzenlemek için Esendere
Mahallesi'nde operasyon başlatan Bostaniçi Jandarma karakolu askerleri ile özel
harekat timleri, Yıldız'ı bulmak için Bahçeli Sokakta 10 evde arama yaptı. Yaklaşık
3 saatlik aramadan sonra Yıldız'a ulaşmayı başaran jandarma ekipleri, evde
arama yaptıktan sonra Yıldız'ı gözaltına aldı. 28 yaşındaki Yıldız'ın hangi
gerekçeyle gözaltına alındığı konusunda bilgi alınamazken, ev baskınları
nedeniyle belde sakinleri gergin anlar yaşadı.
CEZAEVLERİ
30
Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle görüşe giden tutuklu ve hükümlü yakınlarına
hiçbir gerekçe gösterilmeden görüş yasağı kondu. Konu ile ilgili açıklama yapan
hükümlü yakını Vedat Gündüz, uygulamanın antidemokratik ve kabul edilemez
olduğunu söyledi. Gündüz, Gaziantep, Diyarbakır, Elazığ ve Kayseri'den, Niğde
cezaevine giden tutuklu ve hükümlü yakınlarının görüş yasağıyla karşılaşması
cezaevleriyle ilgili uygulamaların kazanılmış haklara yönelik bir saldırı
olarak değerlendirildi.
Halen Kırıklar F Tipi cezaevinde bulunan 1977 doğumlu Yüksel Mızrak psikolojik olarak ağır derecede hasta olmasına rağmen üç kişilik odada, tecrit koşullarında tutuluyor. Cezaevi içinde bulunduğu sürede hiçbir psikolojik yardım alamayan ve ilaç tedavisi göremeyen Mızrak 1.5 aydır ailesinin görüşüne de çıkmıyor. Cumhurbaşkanlığı'na, Adalet Bakanlığı'na, İzmir İnsan Hakları Kurulu'na başvuran hatta Cumhurbaşkanı ile yüz yüze görüşen baba Haydar Mızrak artık haykırışlarının duyulmasını istiyor. Her gün, cezaevi, infaz savcılığı, avukat, insan hakları kuruluşları arasında mekik dokuyan Deniz Kuvvetlerinden emekli 51 yaşındaki Haydar Mızrak oğluna CMUK 399'un uygulanmasını ve tedavisinin kendileri tarafından yapılmasının sağlanmasını istiyor.
Alparslan
Aktan, Bitlis Cezaevinde KADEK davasından tutuklu bulunan kardeşi Erol Aktan'ın
Ağustos ayında cezaevi idaresinden Yedinci Gündem gazetesini istediğini ancak
gardiyan Rıza Özdoğan ve arkadaşları tarafından dövüldüğünü söyledi. Ağır
darbeler alan kardeşinin daha sonra hastaneye kaldırılarak "10 gün iş göremez"
raporu aldığını kaydeden Aktan, sorumlular hakkında savcılığa suç duyurusunda
bulunacağını söyledi.
Mardin E Tipi Cezaevinde KADEK davasından tutuklu bulunanların aileleri tarafından yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, idarenin cezaevinde sportif ve kültürel faaliyetlerin yapılmasına dahi izin vermediği belirtilerek, "10 kişilik odalarda 24 kişi, 6 kişilik odalarda 14 kişi kalıyor. Tutukluların yarıdan fazlası, ranza sayısı yetersiz olduğu için yerlerde yatıyor. Haftada sadece yarım saat sıcak su veriliyor" denildi. Açıklamada, tutuklulara kitap, dergi ve gazetelerinde aradan geçen aylardan sonra verildiği belirtildi.
Erzurum Özel Tip Kapalı cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler, genelgelerle kendilerine tanınan hakların ellerinden alındığını bildirdi. Cezaevinde kalan Yaşar Karadeniz ve Murat Aslan tarafından yapılan açıklamada, Erzurum Özel Tip Cezaevi yönetiminin takındığı olumsuz tavır nedeniyle ilaç, ekmek gibi zaruri ihtiyaçların dahi karşılanamadığı belirtildi. Ağustos ayında verilen yemek ve içme suyundan yaklaşık 100 tutuklunun zehirlendiği anlatılan açıklamada, zehirlenen tutukluların sağlığı ile ilgilenilmediğini belirtildi. Açıklamada, şöyle denildi: "6 kişilik odalar 4'e indirildi. Rutubetli, güneş görmeyen, son derece sağlıksız odalar nedeniyle birçok arkadaşımız tüberküloza, hepatite yakalandı. Hakkımız olduğu halde çorap, nevresim, iç çamaşırı gibi zaruri ihtiyaçlarımız içeri alınmamaktadır. Posta yoluyla bize gelen mektuplar ve kitaplar keyfi olarak geciktirilerek bize verilmekteyken Kürtçe kitaplar içeri sokulmamaktadır. Farklı bölümlerdeki arkadaşlarımızla görüşmelerimiz engelleniyor. Radyo ve televizyona izin verilmiyor. Haftada beş saat sportif ve sohbet amaçlı faaliyet iznimiz olmasına rağmen bizler ancak 15 günde bir iki saatliğine yararlanabiliyoruz." Kantinde bulunan yiyecek ve içeceğin fahiş fiyatlarla satıldığı dile getirilen açıklamada, ziyarete gelen ailelerin saatlerce kapıda bekletildiği ifade edildi.
Antep Özel Tip Cezaevi'nde hükümlü 4 kişinin cezaevi
dışında mektup, makale, kitap, yazı ve şiir göndermesi mahkeme kararıyla
yasaklandı. Mahkeme gerekçeli kararında, hükümlülerin gönderdikleri mektup ve
makalelerin PKK'yi övücü nitelikte yazılar olduğu için yasaklandığını iddia
ederken, tutuklulardan Ali Koç, "haberleşme hakkının ihlal edilmesi"
gerekçesiyle AİHM'e başvuracak.
Diyarbakır'da
1996 yılında tutuklanan ve Batman Cezaevine konulan Laleş Çeliker'in ağabeyi
Faysal Çeliker, Diyarbakır İHD Şubesi'ne başvurarak, kardeşinin kaldırıldığı
Batman Devlet Hastanesi'nde bel fıtığı teşhisi konulmasına rağmen tedavisinin
yapılmadığını iddia etti.
Gurup
Yorum, Özgürlük Türküsü ve Tavır Dergisi çalışanları, F Tipi cezaevlerindeki
tecridin kalkması için süresiz açlık grevine giren ailelere destek olmak
amacıyla üç günlük açlık grevi yaptı.
Sincan
F Tipi Cezaevinde bir tutuklunun mektubunda yer alan Başbakan Bülent Ecevit ve
eşi Rahşan Ecevit'in karikatürleri "nezaket kurallarını aşıyor" gerekçesiyle
yasaklandı. Cezaevi Disiplin Kurulu tarafından verilen ilginç karar,
Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker tarafından "Olayın kendisi karikatür
konusu zaten" şeklinde yorumladı.
Hadla Hüssein, Muş E Tipi Cezaevinde olan oğlunu görmek için geldiği Türkiye'de bürokrasi duvarlarını ancak 29 günde aşabildi. Hadla Hüssein, Muş E Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak yatan oğlu Halil Macit'i görmek için Suriye'den Türkiye'ye geldi ve önce Cumhuriyet Başsavcılığı, ardından Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne başvurdu. Hüssein'in talebine olumlu yanıt veren Adalet Bakanlığı, 3 Eylül tarihine randevu verdi. Hüssein, akrabası Şerif Güneş ile birlikte oğlunu görme umuduyla Muş'a gitti. Ancak cezaevi idaresi, Mecit Halil'in sağlık sorunları nedeniyle Van Devlet Hastanesi'ne sevk edildiğini bildirdi. Bunun üzerine Van'a giden Hüssein, Van Cezaevi yetkilileriyle görüştü. Ancak Adalet Bakanlığı tarafından verilen izin sadece Muş Cezaevi ile sınırlı olduğunu belirterek, Hüssein'in görüşme talebini reddetti. Oğluyla görüşemeyen Hadla Hüssein, Tutuklu ve Hükümlü Yakınları ile Yardımlaşma Derneği'ne (TAHYY-DER) başvuruda bulundu. TAHYY-DER yetkilileri ile birlikte Van Cumhuriyet Başsavcılığına giden Hüssein, buradan da ret cevabı aldı. Gerekçe yine aynıydı: "Adalet Bakanlığı sadece Muş Cezaevi için izin verdi" Başsvcılıktan Hüssein'e, bakanlığa yeni bir başvuruda bulunması gerektiği, oradan alınacak izin ile ancak oğlu Halil Mecit'i görebileceği yanıtı verildi. Adalet Bakanlığına 10 gün içinde 2 kez dilekçe ile başvuru yapan Hüssein, dilekçelerine bir yanıt alamadı. Hadla Hüssein, tüm çabalarına rağmen bir sonuç alamayınca Van Cezaevi yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunmak istedi. Ancak, oğlunun Muş Cezaevine geri gönderildiğini öğrendi ve Hadla Hüssein pasaport süresinin dolmasına bir gün kala ancak oğluyla görüşebildi.
Cezaevinde
9 yıldır bulunan Sabiha Sunar'ın sağlık durumunun gittikçe ağırlaştığı ancak
tedavisi için hiçbir girişimin yapılmadığı belirtildi. 1998 yılından bu yana
Ankara Numune Hastanesinde 3. derece yanık teşhisi ile tedavi gören Sunar'a 9
defa deri nakli yapıldığı ancak tedavisi sonuçlandırılmadan Muş E Tipi Kapalı
Cezaevine nakledildiği ve burada eski yaralarının tekrar açıldığı ifade edildi.
Çankırı E Tipi Kapalı Cezaevine tutuklu ziyaretine giden hükümlü yakınlarının hakarete maruz kaldıkları ileri sürüldü. Tutuklu yakınları tarafından yapılan açıklamada, ziyaretlerde arama adı altında sorgu yapıldığı, bazı tutuklu yakınlarının da keyfi bir şekilde gözaltına alındığını belirterek, "Cezaevi içinde soyunmaya zorlanıyoruz. Kadın, çocuk ve yaşlı demeden bir çoğumuza hakaret ediliyor ve onur kırıcı davranışlara zorlanıyoruz. Özellikle asker ve gardiyanlar eşliğinde kadınlarımızı soymaları bize çok onur kırıcı gelmektedir" denildi. "İçerdeki çocuklarımız da, arama ve operasyonlar sırasında onur kırıcı ve provoke edici dayatmalarla, adeta tahrik ediliyorlar" denilen açıklamada, olaylardan Cezaevi 1. Müdürü Zini Şengül'ün sorumlu olduğu kaydedildi.
Midyat Cezaevi'nde bulunan kadın tutuklular, ağır hasta durumunda olan arkadaşlarının tedavi edilmediğini söyledi.
Kırklareli
E Tipi Cezaevinde 20 kişilik itirafçı grup, spor yapamamaları, kültürel eğitim
odalarını kullanamamaları ve ziyaretçi görüşlerinin engellenmesi nedeniyle
açlık grevi başlattı. Eylem 15 gündür devam ederken, tutuklu ve hükümlülerin
aileleri endişeli. Adalet Bakanlığı'nın konuya ilgi göstermesini isteyen
aileler, "Bizim yakınlarımızda insani koşullarda yaşamayı hak ediyor" dediler.
Diyarbakır
Barosu Kadın Komisyonu Başkanı Avukat Meral Beştaş Danış, Güneydoğu'daki
cezaevlerinde yatan kadınların yüzde 99'unun bekaret kontrolünden
geçirildiğini, fiziksel ve cinsel şiddete uğradığını öne sürdü. Diyarbakır,
Muş, Mardin, Batman ve Midyat cezaevlerinde kadın tutuklu ve hükümlülerin karşı
karşıya kaldıkları sorunların tespit edilmesi amacıyla uzun süreli bir çalışma
yürüten Diyarbakır Barosu Kadın Komisyonu Başkanı Meral Beştaş Danış,
cezaevlerinde kalan tüm kadın tutuklu ve hükümlülerle görüştüklerini, ortaya
çıkan tablonun ürkütücü oluğunu söyledi. Kadın tutukluların yüzde 99'unun
gözaltına alınırken yada bekaret kontrolünden geçirildiklerine dikkat çeken
Danış, aynı oranda fiziksel ve cinsel şiddete uğradıklarını vurguladı.
Cezaevlerindeki kadınların ağır sağlık sorunlara yaşadığını belirten Danış, tedavi
sürelerinin yetersiz olduğunu, işlemlerin
çok uzun zaman aldığını tespit ettiklerini ifade etti. Cezaevlerindeki
infaz koruma memurlarının sayısını son derece yetersiz olduğunu anlatan Danış,
gözaltı sürelerinin kısa tutulması gerektiğini söyledi.
Ulucanlar Cezaevi'nde yaşamını yitiren Ümit Altıntaş'ın mezarı başında yapılan anma etkinliğinde sağlık sorunları nedeniyle cezaevinden tahliye olan Fikret Lüle kendini yaktı. Bu beklenmedik olaya şaşıran TUYAB'lı aileler, Lüle'yi gömlekleriyle söndürmeye çalıştılar. Fikret Lüle, Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. Lüle'nin vücudunda ikinci dereceden yanık oluştuğu ve hayati tehlikesi kaydıyla müşahede altına alındığı bildirildi.
326 ilçe kapalı cezaevine ankesörlü telefon konuldu. Tutuklu ve hükümlüler, haftada bir defa, 10 dakikayı geçmemek şartı ile yakınlarına telefon edebilecek. Telefona teyp bağlanarak görüşmeler kaydedilecek.
Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gökçınar,
E-Tipi Cezaevinde, tadilat ve tamiratlar sonrasında koğuş sisteminin sona
erdiğini ve oda sistemine (F Tipi) geçildiğini bildirdi. Gökçınar, 200'ü aşkın
siyasi tutuklunun bulunduğu cezaevinde toplam 550 hükümlü ve tutuklunun
bulunduğunu belirtti.
Adalet Bakanlığı, Olağanüstü Hal Bölge cezaevlerinden keyfi gözaltları önlemek için genelge üzerine genelge çıkarmasına karşın sonuç alamıyor. Adalet Bakanlığı Aysel Çelikel, OHAL bölgesi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sorgulanmak üzere polis tarafından yapılan tekrar gözaltına alma işleminde 10 gün sınırlamasına uyulmasını ve ilgilinin mutlaka hakim huzuruna çıkarılmasını istedi.
Yargı, Ankara Ulucanlar Cezaevindeki 10 siyasi mahkumun ölümüyle sonuçlanan operasyonda, Adalet ve İçişleri bakanlıklarını suçlu buldu. Bakanlıklar, "Devlet tutuklu hükümlülerin yaşam hakkını her ne pahasına olursa olsun korumak zorundadır" gerekçesiyle mahkum oldu. İki ayrı mahkemenin, davacı anne ve babaların acılarını dindirmek için takdir ettiği tazminat miktarları arasında iki kat fark ise şaşkınlık yarattı. Ankara 2. İdare Mahkemesi, oğulları İsmet Kavaklıoğlu'nu yitiren Nakiye ve Şaban Kavaklıoğlu çiftine 2 milyar 500'er bin lira tazminat ödenmesine karar verdi. Birkaç ay sonra 5. idare Mahkemesi ise, oğulları Önder Gençaslan'ı kaydeden Aynur ve Ali Gençaslan çiftine de 5'er milyar lira manevi tazminat ödenmesini yeterli buldu.
Bayrampaşa
Cezaevindeki "Hayata Dönüş Operasyonu" sırasında mahkumlara kötü muamele
yaptıkları gerekçesiyle 6 yıla kadar hapisleri istenen 1614 gardiyandan 15'i
yargıç önüne çıkarıldı. Eyüp 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada,
aralarında tutuklu 4 travestiye tecavüzle suçlanan iki gardiyanında bulunduğu
15 sanık, operasyonlara bizzat katılmadıklarını öne sürdüler. Mahkumların
avukatları ise asıl yargılanması gerekenlerin cezaevi yöneticileri olduğunu
söylediler.
Kütahya
E Tipi Cezaevinde ölüm orucunu sürdüren ve geçen hafta getirildiği Ankara
Numune Hastanesi'nde zorla tıbbi müdahaleye maruz kalan Fatma Tokay Köse Ankara
Numune Hastanesi'nde hayatını kaybetti. DHKP-C davası hükümlüsü Köse'nin
hayatını kaybetmesiyle birlikte ölüm orucunda ölenlerin sayısı 96'ya yükseldi.
3
Haziran 2001 tarihinde ölüm orucuna başlayan Hamide Öztürk (32), sağlık
durumunun kötüleşmesi üzerine sevk edildiği
Sağmalcılar Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Hastanede bulunduğu
süre içerisinde tedaviyi kabul etmediği öğrenilen Öztürk'ün cesedi, otopsi
işlemleri için Adli Tıp'a kaldırıldı.
Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde "Kürtçe dil çalışması" yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınarak feci şekilde işkenceye maruz kalan 11 öğretmen ile bir ziraat mühendisi, beraat etti.
Yeni
Asya Gazetesi'nin sahibi Mehmet Kutlular'ın, mahkumiyet aldığı Türk Ceza
Kanunu'nun (TCK) 312. maddesinin 2. fıkrasındaki değişiklikten sonra hakkında
verilen beraat kararını Yargıtay'ın bozması üzerine, yeniden yargılanmasına
başlandı.
Yeniden Doğuş Partisi'nin (YTP) eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel, "adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği" iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasına, Güzel'in avukatları Hacı Ali Özkan ve Nuri Poyraz katıldı.
İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin, 16 Mart 2002 tarihinde Almanya'da düzenlenen "Kadın hakları eşittir, insan hakları mı?" konulu panelde yaptığı konuşmasında "Bölge farkı gözeterek halkı ırk, din, mezhep, kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" iddiasıyla İstanbul 3 Nolu DGM'de yargılandı. Uluslar arası Af Örgütü'nden Christina Curry ile Hadep, İHD ve feminist kadın çerçevesinden çok sayıda kişinin de izlediği duruşmada ifade veren Keskin, suçlamaları kabul etmedi.
Adana'da
Eğitim-Sen Şubesi eski başkanı Gülabi Köseoğlu, 1 Eylül Dünya Barış Günü
nedeniyle 1 hapis ve 600 milyon lira para cezasına çarptırılmıştı. DGM'nin 312.
maddeden verdiği bu cezanın, uyum yasalarıyla birlikte suçun tarifi değiştiği
için yeniden görüşülmesini isteyen Köseoğlu'nun talebi reddedildi. Köseoğlu,
uyum yasalarının kabul edilmesinin ardından yeniden yargılanmak için Adana 1
Nolu DGM'ye başvuru yaptı. Ancak DGM, "kararın değiştirilmesini gerektiren yeni
bir düzenleme bulunmadığı" açıklamasını yaparak bu istemi reddetti.
Türkiye Sağlık İşçileri sendikası (Sağlık-İş) Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, başörtülü öğrencileri hukuka itaatsizliğe tahrik ettiği iddiasıyla hakkında TCK'nın 312-1 maddesi gereği 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle açılan davadan beraatını istedi. Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasında, tutuksuz yargılanan Başoğlu ve avukatı Kadir Atıcı hazır bulundu. Mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi. Duruşmadan sonra konuşan Başoğlu," Başörtüsü sorununu çözmek askerin değil, sivil yönetimin işidir. Siviller, yetkilerini kullanarak bu kanunsuz uygulamayı ortadan kaldıramıyorlar" dedi.
İSTENEN CEZA
Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'ı bombalamasına karşı protesto yürüyüşü düzenleyen Mazlum-Der ve İnsan Hakları Derneği üyeleri 11 Eylül'de hakim karşısına çıktı. Bakırköy 2. Adliye Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edilen dava, eksik bilgilerin toplanması için ileri bir tarihe ertelendi. 29 Eylül 2001 tarihinde Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda İnsan Hakları Derneği ve Mazlum-Der üyeleri ABD'nin Afganistan Savaşını protesto için eylem düzenlemişlerdi. Eylem sonrasında Gösteri ve Yürüyüş Kanunu'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle 44 üye gözaltına alınmıştı.
İstanbul 1 Nolu DGM, kapatılan Refah Partisinin Genel Başkanı Necmettin Erbakan hakkında, Balıkesir'de yaptığı konuşmayla ilgili dava açtı. Milli Gazete'nin 26 Temmuz 2002 tarihinde düzenlediği açık hava toplantısında konuşan Erbakan'ın "Saadet Partisi bir fabrika gibidir. Müslüman'ı alıp kafasına 3 çivi çaktıktan sonra şuurlu Müslüman yapar" dediği öne sürülmüştü. Yayınları ihbar kabul eden Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul 1 Nolu DGM'nin talimatıyla Erbakan hakkında soruşturma başlatmıştı. Soruşturmayı yürüten Balıkesir Cumhuriyet Savcısı Ömer Özgencil, Erbakan hakkında, geçtiğimiz hafta dava açıldığını bildirdi.
Yazar Emin Karaca'ya, aylık olarak yayımlanan "Avrupa'da ve Türkiye'de Yazın" adlı derginin Nisan 2002 tarihli sayısında yazdığı "otuzuncu yılın anımsattıkları" adlı yazıdan dolayı dava açıldı. TCK'nın 159. maddesi uyarınca "Devletin askeri kuvvetlerini tahrik ve tezyif etmek" suçundan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada, derginin sorumlu müdürü Mehmet Emin Sert ile "Otuz yıl sonra" başlığı ile yazısı yayımlanan Doğan Özgüden'e de aynı maddeden dava açıldı. Davanın ilk duruşması 26 Kasım 2002 günü saat 10:30'da yapılacak.
VERİLEN CEZA
Avrupa
Birliği (AB) uyum yasaları öncesinde Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312.
maddesinden 20'şer ay hapis alan ve yasanın değişmesinin ardından tekrar
yargılanan Yeni Asya gazetesinin üç yazarı yine aynı cezalara çarptırıldı. Yeni
Asya Gazetesi'nin yazarları Şaban Döğen, Sami Cebeci ve Adil Yıldırım deprem
ile ilgili olarak kaleme aldıkları yazılardan dolayı TCK'nın 312. maddesinden
20'şer ay hapis cezasına çarptırıldı. Karar Yargıtay tarafından onandı. AB uyum
yasaları çerçevesinde 312. maddede değişiklik yapılması üzerine sanıklar iade-i
muhakeme talebinde bulundu. Taleplerinin kabul edilmesi üzerine sanıklar
İstanbul 3 Nolu DGM'de yapılan son duruşmada "din farkı gözeterek halkı
birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığa ve
kin beslemeye alenen tahrik etmek"ten 20'şer ay hapis cezasına mahkum oldu.
Din-Bir-Sen
Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Tahiroğlu, bazı gazetelerde "Ağaç Katili İmam"
başlığıyla yer alan haberin yalan olduğunu söyledi. Tahiroğlu, haberde ismi
geçen İslahiye İlçesi Bostanoğlu Camii İmamı Feyzullah Mestanoğlu ile
düzenlediği basın toplantısında, ağaç katliamına yönelik haberin asılsız
olduğunu ve masa başında yazıldığını ifade etti. Mestanoğlu'nun, haberde
yazıldığı gibi 20 değil, 7 yıllık İmam olduğunu ve kesilen ağaç sayısının da 7
değil, 4 olduğunu belirten Tahiroğlu, "İmam arkadaşımız, kendisinin diktiği ve
kuruduğu için kestiği ağaçların yerine de yenisini diktirmiştir" dedi. Caminin
bulunduğu mahalle sakinlerinin, Mestanoğlu'nun lehine 500 imza topladıklarını
anlatan Tahiroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Sendika olarak bu asılsız
iddiaları yayımlanan gazeteler hakkında tazminat davası açacağız. Tazminatı
kazanırsak, TEMA Vakfı ile Mehmetçik Vakfına bağışlayacağız. Diğer üyelerimiz
gibi Mestanoğlu'da görev yaptığı camiyi yeşillendirip cemaate huzurlu bir
ibadet ortamı kazandırır. Bunun bedeli bu olmamalıydı."
Atılım gazetesi bir açıklama yaparak, 28 Ağustos tarihinde İskenderun bürolarının basılıp, Esra Yangın adlı çalışanlarının gözaltına alındıktan sonra, tutuklanmasını protesto etti.
RTÜK
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), kanuna aykırı yayın yaptıkları gerekçesiyle
Kanal D, Star 2, Kanal 6, ORT TV, HABERTÜRK, Flash TV, Star, ATV, Moral FM,
İzmir TV, TGRT, CNBC-e, MMC TV World, Best FM ve DEHA TV'nin uyarılmasına karar
verdi.
KAPATILAN/TOPLATILAN/YASAKLANAN
YAYIN VE ETKİNLİK
İşçi-Köylü gazetesinin 34. sayısı ve Kültür Sanat Yaşamında Tavır dergisinin 1 Eylül 2002 tarihinde çıkan sayıları toplatıldı.
Kültür Sanat Yaşamında Tavır Dergisinin son sayısı Şilili şair Pablo Neruda'nın bir şiiri gerekçe gösterilerek toplatıldı.
Moral FM, " Mazlumların ahı tuttu" başlıklı haberi radyodan okuttu 1 aylık yayın durdurma cezasına çarptırıldı.
İstanbul
6 Nolu DGM, yazar Mustafa Balbal'ın "Ararat'taki Esir General Kan Çiçekleri"
adlı kitabı hakkında "bölücülük propagandası" yapıldığı gerekçesiyle
toplatılması karar verdi. Doz Yayınları tarafından çıkan kitabın
toplatılmasında, " ana tema, amaç ve ileri sürülüp ısrarla yenilenen görüşler
itibariyle bilimsel açıklama ve eleştiri sınırlarının aşıldığı" öne sürüldü.
Ararat'taki Esir Generel Kan Çiçekleri kitabı 1930 yılında Kürtlerin başlattığı
Ağrı İsyanı'nı konu alıyor.
Yeniden Özgür Gündem, 2 Eylül'de başladığı yayın hayatının ilk haftasında OHAL yasağına maruz kaldı. OHAL Bölge Valiliği'nin 09/09/2002 gün ve 02. (İç İşl). 02/1056 sayılı kararı ile 2935 sayılı Kanunun 11/e maddesine dayanan yasak kararı nedeniyle Yeniden Özgür Gündem, 10 Eylül'den itibaren Diyarbakır ile Şirnak illerine sokulmadı.
Siirt'te
MKM Müzik Grubu Gulen Xerzan'ın Anfi Tiyatro'da vermek istediği konser,
"Tiyatro salonunda X-Ray güvenlik cihazının bulunmaması" gerekçe gösterilerek
yasaklandı.
Koma Gulen Xerzan'ın Anfi Tiyatro Salonunda düzenlemek istediği konseri, "salonda X-Ray cihazı bulunmadığı" gerekçesiyle yasaklayan Siirt Valiliği, Koma Agıre Jiyan'ın aynı yerde düzenlemek istediği konsere de söz konusu gerekçeyle izin vermedi.
Uzun Yürüyüş dergisi İstanbul 4 Nolu DGM tarafından toplatıldı.
Sincan
F Tipi Cezaevinde bir tutuklunun mektubunda yer alan Başbakan Bülent Ecevit ve
eşi Rahşan Ecevit'in karikatürleri "nezaket kurallarını aşıyor" gerekçesiyle
yasaklandı. Cezaevi Disiplin Kurulu tarafından verilen ilginç karar,
Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker tarafından "Olayın kendisi karikatür
konusu zaten" şeklinde yorumladı.
GAZETECİLERE VE YAYIN
ORGANLARINA YÖNELİK BASKILAR / KISITLAMALAR
4
Eylül 2002'de saat 11.30 sularında İstasyon Caddesi üzeri bulunan Yapı Kredi
Bankası önünde kendini polis olarak
tanıtan iki kişi Fırat ta Yaşam Gazetesi Diyarbakır Muhabiri Ahmet Ün'ün
kollarına girip başını eğerek "Polis. Gir içeri" diyerek beyaz Kartal marka bir
arabaya bindirdiler. Arabada başı eğik tutulan Ün bir saatlik yolculuktan sonra
bir dağın eteğinde sorgulanmaya başlandı. Başı sürekli eğik tutularak
sorgulanan Fırat ta Yaşam muhabirine, bu gazetede niye çalıştığı, bu gazetenin
hangi örgütle ilişkisi olduğu, örgütteki görevi gibi sorular soran kişiler Ün'e
birlikte çalışmayı teklif ettiler. Olanları başka yerde anlatması halinde
"olacaklardan sen sorumlu olursun" diye tehdit eden kişiler, Ahmet Ün'ün
kafasına silah dayayarak kendileriyle çalışacağına dair bir belge imzalattı.
Ün'e "Sen birçok kuruma girip çıkıyorsun. Bize o kurumlardan haberler
getireceksin. İstediğimiz kişilerle istediğimiz yönde haber yapacaksın"
dediler. 3 saat sorguda kalan Ün, daha sonra Mardin yolu üzerinde bırakıldı.
Komünist İşçi Partisi Girişimi tarafından yapılan açıklamada, girişimin yayın organı olarak çıkarılacak Komünist İşçi gazetesinin bürosunun kimliği belirsiz kişilerce talan edildiği ve bilgisayarların imha edildiği bildirildi.
İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı yaklaşık 15 polis 23 Eylül 2002 tarihinde 4 Nolu DGM başsavcılığının emri ile Tohum ve Komal yayınevlerinin bürosunu bastı. Tohum Yayıncılık adına Ali Varış ve Komal Yayıncılık adına Tamer Akkoyun yaptığı yazılı açıklamada, operasyon esnasında, "Yolumuza Devam Ediyoruz" adlı kitaptan 1414, "Çok Kültürlülükten Tek Kültürlülüğe Anadolu" adlı kitaptan 32, "Bir Yanılsamanın Sonu" adlı kitaptan 485, "Halklar Hapishanesi Anadolu" adlı kitaptan 680 ve "1924 Beytüşşebap İsyanı" adlı kitaptan 15 tanesinin polis tarafından alındığını bildirdi. Açıklamada, yine Komal Yayınevi tarafından çıkarılan Sterka Rızgari dergisinin 21. Sayısı'nın 475 adedine el konulduğu belirtilerek, bu uygulama protesto edildi.
Antep'te Yeniden Özgür Gündem'in dağıtımcısı Mehmet Türkmen, gazeteye kimlerin uğradığını soran sivil polisler tarafından arabaya konularak dövüldü ve tehdit edildi. Diğer gazete dağıtıcısı Edip Kaya'nın ise evini basan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Kaya'yı buldukları yerde gözaltına alacaklarını söyledi. Gazetenin Antep Bölge Sorumlusu Metin Acet, sürekli sivil polisler tarafından durdurularak rahatsız edildiğini belirtip, "Polisler, bana içinde benimle birlikte 500 kişinin isminin olduğu bir listeyi göstererek sürekli takip edildiğimi söyledi" dedi. Acet, polisin kendisini "Ayağını denk al, yapacağın her şeyden bizi haberdar edeceksin, şehir dışına çıksan bile. Aksi halde senin için iyi olmaz" şeklinde tehdit edildiğini belirtti.
GÖZALTINA ALINAN GAZETECİLER
Pendik'te Evrensel'i satan 4 kişi, ilçe karakoluna
bağlı polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. "Hakkınızda şikayet var"
denilerek gözaltına alınan ve karakolda yarım saat tutulduktan sonra serbest
bırakılan Önder Şener, Salih Sönmez, M. Uğraş Vatandaş ve İsmail Volkan,
polisin, "Bundan sonra Pendik sınırları içinde bu gazeteleri satamazsınız"
şeklindeki tehdidine maruz kaldı.
Yeniden Özgür Gündem'in Erzurum Dağıtımcısı Kemal Üstündağ, Mahallebaşı Semtinde Erzurum Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi polisleri tarafından gözaltına alındı. Gölbaşı Polis Karakolunda bir süre bekletildiğini söyleyen Üstündağ, daha sonra götürüldüğü semtin ıssız bir yerinde dövüldüğünü belirtti.
Özgür
Halk Dergisi Mersin Temsilciliği'nde çalışan Emine Erbay gözaltına alındı.
Sabah saatlerinde dergiye baskın düzenleyen Mersin Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı
polisler, dergide arama yaptıktan sonra hakkında toplatma kararı olduğu
belirtilen kitaplara el koydu.
Din-Bir-Sen
Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Tahiroğlu, bazı gazetelerde "Ağaç Katili İmam"
başlığıyla yer alan haberin yalan olduğunu söyledi. Tahiroğlu, haberde ismi
geçen İslahiye İlçesi Bostanoğlu Camii İmamı Feyzullah Mestanoğlu ile
düzenlediği basın toplantısında, ağaç katliamına yönelik haberin asılsız
olduğunu ve masa başında yazıldığını ifade etti. Mestanoğlu'nun, haberde
yazıldığı gibi 20 değil, 7 yıllık İmam olduğunu ve kesilen ağaç sayısının da 7
değil, 4 olduğunu belirten Tahiroğlu, "İmam arkadaşımız, kendisinin diktiği ve
kuruduğu için kestiği ağaçların yerine de yenisini diktirmiştir" dedi. Caminin
bulunduğu mahalle sakinlerinin, Mestanoğlu'nun lehine 500 imza topladıklarını
anlatan Tahiroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Sendika olarak bu asılsız iddiaları
yayımlanan gazeteler hakkında tazminat davası açacağız. Tazminatı kazanırsak,
TEMA Vakfı ile Mehmetçik Vakfına bağışlayacağız. Diğer üyelerimiz gibi
Mestanoğlu'da görev yaptığı camiyi yeşillendirip cemaate huzurlu bir ibadet
ortamı kazandırır. Bunun bedeli bu olmamalıydı."
Kastamonu'nun
İnebolu ilçesinde 30 Ağustos Zafer bayramı töreni sırasında sala verdiği için
Tevfikiye Camii müezzini Sözen Kartal açığa alındı. Atatürk Anıtı'na çelenk
konulması ve İstiklal Marşı'nın ardından, şiir okunduğu sırada tören alanına
150 metre uzaklıktaki Tevfikiye Camii'nden sala sesi yükseldi. Tevfikiye Camii
müezzini Sözen Kartal'ın Cuma namazından sonra toprağa verilecek bir cenaze
için okuduğu sala, Garnizon Komutanı Üsteğmen Gülhan Yılmaz'ın günün anlam ve
önemini belirten konuşması sırasında da devam etti. Bu olay üzerine Kaymakam
Orhan Mardinli, müezzin Sözen Kartal'ı müftü vekili ile makamına çağırarak
görüştü. Müezzin Sözen Kartal, daha sonra açığa alındı. Kartal'ın cumhuriyet
savcılığına ifade vereceği öğrenildi. İnebolu Kaymakamı Orhan Mardinli, konunun
araştırıldığını söyledi. Mardinli "Bilinçli veya değil bunu araştırıyoruz. O da
bizim devletimizin memuru, yapacağımız araştırma onu da spekülasyondan
kurtaracak. Müezzinin kötü bir niyeti olduğunu sanmıyorum, dalgınlığına
geldiğini tahmin ediyorum, yanlış yorumlanmaması için araştırma yapılacak" diye
konuştu. Camii müezzini ise bu konuda bir yorum yapmak istemediğini, pazartesi
günü olayın ortaya çıkacağını ifade etti. Hukukçular, müezzinin devlet memuru
olduğu için görevini yapmış sayılacağını, bunda bir suç olmadığını kaydetti.
Bursa'da Merkez Yıldırım İlçesi Çelebi Mehmet Lisesinde, Teftiş Kurulu Müfettişi Durali Yiğit'in, bayan öğretmenleri odaya çağırıp, diğer bayan öğretmenler aracılığıyla tek tek peruk kontrolü yaptığı iddia edildi. Yiğit'in peruk kontrolünü kabul etmeyen bir öğretmen hakkında, "Kontrolü kabul etmedi" şeklinde tutanak tuttuğu öne sürüldü.
İzmit Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu bünyesinde açılan el beceri kurslarına başörtüsü yasağı uygulanmaya başlandı. Bu yıl başörtüsü ile gelen öğrencilerin kayıtları yapılmadı. Yasağa, kurslara devam eden başı açık bayanlar ile erkek öğrenciler tepki gösterdi. Halk Eğitim Merkezi Müdürü Cihat Altınyuva, uygulamada hatalarının olmadığını savundu. Altınyuva, "Uygulamada hatamız yok. Yönetmeliğin bize verdiği kuralları yapmaya çalıştık. Yönetmelikte bizden merkezde bir komisyon kurulması ve oluşturulan komisyonun alacağı kararların uygulanması isteniyor. Hiçbir şekilde keyfi bir uygulama yok. Vali bey ile görüştük, komisyon tekrar toplanacak yeni bir karar alınacaktır." dedi . Kararı Halk Eğitim Merkezi bünyesinde oluşturulan bir kurulun aldığını ifade eden Altınyuva, onaylanması için Kocaeli Valiliğine ve Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderdiklerini kaydetti. Köseköy Meslek Yüksek Okulu'ndan mezun olduğunu; ancak üniversite sınavını kazanamadığı için kurslara katılmak istediğini söyleyen öğrencilerden Halise Gör, "Yeni bir meslek edinmek için geldiğimiz merkezde başörtüsü yasağı ile karşılaştık. Buraya 15 yaşından 30 yaşına kadar bayanlar geliyor." diye konuştu.
Yenimahalle Belediyesi'nin kurslarından resim dersi alan Saadet Tekin, başarılı bulunarak İzmir'de fuara katılmak üzere seçilince, belediyeden "Resimlerin gitsin, sen gitme. Başörtün sorun olabilir" cevabını aldı.
2002-2003 eğitim ve öğretim yılının ilk gününde İmam Hatip liselerinde okuyan başörtülü öğrenciler yine derslere alınmadı. İstanbul Valisi Erol Çakır'ın 26 Şubat 2002 tarihli genelgesiyle İHL'lerde uygulanan başörtüsü yasağı gerekçesiyle binlerce öğrenci okullarına giremedi.
Yeni Eğitim-öğretim sezonunun başlamasıyla birlikte İmama Hatip Liselerinde eğitim gören başörtülü öğrenciler derslere alınmadı. Başta Eyüp, Kartal ve Kadıköy İmam Hatip Liseleri olmak üzere çeşitli İmama Hatip Liselerinde derslere alınmayan binlerce başörtülü öğrenci saatlerce kapı önünde bekletildi.
İstanbul Boğaziçi Üniversitesinde (BÜ) başörtüsü yüzünden okula alınmayan öğrenciler, bu üniversitenin düzenlediği "Dünyada kadının konumu" konulu konferansa da giremedi. Öğrenciler, hem kendilerini okula almayan hem de kadın hakları ile ilgili bir konferans organize eden üniversiteyi, "çifte standart" yapmakla suçlayarak kınadı.
1997
yılında eğitim-öğretim hayatına başlayan ve bugüne kadar 20 bini aşkın öğrenci
mezun eden Küçükköy İmam Hatip Lisesi'ne el konuldu. Milli Eğitim Bakanlığı ve
Din Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün aldığı kararla, Küçükköy İmam Hatip Lisesi
binası boşaltılırken, öğrencilerde Küçükköy Kazım Karabekir İmam Hatip
Lisesi'ne sevk edildi. Küçükköy İmam Hatip Lisesi'nin normal liseye
dönüştürüleceği belirtiliyor.
İmam
Hatip Liselerinde uygulanan başörtüsü yasağına karşı hak arayışını sürdüren
öğrenciler polis engeline takıldı. Okul önünde beyaz balonlar uçurarak yasağı
protesto etmek isteyen Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri, eylem
yapmadan uzaklaştırıldı.
Boğaziçi
Üniversitesi Rektörlüğü, başörtüsü taktıkları için pişman olmadıkları
gerekçesiyle öğrencileri okuldan uzaklaştırdı. Rektör yardımcısı Prof. Dr.
Dilek Çalgan, Yükseköğretim kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin 10 (b) ve
3 (a) maddeleri uyarınca öğrencilerin başörtüsünü suç unsuru olarak gösterdi ve
işlediği suçtan dolayı nedamet duymadıkları gerekçesiyle öğrencilere bir yıl
okuldan uzaklaştırma cezası verdi. Çalgan, ayrıca öğrencilerin işgal, engel,
boykot, görevlinin işini yavaşlatmak ve üniversite içinde terör oluşturma
eylemleri içerisinde olduklarını iddia etti.
İrtica ile mücadelede 28 Şubattan bu yana geçen beş yılın muhasebesi şimdiye kadar hazırlanan en kapsamlı raporla ortaya konuldu. Başbakanlık Takip Kurulu'nca hazırlanan ve Milli Güvenlik Kurulu'nda da değerlendirilecek raporda, "İrtica kısmen gerileme sürecine girmiş gibi görünmekle birlikte, öncelikli tehdit olma özelliğini korumaktadır" deniliyor. Raporda, medya alanında irticai grupların kontrolünde toplam 219 radyo, 82 televizyon, 108 gazete ve dergi bulunduğu bilgisine yer veriliyor. Yine güvenlik birimlerince 472 özel okul, 401 dershane, 2567 yurt ve pansiyonda irticai propaganda yapıldığı anlatılıyor. Raporun vakıflarla ilgili bölümünde ise toplam 769 dernek, 348 vakıf ve 12 sendikanın irticai grupların denetiminde olduğu vurgulanıyor. Milli Görüş Teşkilatının 30 bin üyesiyle en büyük grup olduğuna dikkat çekilen raporda, Kaplancılar'ın bin 100 üyesi bulunduğu belirtiliyor. Raporda, Gülen Grubunun yurtiçi ve dışında toplam 14 üniversite, 155 lise, 11 ilkokul, 5 anaokulu, 64 dil ve bilgisayar merkezi, 5 niteliği bilinmeyen eğitim kurumu ile 65 ülkede 254 eğitim kurumuna sahip olduğu belirtiliyor. Raporda, ekonomi alanında 5 faizsiz finans kuruluşu, 18 holding, 750 büyük şirketin faaliyet gösterdiği ifade ediliyor. Bu şirketlerin, elde ettikleri kazancın bir kısmını irticai unsurları desteklemekte kullandıkları belirtiliyor. Raporda irtica ile mücadelede tedbirlerin 108 maddede toplandığına dikkat çekilerek, son beş yılda gerçekleştirilen yasal düzenlemeler de sıralanıyor. Buna göre, 31 yasa değişikliğinden dördü mevzuat değişikliği ile karşılanırken, sadece dördü yasalaşabildi. 77 idari tedbirden ise 9'u suçlandırılırken, 47 tedbirle ilgili çalışmalar hala devam ediyor. Son beş yılda alınan tedbirler sonucunda 1997 yılında 492 bin 809 olan imam hatip öğrencisi sayısının yüzde 85 azalarak 71 bin 736'ya düştüğü, ilahiyat fakültelerindeki kontenjan sayısının da 1997'de 3070 iken yüzde 73 azalarak 635'e düştüğü vurgulanıyor. Raporun sonuç bölümünde, irtica ile mücadelenin kısmen başarıya ulaştığı, dini akımların daha çok yurtdışına yönelmeye başladıkları belirtilerek, "11 Eylül sonrası yaşanan gelişmelere de bağlı olarak dinin radikal yorumlarına duyulan sempatide bir gerileme yaşanırmış gibi görünmekle birlikte irtica öncelikli tehdit olma özelliğini muhafaza etmektedir" denildi.
Dicle
Üniversitesi Rektörlüğüne anadilde eğitim talebini içeren dilekçelerini
veremeden polis tarafından gözaltına alınan ve haklarında işlem yapılan
öğrencilerden yedisi okuldan uzaklaştırılma cezası aldı.
Cezaevindeyken ÖSYS sınavına girerek Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesini kazanan PKK davası hükümlüsü N. Kamil Madenkuyu, YÖK'ün son yönetmeliği nedeniyle kaydını yaptıramadı. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından 3 Eylül 2002 tarihinde kamuoyuna duyurulan Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin 10. maddesinin "g" fıkrasındaki "Devletin şahsiyetine karşı işlenen cürümler sebebiyle cezalandırılmış olmak" hükmü, Kamil Madenkuyu'nun üniversite hayallerine set çekti. Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Kadir Ergin, YÖK'ün bu uygulamasının anayasal bir hak olan eğitim hakkının gasp edilmesi anlamına geldiğini vurguladı. Ergin "Devletin şahsiyetine karşı suç işleyenlerin üniversiteye alınmamasına ilişkin YÖK yasasının 45. maddesi, 1991 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Şimdi bu madde YÖK tarafından geri getirilmeye çalışılıyor. İnsan bir suçtan dolayı iki kere cezalandırılmaz. Kaldı ki Öğrenci Disiplin Yönetmeliği sadece öğrenci olanlara uygulanır. Daha kaydını yaptırmamış, öğrenci olmamış bir insanın, kaydının yapılmaması, bu yönetmeliğe dayandırılamaz" dedi. 1991 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen YÖK Yasasının 45. maddesinin geri gelmesi durumunda, bu maddenin sadece devlete karşı suç işleyenlere uygulanabileceğini vurgulayan Ergin, "Irza tecavüz suçluları üniversiteye girebilecek, ancak devlete karşı suç işleyenler giremeyecek. Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nde, ırza tecavüz okuldan atılma sebebidir. Ancak YÖK yasasında böyle bir madde olmadığı için, bu uygulanamaz. Bilindiği gibi yasalar, genelgelerin üzerindedir" diye konuştu.
Akademik
bursla bilimsel çalışmalarını sürdürmek amacıyla Almanya'ya gittiği için
"görevinden izinsiz ayrıldığı" gerekçesiyle Gazi Üniversitesi Rektörlüğü
tarafından üniversiteden uzaklaştırılan Doç. Dr. Ahmet Çiğdem idari mahkeme
tarafından görevine iade edildikten 10 gün sonra yine görevden alındı. Bununla yetinmeyen
Rektörlük, YÖK'e, Çiğdem'in "kamu görevinden men edilmesi" talebinde de
bulundu. YÖK, dosyayı ekim ayında karara bağlayacak.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yönetimi, 6 Kasım 2001'de kuruluş yıldönümünde YÖK'ü protesto eden ve 'YÖK'e, paralı eğitime, savaşa hayır' sloganı atan öğrencilerin kimine bir, kimine iki yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası vermişti. Öğrenciler verilen disiplin cezasını 'susarak' protesto kararı almış, 25 Ocak 2002'de üniversite bahçesinde ağız ve gözleri bantlayıp oturmuş, bu kez 'YÖK'e evet, IMF'ye-paralı eğitime evet' benzeri dövizler taşımıştı. Ancak susmaları ve 'YÖK'e evet' demeleri, onları yeni cezadan kurtaramadı. Üniversite yönetimi bu eyleme de soruşturma açtı ve ilk eylemde uzaklaştırma cezası verdiği öğrencilerden Gözde Mollaibrahimoğlu, Mustafa Karadağ, Nuray Büyücek, Özgür Cihan Tıknazoğlu ve Pınar Çelik'e verilebilecek en ağır cezayı, okuldan çıkarmayı verdi. Yönetim, ceza kararını YÖK Disiplin Yönetmeliği'nin 9. maddesinin fıkrasına dayanarak aldı.
Okmeydanı'ndaki
Gençler Kıraathanesine saat 22.00 sıralarında bildiri dağıtmak için gelen 6-7
kişilik ÖDP'li grupla sabıkalı olduğu öğrenilen kahvehane sahibi Ziya Keskin
arasında tartışma çıktı. Keskin, gruba silahla ateş açtı. Olayda 22 yaşındaki
Sinan Kayış ölürken Yalçın Köse (30)'da ağır yaralandı.
KESK Ağrı Şubeler Platformu üyesi yaklaşık 200 kişi, kitlesel bir basın açıklaması yaptı. Gruba müdahale eden polis, slogan atılmasına ve döviz açılmasına izin vermedi.
Doğubeyazıt Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ilçede bildiri dağıttı. Esnafları gezen THAY-DER'liler, "izinsiz bildiri dağıttıkları" gerekçesiyle bir süre polis tarafından engellendi.
BEKSAV
ve Kadıköy Belediyesi'nin ortaklaşa düzenlemeyi planladığı "Savaşa Hayır"
etkinliği İstanbul Valiliği'nin yasak engelline takıldı. Şenliğin
yasaklanmasına ilişkin BEKSAV'ın yaptığı açıklamada, yasağın hiçbir yasal
gerekçeye dayandırılmadığı belirtildi.
Toplugörüşmede taleplerini kabul etmeyen hükümeti protesto amacıyla iş bırakma eylemi yapan KESK'e bağlı sendikaların İstanbul şubelerinin yöneticileri gözaltına alındı. KESK Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Güven Gerçek, Eğitim-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Toprak, Tüm Bel-Sen 3 Nolu Şube Başkanı Ali Ekber Işık ve Şube Yöneticisi Ali Koç, Eğitim-Sen 4 Nolu Şube Sekreteri Hüseyin Sümrük, Tüm Bel-Sen 1 Nolu Şube Yöneticisi Şehmuz Erol, 5 Eylül günü saat 21.00'da polisler tarafından evlerinden alınarak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. İstanbul Valisi Erol Çakır'ın talimatıyla gözaltına alınan sendika yöneticileri, gece saat 02.30'da ifadeleri alındıkların sonra serbest bırakıldı.
İHD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ecevit Piroğlu'nun, hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alındı.
Mardin
Midyat İlçe Jandarma Karakol Komutanı hakkında kendisini tehdit ettiği
gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan HADEP İlçe Başkanı
Mehmet Emin Akay, hedef tahtasına kondu. Takip ve tehdit edilen Akay'ın
işlettiği internet cafe ise hiçbir yasal zemini olmadan, "sahibi iş yerinde
bulunmuyor" denilerek polislerce bir ay süreyle kapatıldı.
Diyarbakır'da HADEP Gençlik Kolları üyesi 5 kişi, 10 Eylülde farklı saatlerde il binasından çıkarken gözaltına alındı.hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alınan Şahin Ali Şahin, İsmail Kardaş, Veysi Akbaş ve Mahmut Orman ile Mehmet Ötenkuş'un Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğü öğrenildi.
Batman'da "Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği" (TUHAY-DER) tarafından düzenlenmek istenen dayanışma şöleni valilik tarafından yasaklandı. Valilik, MKM Müzik Gurubu Koma Gulan Xerzan'ın da sahne alacağı şölenin yasaklanmasına herhangi bir gerekçe göstermedi.
KESK'liler belediye binası önünde basın açıklaması yapmak istedi, ancak polis izin vermedi. Bunun üzerine KESK'e bağlı sendikaların bulunduğu binanın önünde yapıldı. Bu kez de sivil polisler açıklamayı okuyan BES Şube Başkanı Gülser Sığınır'a saldırarak gözaltına almak istediler. Buna kamu emekçileri engel olurken polis binayı abluka altına aldı ve Sığınır'ın kendilerine verilmemesi halinde ablukanın süreceğini söyledi.
İstanbul Valiliği, 5 Eylül'de kamu kurum kuruluşlarına gönderilmek üzere kaymakamlıklara yolladığı genelgeyle, insanca yaşayacak ücret ve toplu sözleşmeli sendika hakları için eylemler yapan memurların cezalandırılmasını istedi. İstanbul Valiliği, 5 Eylül'de ilçe kaymakamlıklarına bir genelge yolladı. Valilik, genelgesinde, 657 sayılı kanuna tabi devlet memurları ve bu statüdeki kamu görevlilerince oluşturulan KESK'in, memur maaşlarını protesto etme ve kamuoyu oluşturmak maksadıyla iş yavaşlatma, bırakma, zorlaştırma, toplu gösteri yapma, görevdeki personel ve halkı zorlama, zorluk çıkarma ve benzeri şekilde eylem yapacaklarının yazılı ve görsel basında yer alan demeçlerden anlaşıldığı belirtiliyor. Valilik, kaymakamlıklara yolladığı genelgede, eylem yapan memurlar için şu uygulamaların gerçekleştirilmesini istiyor: "Kurumunuzdaki tüm personelin yasal zorunlulukları, sorumlulukları ve görevleri konusunda ikaz edilmesi ve ikazların tutanaklarla belgelenmesi; konu hakkında önleyici tüm tedbirlerin alınması, suç işleyenler hakkında gerekli yasal işlemin, öncelikle eyleme yönlendiren KESK yöneticileri başta olmak üzere derhal ve her bir eylem için ayrı olarak (gerekli tüm deliller, belgeler ve hukuki altyapının oluşturularak) yapılması, herhangi bir kanunsuz işleme izin verilmemesi, eyleme önderlik eden kamu personeli hakkında ihtiyati tedbir olarak görevden uzaklaştırılma uygulamasının ve disiplinle ilgili mevzuatın işletilmesi." Valilik, kaymakamlıktan konunun bizzat birimlerin en yetkili amirlerinin sorumluluğunda hassasiyetle takip edilmesi gerektiğini de belirtiyor ve "Kanuna aykırı yapılan her türlü eyleme katılan ve hakkında işlem yapılan personel hakkında da makama derhal bilgi verilmesini" istiyor. KESK ise, eylem yapan kamu emekçilerine gözdağı vermek için genelge yayınlanan İstanbul Valisi hakkında görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle suç duyusunda bulundu.
Artvin'de basın açıklaması yapmak isteyen Eğitim-Sen üyesi 9 kişi, izinsiz basın açıklaması yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.
Göç-Der
Van Şube Başkanı Şemsettin Takva 21 yıl önce aldığı ancak tüm sonuçlarıyla
ortadan kaldırılan 8 yıllık ceza nedeniyle Valilik kararıyla görevinden alındı.
TAYAD'lı ailelerin düzenlediği "Hapishanelerde sağlık ve yaşam koşulları" konulu kurultaya konuşmacı olarak katılan ve etkinliğin tertip komitesinde yer alan Ahmet Kulaksız, başvuru işlemleri için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube'de gözaltına alındı.
Eğitim-Sen Elazığ Şube Başkanı ve iki yöneticisi hakkında, HADEP Merkez İlçe Kongresi'ne katıldıkları gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.
Mersin'de "KADEK adına para topladıkları ve kırsala eleman gönderdikleri" iddia edilen 6 kişi tutuklandı. Mersin Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından sürdürülen operasyonlarda "KADEK adına para topladıkları, kırsala eleman gönderdikleri" iddia edilen Ahmet Ekinci, Zübeyit Ekinci, Abdulkerim Ekinci, Fikri Arasan, Sadık Güneş, Ali Aktaş Özgür, Halk dergisi çalışanı Emine Erbey ve Münevver Baktay gözaltına alındı. Savcılığa çıkarılan sanıklardan Ali Aktaş ve Münevver Baytay tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, Ahmet Ekinci, Zübeyit Ekinci, Abdulkerim Ekinci, Fikri Arasan, Sadık Güneş ve Emine Erbey tutuklandı.
Tutuklu ve Hükümlü Yakınları ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (THYY-DER) genel kurulunda polis Kürtçe parçaları radikal bulması gerginlik yarattı. Kongre programında yer alan müzik dinletisine izin vermeyeceklerini ifade eden polis, kongreye müdahale etmekle tehdit ettiler. Yaşanan kısa süreli gerginliğin ardından, polisler müzik grubunun sadece "Radikal olmayan iki türkü" söyleyebileceklerini belirterek, Van Kültür Merkezi'ne bağlı müzik grubunun kimliklerini kontrol ettikten sonra izin verdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'ı bombalamasına karşı protesto yürüyüşü düzenleyen Mazlum-Der ve İnsan Hakları Derneği üyeleri 11 Eylül'de hakim karşısına çıktı. Bakırköy 2. Adliye Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edilen dava, eksik bilgilerin toplanması için ileri bir tarihe ertelendi. 29 Eylül 2001 tarihinde Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda İnsan Hakları Derneği ve Mazlum-Der üyeleri ABD'nin Afganistan Savaşını protesto için eylem düzenlemişlerdi. Eylem sonrasında Gösteri ve Yürüyüş Kanunu'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle 44 üye gözaltına alınmıştı.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE YÖNELİK
BASKILAR/SALDIRILAR
Muş'ta basın açıklaması yapmak isteyen kamu emekçilerine polis saldırdı. Daha sonra Eğitim-Sen Şubesini bastı. Burada da KESK'lilere yönelik saldırgan tutumunu devam ettiren polis, Eğitim-Sen Şube Yöneticisi Kasım Sığınaç'ı zorla gözaltına aldı.
Eğitim-Sen İstanbul 5 Nolu Şube Binası "kimliği bilinmeyen" kişiler tarafından gece yarısı basıldı. Kapısı kırılarak girilen Şube binasında olaya hırsızlık süsü verildi. Şube yönetim kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, kamu emekçilerine sefaletin dayatılmak istendiği bir dönemde böylesi bir olayın yaşanmasına dikkat çekildi.
Edirne'de, yasadışı yollardan sınırı geçmek isteyen 59 yabancı uyruklu yakalandı.
Edirne'de,
jandarma ve sınır devriye ekipleri tarafından yapılan kontrollerde, Meriç,
İpsala, Keşan ve Havsa ilçelerinde, gruplar halinde Yunanistan sınırına giden
İran, Pakistan, Filistin, Afganistan, Nijerya, Kenya, Cezayir ve Moritanya
vatandaşı 157 kişi ele geçirildi. Bu arada, yabancı uyruklulara kılavuzluk
yaptıkları gerekçesiyle Ali Varlı ile Hilmi Altunel de tutuklanarak cezaevine
konuldu. Kaçaklar, sınır dışı edilmek üzere Edirne Emniyet Müdürlüğü Pasaport
ve Yabancılar Şubesine gönderildiler.
İzmir'in
Bornova ilçesinde, yasadışı yollardan Yunanistan'a geçme hazırlığında olan 34
yabancı uyruklu kaçak ele geçirildi.
Bingöl'ün Solhan İlçesi Boğlan Mevkiinde, bir TIR'da yapılan aramada, yurda kaçak yollarla girdikleri tespit edilen 43 kişi yakalandı.
Erçiş, Çaldıran ve Başkale ilçelerinde yol kontrolü yapan jandarma ekipleri Türkiye'ye kaçak yollarla girdikleri tespit edilen 43 Iraklı, 4 İranlı ve 1 Afgan uyruklu mülteciyi gözaltına aldı.
Edirne'nin Ayşekadın Garı'ndan yurtdışına giden oto kuşet treninde, Türk ve değişik ülkelere mensup 14 kişi yakalandı.
Edirne'de
Meriç, İpsala ve Keşan ilçelerinde Yunanistan'a gitmek isteyen İran, Irak,
Filistin, Lübnan, Nijerya, Siena, Leone, Ruanda, Burundi, Gürcistan ve Güney
Afrika vatandaşı 218 kişi gözaltına alındı.
Bodrum'da, Çamlık Köyü ile Kızılağaç köyü sahillerinde Yunanistan'ın İstanköy Adası'na geçmek üzere sahilde tekne bekleyen 12'si Suriye uyruklu, 5'i Türk, 17 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların, kişi başına 600 dolar ödeyerek İstanbul'dan Bodrum'a getirildikleri bildirildi. Edirne'de de Meriç ilçesine bağlı Olacak beldesi ile İpsala ilçesine bağlı Paşaköy'de, Yunanistan'a gitmek isteyen Irak vatandaşı 5 kişi yakalandı. Meriç ilçesine bağlı Subaşı beldesinde, kaçak olarak Yunanistan'dan Türkiye'ye giriş yapan Pakistan vatandaşı 6 kişi, Kapıkule mevkiinde de, Bulgaristan'a gitmek isteyen İran vatandaşı 5 kişi gözaltına alındı.
Edirne'de yasadışı yollardan sınırı geçmek isterken yakalanan, 190 Iraklı Habur, 26 İran, 8 Pakistan ve 2 Afganistanlı ve 3 Cezayir, 2 Fas ve 1 Tunus vatandaşı 232 kişi, sınır dışı edilmek üzere otobüslerle Habur, Gürbulak ve Nusaybin sınır kapılarına gönderildi.
Jandarma ve sınır devriye ekipleri tarafından
yapılan kontrollerde, Meriç ve İpsala ilçelerinde, yasadışı yollardan
gittikleri Yunanistan'da yakalanarak, Türk tarafına gönderilen Irak,
Türkmenistan, Filistin, Nijerya ve Senegal vatandaşı 56 kişi bulundu. Bu arada,
Edirne Merkez Hadımağa mevkii ve Uzunköprü ilçesinde, guruplar halinde
Yunanistan sınırına giden pasaportsuz ve kimliksiz Irak, Sierra Leone, Ürdün,
Lübnan, İran ve Nijerya vatandaşı 47 kişi yakalandı.
Ağrı'nın Hamur ilçesinde geçici köy korucuları, yurda kaçak girdiği belirlenen 33 kişiyi yakaladı.
Yunanistan'ın Sisam (Samos) adasından, Türk karasularına sürüklenen Yunan bandıralı "Valentino" tekne, motorundaki arıza nedeniyle uluslar arası sularda bir süre sürüklendikten sonra Türk karasularına geçince Türk Sahil Güvenlik güçlerince Kuşadası'na getirildi. Teknede 55'i Pakistanlı, 10'u Nijeryalı 65 kaçak bulunduğu ve kaptanının Yunan olduğu belirtildi. Kuşadası Cumhuriyet Savcılığı'nda sorgulanan kaçaklar, kişi başına 2 bin dolar ödediklerini, Pakistan'dan önce İstanbul'a, daha sonra kamyonlarla İzmir'in Seferihisar İlçesi'ne getirildiklerini, burada bindikleri teknenin Sisam Adası'na gelmeden motor arızası nedeniyle sürüklenmeye başladığını söyledikleri öğrenildi. Sorguları tamamlanan kaçakların pasaport kanununa muhalefetten, Yunan kaptan ve Polonyalı yardımcısının da göçmen kanununa muhalefetten yargılanacakları kaydedildi.
İzmir'in Urla ve Seferihisar ilçelerinde, yurtdışına çıkmaya çalışan 94 yabancı göçmen yakalandı.
Üsküdar'da
bir depoya yapılan baskında Afganistan ve Bangladeş uyruklu 140 kaçak
yakalandı.
Şişli'de bir apartmanda saklanan çoğunun Afganistan ve Pakistan uyruklu olduğu belirlenen 60 kaçak gözlem altına alındı.
İzmir'in Selçuk ilçesi Gökçealan köyünde, yasadışı yollardan Yunanistan'a geçmek isteyen yabancı uyruklu 17 kişi kaçaklara yardım ettiği ileri sürülen bir Türk yakalandı.
Van ve ilçelerinde, yurda kaçak yollarla giriş yapan yabancı uyruklu 280 kişi yakalandı. Yakalanacağını anlayınca kalp krizi geçiren Bangladeş uyruklu bir kaçak öldü.
Çanakkale'nin Ezine ilçesinde, yasal olmayan yollardan yurtdışına çıkmak isteyen 39 Pakistanlı gözaltına alındı.
Balıkesir'in
Edremit ilçesinde bağlı Narlı köyü açıklarında, yasadışı yollardan yurtdışına
çıkmak isteyen kaçakları taşıyan balıkçı teknesi battı. Ege denizindeki fırtına
nedeniyle battığı belirlenen balıkçı teknesindeki 1'Türk 22 kişiden 3'ü
yaşamını yitirirken, 10 kişinin kayıp olduğu, 9 kişinin kurtarıldığı
bildirildi. (Kurtarılan 9 kişi "gözaltı" mı?)
Kuzey Ege'de Bozcaada açıklarında Alman
bayraklı "Best Sahil" adlı lüks bir yatta 86 kaçak yakalandı. Kaçak olarak
yurtdışına gitmek isteyenlerin çoğunun Irak vatandaşı olduğu öğrenildi.
ÖLENLER:
Kayseri'de Talas İlçesi Bahçelievler Mahallesindeki bir inşaatta bekçilik yapan Ali Çöpür (55), 5. kattan sökülen tahta kalıpların üzerine düşmesi sonucu olay yerinde öldü.
Mersin'de,
ağaç budama çalışması sırasında elektrik akımına kapılan TEDAŞ Görevlileri
Yakup Doğan (45) ve Mehmet Akkoç (56) olay yerinde öldü. Akdeniz Belediyesi
Park ve Bahçeler Müdürlüğü işçisi İsmail Benli (37) ağır yaralandı.
Hatay'ın Belen ilçesinde, Nurol İnşaat firması tarafından gerçekleştirilen otoyol genişletme çalışması sırasında, göçük meydana geldi. İbrahim Umut Yüksel (25) ve Gazi İşlek (32) göçük altında kaldılar.
İzmir'in Aliağa ilçesi Horozgediği köyünde bulunan Habaş Demir Çelik Fabrikasında kazan patlaması sonucu Kenan Doğan, Ali Güven, Müslüm Apaydın ve Sebahattin Kara adlı 4 işçi yaralandı. Hurda demirlerinin eritildiği Habaş Demir Çelik Fabrikasında bulunan kazan, su kaçağından meydana gelen basınç nedeniyle patladı.
Adapazarı'nda Yahyalar Mahallesi Arı Sokakta, Faik İncika'nın- Marmara depreminde hasar gören evinin onarımını yapan inşaat ustası Sümer Top (36), eve ek olarak yapılan banyonun çökmesi sonucu enkaz altında kalarak olay yerinde öldü. Konya- Adana karayolu üzerinde bulunan Çöğenler Yem Fabrikasında çalışan Ali Yıldırım (31) ise kepek boşaldığı sırada dengesini kaybederek, 12 metre yükseklikteki silodan düştü. Yıldırım hastaneye kaldırılırken yolda öldü.
Hakkari'nin
Depin mevkiinde Polis Denetleme Hizmet binasının çatısını boyayan Remzi Erik
ile kardeşi nadir Erik, dengelerini kaybederek düştü. Yaklaşık 12 metrelik
yüksellikten yere düşen Remzi Erik (26) olay yerinde öldü, Nadir Erik (22) ise
yaralandı.
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinin Kırlık köyü yakınlarında E-90 uluslararası kara yolundaki bir akaryakıt istasyonunda çalışan Ömer Bayram (25), elektrik arızasını tamir etmek isterken, akıma kapılarak ağır yaralandı. Viranşehir Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Bayram, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
Samsun'un
Havza İlçesi Mürsel Köyünde, Reşit Alkan'a ait kömür ocağında 110 metre
derinlikteki bir galeride, eskimiş destek direğinin değiştirilmesi sırasında
göçük meydana geldi. İşçilerden Mürsel Kaya (38) göçük altında kalarak öldü.
Kocael 2 Nolu F Tipi Cezaevinin inşaatında elektrik akımına kapılan Ercan Özlü (22), kaldırıldığı Kocaeli Devlet Hastanesinde kurtarılamadı.
Kastamonu'nun Küre ilçesinde bakır madeninde, Küre Eti Bakır A. Ş'nin müteahhit firması STFA'nın 792 nolu bakır ocağında göçük meydana geldi. Göçüğün meydana geldiği galeriye maden temizliği yapmak üzere giren Süleyman Küçük (42), madenin üzerine göçmesi sonucu öldü.
26 yaşında olan Sabahat Arslan, Şırnak'ın İdil ilçesinde korucu olmayı kabul etmediği için Adana'ya, bir varoş olan Misis'e yerleşmişti. En küçüğü bir yaşında olan tam dokuz çocuğa bakıyordu. Baba Arslan, PKK davasında cezaevindeydi. Adana'da, Organize Sanayi Bölgesi'nin çöplüğüne gitti. Satmak için plastik; yemek için gıda toplamaktı niyeti. Çamura battı ve fabrikaların kimyasal atıklarına gömülerek yaşamını yitirdi.
İŞTEN ATILANLAR:
Ümraniye'de
kurulu ve DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası'nın örgütlü olduğu Reha
Tekstil'de 70 kişinin işine son verildi. İşlerine son verilen işçilerin 60'ı
sendika üyesi, 10'u ise sözleşmeli statüsünde çalışıyordu.
Hafif
ticari araç üreten Karsan Otomotiv ve Ticaret A.Ş.'nin 165 çalışanın işine son
verdi.
Ankara'da Vakıf Sistem Matbaasında çalışan 5 işçi, Türk-İş'e bağlı Basın-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atıldı.
Bakırçay
Havzası'nda kurulu İzmir Demir Çelik Fabrikasında hiçbir gerekçe gösterilmeden
8 işçi kapı önüne koyuldu.
Kastamonu'nun
İnebolu ilçesinde 30 Ağustos Zafer bayramı töreni sırasında sala verdiği için
Tevfikiye Camii müezzini Sözen Kartal açığa alındı.
Aydın'da,
Hülya-Ahmet Zeybek çiftinin dördüncü çocukları 10 aylık Abidin, iki ay önce
karma aşı için 3 Nolu Sağlık Ocağına götürüldü. Ailenin iddiasına göre hemşire
Nazmiye Türk, bebeğe aşıyı yaptı. Eve döndükten sonra ateşi düşmeyen bebeğin
kolunu da hareket ettiremediğini fark eden aile, Aydın Devlet Hastanesine
gitti. Burada bebeğin sağ kol sinirlerinin zedelendiği ve normale dönüp
dönmeyeceğinin 6 aylık tedavinin sonunda belirleneceği belirtildi. Valiliğe
şikayet dilekçesi veren Ahmet Zeybek, sorumlular hakkında idari soruşturma
açılmasını istedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi'ne, Hepatit B teşhisiyle yatırılan Teyfik Zeylan isimli bir hasta taburcu edildikten sonra evine götürülürken yolda öldü. Babasının yanlış teşhisten ve doktorların ihmalinden dolayı öldürüldüğünü iddia eden İmdat Zeylan ise bunu dile getirdiği için doktorların saldırısına uğradığını ileri sürdü. Zeylan yanlış tedavi uygulayan ve kendisine saldırdıklarını belirttiği doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunacağını ifade etti.
Bir süre önce serinlemek için girdiği yüzme havuzunda yaşamını yitiren 14 yaşındaki Mehmet Atsız'ın babası Mehmet Atsız, Cumhuriyet Savcılığı'na giderek Kaymakamlık aleyhine suç duyurusunda bulunmak istedi. Havuzun çocuklar bölümünde yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığını, kurtarma ekiplerinin olaya geç müdahale ettiğini belirten Atsız'ın yapmak istediği başvuru Yüksekova Savcısı tarafından kabul edilmedi. Savcının kendisini "Suç duyurusunda bulunursan seni içeri atarım" diyerek tehdit ettiğini belirten Atsız, "Ne olursa olsun, suç duyurusunda bulunacağım. İhmalli davranan yetkililere yargı yoluyla hesap soracağım" dedi.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Daireler Kurulu (AYİM), Askeri Hakimler Kanununda Milli Savunma Bakanı'na (MSB) askeri yargıç ve savcılar hakkında soruşturma açma ve işten el çektirmeye varan cezalandırma yetkisi tanıyan yedi maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Bu yetkilerin yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkelerine ters düştüğüne dikkat çekti. Askeri yargıçlar kadar sivil yargıda da heyecan uyandıran dava, bir askeri hakimin MSB'ce başlatılan soruşturma sonunda disiplin cezasına çarptırılması üzerine gelişti. AYİM Daireler Kururlu, davaya esas olan 357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu'nun 23-29. maddelerinin Anayasa'nın hukuk devleti yargıçların-mahkemelerin bağımsız olduğu, kimsenin mahkemelere savcılara talimat veremeyeceği kurallarını içeren maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaştı. Bunun için de bu maddelerin iptalini istedi.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın adli sicil kaydının silinmesi işleminin geçersiz olduğunu bildirdi. Oybirliğiyle alınan karar, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesinden mahkum olan "Erdoğan'ın hapis cezasını çekmiş olması sebebiyle, bu maddede yapılan değişiklikten yararlanamayacağı" gerekçesine dayandırıldı.
Yargıtay
9. Ceza Dairesi, HADEP eski Genel Başkanı Murat Bozlak ile Sosyalist Demokrasi
Partisi (SDP) eski lideri Akın Birdal hakkındaki "memnu haklarının iadesine"
ilişkin kararı "eksik inceleme" gerekçesiyle bozdu. Ankara 10. Ağır Ceza
Mahkemesi'nin Bozlak ve Birdal lehine verdiği kararı, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı temyiz etti. Temyiz istemini görüşen 9, Ceza Dairesi, Bozlak ve
Birdal'ın "memnu haklarının iade edilmeyeceğini" kararlaştırdı.
1996'da Diyarbakır E Tipi Cezaevinde 10 tutukluyu döverek öldürdükleri, 23 tutukluyu da yaraladıkları iddiasıyla haklarında dava açılan 65 kişinin yargılanmasına devam edildi. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuksuz olarak yargılanan cezaevinde görevli jandarma ile olaya karıştıkları iddia edilen polislerden hiçbir sanık katılmadı. Dosyadaki yazışmaları kaydetmekle yetinen Mahkeme Heyeti, kısa süren duruşmayı erteledi. Duruşma sonrasında dava ile ilgili açıklamalarda bulunan mağdur avukatlarından Mesut Beştaş, böyle sürmesi halinde davada bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığını söyledi. Duruşmaya mağdurlar adına katılan avukatlardan oluşan bir komisyon oluşturarak davayı AİHM'e götüreceklerini belirten Beştaş, "Artık yapacak bir şey kalmadı. Davadan bu haliyle bir şey çıkmayacağı gibi, sanıkların tüm talepleri davayı uzatmaktan öteye geçmiyor. Bizim taleplerimizde çoğu zaman dikkate alınmıyor" diye konuştu.
Erdoğan'ı şiir okuma cezasına çarptıran mahkemenin kararını onayan 8, Daire üyeleri arasında yer alan Yusuf Kenan Doğan, bugün YTP'den milletvekili adayı...O sıfatıyla Vakit'e konuşan Doğan, "Kararlarında ideolojik görüşlerinden etkilendiğini" ortaya koyan açıklamalarda bulundu. Ünver Başkanlığındaki 8. Dairenin, AK Parti lideriyle ilgili kararının da, "ideolojik mülahazalara dayandığını" ortaya koyan çarpıcı ifadeler şöyledir: "8. Ceza Dairesi üyesi arkadaşların hepsini tanırım. Hepsi benim gibi düşünen insanlardır. Bizim dünya görüşümüzün oluşumunda okuduğumuz kitapların, basının, büyük bir etkisi vardır. Nihayet hepimiz insanız, bunları çıkarırsak insan kalmaz. Yorumlarımızda da dünya görüşümüz elbette etkili olur. Erdoğan'la ilgili kararı ben onadım. Şiirle ilgili mahkumiyet kararını onayanlardanım. Atatürkçü ve laik bir insanım, bugün de olsa aynı kararın altına imza atarım!"
Mersin'de
Newroz kutlamalarına katıldığı iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konulan Abdurrahman
Boğa'nın, tedavi gören annesi Nuriye Boğa'ya refakatçilik yaptığı Mersin Devlet
Hastanesi'nde gözaltına alındığı ortaya çıktı.
Adana 2. İdare Mahkemesi'nin, Çukurova Üniversitesi'nde anadilde eğitim talebinde bulunduğu için okuldan uzaklaştırma cezası alan Tıp Fakültesi 4. Sınıf Öğrencisi Hamza Aktaş'ın yürütmeyi durdurma talebini, hayali gözaltı ve DGM ifade tutanaklarına dayanarak reddettiği ortaya çıktı. Mahkeme, hakimlerden Mustafa Arslan'ın, gözaltı ve DGM ifade tutanakları celp edilmeden karar verilmeyeceğini vurgulayarak muhalefet şehri koymasına rağmen bu kararı aldı.
Felçli olduğu halde Tekirdağ F Tipi Cezaevinde tutulan Hüseyin Yıldırım'ın tahliye istemi yine reddedildi. İstanbul 6 Nolu DGM heyetinin bu defa ki ret gerekçesi, "Sağlık koşullarının kaçma şüphesini ortadan kaldırmadığı" oldu.
Gazeteci
Metin Göktepe'nin öldürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda işkence gören Avukat
Gülizar Tuncer ile Ali Durmuş'un AİHM'ye yaptığı başvuru, "dostane çözüm" baskısı altına alındı. Avukatların
para teklifini kabul etmemesi üzerine Türkiye, "kötü niyetliler" diyerek polis
baskınında öldürülen Murat Akman davasında olduğu gibi davanın düşürülmesini istedi.
AK Parti lideri Erdoğan, Yargıtay'ın sicil kaydının silinmesini reddetmesi üzerine, "Hukuk dışı yollarla halkın iradesinin önüne geçildiği" gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne başvurdu. "Yargıtay kararının siyasi olduğu" vurgulanan dava dilekçesi "acil" ibaresiyle AİHM'e sunuldu. Tayyip Erdoğan AİHM'e başvurusunda "adaylığıyla ilgili tedbir kararı verilmesini istedi. Erdoğan, ayrıca hakkında karar veren hakim ve savcılara rücu edilmesi şartıyla 2 milyon euro'luk tazminat talebinde bulundu. Dava dilekçesinde Erdoğan'ın mahkumiyet sürecindeki kararlarda imzası bulunan Yusuf Kenan Doğan'ın YTP'den, Vural Savaş'ın da DSP'den milletvekili adayı olmasına geniş yer ayrıldı.
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, yeni adli yılın açılış töreninde yaptığı konuşmada dini hak ve özgürlükler konusunda birtakım kayıtlar öne sürerek, dini özgürlüklere devletin istediğinde müdahale edebileceğini, aksini savunmanın kargaşa istemek olduğunu öne sürdü. Özkaya, "Laik devlette dinsel hak ve hürriyetlere hiçbir surette müdahale etmeyeceği kabul edildiği takdirde, orada önce dinsel kargaşa başlar, sonrada çoğunluğun taassubu azınlığı boğar, din kuralları devlet düzenine hakim olur. Tarih ve geçmişteki olaylar bu tehlikeyi bize daima hatırlatmaktadır" dedi.
"Sivil Batı Çalışma Gurubu" olarak bilinen Başbakanlık Takip Kurulu'nun (BTK); 28 Şubattan bu yana yapılanları özetlediği son raporunda, İHL; kurs, yurt, finans ve medya kuruluşlarını hedef göstermesi ve "irtica hala öncelikli tehdit" iddiasını ortaya atması, BTK'nın ilk Başkanı Yaşar Yazıcıoğlu'nu bile isyan ettirdi. 28 Şubat sürecinde, MGK'da alınan karar gereği oluşturulan ve "fişleme" işiyle meşgul olan BTK'nın ilk Başkanı olan dönemin Başbakanlık Müsteşarı Yazıcıoğlu, Vakit'e yaptığı açıklamada, "Bu kadar da olmaz. Bu söylenenler temcit pilavı... Milletin değerlerine savaş açmanın neresi irtica ile mücadele!... Beş yıldır bir şey yapamadığınıza göre ortada hukuka aykırı bir şey yok ve sizde boşuna ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz" dedi.
Türkiye'nin Kopenhag zirvesinde AB'ye tam üyelik müzakerelerinin başlatılabilmesi için tarih almayı hedeflediğini anımsatan Başbakan Bülent Ecevit, bu yöndeki mevzuat uyum çalışmalarının hızlandırılmasını istedi. Ecevit yayımladığı genelgede, "Bu güne kadar gerçekleştirilemeyen tüm taahhütlerin en geç 15 Kasım 2002'de etkin şekilde uygulamaya geçirilecek şekilde tamamlanması için gerekli önlemler alınacak" dedi. Genelgede, başta işkence olmak üzere ağır insan hakları ihlallerine ilişkin somut iddiaların süratle incelenip suçlarının kamuoyuna açıklanabilmesi için inceleme komisyonlarının kurulmasının kararlaştırıldığı da yer aldı. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı faaliyetine ek olarak insan haklarından sorumlu Devlet Bakanlığı ile Adalet ve İçişleri Bakanlıkları bünyesinde, doğrudan bakanlara bağlı olarak kurulacak üst düzey komisyonlar, bu konuda eşgüdümlü çalışacak. Gerekirse diğer kurumlarla işbirliği halinde derlenecek bilgiler, insan haklarından sorumlu Devlet Bakanı ile Adalet ve İçişleri Bakanları tarafından kamuoyuna açıklanacak. Tüm kamu kurum ve kuruluşları da kendilerine ulaşan bu tür somut iddiaları, yaptıkları inceleme sonuçlarıyla bu komisyonlara iletecek. Genelge, 1 Ekim'e kadar "AB Müktesebatına Uyum Komisyonlarının da oluşturulmasını öngördü. AB Müktesebatının sürekli geliştiği ve güncelleştiği göz önünde tutularak kurulmasına karar verilen komisyonlar, her bakanlık ve kamu kurum veya kuruluşu bünyesinde, sürekli görev yapacak şekilde, doğrudan bakana veya kurum başkanına bağlı olarak kuruluyor. Komisyonlarda, üniversite öğretim elemanları da geçici olarak görevlendirilecek. Bu tür talepler YÖK aracılığıyla karşılanacak."
Sakarya'nın Geyve ilçesinde, hırsızlık suçuyla gözaltına alınan 16 yaşındaki iki sanığa, olay yerinde kadın iç çamaşırıyla tatbikat yaptıran jandarmalar hakkında soruşturma açıldı. Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreterliğinden yapılan açıklamada, "görüntülerle yansıyan tatbikat, cereyan şekli itibariyle jandarma etiği kavramı ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın bu güne kadar olan emir ve uygulamaları ile uyuşmamaktadır" denildi.
Uluslar
arası Af Örgütü, Türkiye'nin 2002 yılı insan hakları raporunu açıkladı. Buna
göre Türkiye'de sistematik olarak işkence sistematik devam ediyor. Meclisten
geçen son reform yasalarının da işkenceyi önlemede yetersiz kaldığı belirtilen
raporda Af Örgütü, Avrupa ülkelerine, Türkiye'ye gözaltıların kaldırılması
yönünde çağrı yapılması yönünde uyarıda bulundu. Örgüt, raporu AB'nin
genişlemesinden sorumlu üyesi Günter Verheugen'e ve bütün AB ülkelerinin
temsilciliklerine gönderdi. Raporda, 60'tan fazla kişinin Ocak-Haziran 2002 tarihleri
arasında işkenceye maruz kaldığı belirtildi. Örgüt, işkence araçları ve
yöntemlerinin maruz kaldığı belirtildi. Örgüt, işkence araçları ve
yöntemlerinin elektrik, kollardan asma, ayak tabanına vurma, tazyikli su ve
cinsel şiddetten oluştuğunu açıkladı. Raporda söz konusu işkence yöntemlerinin
kullanımının 2002'de artış gösterdiği kaydedildi.
Yakalanma,
gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliği, Avrupa Birliği'ne uyum yasaları
çerçevesinde değiştirildi. Bakanlar Kurulu kararı gerektirmeyen yönetmeliği,
bağımsız Bakanlar İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş ve Adalet Bakanı Aysel
Çelikel ortaklaşa hazırladı ve hemen uygulamaya konuldu. Artık, suçu ne olursa
olsun yakalananın yakınlarına gecikmesiz haber verilecek. Gözaltına alınan
kişinin doktor muayenesi, baş başayken yapılacak. DGM'lik suçlarda dahil,
gözaltı süresi 4 günden fazla olmayacak. OHAL bölgesinde bu süre 7 güne kadar
uzatılabilecek. Anayasa değişikliği ve uyum yasalarına bağlı olarak yapılan
yönetmelik değişikliği, Resmi Gazetenin daha önceki sayısında yayımlanarak
yürürlüğe girdi. Değişikliğe göre, gözaltına alınan kişiye, gözaltına alınma
gerekçesinin yanı sıra, hakkındaki iddialar da söylenecek. Bu yazılı olarak
mümkün değilse sözlü olarak yapılacak. Yakalanan kişiye, yakalanmaya itiraz etme
hakkı bulunduğu bildirilerek, bu hakkın nasıl kullanılacağını açıklanacak.
Değişiklikle, bir kişinin gözaltına alındığının yakınlarına duyurulmasında daha
önce gözetilen "soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkması bakımından
kesin sakınca doğmaması" çekincesi de kaldırıldı. DGM'nin görev alanına giren
suçlardaki aynı çekince de iptal edildi. Buna göre, yakalama ve yakalama
süresinin uzatılması, yakalananın yakınlarına cumhuriyet savcısının kararıyla
gecikmeksizin haber verilecek. Haber verilecek kişi, yakalananın belirlediği
bir başka kişide olabilecek. Yakalanan kişinin doktor muayenesi sırasında
çekincelerde kaldırıldı. Artık bu muayene, doktor- hasta ilişkisi çerçevesinde yapılacak. Ancak,
doktor veya yakalanan kişi, kişisel güvenlik endişesini ileri sürerek
muayenenin kolluk kuvvetleri gözetiminde yapılmasını isteyebilecek. Bu istek,
belgelendirilerek yerine getirilecek. Eski hüküm, sadece "soruşturmanın
selameti" ve "doktor veya yakalanan kişinin güvenliği bakımından sakınca
bulunmayan hallerde" doktor ile yakalanan kişinin yalnız kalabilmesini
öngörüyor. Gözaltı süreleri de yeniden düzenlendi. DGM'lerin görev alanına
giren suçlarda dahil, gözaltı süresi 4 günle sınırlı olacak. Yönetmelikteki "4
günlük uzatmaya rağmen soruşturma tamamlanamazsa cumhuriyet savcısının istemi
ve hakim kararı ile şüphelilerin hakim önüne çıkarılmaları yedi güne kadar
uzatılabilir" hükmü kaldırılarak, yerine, "Kimse, bu süreler geçtikten sonra
hakim kararı olmaksızın hürriyetten yoksun bırakılamaz" hükmü getirildi. Ancak
bu durumun yine bir istisnası var. DGM'lerin görev alanına giren suçların
olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde işlenmesi durumunda, 4 günlük gözaltı
süresi savcının talebi ve hakim
kararıyla yedi güne kadar uzatılabilecek. Hakim, bu uzatmaya karar vermeden
önce yakalanan kişiyi dinleyecek. Eski yönetmelikte bu süre on güne kadar
uzatılabiliyordu.
Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletlere sunulduğu raporda, Türkiye'de yapılan tüm yasal reformlara rağmen işkencenin devam ettiği uyarısında bulundu. Örgüt temsilcileri, bu yıl Ocak ve Haziran ayları arasında Türkiye'ye yapılan ziyaretlerde, işkencenin devam ettiğine dair kanıtlar elde edildiğini öne sürdü. Rapora göre, Türkiye'de yapılan yasal düzenlemelere rağmen, bazı bölgelerde kuvvetleri işkenceyi hala yaygın olarak kullanıyor. Rapora göre Ocak ve Haziran ayları arasında yapılan incelemeler, aralarında çocuk ve kadınlarında bulunduğu pek çok şüphelinin sorgulanırken işkenceye maruz kaldığını gösterdi. Uluslar arası Af Örgütü temsilcisi, Türkiye'nin Avrupa Birliği uyum paketi çerçevesinde çıkardığı yasaların önemli bir adım olduğunu ancak kağıt üzerinde kalmaması gerektiğini vurguladı.
Emekli Koramiral Attila Kıyat, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) bütçesinin denetlenmesi gerektiğini söyledi. Emekli Kora. Kıyat, Demokratik Değişim Derneği'nin düzenlediği "Türkiye'nin Savunma Politikaları" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, iktidarların, Türkiye'nin ulusal savunma ve güvenlik politikasını Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) gizleme eğiliminde olduklarını savundu. Milli güvenlik ve savunma politikasını siyasi iradenin belirleyip, bunu askere bir direktif olarak belirtmesi gerektiğini belirten Kıyat şöyle konuştu: "Böyle bir direktif olmadığı için Silahlı Kuvvetler stratejisini kendisi belirler. Tehdidi kendisi değerlendirir. Buna göre kuvvet planlaması yapar ve para talep eder. Büyük bir çoğunlukla da bu parayı alır. "Niçin, nasıl, niye harcadın?" diye sorulmaz" Sivillerin, ana politikaları ülkenin milli politikası olarak Silahlı Kuvvetlere direktif olarak verilmesi ve Silahlı Kuvvetlerin bütçesini denetlemesi gerektiğini vurgulayan Kıyat, "Bunu yapmadığınız müddetçe Genelkurmay Başkanlığı'nı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlamakla, hiçbir zaman bu otoriteyi tesis etmeniz mümkün değildir" dedi. Kıyat Anayasaya göre, Türkiye'nin ulusal güvenliğinden TBMM'ye karşı Bakanlar Kurulu sorumlu olmasına rağmen, Bakanlar Kurulunun Türkiye'nin milli güvenlik ve savunma politikasını bilmediğini savundu. Emekli Tümgeneral Oltan Evren de siyasetçinin savunma ve güvenlik politikalarında topu askerin üzerine attığını belirterek, "Askerler bunu istemiyor. Görevdeyken, müşterek hareket planlarını yapan biri olarak, bunların hiçbirini istemedim. Ama siviller topu askere atıyor. Bu durumdan da çok memnunlar" diye konuştu.
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun bazı gazetelerde yer alan
açıklamaları, Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk'ün tepkisini çekti. AK Parti lideri Recep Tayyip
Erdoğan ve kapatılan RP'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın milletvekili
adaylığı konusunda görüş belirttiği için Kanadoğlu'nun eleştirilerine muhatap
olan Türk, "Başsavcı önce kendi uyması gereken kurallara dikkat etmeli. Yeniden
yargılama durumu söz konusu olan bir konuda görüş belirtmesi yanlış" dedi.
Kanadoğlu'nun bazı basın mensuplarını çağırarak açıklamalar yapmasını da
yakışıksız bulan Türk, "hakimler kararlarıyla, savcılar iddianameleriyle
konuşur" uyarısında bulundu. Seçim kararının Meclisten çıkarılmasıyla birlikte
görevinden ayrılmak zorunda kalan Adalet eski Bakanı Türk, yaptığı açıklamada
Başsavcı Kanadoğlu'na eleştiriler gönderdi. Türk kesinleşmiş yargı kararları
hakkında bilimsel ölçüler içinde herkesin konuşabileceğini hatırlattı.
AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, Türkiye'nin AB'ye katılabilmesi için "insan hakları durumunu iyileştirmesi ve işkenceyi ortadan kaldırabilmesi" gerektiğini söyledi. Verheugen, "İnsan hakları durumunda değişiklik yapılmalı. Uygulamadaki gerçeğin, kağıt üzerindeki gerçeğe uygun olması gerekiyor." dedi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı ve Lüksembourg Dışişleri Bakanı Lydie Polfer, AKPM'ye sunduğu dönem başkanlığının ikinci raporunda, Türkiye'nin AİHM kararları karşısındaki duyarsızlığını eleştirdi. Polfer, yazılı raporunda, Türkiye'nin AİHM kararlarıyla idam cezasının kaldırılması ve bunu yasaklayan AİHS 6. Ek Protokolü'nün imzalanarak yürürlüğe konulması mesajının verilmesinin Bakanlar Komitesi'nde memnuniyetle karşılandığı ifade edilen raporda, bu karaların Avrupa Konseyi'nin başka standartlarına uyuma da yol açması istendi. AİHM kararlarına uyum konusunun Lüksembourg başkanlığı döneminde iki kez Bakanlar Komitesi gündemine geldiği belirtilen raporda, Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak davasındaki adaletsizliğin giderilmesine büyük önem verildiği kaydedildi. Raporda, Hollandalı parlamenter Erik Jurgens'in hazırladığı ve pazartesi günü kabul edilen, Türkiye'nin AİHM kararlarına uymadığı yönündeki raporunun da "dengeli" bulunduğu belirtildi. Öte yandan AK Genel Sekreteri Walter Schwimmer de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel'e mektup yazarak AİHM kararlarının uygulanmasını istedi. Schwimmer, halen cezaevinde bulunan Kürt Parlamenterler Leyla Zana ve arkadaşlarının davasının yeniden görülmesini istedi.
Danimarka Meclisi AB İşleri Komisyonu Başkanı Claus Larsen Jensen, Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'ye müzakere tarihi verilmeyeceğini söyledi. Konuyu Zaman'a değerlendiren Jensen, Tayyip Erdoğan'a getirilen yasak gibi uygulamalar ortada iken böyle bir şeyin beklenemeyeceğini belirtti.
Uyum yasaları çerçevesinde yakalama ve gözaltı yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına rağmen özellikle OHAL bölgesinde bu konuda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği ortaya çıktı. Adalet Bakanı Aysel Çelikel, uzun gözaltılar konusunda son günlerde gelen yoğun ihbar ve şikayetler üzerine bir genelge yayınlamak zorunda kaldı. Tüm DGM ve cumhuriyet başsavcılarına gönderdiği genelgede, cezaevlerinden sorgulanmak üzere on gün süre ile tekrar gözaltına alınan hükümlü ve tutukluların, hakim huzuruna çıkarılmadan ikinci kez süre uzatılma talebinde bulunulduğunu kaydeden Çelikel, insanların mağdur edildiğini bildirdi. Genelge, yakalama ve gözaltı konusunda yönetmeliklere azami ölçüde riayet edilmesi ve gerekli özenin gösterilmesini isteyen Çelikel, "430 sayılı KHK hükümleri gereğince, on gün süre ile ceza infaz kurumu ya da tutukevinden alınan hükümlü ve tutukluların, hakim huzuruna çıkarılmadan ikinci kez süre talebinde bulunulduğu bakanlığımıza intikal eden bilgilerden anlaşılmıştır. Anayasanın 120. maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde yakalanan ve tutuklanan kişiler hakkında dört gün olarak belirlenen süre, cumhuriyet savcısının talebi ve hakim kararıyla yedi güne uzatılabilir. Hakim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi dinler" dedi. Bakan Çelikel genelgede, "Bu bakımdan, şimdiye kadar yapılan hukuki düzenlemeler göz önünde bulundurularak, olağanüstü halin ilanına neden olan suçların soruşturulmasında bilgilerine başvurulmak üzere cezaevlerinden on gün süreyle alınan hükümlü ve tutukluların, hakim huzuruna çıkarılmak suretiyle yeniden süre talep edilmesini, bu şekilde mağduriyetlerin önlenmesi hususunda gerekli dikkat ve özen mutlaka gösterilmelidir" ifadelerine yer verdi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkan Yardımcısı ve AKPM İnsan Hakları ve Hukuk Komisyonu Türkiye Raportörü Eric Jurgens, tutuklu DEP milletvekillerinin serbest bırakılmasını ve anadilde eğitimin legalleşmesini istedi. Türkiye hükümeti ile yargısının AİHM kararlarına yaklaşımını anlamakta zorlandıklarını anlatan Jurgens, "AİHM uluslar üstü bir kurum olmasına rağmen, Türkiye'de bazı kesimlerin bunu tersi gibi göstermeleri anlaşılır gibi değil. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti, devlet olarak en üst düzeyde bu sözleşmeye imza koyarak ulusal irade ile kabul etmişti" diye belirtti. Ağustos ayında İngiltere'den AİHM'e gelen bir davayı örnek gösteren Jurgens şöyle devam etti: "Britanya'ya karşı sonuçlanan yeni bir dava, gazetecinin haber kaynaklarını gizlemesinin normal olduğu ve onu kaynağını açıklamaya zorlamanın AİHS'nin ihlali anlamına geldiği şeklinde karara bağlandı. Britanya adaleti artık 'ben istediğim gibi davranırım' diyemez ve bu gibi davalarda nasıl davranacağını da öğrenmiş oldu." AİHM kararlarına uymamanın, AK'nin varlık nedenini zedeleyeceğini vurgulayan Jurgens, "Türkiye AİHM kararlarına kesin uymalıdır, yoksa diğer üyelere karşı haksızlık ve ayrımcılık olmuş olur" uyarısında bulundu.
ABD,
askerlerine Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) karşısında dokunulmazlık
verilmesine karşı çıkan Avrupa Birliği'nin direnişini kırmaya başladı. Avrupa
Birliği üyesi İngiltere ve İtalya, Amerikan askerlerini UCM'ye teslim
etmeyeceği yönünde ABD ile ikili anlaşma yapmaya sıcak baktığını açıkladı. AB
dış işleri bakanı gayrı resmi toplantısı için Danimarka'da bulunan İtalya
Başbakanı Silvio Berlusconi, AB üyesi ülkelerin UCM sözleşmesini tek tek
imzaladığını hatırlatarak, ABD ile bu yönde bir anlaşma yapmanın AB'nin konusu
değil, ikili bir konu olduğunu söyledi. İngiltere Dışişleri Bakanlığı sözcüsü
de, AB tutumunu belirleyinceye kadar bu konuda karar alamayacaklarını, ancak bu
tür ikili anlaşmaların UCM sözleşmesine aykırı olmadığını belirtti. İngiltere
ve İtalya'nın UCM konusunda AB saflarını terk etmesinin Washington için büyük
bir zafer olduğunu belirten Batılı uzmanlar, ABD'nin bu girişimlerinde başarılı
olması durumunda UCM'nin işlevinin büyük bir darbe alacağını belirtiyor.
Amerikan
askerlerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) yargısından muaf tutulması
konusuna İngiltere ve İtalya'nın yeşil ışık yakmasıyla sarsılan Avrupa
Birliği'ne ikinci şok Fransa'dan geldi. Fransa'nın 1998'de Roma'da imzalan
UCM'nin kuruluş anlaşmasında, askerlerini 7 yıl süreyle mahkeme yargısından
muaf tutma garantisi aldığı ortaya çıktı. Danimarka'nın Helsingör kentinde
yapılan gayrı resmi AB dışişleri bakanları zirvesinde Paris'in UCM'den aldığı
söz konusu ayrıcalığın ortaya çıkması tepkilere yol açtı. En sert tepkiyi
gösteren İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh, bu durumun AB'nin kozlarını
zayıflattığını söyledi. AB, ABD'nin özel anlaşmalar yaparak askerlerini mahkeme
yargısından muaf tutma politikasına muhalefet ediyordu. Lindh, Fransa'nın özel
bir statü ile askerlerine yargı muafiyeti sağlamasını hayretle karşıladığını
belirtip, AB olarak bu konuda ortak bir karara varılması gerektiğini söyledi.
İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un sözcüsü de Fransa'nın özel durumuyla,
AB'nin pozisyonunun zayıfladığını ifade etti. Suçlamaların odağındaki Fransa
ise anlaşmada sıra dışı bir durumun olmadığını öne sürdü. Fransa Dışişleri
Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, UCM'nin 124. maddesi uyarınca Fransa'nın
ayrıcalık hakkını kullanan tek ülke olduğu ve bunun kesinlikle mahkemeyi sabote
etmek amacı taşımadığı belirtilerek, Paris'in mahkemenin kuruluş anlaşmasını
imzalayan ilk ülkelerden biri olduğu vurgulandı. Fransa'nın UCM'den özel statü
almasının arkasında bu ülkenin dünyanın dörtbir yanındaki BM misyonlarına asker
gönderen ülkelerin başında gelmesinin yattığı kaydediliyor. Özellikle
Srebrenitsa katliamında Fransız askerlerinin ihmalinin bulunduğunun tespit
edilmesinin de Paris'i böyle bir talepte bulunmaya zorladığı belirtiliyor.
AB Hükümetinin ABD ile bireysel özgürlükler ve sivil hakları büyük ölçüde tırpanlayacak gizli bir anlaşma için pazarlık yaptığı öne sürüldü. Statewatch adlı insan hakları gurubunun edindiği belgelere göre, anlaşma gizlice ortak polis operasyonları yapılamasını, kişilerin iletişiminin dinlenmesini, banka hesaplarına el konulmasını içeriyor. Ayrıca ABD, AB'nin daha sıkı sığınma hakkı vermesini ve hızlı yargılama yapıp, istediği kişilerin iadesini amaçlıyor. Metinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine vurgu yapılmıyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin eski Devlet Başkanı Nelson Mandela, "ABD'nin dünya barışı için tehdit oluşturduğunu" söyledi. Dünyanın en saygın devlet adamlarından biri kabul edilen 84 yaşındaki Mandela, Amerikan Newsweek dergisine verdiği demeçte, ABD Başkanı George W. Bush'un, Irak'a saldırmadan önce Birleşmiş Milletlerin desteğini almasının şart olduğunu ifade etti. Saygın bir kuruluş tarafından davet edildiği takdirde Irak konusunda arabuluculuk yapmayı düşünebileceğini söyleyen Mandela, "Amerika'nın mantığına göre, Güvenlik Konseyi'nde veto edilmekten korkuyorsanız, konsey dışında hareket eder ve diğer ülkelerin egemenliklerini kendi başınıza ihlal edersiniz. ABD'nin dünyaya verdiği mesaj budur. Bu en sert şekilde kınanmalıdır. Gördüğünüz gibi Fransa, Almanya, Rusya ve Çin buna karşı. Bu karar, Bush'un silah ve petrol sanayicilerini memnun etme arzusundan kaynaklanıyor." şeklinde konuştu. Eski silah denetçisi ScottRitter'in Irak'ın kitle imha silahı yaptığına dair ortada en ufak bir delil bulunmadığını söylediğini hatırlatan Mandela, "buna karşılık ne George W. Bush, ne de Tony Blair, bu silahları var olduğuna dair delil gösterebiliyor. Öte yandan İsrail'in elinde kitle imha silahları olduğunu biliyoruz; ama bundan kimse söz etmiyor. Neden bir ülkeye siyah olduğu için başka, İsrail'e ise beyaz olduğu için başka standart uygulanıyor?" ifadelerini kullandı.
ABD
Başkanı George W. Bush, Birleşmiş Milletlerin Irak'ı silahsızlandırmak için
daha sıkı tedbirler almaması halinde harekatın kaçınılmaz olacağını söyledi.
Irak'ın BM kararlarını uygulamayı reddetmesinin BM otoritesini tehdit ettiğini
savunan Bush, Irak konusunda BM ile işbirliğine hazır olduklarını kaydetti.
Bush, Saddam Hüseyin'in dünya barışı için büyük tehlike oluşturduğunu dile
getirerek, barış ve güvenlik isteklerinin yerine getirilmesinin şart olduğunu,
aksi takdirde askeri harekatın kaçınılmaz hale geleceğini söyledi.
Elindeki kitle imha silahlarını ve
füzeleri imha etme sözü veren Irak'ın bu sözünü de tutmadığını ifade eden
Başkan, Irak'ın bir yıl içinde atom bombasına sahip olabileceğini belirterek,
Irak'ın silahlandırılmasının sağlanması konusunda BM'nin yeni bir karar alması çağrısında bulundu.BM
Genel Sekreteri Kofi Annan ise, ABD'den Irak konusunda tek taraflı olarak
harekete geçmemesini istedi. Annan, Irak'ı da BM kararlarına uymaya çağırdı.
Kofi Annan, Irak'ın BM kararlarına uymaması durumunda BM Güvenlik Konseyi'nin
"sorumluluklarını yerine getirmesi" gerektiğini söyledi. Annan, dünyanın
önündeki en önemli sorunun Ortadoğu sorunu olduğunu da vurguladı.
Alman
istihbarat örgütleri uzmanı ve eski bakan Andreas von Bülow, 11 Eylül
saldırılarının Amerikan istihbaratının işi olduğundan emin olduğunu ve
uçakların dışardan yönlendirildiğini iddia etti. Helmut Schmidt hükümetinde
Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı yapan Andreas von Bülow, "Bunlar, saldırıları
düzenleyip suçu Müslümanlara yıkıyorlar. Toplumu Müslümanlara düşman ediyorlar.
Bundan sonra da terör olayları olabilir ve suç yine Müslümanlara atılabilir."
şeklinde konuştu.
Irak'ın Birleşmiş Milletler (BM) silah denetçilerini şartsız kabul ettiğini açıklamasına rağmen, ABD, Irak'a karşı yeni bir BM kararı çıkarılmasını istedi. Rusya, savaş tehdidinin ortadan kalktığını ve yeni bir BM kararı gerekmediğini belirtirken, İngiltere ABD'yi destekleyerek, Irak konusunda yeni bir BM kararı gerektiğini öne sürdü. Güvenlik konseyinin diğer iki üyesi Fransa ve Çin ise, Irak'ın attığı adımları çok olumlu bulduklarını duyurdu.
Dünyanın
en yoksul kıtası Afrika'yı "kalkındırmak için son yılda hazırlanan uluslararası
programlarının tümünün başarısızlığa uğradığı bildirildi. Birleşmiş Milletler
Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) adına raporu sunan stratejik kalkınma
ve küreselleşme direktörü Yılmaz Akyüz, Afrika'da gelinen noktanın memnuniyet
verici olmadığının altını çizerek, "Ya yeterli çabayı göstermiyorsunuz yada
yanlış yapıyorsunuz" dedi. Akyüz, son 20 yılda uygulanan tüm kalkınma
programlarına rağmen, Afrika kıtasında yoksulluğun arttığını, dengesiz ve yavaş
kalkınmanın bir kural haline geldiğini, tarımsal krizlerin yoğunlaştığını ve
sanayisizleştirmenin gelecek kalkınma personellerini tahrip ettiğini ifade
etti.
ABD: Birleşmiş Milletler'in New York genel karargahında Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) işleyişi konusunda 10 gündür süren toplantılarda ABD'ye "mahkemeyi tanıyın" çağrısı yapıldı. Hırvatistan'dan Kanada'ya birçok ülke, ABD'ye bu telkini verirken, Kanada Dışişleri Bakanı Bill Graham, "Yasalara bağlı hiçbir ülke, yurttaşların yargılanmasından korkmaz" dedi.
Amerikan güçleri tarafından Afganistan'da tutuklanan esirlerin bulunduğu Guantanamo üssünün komutanı Bob Beuhn, esirlerin üste herhangi bir yargılama olmadan yıllarca kalabileceğini söyledi. El Kaide yada Taliban üyesi olmakla suçlanan 598 mahkumun bulunduğu üssün komutanı Beuhn, mahkumlardan bazılarının üste bulunan Delta kampında 20 yıl kalabileceğini kaydederek, "Kuşkusuz yıllardan söz ediyoruz" dedi. ABD tarafından "yasadışı militan"statüsünde kabul edilen esirlerin durumu, ABD Başkanı'nın özel yetkisine bağlı. Bu nedenle, esirlerin Cenevre İnsan Hakları Sözleşmesinden yararlanması engelleniyor. Resmen suçlanmayan esirler avukatlarıyla da görüştürülmüyor, ancak düzenli olarak sorgulanıyor.
11 Eylül'ün yıldönümü nedeniyle yeni terör eyleminden çekilen Florida eyaletinde Ortadoğu kökenli üç kişi tutuklandı.
Katar'dan yayın yapan El Cezire televizyonu, kendileri için çalışan Sudanlı bir kameramanın, El Kaide ve Taliban üyelerinin bulunduğu Guantanamo üssünde tutuklu olduğunu açıkladı. Televizyondan yapılan açıklamada, Daha'daki ABD büyükelçiliğinin, kameraman Muhammmed El Hac'ın, açık ve belirli bir suçlama olmaksızın tutuklu bulunduğunu haziran ayında doğruladığı kaydedildi. Açıklamada, Washington yönetiminden, El Hac'ı serbest bırakması istendi ve "Bize bağlı basın mensuplarının haklarının savunulması konusunda endişeleri bulunanlara da sesleniyoruz" denildi.
Georgia eyaletinde terör zanlısı iddiasıyla gözaltına alınan, ancak haklarında dava açılmadan salıverilen 3 Müslüman tıp öğrencisi staj yaptıkları hastane tarafından reddedildiler. Öğrencilerin staj yapacağı Miami'deki Larkin Hastanesi yetkilileri, olaydan sonra tehdit mesajları aldıklarını belirterek, öğrencileri başka bir staj programına alınmasına karar verdiklerini belirttiler.
Colin Powell, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a karşı sert bir karar çıkarmaması halinde, silah denetçilerinin Bağdat'a gitmesini engelleyeceklerini söyledi.
ABD'nin Ohio eyaletinde 11 yaşında bir kızı kaçırıp, tecavüz ettikten sonra boğarak öldürmek suçundan bir kişi idam edildi. 20 yıl önce bir parkta meydana gelen olaydan dolayı idam edilen Robert Buell ile birlikte Ohio'da son üç yılda idam edilenlerin sayısı 5'e çıktı.
Kitle imha silahları ürettiğini iddia ettiği Irak'a saldırı planları yapan ABD yönetiminin gizlice kimyasal silahlar ürettiği iddia edildi. Sunshine Project (Gökkuşağı Projesi) isimli uluslararası gözlem kuruluşunun raporunda, ABD'nin uluslar arası yasaları ihlal ederek, bayıltıcı ve etkisiz hale getirici kimyasal silahlar geliştirdiği öne sürüldü. ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı "Öldürücü Olmayan Silahlar Dairesi'nin geliştirdiği kaydedilen silahların, antiterör ve karşı taarruz operasyonlarında hem sivil hem de askeri birliklere karşı kullanımının öngörüldüğüne dikkat çekildi. Sunshine Project, askeri literatürde "kalmatifler" diye anılan bu tür silahların, zihin uyuşturucu ve uyku getirici nitelikte olduğunu kaydetti. Gözlem kuruluşunun ABD bürosu, "ABD'nin yasadışı ve utanç verici bir biçimde kimyasal silah programı yürüttüğüne dair sağlam kanıtlar gösterebiliriz" dedi. Büro, ABD'nin Irak'ın kimyasal silahlarını yok etme hedefiyle bizzat kendisinin kimyasal silah kullanmasının sürpriz olmayacağı da belirtildi. Kuruluş, BM silah denetçilerine de, ABD'nin kimyasal silah programıyla ilgili olarak inceleme başlatma çağrısı da yaptı.
AFGANİSTAN: Doğudaki Host kentinde, savaş ağası Paşa Han Zadran ile Vali Hakim Tanival güçleri arasında çıkan çatışmalarda en az 15 kişi hayatını kaybetti. Host kentinde, Sipari ve Mangal aşiretleri arasında toprak tartışması yüzünden çıkan çatışmalarda 16 kişi öldü.
Kuzeydeki
rakip komutanlara bağlı askerler arasında çıkan çatışmada, 17 kişi öldü, 23
kişi yaralandı.
Doğudaki Gardez kentinde, bir pazaryerinde önceki gece meydana gelen şiddetli patlamada video kaseti satan 4 dükkan yıkıldı, 8 dükkan da hasar gördü. Patlamada pazaryerinin kapalı olması sayesinde ölen ya da yaralanan olmadı. Afganistan'da aybaşında da doğudaki Host kentinde bir video mağazasında meydana gelen patlamada da 12 kişi yaralanmıştı.
AVUSTRALYA: Mültecilerin kaldığı yerlerin "ölüm evleri" olarak tanımlandığı Avustralya'da hak ihlalleri durmak bilmiyor. Avustralya'nın Melbourne kentinde bulunan Maribyrnong Sığınmacısı Gözaltı Merkezine bulunan 3 kişi zorla transfer edildi. Yeni ameliyat olan ve ağır hasta durumundaki M. M, İranlı A. B ve Nepalli R. B isimli sığınmacılar kampın güvenliğinden sorumlu Australasian Correctional Managment (ACM) tarafından zorla Port Hedland Sığınmacısı Gözaltı Merkezine sevk edildi. Batı Avustralya'da ise Port Hedland Sığınmacısı Gözaltı Merkezinde tutulan Sher Khan Arzoi isimli Ortadoğulu sığınmacı ikinci kez intihar girişiminde bulundu. Arzoi, Nisan ayında da kamptaki ağaca tırmanıp, yüksekten kendisini boşluğa bırakmak suretiyle intihar girişiminde bulunmuştu. Sığınmacılara yönelik katı politikalar sonucunda depresyona girdiği belirtilen Arzoi'nin, kampı ziyaret eden İşçi Partisi'nin (ALP) mültecilerden sorumlu sözcüsü Julia Gillard'ın kendisiyle görüşmeyi kabul etmemesi ardından intihar ettiği öğrenildi. Arzoi'nin intihar etmesini engellemeye çalışan bir sığınmacının ise tek kişilik hücreye konularak tecrit edildiği iddia edildi.
BANGLADEŞ: Bir sinemada ve stadyumda meydana gelen patlamalarda 10 kişi öldü, 200 kişi yaralandı. Polis, en az 4 bombanın patlaması sonucu yaralananların hastaneye kaldırıldığını, ölü sayısının artmasından korkulduğunu söyledi. Başkent Dakka'nın 176 kilometre güneybatısında, Satkhira kasabasındaki Roxie Sineması'nda iki patlama olduğu sırada, sinemada kalabalık bir seyirci topluluğu olduğu belirtiliyor. Bundan birkaç dakika sonra da sinemadan birkaç bina ötede, bir sirkin gösteri yaptığı kent merkezinde stadyumda 2 bomba patladı.
BOSNA HERSEK: Sırpların katliamlar yaptığı iç savaştan yaklaşık 10 yıl sonra yeni bir toplu mezar daha bulunarak, cesetlerin mezardan çıkarılmasına başlandı. Kayıplar Komisyonu Başkanı Yasemin Odabasiç, toplu mezardan öğleden sonra elleri bağlı haldeki 5 kişinin çıkarıldığını söyledi. Odabasiç, toplu mezardakilerin 1992-1995 yılları arasında süren Bosna savaşının başlangıcında, Bihaç kasabası yakınlarında Sırplarca öldürülen Bosnalılara ait olduğuna inandıklarını kaydetti. Saraybosna'nın 210 kilometre kuzeybatısındaki Tihotina köyü yakınlarında hafta başında bulunan toplu mezarda yaklaşık 40 cesedin bulunduğunun sanıldığını belirten Odabasiç, cesetlerin çıkarılması işleminin yaklaşık 10 günde tamamlanacağını belirtti.
Bosna'da Sırpların katlettikleri ve toplu mezarlara gömdükleri Müslümanları arama çalışmalarında yeni bulunan mezar Sırp vahşetini bir kez daha gözler önüne serdi. Bosna'daki Kamenica köyü yakınlarında daha önce bulunan iki toplu mezara bir yenisi daha eklendi. Yeni bulunan mezarın şimdiye kadar bulunanlardan çok daha büyük olduğu ve Sırpların katlettiği yüzlerce sivil Müslüman'ın kalıntılarıyla dolu olduğu açıklandı.
BREZİLYA: Rio de Janerio kenti
yakınlarında bulunan bir cezaevinde isyan çıktığını iddia eden devlet güçleri,
en az 6 mahkumu öldürdü.
CEZAYİR: Başkentin 120 kilometre uzaklıktaki Sidi Lahdar yakınlarında bir karayolunda akşam saatlerinde askeri cunta yanlısı 11 kişinin silahlı kişilerce öldürüldüğü bildirildi. Resmi kaynaklar, bölgede etkili olan Silahlı İslami Grup mensuplarının düzenlediği sanılan saldırıyla ilgili ayrıntı vermedi.
Güvenlik güçleri, ülkenin doğusundaki Annaba, güneydoğusundaki Guelma ve batısındaki Mascara bölgelerinde 22 Şeriatçı milisi öldürdü.
ÇEÇENİSTAN: Rusya'nın Çeçenya'daki kuvvetlerinin komutanı Vladimir Moltenskoyi, bir gecede 25 Çeçen öldürdüklerini söyledi.
Başkent Grozni'de, yola yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 6 kişi öldü, 21 kişi de yaralandı.
Başkent Gronzi'de, bir otobüsün geçtiği yola yerleştirilen bombanın patlaması sonucu ölenlerin sayısı 11'e yükseldi.
Rus savaş uçaklarının, bir gurup Çeçen savaşçı ile Rus birlikleri arasında çıkan ve bir Rus helikopterinin düşürüldüğü İnguş Cumhuriyeti'nde Galaşki köyünü bombaladığı bildirildi. Rus askeri yetkilileri, bombalanan bölgede çıkan çatışmalarda 8 Rus askeriyle yaklaşık 30 militanın öldüğünü belirtti. Rus güçlerinin, halkın kaçmakta olduğu köye, özel polis güçleri ile zırhlı birliklerden oluşan takviye güç gönderdiği kaydedildi.
FİLİSTİN: Batı Şeria'nın el-Hilal kenti yakınında ateş açan İsrail askerleri, 4 Filistinlinin ölümüne neden oldu. Cenin sığınmacı kampına giren İsrail askerleri ayrıca 16 yaşındaki Filistinli bir genci öldürdü.
İsrail
ordusu, helikopterler ve onlarca tankla, Batı Şeria ve Gazze'de Filistin
topraklarına girdi. Filistin kaynaklarının verdiği bilgiye göre yaklaşık 50
İsrail aracı, iki koldan Gazze'deki Refah ve Brezil mülteci kampına girdi.
İsrail askerleri ev ev arama yaparken, helikopterler zaman zaman yerleşim
bölgelerine dalış yapıp füze attıkları belirtildi. Camilerden İsrail güçlerine
karşı silahlı direniş çağrısı yapıldı. Görgü tanıkları, askerlerin kentin
girişini kapatmak için anayola çukurlar kazdığını aktardı. Saldırıda bir
Filistinli öldüğü, 6 kişide yaralandı.
İsrail ordusu Filistin topraklarını işgali sürdürürken, helikopter desteğindeki 50 kadar İsrail tankı militan aramak için Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah ve Brazil mülteci kamplarına girdi. Refahtaki çatışmada ölen Sobhe Zeno isimli Filistinlinin yakınları üzüntüye boğuldu. Yine Gazze'de bomba imal etmeye çalışan bir militanın evinde patlama meydana geldi. Militan yaralanırken, üç kardeşi öldü. Batı Şeria'da ise 19 Filistinli tutuklandı.
İsrail ordu güçleri yine Ramallah'ı işgal etti ve Filistin lideri Arafat'ın karargahına girerek, 20 kişiyi tutukladı.
BM
Güvenlik Konseyi, İsrail'den, Filistin lideri Yaser Arafat'ın Ramallah'taki
karargahına uğradığı kuşatmayı durdurmasını isteyen karar tasarısını kabul
etti. BM Güvenlik Konseyinin, ABD'nin çekimser kaldığı ve Avrupa ülkelerinin
girişimiyle hazırlanan karar tasarısında, Filistin yönetimine de terör
olaylarına karışan Filistinli saldırganları adalet önüne çıkarılması çağrısında
bulunuldu.
Helikopterlerle
desteklenen bir İsrail zırhlı birliğinin Gazze şehrinin iki mahallesini işgali
sırasında çıkan çatışmalarda 9 Filistinli öldü, 24 Filistinli yaralandı.
Türkiye de dahil olmak üzere 100'ün üzerinin Filistin Devlet Başkanı olarak tanıdığı Yaser Arafat, Perşembe gününden bu yana Ramallah'taki Mukataa karargahında İsrail tankları tarafından kuşatma altında tutuluyor. Karargahın ayakta kalan yegane binasının ikinci katında mahsur kalan Arafat, dünya ile ilişkisini cep telefonuyla sağlıyor. Hükümetindeki bakanlarıyla da görüşmesine izin verilmeyen, dört odadan müteşekkil bir "kat arasında" 200 kişiyle yaşamaya zorlanan, battaniyesine sarılıp yerde yatan tek dünya lideri konumundaki Arafat'a yönelik kuşatmanın ne zaman biteceği de bilinmiyor. Arafat'ın karargahını bir haftadır kuşatma altında tutan İsrail ordusu, şu ana kadar karargahtaki 15 binayı ve 13 karavanı imha etmiş durumda. Yıkılan binaların arasında Ramallah Valiliği ve İçişleri Bakanlığı'nın binaları da bulunuyordu.
FRANSA: Fransız havayollarına ait bir uçağın tekerlek yuvasında donarak ölen bir Afrikalının cesedi bulundu.
GÜNEY AFRİKA: Başkent Johannesburg'da başlayan "Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi"ni protesto etmek için 24 Ağustosta Afrika'daki tek nükleer santral olan Koeberg'de eylem yapan 12 Greenpeace eylemcisi para cezasına çarptırıldı.
HİNDİSTAN: Askerlerin, bağımsızlık yanlısı 9 Keşmirliyi öldürdüğü bildirildi. Hindistan ordu kaynakları, "Müslüman Keşmirliler"in Pakistan kontrolündeki bölgeden gizlice giriş yapmaya çalışırlarken öldürüldüklerini ileri sürdü.
Batıdaki Gucarat eyaletinde Gandhinagar'da, Svaminarayan Tapınağı'na bir intihar baskını düzenlendi. En az 29 sivil öldü, 50'ye yakın sivil ise yaralandı.
HOLLANDA: Hükümet, sığınma
başvuruları kabul edilmeyen 54 Kosovalı'yı sınır dışı etti. Adalet Bakanlığı
tarafından kiralanan özel bir uçakla gönderilen Kosovalılar arasında 8
Bosnalının da bulunduğu belirtildi.
Hollanda'da yaşayan Afganlar, hükümetin Afganlı sığınmacılara yönelik politikasını protesto amacıyla Lahey'deki parlamento binası bahçesinde gösteri yaptı. Gösteride, hükümetin, Afganlı sığınmacı adaylarının ülkelerine gönderilmesi yönünde geçen hafta aldığı kararı kınadı. Gösteriye katılanlardan bir gurup, meclis başkanlığına, hükümetten isteklerini içeren bir dilekçe sundu. Gösterinin ardından polis, tertip komitesinden 2 kişiyi gözaltına aldı.
İNGİLTERE: Uluslararası Af Örgütü,
Britanya'yı ABD'deki 11 Eylül saldırılarını takiben tutukluların temel
haklarını çiğnemekle suçladı. Örgüt, başta Londra'nın güneydoğusundaki yüksek
güvenli Belmarsh Cezaevi olmak üzere cezaevi tutukevlerinde tutuklulara kötü
davranıldığını vurguladı. Açıklamada, tutukluların küçük guruplar halinde
tecrit edildiği, avukat haklarının çiğnendiği, sağlık ve dini ibadetlerle
ilgili yeterli olanak sağlanmadığı, tutukluların fizik ve ruh sağlığının
olumsuz etkilendiği belirtildi. Örgüt, Blair hükümetinin hukuk sistemini
"hayalete" benzetti.
İRAN: Kuzeybatıdaki Batı Azerbaycan eyaletinde içki kaçakçılarının öldürülmesinden sonra çıkan olaylarla ilgili 16 kişi tutuklandı.
Başkent Tahran'da 5 kişi halkın önünde asılarak idam edildi. Adam kaçırma, tecavüz, zorla alıkoyma ve alkollü içki içme suçlarından idama mahkum edilen "Kara Akbabalar" çetesi üyesi Emir Kerbalai ve Ferhad Aknariyan, başkentin Azadi meydanında halkın gözleri önünde vince çekilerek asılırken, Peyam Emini, Mecid Kasimi ve Emir Fahri'nin idam cezası da aynı yöntemle infaz edildi.
İSRAİL: İsrail helikopterlerinin,
Batı Şeria'daki Cenin yakınlarında düzenlediği saldırıda ilk belirlemelere göre
2'si çocuk 5 kişi öldü, 7 kişi yaralandı.
İsrail ordusu, gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta 23 Filistinliyi tutukladı.
İsrailli
200'den fazla genç, yayımladıkları bir dilekçeyle, "işgalci orduda" görev
yapmayı reddettiklerini bildirdiler. 213 İsrailli tarafından imzalanan
dilekçede, "İşgal ordusunda asker olmak istemiyoruz" denildi. Tamamı lise
öğrencisi olan protestocuların sözcüsü, dilekçenin Başbakan Ariel Şaron,
Savunma Bakanı Binyamin Ben Eliyezer ve Eğitim Bakanı Limor Livnat'a
gönderildiğini ifade etti. Öğrenciler İsrail ordusunu Filistin topraklarında
savaş suçu işlemek ve insan haklarını ihlal etmekle suçladılar. Dilekçede,
"Aramızdan kimileri üniforma giymeyi bütünüyle reddediyor, kimileri (İsrail'i
Filistin topraklarından ayıran) Yeşil Hat'tın ötesinde görev yapmayı
reddediyor, kimileride işgale hizmet etmeyi başka şekillerde reddediyor"
denildi.
Tel Aviv kentinin merkezinde, dükkanların ve restoranların bulunduğu Allenby Caddesi'nde bir otobüste patlama meydana geldi. Polis, olayın intihar saldırısı olduğunu duyurdu. İlk belirlemelere göre 5 kişi öldü,en az 40 kişi yaralandı.
İSVİÇRE: Kızıl Tugaylar üyesi olduğu iddia edilen bir kişi, Chiasso sınır geçişinde İtalya'ya iade edildi. Zürih'te geçen mart ayında yakalanan Nicola Bortone'nin, İtalya'da geçen yıl Eylül ayında gıyabında yargılanarak 5.5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı belirtildi.
İTALYA: İtalya'da 2000 ve 2001
yıllarında 1406 çocuğun kaybolduğu bildirildi. Çocukları suiistimale ve kötü
muameleye karşı koruma amaçlı Telefono Azzurro derneğin başkanı Ernesto Caffo,
kayıp çocukları yüzde 77'sinin yabancı olduğunu söyledi. Çocukların kaçak işçi
olarak çalıştırıldığını ve fahişeliğe zorlandığını belirten Caffo, küçük
yaştakilerin de evlatlık verildiğini söyledi.
Başkent Roma yakınlarındaki Avellino yolu üzerinde bir tırın içinde 5 kaçak göçmen ölü olarak bulundu. Yetkililer, tırın içinde 9 kaçak göçmen bulunduğunu ve hastaneye kaldırılan diğer kişinin durumlarının ağır olduğunu açıkladı.
Güneydeki
Agrigento kenti kıyısında kaçak taşıyan bir teknenin alabora olduğu, 12 kaçağın
cesedine ulaşıldığı, 92'sinin de kurtarıldığı bildirildi.
KEŞMİR: Bir Müslüman toplum
liderinin evine milisler tarafından yapılan saldırıda 3 kişinin öldüğü
bildirildi.
Hindistan işgalindeki Cammu-Keşmir eyaletinin Adalet
Bakanı Müştak Ahmed Lone'ye silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda, Lone'nin
yanı sıra 4 taraftarı yaşamını yitirdi. Eyaletin güneyinde bir otobüs durağına
ateş açan bir gurup ise, 7 kişiyi öldürdü. Ölenlerden 4'ünün Hint askeri olduğu
açıklandı.
Hindistan'ın sorunlu Keşmir Bölgesinde genel seçimler için oy verme işlemi devam ederken meydana gelen şiddet olaylarında iki kişi öldü, 19 kişi de yaralandı.
Hindistan'ın
Cammu-Keşmir eyaletinde düzenlenen bölgesel seçimlerin ilk turundan iki gün
sonra, 2'si iktidardaki Hindistan yanlısı Ulusal Konferans (NC) üyesi 7 kişi
öldürüldü.
Hindistan'ın Cammu-Keşmir eyaletinde bir okula düzenlenen silahlı saldırıda, biri 10 yaşında öğrenci, diğeri öğretmen 2 kişinin öldüğü bildirildi.
Hindistan'ın
batısındaki Gucarat eyaletinin en büyük kenti Gandhinagar'da, Svaminarayan
tapınağına kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen silahlı saldırıda 30 kişi
öldü, en az 45 kişi yaralandı.
Hindistan'ın Cammu-Keşmir eyaletinde, polis ile ayrılıkçı milisler arasında çıkan çatışmada 6 kişinin öldüğü kaydedildi. Çatışma sırasında 4 asker ve 2 milis öldürülürken, 5 askerin ağır yaralandığı bildirildi.
KOLOMBİYA: Ordu güçleriyle Kolombiya
Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında çıkan çatışmalarda 3'ü asker 17'si
gerilla olmak üzere, 20 kişinin öldüğü bildirildi.
ABD yönetimi, Kolombiya diktatörlüğüne yaptığı mali
yardımı arttırdı. Amerikan yönetimi, ordu birlikleri ve kontrgerilla timlerinin
her gün onlarca insanı öldürdüğü ülkede insan haklarının "iyiye gittiği"
iddiasında bulundu. ABD'li yetkililer, Kolombiya ordusunun insan haklarının
gereklerini yerine getirdiğini bildirdi.
İki ayrı bölgede Birleşik Devrimci Silahlı Güçler (FARC) ile ordu güçleri arasında çıkan çatışmalarda 21 gerilla öldü.
KOSOVA: Yugoslavya Devlet Başkanı Voyislav Koştunitsa, Kosova'nın, Birleşmiş Milerler'in iki yıllık yönetimine rağmen, çeteler ve teröristler için halen bir sığınak olduğunu söyledi. Koştunitsa, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Kosova'da siyasi istikrarsızlık olduğunu ve bölgenin, organize suç ağlarının merkezi olarak kullanıldığını belirtti.
MALEZYA: Mülteci kampında kalan kadın ve kız çocuklarının polisler tarafından tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Endonezya ve Filipinlerde binlerce kişinin protesto gösterilerine neden olan olaya, Filipinler Başbakanı da tepki gösterdi. Devlet yetkililerine bir mektup gönderen devlet başkanı, mültecilere yönelik şiddet ve baskı politikalarını protesto ettiğini belirtti. Malezya'da sınır dışı edilmek üzere Kota Kinabalu Sığınmacı Gözaltı Merkezinde bekletilen 13 yaşındaki Filipinli kızın polisler tarafından tecavüze uğradığı açıklandı. Sosyal Yardım ve Kalkınma Sekreteri Corazan Dinky Soliman, Sabah bölgesindeki Kota Kinabalu Sığınmacı Gözaltı Merkezinde 13 yaşındaki kız çocuğu dışında aynı kampta 4 Filipinli kadının daha güvenlik güçleri tarafından tecavüze uğradığını açıkladı. Soliman, tecavüze uğrayan kadınların can güvenliği nedeniyle olayı anlatmaktan korktuğunu fakat Mary Grace Santos isimli sığınmacının, 4 kadına yönelik tecavüz olayını kendilerine anlattığını söyledi.
MEKSİKA: Güneydeki Chiapas eyaletinde, bir TIR'ın soğuk hava deposunda donarak ölmek üzere olan 24'ü kadın, 14'ü çocuk 139 mültecinin kurtarıldığı bildirildi. Federal polisin yapılan açıklamada, 115'i Guatemala, 22'si Salvador, 2'si Honduras vatandaşı olduğu belirlenen kaçakların Meksika'dan ABD'ye geçmek amacıyla TIR'da bulundukları belirtildi. TIR'ın Meksikalı şoförünün tutuklandığını kaydedildi.
NEPAL: Maocu gerillaların bir polis karakoluna düzenledikleri baskında, en az 40 polisin öldüğü, 19 polisinde yaralandığı bildirildi.
Hafta sonundan bu yana meydana gelen çatışmalarda 76 Maocu gerilla ile 7 polis ve askerlerin öldüğü bildirildi.
Nepal'in 5 bölgesinde güvenlik güçleriyle Maocu gerillalar arasında meydana gelen çatışmalarda, 15 Maocu gerillaların öldürüldüğü bildirildi.
PAKİSTAN: Karaçi kentinde bir Hıristiyan hayır kurumunun bürolarına yapılan silahlı saldırıda 6 kişi öldü. Polis, saldırıda 3'ü Hıristiyan ve 3'ü Müslüman olmak üzere toplam 6 kişinin öldüğünü, 4 kişinin de yaralandığını bildirdi. "Barış ve Adalet Enstitüsü" isimli kuruma saldırı düzenleyen 2 kişinin, olaydan sonra kaçtıkları belirtildi.
RUSYA: Rusya Federasyonu içinde yer alan Dağıstan Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanlığı terörizmle mücadele bölümü başkanı Ahverdilal Akilov, düzenlenen bir saldırıda öldü. Mohaçkale kenti içinde meydana gelen saldırıda Akilov'un aracının sürücüsünün de can verdiği açıklandı.
UGANDA: Kuzey Uganda'da yaşanan çatışmalar sonucu 500 binin üzerinde mültecilerin evsiz kaldığını açıklayan Dünya Gıda Programı (WFP), bölgede bulunan30 bin Sudanlı mültecinin ise hayatından endişe duyduğunu açıkladı.
YUNANİSTAN: Meriç (Evros) bölgesinde ülkeye girmeye çalışan 49 göçmen yakalandı.
TÜKETİCİ HAKLARI
Yıllardır
enerji sektörünün en büyük sorunu olan kayıp ve kaçaklar için Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulu (EPDK) kestirme bir yol bularak, kaçakların yaygın olduğu
bölgelerde faturalardaki elektrik fiyat tarifesini yükseltiyor. Piyasalarla
ilgili EPDK, hazırladığı yönetmelik ile "kaçakçılığın" yoğun olduğu yerlerde
fiyat farklılaştırmasına gidecek. Böylece Hakkari'de elektriğin kilovat saat
ücreti ile Bursa yada başka bir ildeki elektriğin kilovat saat ücreti farklı
olacak. Karara tepki gösteren meslek örgütleri ise uygulamanın, eşitlik
ilkesine ve hukukun temel normlarına aykırı olduğunu belirterek, yeni
adaletsizlikler dolduracağını savunuyor.
******
???
Anter Anter, uzun süredir yaşadığı İsveç'in başkenti Stockholm'den Pazar günü İstanbul'a geldi. Türkiye'ye girmesi yasaklı olan Anter Anter, babası Musa Anter'in 10. ölüm yıldönümü dolayısıyla mezarını ziyaret etmek için İstanbul'a ulaştığında, Atatürk havalimanında "Türkiye'ye giriş yasağı var" gerekçesi ile gözaltına alındı. Bir gün boyunca gözaltında tutulan Anter, daha sonra Belçika'nın başkenti Brüksel'e gönderildi. Anter Anter'in 1983'den beri Türkiye'ye giriş yasağının bulunduğunu belirten Dicle Anter ise, kardeşinin 1991 yılına kadar Türkiye'ye çok rahat girip çıkabildiğini söyledi. Dicle Anter, 1991 yılına kadar hiçbir sorun çıkarmayan yetkililerin babası Musa Anter'in ölümü ile birlikte bu tür sorunlar yaşattığını belirtti.
???
Diyarbakır'ın
Bismil İlçesi'ne bağlı Kayancı Köyü İlköğretim Okulundaki göndere asılı
bayrağın yırtılması olayı ile ilgili 3 kişi gözaltına alındı. Edinilen bilgiye
göre, olayla ilgili başlatılan soruşturma çerçevesinde Bismil Jandarma Karakol
Komutanlığı'na bağlı birlikler, köye geldi. Köyde soruşturma yürüten askerler,
Kemal Saruhan (42), Sait Saruhan (21) ve Müslüm Saruhan adlı kişileri gözaltına
aldı.
____________________
(*) MAZLUMDER İnsan Hakları İhlallerini İzleme
Komisyonu'nca hazırlanmıştır.