URFA MİTİNGİ KONUŞMASI

URFA MİTİNGİ KONUŞMASI

Değerli Urfalılar, Sevgili Kardeşlerim,

Öncelikle sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sizleri yürekten kutluyorum. Çünkü siz, tüm dünyanın gözü önünde yaşanan vahşete, işgale, katliamlara, tecavüzlere; hasılı işlenen insanlık suçlarına ortak olmamak için, işgal ve tecavüzlere dur demek için; dünya zalimlerini lanetlemek için ayaklandınız, buraya geldiniz. Onun için sizi tebrik ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki buradasınız.

Aziz Kardeşlerim,

Hemen şunu belirtmek istiyorum: Kendinizi ve yaptıklarınızı kesinlikle küçümsemeyiniz. Miting yapsak ne olur demeyiniz! Hele hele ben katılmasam da olur hiç demeyiniz! Bakınız 9 Mayıs'ta İstanbul'da bir miting vardı ve doğrusu katılanların sayısına, şu anda da aramızda bulunan Sevgili Abdurrahman Dilipak adeta isyan ediyordu ve bana göre de son derece haklıydı. İşgale, işkenceye, tecavüze dur demek için Çağlayan Meydanı'na gelen İstanbulluların sayısı bu kadar az olmamalıydı. Ama bir de o mitingin, dünyanın dört bir yanında işgal ve tecavüze uğrayan, her an için yeni bir katliam tehlikesiyle karşı karşıya bulunan insanlara ne kadar güç kattığını bir düşünün.

Ben İstanbul'daki mitingden ayrıldım ve Lübnan, Suriye ve Ürdün'e gittim. Dün Türkiye'ye geldim ve daha evime gitmeden buraya geldim. Neden? Çünkü üzerimde emanetleriniz vardı. O yüzden buraya geldim. Size Sabra ve Şatila'daki katliamdan kurtulan Filistinli çocukların, kadınların; Lübnan ve Ürdün'deki Filistinlilerin selamını getirdim. Boynumda gördüğünüz bu Filistin atkısını, Sabra ve Şatila kamplarında yaşayan 8 yaşındaki bir Filistinli çocuk boynuma astı. Sabra ve Şatila'daki kadınlara, erkeklere, çocuklara bugün Urfa'da yapacağınız bu toplantıdan söz ettim ve bana dediler ki, "Biz Türkiye halkının yüreğinin bizlerle birlikte olduğunu, bizim acılarımızla çarptığını biliyoruz. Irak'taki işgal ve tecavüze dur demek için İstanbul'da yaptığınız miting, bize ne kadar güç verdi bir bilseniz. Sizin o eyleminiz, bizim kendimize olan güvenimizi tazeledi. Bir kez daha anladık ki yanlız değiliz." Yani bizim az katılımdan dolayı üzüldüğümüz miting, onlara muazzam bir moral güç kazandırmış. O yüzdendir ki, bu toplantınızın anlamı çok büyük. Bu toplantınızın, Bush ve Şaron gibi, Putin ve Blair gibi zalimlerin kalplerine korku saldığından, Filistin, Irak, Afganistan ve Çeçenistan başta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki mazlumların ise yüreğine su serptiğinden emin olunuz. Hiç olmazsa bu kadarcık bir tepki gösterip, zalimlerin zulmünü onaylamadığımızı belirtelim.

Değerli Kardeşlerim,

Dünya ciddi bir tehdit altında... Dünya zalimleri yeni Büyük Ortadoğu Projeleriyle kızlarımıza, kadınlarımıza, erkeklerimize, çocuklarımıza, kutsal mekanlarımıza biraz daha saldırmak, biraz daha tecavüz etmek istiyorlar. Ve ülkemizi de bu emelleri doğrultusunda daha etkin kullanmak, suçlarına bizi de ortak kılmak istiyorlar. Önümüzdeki ayda bunun için Türkiye'de NATO zirvesini toplayacaklar. Ne var ki, hepimizin gözleri önünde yaşanan bu vahşet ve katliama ve yeni işgal ve sömürü projelerine dünya kamuoyunun gösterdiği tepki ise, utanç verici düzeyde... Örneğin 1991 yılında Irak'ta yaşanan saldırı ve 15 yıldır devam eden ambargo, başlı başına bir insanlık ayıbı idi. Çünkü bu ambargo, kadınları evsiz, çocukları aç ve ilaçsız bıraktı. Bir yıldır süren işgal ise, Saddam dönemini aratmayacak işkence ve katliamları beraberinde getirdi. İnsanlık onurunu kaybetmemiş herkes, Irak cezaevlerinden sızan bazı işkence ve tecavüz fotoğraflarını görünce dehşete düştü. En masum olanlarından bazı fotoğraflarını gördüğümüz korkunç işkence ve tecavüzler, birkaç askerin işi diyerek geçiştirilemez. Bu uygulamanın Amerikan Askeri İstihbaratının ve CIA'in sistematik poitikası olduğunu kendi generalleri de artık itiraf ediyorlar. ABD yönetimi tüm bunları bildiği halde aylardır kıllarını kıpırdatmadı. Kaldı ki ABD'nin Afganistan'daki katliamları ve Guantanamo'daki işkenceleri de, bu muameleleri sistematik bir politika olarak benimseyip uyguladığını ortaya koymaktadır.

Yapılan muamele korkunç ama bunun yanında, işkenceci mütecavizlerin hayasızca verdiği pozlar, insanlığın çöküşünün de bir fotoğrafı... Bu fotoğraflar, -hiç kuşkunuz olmasın- aynı zamanda Amerika'nın çöküşünün, yıkılışının da fotoğrafı... Bu fotoğraflar, uluslararası toplumun, uluslararası sistemin çöküşünün, bitişinin de resmi... Bu fotoğraflar, meşruiyeti zaten tartışmalı olan Birleşmiş Milletler örgütünün de iflasını gösteriyor.

Sevgili kardeşlerim,

Kesinlikle biliniz ki Amerika, ne kadar uluslararası hukuktan, uluslararası mahkemelerden kaçmaya çalışırsa çalışsın, insanlık önünde de, tarih önünde de yargılanmaktan ve kuruluşundan beri, işgal ederek yerleştiği kıtanın yerli halklarına, Vietnamlılara, Japonlara, Almanlara, Filistinlilere, Afganlara, hasılı tüm insanlığa karşı işlediği suçların hesabını verecek ve cezasını çekecektir.

ABD'nin neden Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğünü imzalamaktan kaçındığını ve kendi askerlerinin bu mahkemeye teslim edilmemesi için neden habire ikili anlaşmalar imzalamaya çalıştığını şimdi daha iyi anlıyoruz. Aylar önce Samarra'da tecavüze uğrayan kızlarla ilgili tepkilerimize karşı şiddetli tepki gösterenlerin şimdi neden hiç sesi çıkmıyor?

Kendi güvenliklerini ve çıkarlarını garanti altına almak adına başkalarının hem güvenliklerini, hem de özgürlüklerini tehdit edenler, şiddetin karşı şiddeti körüklemekten başka bir sonuç doğurmayacağını görmek zorundadırlar. 11 Eylül'den bu yana terörle mücadele adına yapılan saldırılar, devlet teröründen başka bir şey değildir. Bizler de teröre karşıyız ve terörle mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Hem bizler, dünyanın ciddi bir küresel terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyoruz. Bu tehdidin öncülüğünü de ABD ve Bush yönetimiyle Şaron yönetimindeki İsrail adlı işgalci terör örgütü yapmaktadır.

Değerli Arkadaşlar,

Devletlerin kendi halklarına baskı ve dayatmalarda bulunması nasıl kabul edilemezse, başka toplumların kendi geleceklerini belirleme hakkına müdahale etmeleri de aynı şekilde meşru görülemez. Irak halkını on yıllardır baskı ve işkenceyle terbiye etmeye çalışan Saddam diktatörlüğünü destekleyenler, şimdi Saddam'dan kurtardıkları (!) Irak halkına aynı muameleyi doğrudan kendi askerleri eliyle yapmaktadırlar. ABD'nin getireceği demokrasi ve insan haklarının, işgal, katliam, sömürü, işkence ve tecavüzden başka birşey olmayacağı artık tamamen açığa çıkmıştır. Ve ABD, bugün büyük bir askeri güçle bölgede, yanıbaşımızda... Bölge ülkeleri, halkları, sınırları, kültürleri, tabii kaynakları tehdit altında.. Bush'un Büyük Ortadoğu Projesi, Şaron'un Büyük İsrail Projesiyle örtüşüyor. Ve bakın sevgili kardeşlerim Filistinliler ne diyor: "Biz insan haklarını Filistin'de çocukların sokak ortasında öldürülmesiyle görüyoruz. Biz insan haklarını Irak'ta tecavüzler olarak görüyoruz."

Ve son olarak Türkiye'yi yönetenlere, meclise ve hükümete sesleniyor ve diyorum ki; ABD ve İsrail'in bunca insanlık suçunu işlemesine daha ne kadar sessiz kalacaksız? Var olan ilişkilerinizi kullanarak bunların zulümlerine mani olunuz! Bunu başaramıyorsanız o zaman Amerika ve İsrail'le olan ilişkilerinizi kesiniz! Bakınız kardeşleriniz, komşularınız Filistinliler, Lübnanlıların size mesajları var ve onu ileterek sözlerimi bitiriyorum: "Biz Türkiye halkının bizimle birlikte olduğunu biliyoruz. Keşke hükümetinizin İsrail'le özellikle askeri ilişkileri de olmasaydı! Bize yardımcı olamıyorsanız, hiç olmazsa düşmanımıza da yardım etmeyin!

Hepinizi sevgiyle saygıyla kucaklıyorum.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı MakalelerTarih 2004-08-31
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4844898