MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu tarafından tertiplenen Cezaevi Söyleşilerinin 41.’si 23.11.2019 tarihinde MAZLUMDER Genel Merkez binasında, eski mahpus İlhan Taşbey’in katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Program, MAZLUMDER Genel Sekreteri Kaya Kartal’ın açılış ve selamlama konuşması ile başlamıştır. Kartal, 2009 yılında Azerbaycan’da tutuklanarak 4,5 yıl hapis yatan ve oradan da Türkiye’ye sevk edildikten sonra 3,5 yıl F Tipi Cezaevinde tutulan İlhan Taşbey’i kısaca tanıttıktan sonra sözü Taşbey’e bırakmıştır.
Sözlerine kısa bir özgeçmiş bilgisi vermekle başlayan Taşbey, 2009 yılında henüz üniversite öğrencisi iken gitmiş olduğu Azerbaycan’da kaldığı eve yapılan bir polis baskını ile 19 Temmuz 2009’da tutuklandığını, bu tutuklama sonrasında uzun bir süre cezaevi süreci yaşadığını ifade etmiştir. Özellikle tutuklama ile birlikte ilk 21 aylık süreçte Azerbaycan kamu istihbarat birimlerine ait hücre tipi bir cezaevinde tutulduğunu beyan eden Taşbey, bu hücre tipi cezaevinde odaların iki kişilik ve çok küçük olduğunu, üç adım atınca odanın sonuna gelindiğini, kolları iki yana açtığında da yan duvarlarla temas edildiğini, tuvaletin de odanın içinde bulunduğunu ve bu sebeple mahremiyetin ortadan kalktığını, haftada bir gün 15 dakika banyo hakkı tanındığını, bu cezaevinde sabah saat 06.00’da yataktan ayağa kalkıldığını ve bir daha gün içinde yatmanın yasak olduğunu, yan koğuşlarla iletişim kurmanın ve odada ses çıkarmanın yasak olduğunu, genel cezaevi düzeninin askeri modelde tesis edildiğini ifade etmiştir.
Bu dönem içinde ailesi ile iletişime geçemediğini ifade eden Taşbey, ailesi ile yaklaşık 24-25 ay tutuklu kalıp normal cezaevine nakledildikten sonra ilk defa telefonda görüşebildiğini, ayrıca babasının Azerbaycan’da tutulduğu dönemde iki defa yanına gelmesine rağmen kendisi ile görüşmesine izin verilmediğini dile getirmiştir.
Daha sonra yargılanıp, hiçbir olaya karışmamış ve yakalandığı yerde herhangi bir suç unsuru bulunmamasına rağmen, 12 yıl ceza aldığını ifade eden Taşbey, bu cezadan sonra normal cezaevine gönderildiğini ifade etmiştir. Bu cezaevinin ise kalabalık olduğunu, kitap sınırlaması nedeni ile çok kısıtlı sayıda ve sadece devlet onaylı eserlere erişilebildiğini, cezaevinde adli siyasi ayrımı gözetmeksizin karma şekilde oda düzeni sağlandığını ifade etmiştir. Taşbey konuşmasında, “İkinci kaldığım yerde 1000’e yakın mahpus vardı, koğuş sistemi uygulanıyordu, koğuşlarda 150 – 160 kişi kalıyordu ve odalar çok dardı, kalabalık olduğu için mahpuslar kişisel temizliğe hassasiyet gösteriyordu, ikinci gittiğim yerde yeşillik görebiliyorduk, toprağa basabiliyorduk, ben orada hayvan dahi besliyordum, spor yapan çok fazla mahpus vardı, hatta kendi yemeğimizi kendimiz yapabiliyorduk.” İfadelerini kullanmıştır.
Azerbaycan’daki mahrem eş-aile görüşmesi hakkında da açıklamalarda bulunan Taşbey, “Azerbaycan’da mahrem eş görüşü altı ayda bir üç gün olarak tanınan bir haktır. Türkiye’de ise bu hak bir ödül olarak, sadece üç saat ile ve eşle görüşme sınırlı olarak uygulanıyor. Azerbaycan’da mahrem görüşü için oturma odası, yatak odası, banyo ve çocuk oynama alanından müteşekkil bir alan veriliyor. Orada eşiniz, çocuklarınız, anne babanız ve kardeşleriniz ile görüşebiliyorsunuz. Bu sebeple aileler dağılmıyor ve aradaki ilişkiler zedelenmiyor. Türkiye’de ise mahrem görüş hakkı sadece yatak odasından müteşekkil ve sadece kişinin eşi ile görüşmesine olanak tanıyan bir prosedür şeklinde uygulanıyor. Bu hak keyfi şekilde cezaevi idaresinin takdirine bırakılıyor. Pembe oda şeklinde iğrenç ve saygısızca bir tanımlama ile anılıyor. Türkiye’de bu hak iyi işletilemediği için mahpus aileleri dağılma tehlikesi yaşıyor ve u-80 oranında aile hayatı zarar görüyor.” ifadelerinde bulunmuştur.
Azerbaycan cezaevlerindeki sağlık problemlerine de değinen Taşbey; “Hepatit ve aids nedeni ile hastalık taşıyan çok sayıda mahpus vardı. İkinci gittiğim cezaevinde 300’e yakın aids hastası mahpus vardı. Alkol, uyuşturucu ve fuhuş oldukça yaygın olduğu için çok sayıda hastalık mevcuttu.” İfadelerini kullanmıştır.
Türkiye’ye sevk edildikten sonra Tekirdağ 2 Nolu F Tipi cezaevinde tutulduğunu belirten Taşbey, Türkiye’de uygulanan F tipi cezaevi sisteminin insani şartlar taşımadığını, sosyal hak ve imkânların çok dar tutulduğunu, yeşillik ve toprağa basmanın dahi imkansız olduğunu, hücre sistemi nedeni ile başka mahpuslarla kısıtlı şekilde iletişim kurulabildiğini, F tipi cezaevlerinde mahpusların tek başına yaşamaya alıştırılarak tecride sürüklendiğini, bir Müslüman açısından ise cezaevlerinde ne şartta olursa olsun sürekli sabır ve tevekkül göstermek gerektiğini, ancak bu şekilde ayakta kalınabileceğini ifade etmiştir.
Program katılımcıların katkı, soru ve cevap faslı sonrasında Kaya Kartal’ın teşekkür ve kapanış konuşması ile sonlandırılmıştır.
#Mazlumder
#MazlumderCezaeviKomisyonu
#İlhanTaşbey