Hukukçular ve sivil toplum örgütleri, canlı yayında kullanılan
ifadelerin hakaret niteliğinde olmadığını belirterek, medyanın kışkırtma
politikalarının hedefine ulaştığı görüşünü savunuyor.
"İnsan
haklarına aykırı"
MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk
Gergerlioğlu, ifade özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğunu hatırlattığını
belirterek, "tarihsel bir kişilik olan Atatürk hakkında ifade özgürlüğü
kapsamında kaldığı açık olan bir beyan nedeniyle kişilerin suçlanmasını" insan
haklarına aykırı olarak nitelendirdi.
"Atatürk'ü seviyor
musun?"
Geçtiğimiz günlerde Kanal 1'deki programda Fatih
Altaylı'nın "Atatürk'ü seviyor musun?" şeklindeki sorusuna Nuray Bezirgân'ın
"Atatürk'ü sevmeme hakkı var mı? Başıma bir iş gelmeyecekse ben sevmiyorum"
şeklindeki cevabını hatırlatan Gergerlioğlu, İstanbul Beyoğlu Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın, bu ifadeler üzerine soruşturma başlatmasını şu sözlerle
eleştirdi:
"İnsanlar bu yüzden
suçlanmamalı"
"Yargı darbelerinin yaşandığı ve bunun çekinmeden
savunusunun yapıldığı bir ülkede maalesef kişilerin sevmeme hakkı da yoktur.
Başörtüsü yasağının tartışıldığı bir program sonrasında aslında tam da sorunun
temelini gösteren yaşam ve düşünce dayatması yapılmıştır. MAZLUMDER olarak,
Atatürk'ün tarihsel bir kişilik olarak değerlendirilmesi gerektiği, insan
hakları bağlamında Atatürk'ü sevmek veya sevmemek yönündeki beyanların ifade ve
düşünce özgürlüğü kapsamında kaldığını, kimsenin görüşü nedeniyle suçlanmaması
gerektiğini belirtiriz."
"Konu tamamen malum medyanın
kışkırtması"
Özgür-Der de, konunun malum çevrelerin ve kartel
medyasının kışkırtmasından ibaret olduğunu savundu. Medyanın bu sayede hedefine
ulaştığı görüşüne yer verilen Özgür-Der açıklamasında, "Atatürk'ü sevip
sevmediğine dair bir soruya "sevmiyorum" dediği için bir insan hakkında
Savcılıkça soruşturma açılması acaba nasıl bir hukuk anlayışının göstergesidir?"
diye soruldu.
"Linçe yasal kılıflı
destek"
Özgür-Der'in açıklamasında, kartel medyasının tutumunu
ise şu sözlerle eleştirdi: "Ne enteresandır ki, bir insanı sevip sevmemeyi
insanlık tarihinin en büyük suçu imiş gösterme başarısına sahip bir kartel
medyası ahlakı ile karşı karşıyayız. Olaya ilişkin soruşturmayı da medya
öncülüğünde yürütülen linç operasyonuna 'yasal' kılıflı destek olarak görüyoruz.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün bu şekilde açık bir baskı ve kuşatma altına
alınmasına yönelik çabaları protesto ediyoruz."
Hukukçular ne
diyor?
Avukat Emrullah Beytar, 1960'larda çıkartılan Atatürk'ü
Koruma Kanunu'nun başlı başına ifade özgürlüğünün önünde ciddi bir engel
oluşturduğunu belirterek, "Bu engel var olduğu müddetçe de birçok kişi bu
özgürlüğü kullanmaktan mahrum kalacaktır" dedi.
"Soruşturmanın
hukuki bir dayanağı yok"
"Söz konusu olaydaki bayanın görüşleri
de ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmeli" diyen Beytar, gelişmelere
ilişkin şu tespitlerde bulundu: "Hakaret içeren bir açıklama söz konusu
değildir. Açılan soruşturmanın hukuki bir dayanağı da yoktur. Bu durum, hukukun
siyasi ve ideolojik tutumunun bir göstergesidir. Açılmış bir soruşturma var.
Bunun, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve gerekse evrensel hukuk
standartlarıyla bağdaşır bir tarafı bulunmamaktadır. Tamamen keyfi ve ideolojik.
Canlı yayındaki konuşma hakaret içerikli bir durum değil. Bu nedenle açılan
soruşturma tamamen hukuk devleti ilkesini alt üst eden bir amaca hizmet
etmektedir."
Engin Kaşdaş-habervaktim.com