Boşverin safkanlar arası kavgaları. Gelin, yeni ve güzel melez neslimizden bahsedelim.
Biraz ondan biraz bundan olanlardan. Ne İsa'ya Ne Musa'ya yaranamamışlardan. Karşısında ne diyeceğimizi şaşırdıklarımızdan. Zihnimizdeki hangi çekmeceye koyacağımızı bilemediklerimizden. Çekmecelerimizden birine girmeyip kafa konforumuzu bozanlardan. Çekmecelerimizden birine tıkıp rahat etmek için kesip biçtiklerimizden, canına okuyup, iftira attıklarımızdan.
Artık herkesin yazarken, siyaset yaparken, yönetirken, gazete çıkarırken, solcu, sağcı olurken hesaba katması gerekecek yeni nesil, son mahsul buralılardan.
Safkanlığın, yıllarca aynı fikri savunmanın, hiç değişmemenin erdem sayıldığı, dönekliğin en büyük günah kabul edildiği bu safkan ari ideolojiler, inançlar diyarında biraz zor oluyor ama Türkiye melezleşiyor. Her gün başka güzel bir melez, başka türlü bir asil melezlik çıkıyor karşımıza.
Geçen hafta Bursa Uludağ Üniversitesi'nde tanıştım bu türün güzel örnekleriyle. Egeli bir Yörük ile Urfalı bir Kürt aynı evde kalıyorlar. Bayramda Urfa'ya gitmiş Serhat. Ev arkadaşının anlattıklarını yerinde görmek için. Sosyoloji Topluluğu'nda birlikte çalışıyorlar. Okulun dışına çıkınca birlikte Kürtçe şarkı söylediğimiz Karadenizli Türk kızların bir kısmının başörtülü olduğunu öğreniyorsunuz. Bazıları hem Kürt hem başörtülü. Ama yine de Yeşil Türbe'nin karşısındaki kahvede solcu arkadaşları "Çav Bella" söylerken rahatsız olmuyorlar. Çünkü birlikte az önce "Gesi Bağları" söylemişlikleri var, "Biraz Kül Biraz Duman" diye dertlenmişlikleri var, başörtüsü sorunu için ne yapabiliriz diye kafa patlatmışlıkları da var.
Üniversite, rejim safkanlar istiyor ama hayat bu kadar ırkçılığı kaldırmıyor işte.
Annem yıllardır Rize'de esnaflık yapıyor. Yıllarca Rize'de ANAP'ın kadın kolları başkanlığını yaptı (ırkçı solcular için merkez sağcı-küçük burjuva kökenlerimi ifşa ediyorum) Şimdi iyi bir Taraf okuru. Arada bir İstanbul'a gelir mal almak için ve tabii bizi görmek için. Bu aralar yine İstanbul'da. Geçen gün teyzemle bir taksiye binmişler. Konu nasıl gelmişse Kürt meselesi açılıvermiş birden. Bir anda Karadenizli taksici "Kürtlere askerler bok yedirdi zamanında, çok zulmetti," demiş, "o yüzden bunlar oluyor."
Sonra bir hatırasını anlatmış. Kamyonculuk yaparken İran'dan mal getiriyorlarmış. Yine soğuk bir kış gecesi kamyonları Hakkâri civarında ıssız bir yerden geçerken yolda bozuluvermiş. Çıkıp bir süre yürümüşler. Sonra bir köy görmüşler uzaktan. Oraya gitmişler. Bir kapıyı çalmışlar. Durumu anlatmışlar. Türkçeyi bile az çok konuşan ev ahalisi onlar için seferber olmuş. Evdeki tek döşeğe oturtmuşlar. Yemek hazırlamışlar. Kendi yataklarını hazırlamışlar. Bu arada sadece bakışıyorlarmış. Taksici "İşte abla," demiş anneme, "ben iki kelime zor konuştuğumuz bu insanların böyle iyiliğini gördüm. Biri bir şey yapmasa niye bunlar dağa çıksın."
Yeni ve güzel melez neslimizden son örnek ise melezliğin Türkiye'deki başkentlerinden Hatay'dan. Mazlum-Der Hatay Şubesi'nin şu açıklamasına bakar mısınız:
"MEB'in 9. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabında ateizm anlatılırken 'vahye dayanmayan inanç biçimleri, toplumda olumsuz etkilere yol açan reenkarnasyon ve satanizm gibi zararlı akımların ortaya çıkmasına da zemin hazırlamıştır' denmektedir. Kitap ikinci kez 958.000 adet olarak basılmıştır. Kitaptaki reenkarnasyonla ilgili verilen bilgiler yanlıştır. Değişik din mensuplarını rencide edecek ifadelerin pervasızca yazılması hiçbir şeyle bağdaşmaz. Kitabı yazanlar ülkemizdeki inanç coğrafyasından da haberli değildirler. Alevi vatandaşlarımızın bir kısmının reenkarnasyona inandıklarını yazarların bilmemesi veya görmezden gelmesi asla kabul edilecek bir şey değildir. Satanizmle reenkarnasyonu ayıramayanların kitap yazmaları acaba bir ülke gerçeği mi? Mazlum-Der Hatay Şube olarak bahsi geçen kitabın acilen toplatılmasını istiyoruz."
Türkiye melezleşiyor. Türler, cinsler, ırklar birbirini keşfediyor.
Diğer ırklarla, türlerle, cinslerle mahallemizden gizli, ne derler korkuları içinde, haklarında bildiğimiz türlü tezviratı unutarak kuytuda, bucakta buluşuyoruz.
Önce kaçamak bakışlar atıyoruz birbirimize. "O da beni seviyor mu" diye anlamaya çalışıyoruz. "Olur mu acaba" diye korkuya kapılıyoruz. Güven testinden geçiriyoruz. Zorluyoruz. Ama sonra sarılıp, koklaşıyoruz. Hasretle kucaklaşıyoruz. "Ben seni ne kadar yanlış tanımışım be kardeşim" diyoruz.
Bu kaçak buluşmalarından yeni ve çok güzel bir nesil doğuyor.
Zaten bir tek hayvanların safkanı makbuldür, güzeldir değil mi?
Safkan at, köpek olur ama safkan insan pek güzel olmaz.
Melezlerin düşmanı tabiî ki çok. Memlekette safkan ırkçılığı diz boyu.
Safkan Türkler, safkan Kürtler, safkan solcular, safkan muhafazakârlar "Mavi kanımızı kirlettiniz" diyorlar, "neslimizi bozdunuz" diye kızıyorlar.
Ve rejim en çok da karşısında hiçbir silahı çalışmayan melezlerden korkuyor.
Taraf işte bu yeni melez neslin gayri-resmî yayın organıdır.
Bir gün bu melezler kendilerini sahiden temsil edecek bir de parti kurarlarsa sakın şaşırmayın
Taraf