Bugün ÖZGÜRDER Genel Merkezinde MAZLUMDER, ÖZGÜR-DER, Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Hak Hukuk Dayanç Derneği ve Türkmenistan Helsinki Vakfının çağrısı ile Türkmenistan’da yaşanan hak ihlalleri ve Türkiye’de bulunan Türkmenlerin yaşadığı ihlallerle ilgili basın açıklaması yapıldı.
Programa çağrıcı kuruluşlardan MAZLUMDER Adına Genel Başkan yardımcımız Ali ÖNER, ÖZGÜRDER Genel Başkanı Rıdvan KAYA, Hak Hukuk Dayanç Derneği genel Başkanı Dursoltan TAGANOVA, Türkmen Helsinki Vakfı Başkanı Tajigül BEGMEDOVA katılırken; Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) İstanbul Şube Başkanı Av. Mustafa YAMAN ve Türkmenistanlı Mağdurlar Zarina AHTYAMOWA ve Alişer SAHATOV katıldılar.
Katılımcılar 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü olması nedeniyle dünyadaki mülteciler sorununa dikkat çekerken 14 Haziran’da Yunanistan açıklarında batan mülteci teknesine Batılı ülkelerin kayıtsız kaldığını ve Yunanistan başta olmak üzere tüm Batılı ülkelerin bundan sorumlu olduğunu belirttiler. Akabinde davet konusu Türkmenistan’da yaşanan hak ihlalleri ile Türkiye’de bulunan Türkmenlerin yaşadığı ihlallerle ilgili açıklama yaptılar.
Program aşağıdaki basın açıklamasının okunması ile sona erdi.
GİDEMEYEN VE KALAMAYAN TÜRKMENİSTANLILAR İÇİN “BİR KEZ DAHA” ÇÖZÜM ÇAĞRISI
20 Haziran 2023, İstanbul
Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Dünya üzerinde bildiğimiz kadarıyla 90 milyondan fazla mülteci, doğduğu topraklardan ayrılmış, yabancı topraklarda geçici koruma statüsünde ya da sığınmacı, mülteci, gibi çeşitli etiketlerle yaşamaya çalışıyor.
Dünya üzerinde her milletten, her ırktan birçok mülteci mazlum durumuna düşerken, bu zulmü bitirmeye kudretli devletler ise bırakın engellemeyi kendi çıkarları için zulmü körüklüyorlar. Daha bu hafta mazlum coğrafyalardan yüzlerce mültecinin bulunduğu bir tekne Avrupa’ya geçmeye çalışırken Yunanistan açıklarında battı. Bugüne kadar açıklanan ölü sayısı 79. Ancak yüzlerce mülteci kayıp. Ya Akdeniz’in sularına gömüldüler ya bir geminin ambarında boğulmuş haldeler ya da en iyi ihtimalle “modern” Avrupa’nın kendisini kurtarmasını bekliyor. Ne yazık ki başta Yunanistan olmak üzere devletler bu trajediye kayıtsız kaldılar.
Dünyada mültecilik krizi yaşanırken maalesef muasır devletler kendi aralarında mültecileri nasıl “paylaşacaklarının” hesabını yapıyor, ülkelerine gelmesin diye geçiş ülkelerine verilecek rüşvetlerin miktarını konuşuyor. Rüşveti alanlar ise o meblağı hak etmek için Akdeniz’de ve Ege’de insan avına çıkıyor. Şayet bu soruna bir çözüm bulunamazsa gelecek nesiller 21’inci yüzyılı “insanlığın kara yüzyılı”, hatta iki dünya savaşı yaşanmış olmasına rağmen “20’nci yüzyıldan daha acı ve kanlı bir yüzyıl” olarak anacaklar.
Mülteci krizi artık geçici çözümlerle, insanlığı düşünüyormuş gibi yapıp çıkarlarını gözetmekle çözülebilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bütün devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve bu konuda çözüme katkı verebilecek herkesin insancıl çözümler konusunda kararlı adımlar atması gerekiyor.
Pakistanlı, Suriyeli, Sudanlı, Myanmarlı, Bangladeşli, Venezuelalı, Nikaragualı, Haitili, Türkmen ve daha niceleri... Dünyada göçmenliği neredeyse “standart” hale gelmiş topluluklar...
Türkmenistanlıların yaşadığı kriz de mülteci ve göçmenlerin yaşadığı en dramatik insani krizlerden birisi konumunda. Otuz yıllık genç bir devlet olan Türkmenistan en baskıcı ve en kapalı ülkelerden biri olarak tarif ediliyor. Ülke çeşitli uluslararası gözlemcilere fiilen kapalı. Medya sıkı devlet kontrolü altında ve yaşam standardı her geçen gün düşüyor. 2020 yılında başlayan pandemi ise bu baskıcı ve kapalı devlet için adeta bir fırsat oluşturdu. Hükümet baskıcı politikaları için pandemiyi bahane etti. Bu dönemde ülkesine dönmek istediği halde dönemeyenler, bugün de pasaport süre sorunları sebebiyle Türkiye’de barınamamakta, GGM tutukluluğu veya geri gönderilme tehdidi altında yaşamaktadırlar.
Türkmenistan’dan 15 yılda 2 milyona yakın kişinin ayrıldığı tahmin edilmektedir. Türkmenlerin en çok gittiği ülke ise Türkiye’dir. Geçtiğimiz senelerde duyurduğumuz ve çözüm için çağrıda bulunduğumuz üzere Türkmenler yaşadıkları ülkede pasaportlarının süresinin dolmasına rağmen konsolosluk randevusu alamamakta; bu nedenle kaçak konumuna düşmektedirler. Pasaportlarını yenileyemedikleri için onlarca Türkmen GGM’lerde beklemektedir.
Türkiye ve Türkmenistan ilişkilerinde siyasi ve diplomatik tüm kanallar kullanılarak Türkmenlerin yaşadığı sorunların çözümü sağlanmalıdır. Her iki toplumun siyasi, sosyal ve kültürel kaynağı olan adalet, hakka riayet ve özgürlük değerlerine dayalı bir çözüm mümkündür. Türkmenistan’daki hak ihlallerinin son bulması için gerekli adımlar atılarak ifade, düşünce ve din özgürlüğünün ikamesi, adalete erişimin garanti altına alınması, Türkiye’de bulunan Türkmenistanlıların en doğal hakları olan pasaport işlemlerinin güven içerisinde ve sağlıklı bir şekilde yapılması, parçalanmış ailelerin uygun olan tarafta birleştirilmesi sağlanmalıdır. Türkmenistan yönetiminden kaynaklı evrak ve prosedür sorunları giderilinceye kadar Türkiye’deki Türkmenlerin işlemlerine insani ve istisnai perspektifle muamele edilmesi ve geçici çözüm üretilmesi çağrımızdır. Öte yandan özellikle fikirlerini ve eleştirilerini ifade ettiği gerekçesiyle uydurma suçlamalar gösterilerek listelenmiş ve ülkeleri tarafından iadesi istenen Türkmenlerin iadesi durdurulmalıdır.
Her insanın vatanında özgürce ve onurlu yaşama ve kendi toprağında defnedilme hakkı birbirimize sorumluluğumuzdur.
Bizler bu bildiriye imza atan kuruluşlar olarak;
Dünya genelinde, son yıllarda endişe verici bir şekilde yükselen ırkçı ve nefret içerikli baskıcı politikaların son bulması, adalet ve özgürlüğün hakim olması dileğiyle.
MAZLUMDER
ÖZGÜR-DER
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği
Hak Hukuk Dayanç Derneği
Türkmen Helsinki Vakfı