MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu Irak eski devlet başkanı Saddam Hüseyin'in yakalanmasının ardından yargılanmasına ilişkin aşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır:
"İşgal güçleri tarafından son derece perişan bir halde Tikrit'te yakalanan Saddam Hüseyin'in medyaya yansıyan görüntüleri, aslında tüm diktatör ve zalim yöneticilerin son tahlilde karşılaşabilecekleri aczi göstermesi bakımından ibret verici olmalıdır. Irak halkına yıllardır acı, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey vermeyen diktatör Saddam Hüseyin işlediği insanlık suçlarının hesabını mutlaka vermelidir. Uluslararası hukukun öngördüğü adil yargılama kriterlerine ve Cenevre Sözleşmesinin hükümlerine göre Saddam Hüseyin'e savaş esiri muamelesi yapılmalı ve tutuklu bulunduğu süre içinde kendisine insanca davranılmalıdır. Saddam Hüseyin işkence ve kötü muameleye uğramamalı ve kendisini aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlar sergilenmemelidir.
Saddam Hüseyin'in can güvenliği, fiziksel ve ruhsal bütünlüğü korunmalıdır. Uluslararası toplum Saddam Hüseyin'in işgal güçleri tarafından bilinmeyen bir yere götürülüp gizli yöntemlerle yargılama girişimlerine karşı dikkatli olmalıdır. Saddam Hüseyin, işgal altında bulunan kendi ülkesinde adil bir şekilde yargılanamaz. Zaten işgal güçleri tarafından kurulan Irak yönetiminin hukuken meşruiyeti bulunmadığı gibi Saddam Hüseyin'i yargılama yetkisi de bulunmamaktadır.
Saddam Hüseyin BM gözetiminde Irak, İngiltere ve ABD dışında bir ülkede oluşturulacak bağımsız bir mahkemede bağımsız bir mahkeme heyeti önüne çıkarılmalıdır. Saddam Hüseyin'in işlediği insanlık suçları da, suç ortaklarının kimler olduğu da yine bağımsız savcılar ve uluslararası uzmanlar tarafından soruşturulmalıdır. Uluslararası insancıl hukuk ilkeleri gereğince adil bir şekilde yargılanmasını istediğimiz Saddam Hüseyin'in işgal güçleri tarafından yakalanması, işgalcilerin gayrı meşru konumunu değiştirmeyeceği gibi yakın bir dönemde Saddam Hüseyin'in başına gelenlerin onların da başına geleceğinden kuşku duyulmamalıdır. İşgal güçlerinin işlediği insanlık suçları ve bu suçların failleri de adil yargı önüne çıkarılmadıkça gerçek adaletten söz etmek imkansızdır. Aksi halde son elli yıldır yaşandığı gibi dünya halkları yine "kazananların adaleti"ne mahkum edilmiş olacak ve insani değerler egemen güç çevreleri tarafından yok sayılmaya devam edecektir."