Fakirlik, açlık, şiddet ve savaş gibi türlü gerekçelerle yurtlarından kopmuş ve ölüm pahasına bir umudun peşinde yollara düşmüş mülteciler, günümüz dünyasının acı bir gerçeği haline gelmiştir. Suriye’de yaşanan iç savaş ve Esed rejiminin kendi halkına uyguladığı katliam zaten dramatik boyutlarda olan bu sorunun bir anda daha da büyümesine yol açmıştır.
Türkiye’nin, “ensar olma” yaklaşımıyla sergilediği tutum ve milyonlarca göçmene kucak açması, bu insanlık dramı içerisinde belki de en anlamlı örneği oluşturmaktaydı. Ancak tarihe geçecek bu örnek bile, iyi planlanmamış süreçlerin kurbanı olabilmekte, tutarsız politikalarla zedelenebilmektedir. Göç idarelerindeki bürokrasi, geri gönderme merkezlerindeki hukuksuz uygulamalar ve oldubittiye getirilen sınır dışı kararları bunlar arasında sayılabilir. Sınırların açılması kararı ise meseleyi başka bir noktaya taşımaktadır. Bu kararın birçok haklı gerekçesi olabilir, ancak doğuracağı sonuç da baştan bellidir; denizler yine cesetlerle dolacak, Aylan Bebek’ler yine içleri sızlatarak kıyıya vuracaktır.
İnsanlığın menfaat karanlığına gömüldüğü, kimsenin acı çeken ötekini önemsemediği bir dünyada sorumluluğun en büyüğü duyarlılığını kaybetmemiş olanlara düşüyor; Türkiye’ye düşüyor.
MAZLUMDER olarak:
#MAZLUMDER
#Mülteciler
#Mültecilik
#SuriyeliMülteciler