Ankara, 17 Nisan 2001
MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Av. Şehmus Ülek, Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın TBMM'de yaptığı konuşması olayı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:
HÜR KÜRSÜ İCAZETLİLER İÇİN Mİ ?
Eğitimde, sağlıkta, yargıda, ülke kaynaklarından yararlanmada yaşanan Türkiye'deki ayrımcı uygulamalara bir yenisi daha eklendi. Ayrımcılık TBMM'ne de taşındı. (Partisi sahip çıkmadığı için) Partisiz Milletvekili Bekir SOBACI'nın Mecliste yaptığı konuşma üzerine yaşanan gelişmeler; özellikle de oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU'nun sözleri, sade vatandaşın değil, milletvekilinin bile anayasal güvencede olduğu ifade edilen haklarının kullanımı için, yasalarda yazılı olmayan birtakım niteliklere sahip olması gerektiğini ortaya çıkarmıştır.
Anayasanın 83. Maddesi "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, ... sorumlu tutulamazlar." demektedir. Bekir SOBACI bu konuşmayı Meclis çalışmaları sırasında, Meclis kürsüsünden yapmıştır. Ancak ekonomik krizle birlikte ara verilen alışılagelmiş açıklamalarından birini yayınlayan Genelkurmay Başkanlığı, düşüncelerini ifade eden bu milletvekilini kınamış; kınamakla kalmamış Anayasanın bu açık hükmüne rağmen Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştur.
Meclisi bu tür müdahalelere karşı öncelikle savunması gereken Meclis Başkanvekilinin söz konusu konuşma üzerine yaptığı açıklama ise bu müdahaleden daha vahim bir durum arz etmektedir. Başkanvekili SÖKMENOĞLU, planlayıcı ve uygulayıcılarının bile post-modern darbe diye nitelediği bir süreci Cumhuriyetin kendisi olarak nitelendirmiş ve bunun bin yıl süreceğini ifade etmiştir. Bununla da yetinmeyerek "Hür kürsü, hak edenler içindir" diyerek milletin vekilleri arasında ayrımcılık yapmıştır. Bu ayrımcılığın bir başka örneği de, geçmişte Merve KAVAKÇI hadisesinde yaşanmıştır.
Anayasa ve yasalardaki Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmayı ve milletin oyu ile seçilmeyi, hür kürsünün kullanımı için yeterli görmeyen; bunların dışında kriterler arayan anlayış, meclisi, milletin meclisi olmaktan çıkararak derin yerlerden icazetli tek tip insanlardan oluşan bir topluluk haline getirecektir.
Ayrıca bu örnek, birtakım derin güçlerin iradesi karşısında millet iradesinin anlamsız olduğunun, yazılı hukuk metinlerinin, hatta anayasal hükümlerin bile belirli durumlarda görmezden gelinebileceğinin açık bir ifadesidir. İnsan hak ve özgürlüklerine ilişkin anayasal güvenceler, yine anayasal kurumlar eliyle sağlandığına göre; anayasanın birinci derecede sahibi olan yasama meclisinde anayasal bir hakkın kullanımı engellenebiliyorsa, sözü edilen anayasal güvenceler, vatandaş için kâğıt üzerinde yer alan hükümler olmanın ötesinde bir anlam taşımayacaktır.
Anayasal güvencelerin anlamını koruyabilmesi için; Adalet Bakanı'ndan suç duyurusunu aynen iade etmesini, TBMM'nden de milletvekillerinin yasama dokunulmazlığına sahip çıkmasını fazla umutlu olmasak da yine de bekliyoruz."