Mavi Marmara Davasını Tekrar Konuşmanın ve İşgalci İsrailin Suçlarına Karşı Hukuk Mekanizmalarını Harekete Geçirmenin Zarureti

MAVİ MARMARA DAVASINI TEKRAR KONUŞMANIN VE İŞGALCİ İSRAİLİN İŞLEDİĞİ SUÇLARA KARŞI HUKUK MEKANİZMALARINI HAREKETE GEÇİRMENİN ZARURETİ

Bir apartheid rejimi haline geldiği tartışmasız biçimde ortada olan işgalci İsrail’e “DUR!” diyecek mekanizmalar içerisinde, kullanmaya cesaret edilmesi halinde önemli tesirleri olacak ulusal ve uluslararası hukuk mekanizmaları yıllarca göz ardı edilmiştir.

Kudüs başta olmak üzere, Filistin topraklarının ve dini mekanların gaspı, soykırım ve insanlığa karşı suçlar, işkence ve kötü muamele, sivil yerleşim alanlarının kasten bombalanması suretiyle kadın çocuk demeden gerçekleştirilen rutin hale gelmiş katliam operasyonları, oluşturulan çifte standarta dayalı yasalar ve yargılamalar ile insanların evlerinin ellerinden alınması, haksız tutuklama ve cezalandırmalar, işgalci İsrail ve yetkililerinin sistematik ve planlı bir biçimde işledikleri suçların başında gelmektedir.

Bu suçların yargılanması için BM Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerine ciddi yük düşmektedir. Bugüne kadar sümen altı edilen, yok sayılan ya da sonu gelmez bir sürece yayılan başvuruların hızlandırılması, bu kurumların varlık nedeni açısından kaçınılmazıdır. Yine evrensel yargı yetkisi bağlamında farklı ülkelerin de kendi ülke hukuklarına göre yargılama başlatmak üzere çaba göstermesi elzemdir.

Özellikle işkence, soykırım ve insanlığa karşı suçlar başlığı altında değerlendirilmesi mümkün olan suç fiilleri açısından, sadece uluslararası yargı mekanizmalarının değil Türkiye mahkemelerin de yargı yetkisi dikkate alınmalı ve bu imkân harekete geçirilmelidir. Türk Ceza Kanunu’nun 13. Maddesinde düzenlenen evrensel yetki kuralı çerçevesinde; TCK 94. ve 95. maddelerinde düzenlenen “işkence”, TCK 76. maddesinde düzenlenen “soykırım” ve TCK 77. maddesinde düzenlenen “insanlığa karşı suçlar”, yabancı ülkede yabancılar tarafından işlense dahi Türk kanunları uygulanabilmektedir. Bu suçların zamanaşımına tabi olmadığını da özellikle vurgulamak gerekir. Evrensel yargı yetkisi olarak ifade edilen bu yetkinin kullanılması ve bu suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılabilmesi Adalet Bakanı’nın talebine bağlıdır.

Anılan çerçeve içerisinde bahse konu TCK maddesinin işletilmesi için bütün şartlar oluşmuştur. Adalet Bakanı sayın Abdulhamit Gül’den beklentimiz, başta 27.12.2008 – 21.01.2009 Tarihleri arasında Gazze katliamı olarak tarihe geçen ve MAZLUMDER adına suç duyurusunda bulunduğumuz suçlar olmak üzere, sistematik ve planlı bir şekilde icra edilen bu suçlar yönünden TCK 13. Maddesini harekete geçirmesidir. Bu tarihi, ahlaki, vicdani ve hukuki bir sorumluluktur. Bu madde ve yetki şimdi değilse ne zaman işletilecektir!..

Yine özellikle bahse konu Gazze saldırısı ve ambargosu sebebiyle gündeme gelen yardım konvoyu hareketini ve özelde Mavi Marmara saldırısını da hatırlatmak istiyoruz. Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan Mavi Marmara, Gazze ve Defne-Y isimli gemiler, 31.05.2010 günü işgalci İsrail’in hukuk dışı saldırısına muhatap olmuş, içerisinde dernek yöneticilerimizin de bulunduğu sivil yardım gönüllülerinin bulunduğu Mavi Marmara’ya yönelik saldırı bir katliama dönüşmüştü. Bu saldırı ve sonrasındaki adam öldürme ve yaralama suçları, deniz aracını kaçırma ve alıkoyma, işkence ve kötü muamele, hürriyetten yoksun bırakma, yağma, hırsızlık, mala zarar verme gibi suçlar yönünden, suçların Türk gemisinde işlenmiş olması sebebiyle mülkilik ilkesi bakımından genel yargı yetkisi çerçevesinde ve TCK 13. Maddesi kapsamında evrensel yargı yetkisi çerçevesinde değerlendirilebilecek nitelikte olması sebebiyle MAZLUMDER adına ailelerin de katılımı ile suç duyurularında bulunmuştuk.

Bu suç duyuruları sonrasında yürütülen soruşturma neticesinde İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde geç de olsa suçların azmettiricilerine yönelik ceza davası açılmış ve bu davada sanıklar hakkında tutuklama ve kırmızı bülten kararı verilmişti. Dava normal seyrinde devam ederken gündeme gelen hukuksuz ve onur kırıcı bir anlaşma seyri değiştirmiş, mahkeme açıkça baskı gördüğü izlenimini verecek şekilde dosyada alelacele “düşme” kararı vermişti. Bu karara karşı yapılan itirazlar neticesinde dosya halen istinaf mahkemesinde olup, mahkemenin bu dosyadaki mağdur ve vekil itirazlarını ciddiye alması ve İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin düşme kararını kaldırması gerektiği her İsrail saldırısı sonrasında tekrar tekrar yakıcı bir şekilde kendisini dayatmaktadır.

MAZLUMDER olarak, İşgalci İsrail’in bütün araçlar ve mekanizmalarla baskılanması gerektiğini, aksi halde zulüm, işgal ve katliamlarına son vermeyeceğini göz önünde bulundurarak diyoruz ki:

- Başta delilleri dahi ortaya konularak suç duyurusunda bulunduğumuz 2008-2009 Gazze saldırısı olmak üzere son yaşanan saldırılar için Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül’ü göreve davet ediyoruz. Basit bir taleple başlayacak soruşturma özellikle Filistinli mazlumlar için büyük bir umut ışığı olacaktır.

- İstinaf süreci devam eden Mavi Marmara Davasının kapatılmasının büyük bir hata ve utanç kaynağı olduğu açıktır. İstinaf Mahkemesinin yargılamayı hızlandırarak, yapılan itirazlar çerçevesinde düşme kararını kaldırması ve yargılamayı devam ettirmesi gerekmektedir. Bu, yok sayılan hukuk, Mavi Marmara’da katledilen sivillerin aileleri, mağdur edilen katılımcılar ve Filistinli mazlumlar için kaçınılmaz bir sorumluluktur.

MAZLUMDER

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2021-05-12
Okunma Sayısı : 906
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643599