KESK ile hükümet arasındaki tartışmalar

Ankara, 25 Ağus2003

MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, KESK ile hükümet arasındaki tartışmalarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

"Son günlerde memur sendikalarıyla hükümet arasında gerçekleşen tartışmalarda kullanılan üslup ve karşılıklı olarak yöneltilen suçlamalar, tarafların insan hakları açısından eleştirisini zorunlu kılmaktadır.

Öncelikle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin'in KESK Genel Başkanı Sami Evren'e yönelttiği "bölücü eylemleri nedeniyle kapatılmış partilerin kongresine gidip konuşması" şeklindeki suçlama, hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmayan bir yaklaşımı ifade etmektedir. Sayın Bakan, "illegal parti" ifadesiyle neyi kastettiğini ve kapatılmasından önce bir siyasi partide konuşma yapmayı suçlama konusu haline getirmenin konuyla ilgisini açıklamalıdır. Öte yandan, insan haklarını korumayı değil, devleti güvence altına almayı amaçlayan, evrensel hukuk anlayışına aykırı mevzuattan ve hukuk tatbikatından sürekli olarak şikayet edilen bir ülkede, partilerin legal olanlarıyla illegal olanları arasındaki çizginin ne kadar ince ve değişken olduğu ortadadır. Yine, sayın bakanın partisi de dahil olmak üzere, bütün partilerin, mevcut hukuk anlayışı ve tatbikatı çerçevesinde her an kapatılma riski altında olduğu, demokratik taleplerin parti kapatma gerekçesi yapılabildiği bir ülkede, kapatılan partilere isnat edilen "yıkıcı", "bölücü" gibi kapatılma gerekçelerinin kamu vicdanını tatmin edici olmaması bir yana, faaliyetteki bir partinin kongresinde konuşma yapmak gibi siyasi eylemler demokrasi ilkesi bakımından hiçbir biçimde eleştiri konusu yapılamaz. Sayın Bakan, bu yaklaşımının, "irticai faaliyet"leri nedeniyle kapatılmış partilerin toplantılarına katılan kişileri de kapsayıp kapsamadığını ve bu kişiler hakkında ne düşündüğünü de açıklamalı veya bu hukuk dışı yaklaşımını düzeltmelidir.

Bu tartışmalarda KESK Başkanı Sami Evren'in "tarikatçılığı" suçlama konusu haline getirmesi ise, ülkemizde insan hakları anlayışındaki eksikliğin öteki yüzüne işaret etmektedir. Kamu çalışanlarını, etnik, dini, cinsel, kültürel ve diğer kimlik farklılıklarını bütün çeşitliliğiyle devlete karşı savunması beklenen bir sendikanın, insanların tarikatlara üye olma hakkını savunacağı yerde suçlama konusu haline getirmesi, Türkiye'de demokrasi mücadelesi verenlerin de insan hakları ve demokrasi gibi değerleri özümsemeye ihtiyaçları olduğunun düşündürücü bir ifadesidir. Son yıllarda irticanın "birinci öncelikli iç düşman" ilan edilerek din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin en temel kullanımların bile ihlal edildiği bir ülkede, militarizmin yaygınlaştırmaya çalıştığı laikçi jargona katkıda bulunmak, devlet nezdinde itibar kazandırsa da, insan hakları bakımından kaygı verici olduğu gibi ihlale uğrayan ve ezilen kitlelerin, farklılıklarını tanıyarak ve saygı göstererek ihlalciye karşı kolektif mücadele örgütleme çabalarına da zarar verici bir üslubu ifade etmektedir. Türkiye'de vatandaşların etnik kimliklerine yapılan baskıları haklı olarak eleştirirken tutarlı olabilmek ve başarı sağlamak, vatandaşların diğer kimlik özelliklerine, bu kapsamda dini kimliklerine yapılan baskıları da mahkum etmeyi gerektirir.

Aynı şekilde, fakir öğrencilerin özel okullarda okutulması tartışmalarında Eğitim-Sen tarafından kullanılan dil de sorgulanmaya ihtiyaç göstermektedir. Eğitimde özelleştirmeye karşı olmak mümkündür; ancak eğitimde özelleştirmeye karşı çıkarken bunu vatandaşların dini okul kurma ve çocuklarını devletin değil kendilerinin istediği gibi yetiştirme haklarını reddeden baskıcı devlet politikası doğrultusunda gerekçelendirilmesi düşündürücüdür. Bu bağlamda hatırlatmakta fayda vardır ki, toplumun sivil örgütlenmesi konusunda keyfi bir ayrım yaparak çalışma hayatına ilişkin alanda özgürlük talep ederken eğitim alanında etmemek tutarsızlıktır ve laikliği benimseyen kesimler, demokratik laiklik ile faşizan laiklik arasında tercih yapmak zorundadırlar.

KESK yöneticilerinin, özledikleri toplumda insanların tarikata üye olma haklarını tanıyıp tanımadıklarını veya son beş yıl içinde binlerce başörtülü kamu çalışanının militarizmin baskısıyla işten atılmaları gibi uygulamaları onaylayıp onaylamadıklarını, kısacası din konusunda Türkiye'deki resmi ideolojiden kaynaklanan bu tür uygulamaları hak ihlali olarak görüp görmediklerini açıklamaları, hem kendi tabanlarının hem de toplumun bilgilenmesi bakımından yararlı olacaktır.

Bu tartışma, insan haklarını ayrımsız biçimde herkes için savunma konusunda iktidarı ve muhalefetiyle, siyasetçileri ve sivil toplum örgütleriyle, Türkiye toplumu olarak ciddi sıkıntılarımız olduğunu göstermekte ve her kesimden insan haklarını savunanların işinin kolay olmadığını kanıtlamaktadır."

BASIN BÜROSU

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2003-08-25
Okunma Sayısı : 2363
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4858413