Türkiye'den ve dünyadan 1128 akademisyen Türkiye'nin bazı il ve ilçelerinde devam eden çatışmalı ortama, yaşanan hak ihlallerine ve devam eden olumsuz sonuçlarına ilişkin görüşlerini ifade eden bir imza kampanyası düzenleyerek “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bir metni, Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi olarak basın ve kamuoyuyla paylaşmışlardır.
Bu kampanyaya katılan imza sahiplerinin mevcut çatışma ortamının sebep ve sonuçlarına ilişkin değerlendirmeleri, birçok açıdan ve kesim tarafından tartışma konusu yapılmıştır. Hiç bir tehdit, hakaret, şiddet ve şiddet çağrısı içermeyen, tamamıyla ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük bağlamında ele alınması gereken söz konusu açıklamanın içeriğine ve uslubuna katılmak ve onaylamak, katılmamak ve onaylamamak kadar doğal ve kişisel bir tercihtir.
Birçok sorumlu insanın yaptığı gibi bu bildiri de çatışma sürecinin sonlandırılarak onulmaz sosyal, siyasal, ekonomik ve daha önemlisi insani krize dönüşen, telafisi gittikçe imkânsızlaşacak derinliği ve bölgesel çatışmalardan bağımsız olmayan siyasal kimliği itibariyle bir an önce silahsız ve şiddet araçlarının kullanılmadığı bir sürece taşınması gerektiğinin ne kadar acil ve önemli bir gereklilik olduğunu kendi perspektiflerinden dile getirmiştir.
Şiddet içermeyen ve şiddeti özendirmeyen bildirinin imzacılarının, en yüksek devlet otoritesi tarafından hakarete maruz bırakılarak cezalandırmaları gerektiğine ilişkin tekrar eden çağrılarını mūteakip, öteden beri varlığı ve işlevi tartışma konusu olan YÖK talimatıyla rektörlükler üzerinden idari ve savcılıklar eliyle de adli cezalandırma sürecine tabii tutulmuş olmaları kabul edilemez. Bu yaklaşım hem üniversite özerkliği, hem akademik görüş ifade özgürlüğü hem de yargı bağımsızlığı açısından açıkça yanlıştır. İmzacı akademisyenler hakkında adli süreci başlatan savcıların imzacılara alenen tehditler savurarak kanlarıyla banyo yapmaktan bahsedenler için henuz bir süreç başlatmamış olmaları da yaşadığımız ortamın enfekte olmaya ne kadar müsait olduğunun bir başka göstergesidir.
MAZLUMDER olarak, özgür ve özerk üniversite çağrılarının ve taleplerinin yoğunlaştığı, üniversitelerin 12 Eylül ürünü vesayet kurumlarından kurtulacağının beklendiği bu aralıkta, insan olmanın ve akademik nosyonun en temel haklarından olan düşüncelerini ifade etme özgürlüklerini kullandıkları için çalışma hakları ellerinden alınmak istenen imzacıların maruz bırakıldıkları bu durumu kabul edilemez buluyor ve derhal durdurulması gerektiğini ifade ediyoruz.
MAZLUMDER Genel Merkezi