Küresel ve Ulusal ölçekte şiddetin bir sonuç alma yöntemi olarak kullanılmasının arttığı zamanları yaşıyoruz. Şiddet hem adi hem de siyasi ve ideolojik amaçlarla dehşet (terör) saçmaya devam ediyor.

Böyle zamanlarda şiddete uğrayanların da uygulayanların da akl-ı selim ile hareket etmesi imkansıza yakındır. Bu sebeple hükümetlerin ve özellikle silahlı bürokrasinin hem kamuoyu hem de uluslar arası baskılar nedeniyle akıl-ı selimle hareket etmeleri daha da bir önem kazanır. Bu gün durum ülkemiz için tam da bu noktadadır. Gün ormanla ağacı, kuduzla şarbonu ayırma günüdür.

Uluslararası belgelerin, anayasa ve yasaların koruduğu genelde insan hakları, özelde ifade hürriyeti, basın yayın hürriyeti, örgütlenme hürriyeti ve haklarında güvenlik kaygılarıyla bir daralmaya gidilmemeli ve terör saldırıları dolayısıyla oluşan milli asabiyete yaslanarak kamu çalışanlarının ücret talepleri, siyasi, idari ve adli baskı altına alınmaya çalışılmamalıdır.

14 Aralık 2006 tarihinde KESK'in çağrısı doğrultusunda tüm Türkiye'de Eğitim Emekçileri Sendikası'na (Eğitim-Sen) üye 80 bin öğretmen ile yaklaşık 200 bine yakın diğer kamu çalışanları birlikte vizite eylemi yaptı. Bu eyleme Balıkesir'in Gönen ilçesinde görevli 36 öğretmen ile bir memur da katıldı. Öğretmenler hakkında önce "görevi ihmal"den idari soruşturma açılmış ve takipsizlik kararı verilmişken, Gönen Cumhuriyet Savcılığı tarafından 36 öğretmen ve bir memur için Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Kamu görevinin terki veya yapılmaması" eylemini düzenlenen 260. Maddenin 1. ve 2. fıkralarına dayanarak, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası istemi ile 27 Ağustos'ta iddianeme hazırladı ve dava açtı. İddianamede, öğretmenlerin yargılandığı bir başka madde ise TCK'nın 53. maddesi. Buna göre, mahkûmiyet verilmesi durumunda infazdan sonra da verilen cezanın yarısından bir katına kadar hak ve yetkilerinin kullanılmasının yasaklanması öngörülüyor. 16 Ekim Pazartesi günü hakim karşısına çıkan ve ikinci duruşmaları 28 Aralık tarihine ertelendi.(sabah)

3 Aralık 2006 tarihinde İLKAV'ın kapalı bir salon toplantısında yaptıkları konuşmalarla milli eğitimimize yönelik sistem eleştirileri dolayısıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü Müfettişlerinin Suç Duyuru ile gazeteci yazar Mehmet Pamak ve Öğretmen Sen Genel Başkanı Yusuf TANRIVERDİ hakkında 301. maddeden dava açılmış ve 23 Ekim 2007 tarihinde de Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinde duruşmaları vardır.

Bitmiş ve devam eden bu tür davaları alt alta koyduğumuzda çıkan fotoğraf;

İmzaladığımız uluslararası belgeleri yargılayan bir Türkiye görmekteyiz. Kimden gelirse gelsin bu talepler savcılardan geçememeliydi. Türkiye; ifade hürriyetini, elde edilmiş örgütlenme ve sendikal hakları yargılayan bir ülke görüntüsüne düşürülmemelidir.

Bu tür davaların geçmişteki örneklerine baktığımızda beraatla sonuçlanacağını, olmazsa Yargıtay dan döneceğini düşünüyoruz.

Sonuç ne olursa olsun, zaten cılız siyasal katılımlı demokratik sistemimiz hem ifade hürriyeti hem de sendikal haklar ve özgürlükler açısından yaralanmaya devam etmektedir. Bu tür davaların kitlelerde baskı oluşturduğu bilinen bir gerçektir. İnsanımızı demokrasiden ve özgürlük taleplerinden yıldırmamak gerekir.

Kamu çalışanlarının ücretleri mevcudun iki katına çıkarılsa, ülkemizi daha iyi savunmak, daha müreffeh hale getirmek için kendilerinde daha çok enerji bulacaklardır.

Hükümet kaynak yaratamıyorsa;

Kayıt dışı ekonomiyi Gelişmiş Ülkeler düzeyine indirsinler, mevcut mali kaynaklar en az üçte bir oranında artar,

1. Yıllık 2,5 milyar dolarlık elektrik kaçağını önlesinler,

2. Emlak vergisi aldıkları 20 milyon konutun en az 10 milyonu kiracıya verilmiş durumdadır. Kiralanarak gelir elde edilen bu 10 milyon konuttan gelir vergisi alsınlar. Yaklaşık 3 milyar ytl eder.

İşte kaynak bununla kamu çalışanın ücretlerini değil ikiye katlamak rahatlıkla beşe katlayabilirler.

MAZLUMDER
GYK Üyesi ve Marmara Bölge Koordinatörü
Hasan KÖSE