Genelkurmayın siyasi alana müdahale açıklamaları

Ankara, 27 Ocak 2000

MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği tarafından yapılan açıklamayla ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

Bir süreden beri ara verilmiş olan karşılıklı mesaj düellolarına yeniden başlandığını görüyoruz. Bir siyasi partinin genel başkanı, partisinin grup toplantısında bir konuşma yapıyor ve son günlerde birçok kişinin ifade ettiği bazı kuşkuları ve soruları dile getiriyor. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği buna karşı bir açıklama yapma gereği duyuyor. Basının büyük bir bölümü de beklendiği üzere "Genelkurmay'ın bir siyasi parti genel başkanına böyle cevap vermesi demokratik gelenekler açısından yanlış sayılabilir ama, Fazilet Partisi de fazla tahrik etti" söylemini geliştiriyor.

FP lideri Kutan'ın, birçokları tarafından günlerdir dile getirilen bazı soruları gündeme getiriş biçimine ve üslubuna yapılacak itirazlar, ne yazık ki Genelkurmay'ın açıklamasını haklı göstermeye yetmemektedir. Genelkurmay'ın açıklamasının birçok bakımdan tartışılması gerekmektedir.

AB'nin 1998 ve 1999 yılı Türkiye İlerleme Raporları'nda Türkiye'de askerlerin yönetimdeki ağırlıklarının genel demokratik ölçülerin çok ilerisinde olduğuna ilişkin tespitini bir kez daha doğrulayan bu son açıklama, bu kurumun, siyasetin dışında kalma adına ne kadar politize olduğunun açık bir ifadesidir. İçeriği bir yana, asker bürokratların bir siyasi partiyi azarladığı böyle bir açıklamanın sadece yapılmış olması bile, Türkiye'de sivil ve demokratik yönetimden ne kadar uzaklaşılmış olduğunu yeterince ortaya koymaktadır. Acaba dünyada asker bürokratların bir siyasi parti lideriyle açıkça polemiğe girebildikleri, bunu yaparken parlamentodan veya sivil hükümetten gelebilecek herhangi bir tepki ve yaptırım riskinin söz konusu olmadığından ve olamayacağından emin oldukları, büyük medyanın ise anında fikir değiştirerek bu açıklamanın ne kadar haklı olduğu propagandasını yapmaya başladığı kaç tane "demokratik hukuk devleti" vardır?

Açıklamada "irticaya taviz veren partiler"den söz edilmiş olması, bu açıklamayı yapanların, açık bir siyasi taraf olarak davrandıklarını, davranabildiklerini göstermektedir. Kaldı ki bir ülkede insanların "irticacı" olmaya da hakları vardır ve siyasi partilerin, oy almak için vatandaşların bu hassasiyetlerine uygun olarak baskıların kaldırılmasına yönelik çalışmaları da "demokrasiler"de son derece normaldir.

Açıklamada "son günlerde kamuoyunun gözü önünde cereyan eden olaylar"dan sözedilerek, ülkede hala "irtica" tehdidinin mevcut olduğu, dolayısıyla 28 Şubat'ın haklılığı kanıtlanmaya çalışılmaktadır. Oysa olaylar hiç de kamuoyunun gözü önünde cereyan etmemektedir. Yaşanan vahşetin kamuoyuna nasıl ve ne kadar yansıtılması gerektiğine birileri karar vermektedir ve bu yüzden kamuoyunun birtakım soruları cevapsız kalmaktadır. Bugüne kadar işlenen çeşitli insanlık suçları ile birtakım kamu kuruluşlarının veya görevlilerinin ilişkisi, ne yazık ki bu açıklamada da görmezden gelinmiştir. Yıllardan beri herkesçe bilinen ama resmen inkar edilen kimi gerçeklerin üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Aslında Genelkurmay'ın bu açıklaması, basında bu konuda "aykırı" sorular sormayı başaranların seslerini kesmeleri için yapılmış bir uyarı olarak da değerlendirilebilir. Kamuoyundan, kendisine verilen bilgilerle ve faillerle yetinmesi ve ötesini karıştırmaması istenmektedir. Dolayısıyla bu açıklamayı FP'ye yapılmış bir uyarı olmaktan çok, Susurluk-derin devlet-Emniyet-MİT-ordu-JİTEM gibi kavramlar ve kurumlarla yaşadığımız olaylar arasında bağlantı olup olmadığını sorgulayan aydınlara ve özgür basına yapılmış bir uyarı olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Öte yandan açıklamada FP'nin kapatılma davasanı etkilemeye yönelik ifadelerin yer almış olması da, ülkemizin hukuk devletinin neresinde olduğunun bir kanıtıdır ve yargıya çok açık biçimde yapılmış bir müdahaledir.

Genelkurmay veya başka yetkililer ne kadar sert açıklamalar yaparlarsa yapsınlar, devlet ile Susurluk ve şimdiki vahşetin ilişkisi çözülmedikçe; hukukdışı ilişkilere ve işlere bulaşmış kamu görevlileri ortaya çıkarılıp cezalandırılmadıkça sadece TSK değil, tüm devlet kurumları töhmet altında kalacaktır. Diğer birçok kurum gibi kendi alanında bir kamu hizmeti veren ordunun saygınlığını korumak da kamuoyunun sorularını duymazlıktan gelmekten, kamuoyunu susturmaktan değil, bu töhmeti ortadan kaldırmayı amaçlayan politikalar geliştirmekten geçer.

Bu açıklama karşısında başta FP olmak üzere gerek politikacıların, gerekse basının tavrı ise, yeni bin yılda da "muhtıralar"ın gölgesinde hayat sürdürmeye katlanmak zorunda kalacağımızı ve sivil siyasetçilerden ve basından yana umutlu olmamız için hala ciddi nedenlerimiz olmadığını bir kez daha göstermiştir.

Kamuoyuna Susurluk'ta yakaladığı izleri takip ederek kendisine gösterilen faillerle, tetikçilerle yetinmeyip merceği gerçek faillere çevirme; hükümete de güvenlik güçleri başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarında hukuk ve yasadışı birtakım işlere bulaşmış insanları tesbit edip yargının önüne çıkarmaya ve suçluluğu kanıtlananları da ayıklama çağrısında bulunuyoruz. Unutulmamalıdır ki, kendi çeteleriyle, yasadışı suç şebekeleriyle hesaplaşmadıkça, Türkiye'nin demokratikleşmesi de insan haklarının geliştirilip korunması da mümkün olmayacaktır.

BASIN BÜROSU

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2000-01-27
Okunma Sayısı : 2161
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4897766