Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde 196 ülkenin katılımıyla Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edilmiş, bu nedenle de her yılın 20 Kasım günü Çocuk Hakları günü olarak ilan edilmiştir. Bu sözleşme, katılanları ve bu hakları taahhüt edenleri itibariyle dünya üzerinde en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesidir. Ne acıdır ki, taahhüt edicisi bu kadar yüksek olan sözleşmede vaaz edilen en temel haklar dahi taraf ülkelerce çocuklara sunulamamış, aksine her geçen yıl çocuklara dair korunması gereken en temel haklar ihlal edilmeye devam etmiştir.
Bugün dünyanın farklı ülkelerinde birçok çocuk çeşitli şekillerde temel haklarından yoksun bırakılıyor, Afrika’nın derin madenlerinden, Uzak Doğudaki ışık görmez fabrikalara, Doğu Türkistan’daki toplama kamplarından, Ukrayna’daki “medeni” bir savaşın gölgesinde “çocuk hakları”nın gerçekten var olup olmadığını sorguluyorlar. Yine apartheid İsrail rejimi kurulduğu günden beri Filistin’de çocuklara yönelik gerçekleştirmiş olduğu hak ihlallerini, katliamlarını 7 Ekim’den beri okul, hastane ve sivil alanları bombalayarak dünyanın gözü önünde soykırım düzeyine çıkartmıştır.
44 günlük süre içinde tüm uluslararası medya ve kamuoyunun gözleri önünde 5500 çocuk olmak üzere, 13200 kişiyi katletmiştir. Sayılardan ibaret olmayan bu kayıplar üstelik henüz tam anlamıyla açığa çıkmamış yüzeysel olarak tespit edilebilmiş verilerdir. Çünkü bombalarla yıkılan binaların altında binlerce kişi olduğu tahmin edilmekte bunların çoğunluğunu ise çocuklar oluşturmaktadır.
Her gün izlediğimiz bu vahşet karşısında dünyanın dört bir köşesinde vicdanlar ayağa kalkmışken, çocuk hakları alanında çalışan birçok sivil toplum örgütünün, kurumların ve devletlerin bu katliama seyirci kalmaları, en temel haklar konusunda dahi söylenmesi gerekeni söylemeyip, herhangi bir somut adım atmamaları ikiyüzlülüklerini gözler önüne sermiştir.
Bu ikiyüzlülük “Bütün insanlar eşittir fakat bazıları daha eşittir” algısını perçinlemiş, insanlık vicdanıyla alay eden bu bilinçli körlük kamu vicdanında uluslararası mutabakatlara duyulan inancın da yitirilmesine yol açmıştır.
MAZLUMDER Çocuk Hakları Komitesi olarak diyoruz ki;
- Mavi gözlü olmasalar da her çocuk, haklar bağlamında eşittir.
- Her çocuğun en temel hakkı olan yaşam hakkını korumak tüm dünyanın görevidir.
- Her çocuğun haklarının eşitçe sağlandığı dünyaya doğması ve büyüyebilmesi gerekmektedir.
- Çocuğun üstün yararı, çocuğun var olduğu her alanda öncelikle değerlendirilen insanlık meselesi olmalıdır.
- Avrupa’da doğan bir çocukla Ortadoğu’da doğan bir çocuğun hayatı eşit derecede değerlidir.