ELEŞTİRİ HAKKININ ENGELLENMESİNİ KABUL ETMİYORUZ
Kuzey Irak harekatının bitirilmesi hakkında CHP ve MHP'nin TSK ile bir tartışma ortamı içinde bulunduğu gözlenmektedir. Yapılan eleştirilere 4-3-2008 tarihinde TSK'dan yapılan açıklamada;
�Tüm bu iyi niyet ve şeffaflığa rağmen, 04 Mart 2008 günü basın dışından Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan söylemler, ülke adına terörle mücadele eden ve şehitler veren bir kuruma haksız ve seviyesiz saldırılar olarak değerlendirilmektedir.
Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğe girmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörle mücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir.�
Sözleri ile cevap verilmektedir.
Oysa bilinirki demokratik toplumlarda eleştirilemez bir kurum yoktur. Halkın temsilcisi olan siyasi partilerin çeşitli kurumları eleştirmesi halkın iradesini yansıtan ifadelerdir. Demokratik toplumlarda Yasamanın verdiği yetki ile savaşa giren askeri kurumun siyasi parti liderlerinin eleştirilerine daha tahammüllü olması beklenir.
Kürt sorununun sivil ve demokratik yaklaşımlarla çözülmemesinden kaynaklanarak güvenlik yaklaşımlarının ön plana çıkması zaten sivil siyaset alanının daralmasına yol açmıştır. Sivil siyaset alanının daha da daralması kabul edilemez bir durumdur. Bu konuda kim olursa olsun her vatandaşın askeri harekatlar ile ilgili eleştiri yapmasının önüne geçici dışlayıcı ve öteki konumuna düşürücü resmi açıklamalar hayal kırıklığı oluşturmaktadır. Düşünce özgürlüğü sınırları içindeki eleştirilere �seviyesiz saldırılar� veya �hainlerden fazla zarar verme� gibi ifadelerin kullanılması demokrasiye gölge düşüren ifadelerdir. Sorunun siyasal düzlemde çözümünün önüne bu tarz yaklaşımların geçmesi sorunun kronikleşmesine yol açmaktan başka bir netice vermeyecektir.
Sadece askeri çözümler ile Kürt sorununun çözümüne odaklanmış siyasi partilerin hayal kırıklığına uğramış ifadeleri de ayrıca değerlendirilmelidir. Etnik ayrımcılık politikalarının yansıması sonucu oluşmuş bu güvenlik sorununun çözümünü sadece askeri çözümlerde aramanın yeterli olmadığı her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Yanlış beklentiler, oluşacak hayal kırıklıkları ile yeni tartışmalar oluşturmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Sorunun son söylemler ile sivil siyaset alanı içinde çözümlenmesi gerektiği daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Eleştirilere ve siyasi gelişmelere karşı muhtıravari açıklamalarla cevap vermenin demokratik bir ortamı zedelemeye uğratan önemli bir zafiyet olduğunu düşünüyoruz.
Ömer Faruk GERGERLİOĞLU
MAZLUMDER Genel Başkanı