MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfa Şube Başkanı Av. Şehmus Ülek, Hizbullah örgütü üyesi Edip Gümüş ve Cemal Tutar'ın altı aydır iradeleri dışında polis gözetiminde, hücrede tutulmaları ile ilgili olarak aşağıdaki çağrı metnini; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt, bazı siyasi parti liderleri, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, Diyarbakır DGM C. Başsavcılığı, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, BM İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi ile Ulusal ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütlerine göndermiştir:
"17 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah örgütüne yönelik olarak gerçekleştirilen İstanbul Beykoz'daki operasyonda sağ olarak yakalanan Edip GÜMÜŞ ve Cemal TUTAR'ın aileleri ve avukatları derneğimize başvurmuş ve Gümüş ve Tutar'ın altı aydır iradeleri dışında polis gözetiminde, hücrede tutulduklarını belirtmişlerdir.
17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul'da gözlem altına alınan sanıklar, 30 Ocak 2000 tarihinde Diyarbakır 3 Nolu DGM Yedek Hakimliğince sorgulandıktan sonra tutuklanmışlardır. Tutuklama kararı üzerine cezaevine konulması gereken sanıklar, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine götürülerek burada tutulmuşlardır.
Yakınları ve avukatları, adı geçen şahısların, uzun süre aileleri ve avukatları ile görüşmelerine izin verilmediğini ve aylarca sistematik bir şekilde uygulanan psikolojik baskı politikalarına maruz bırakıldıklarını ileri sürmektedirler. Vekillerinin yoğun girişimleri üzerine 5 ayı aşkın bir süre sonra 23 Haziran 2000 tarihinde Diyarbakır E tipi Cezaevine konulan sanıklar, 10 Temmuz 2000 tarihinde Diyarbakır 3 Nolu DGM'de haklarında açılan davanın ilk duruşmasına çıkarılmışlardır. Her iki sanık da mahkemedeki ifadelerinde, 5 ayı aşkın bir süredir Terörle Mücadele Şubesinde nezarette tutulduklarını, son 15 gün cezaevine konulduklarını, bu nedenle savunmalarını hazırlayamadıklarını, ayrıca basında aylardan beridir yer alan haberlerin aksine "itirafçı olmadıklarını" mahkeme huzurunda beyan etmişlerdir. Ancak bu yargılamanın akabinde bu ifadelerin hesabının sorulacağı intibaı verilircesine, duruşmadan iki gün sonra, 12 Temmuz 2000 tarihinde her iki sanık, "ifadelerine başvurulacağı" gerekçesi ile cezaevinden alınarak tekrar Terörle Mücadele Şubesine götürülmüşlerdir.
Avukatları, en son 18 Temmuz 2000 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde kendileri ile görüşmüş ve her iki şahsın da baskı altında ve psikolojik çöküntü içerisinde olduklarını müşahade ettiklerini belirtmiştir. Sanıklar, ifadelerine başvurulmak üzere cezaevinden çıkarılmalarına rağmen, avukatları ile yaptıkları görüşmede "hiçbir konuda ifadelerine başvurulmadığını, sadece hücrede tutularak psikolojilerinin tahrip edilmek istendiğini" ifade etmişlerdir. Ayrıca Edip Gümüş'ün kalp hastası olduğu, sıkıntılı ve bunaltıcı ortamlardan, psikolojik baskılardan uzak tutulması ve kontrol altında olması gerektiği, avukatı tarafından ifade edilmiştir.
Sanıkların mahkeme huzurunda itirafçı olmadıklarını açıkça ifade etmelerine rağmen, duruşmadan 2 gün sonra cezaevinden çıkarılmalarına ilişkin olarak verilen Diyarbakır 3 Nolu DGM Yedek Hakimliğinin kararında, kendilerinden "itirafçı sanıklar" şeklinde söz edilmesi, bu kişilerin polis nezaretinde hücrede tutularak baskı ve zorlama ile itirafçı yapılmak istendikleri kuşkusunu doğurmaktadır.
Bırakınız herhangi bir hukuk devletini; yasalarla yönetilen ve sanıkları 6 ay polis gözetiminde tutan, Türkiye dışında ikinci bir devletin dünyada mevcut olmadığını düşünüyoruz. Hücre tipi cezaevlerinin gündemi işgal ettiği son aylarda, cezaevlerinde yaşanan kimi olaylar da dikkate alındığında, bu insanların "itirafçı olmak" ile "aklını yitirmek" gibi insanlık dışı bir tercihe zorlandıklarından kaygı duyulmaktadır.
Bu nedenle MAZLUMDER, Olağanüstü Hal Kanunu kapsamında çıkarılan 430 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yasal bir kılıfa büründürülmek istenen ve 6 aydır devam eden bu hukuksuzluğa son verilmesini beklemekte ve konuya gerekli ilgi ve duyarlılığı göstereceğinize inanmaktadır."