Ankara, 12 Temmuz 2001
MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfa Şube Başkanı Av. Şehmus Ülek, Diyarbakır'da gözaltında kaybedilmek istenen Tekin Ülsen adlı şahısla ilgili olarak, yetkililere (Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Diyarbakır İl İnsan Hakları Kurulu) aşağıdaki mektubu göndermiştir:
GÖZALTINDA BİR KAYBETME GİRİŞİMİ DAHA
"Şubemize Diyarbakır'dan başvuruda bulunan Saniye Altın, kardeşi Tekin Ülsen'in 23 Haziran 2001 günü akşam saatlerinde beş kişi ile birlikte Diyarbakır'da gözaltına alınmasına rağmen, kardeşinden bir daha haber alamadıklarını ifade etmiş bulunmaktadır. Kardeşinin sivil kıyafetli kolluk kuvvetlerince gözaltına alınmasını, iki arkadaşının gördüğünü ifade eden abla Altın, bu kişilerin de aynı akibeti yaşamaktan korktukları için adlarını gizlemek zorunda kaldıkları haber vermektedir.
Gözaltı olayından beş gün sonra 28 Haziran'da DGM Başsavcılığına başvuran Altın'a, kardeşinin gözaltında olmadığı yazılı olarak beyan edilmiştir. Bunun üzerine, çeşitli tarihlerde yedi kez daha DGM Başsavcılığına ve Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunan Altın'a yine olumsuz yanıt verilmiştir.
Abla Altın son başvurusunu, gözaltında kaybedilme olayından 17 gün sonra, yani 10 Temmuz'da yapmış ve ilgili merciler nezdinde suç duyurusunda bulunmuştur. Son başvurunun yapıldığı günün gecesinde ise, saat 24:00 sularında kayıp Tekin'in evine polislerce baskın düzenlenmiştir.
Olaya ilişkin en çarpıcı gelişme ise 9 Temmuz'da yaşanmıştır. Yetkili mercilerin inkarlarına rağmen, kayıp Ülsen'le birlikte gözaltına alınan şahıslardan birisi, 9 Temmuz'da Altın'ın evine giderek kardeşiyle birlikte aynı hücrede tutulduğunu haber vermiştir.
Bütün bunlara rağmen, Tekin Ülsen'in akibeti konusunda, resmi merciler şu ana kadar herhangi bir açıklama yapma gereği duymamışlardır. Acaba gözaltında kaybedilmeler zincirine bir halka daha mı eklenmek isteniyor? Şu ana kadarki resmi sessizlik, bu yöndeki endişelerimizi daha da artırmaktadır.
Bölgede gözaltılar ve ardından tutuklama kararlarına rağmen cezaevleri yerine aylarca Terörle Mücadele Şubelerinde tutulan insanların sayısının her geçen gün arttığı bir ortamda, söz konusu kaybetme operasyonu, bundan sonraki ihlal stratejisini özetlemektedir. Benzer bir olay, 25 Ocak 2001 tarihinde HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve parti üyesi Ebubekir Deniz'in başına gelmişti ve bu insanların akibetleri hala meçhul.
Kendi vatandaşının yaşama hakkını güvence altına alamayan devletin meşruiyetini tartışmaktan daha doğal bir durum olamaz. Bu tür olaylar da zaten Türkiye'nin nasıl bir ülke olduğunu açıklıkla ortaya koymaktadır. Aksine iddia edenlere düşense, öncelikle bu insanları bulup ortaya çıkarmaları ve sorumlulardan gerekli hesabı sormalarıdır. Sizlerin bu konuya gereken hassasiyeti göstereceğinizi umuyor ve bekliyoruz".
BASIN BÜROSU