Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İlkeli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Dayanışma Sendikası (İnanç İlke-Sen) Başkanı Özhan Uçan hakkında sosyal medyadaki paylaşımlarından dolayı başlatılan disiplin soruşturması; engelli memur seçme sınavıyla yerleştiği Fatih Müftülüğü’ndeki Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmenliği işine son verilmesiyle sonuçlanmıştır.
Söz konusu karar ile düşünce ve ifade hürriyeti, çalışma hakkı ve sendikal örgütlenme hakkı gibi üç alanda temel insan hakları çiğnenmiştir. Öncelikle, Özhan Uçan’ın şahsi sosyal medya hesabında, kamu personeli kimliğini kullanmadan, kin, nefret, aşağılama, şiddet ve hakaret maksadı taşımadan ve kamuoyuna “sahip olduğu İslami inancı gereği ‘emr-i bil-ma’ruf, nehy-i an’il-münker’ sorumluluğuyla yaptığını” beyan ettiği paylaşımları; Anayasa, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi temel metinlerde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına ve bu hakkın düşünceleri her türlü yolla başka kişilere ulaştırma özgürlüğüne de aykırı değerlendirilemez. Düşünceyi açıklama özgürlüğüne hukuksal koruma sağlama noktasındaki yükümlülük devletindir ve devlet kurumları bu yükümlülüğün aleyhinde, haksız yaptırımlarda bulunamazlar.
İkinci olarak, Özhan Uçan’ın Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş Kanunu’nda yer alan “siyasi partilerden herhangi birini veya onların tutum ve davranışını övme ve yerme yasağı” gerekçe gösterilerek görevine son verilmesi, tüm kamu çalışanları için bağlayıcı sayılan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125’inci maddesinin (E) bendinde olmayan bir gerekçeden ötürü cezalandırıldığını anlamına gelmektedir. Kanunlardaki bu uyumsuzluğun, gerek ulusal ve gerekse uluslararası düzenlemelerde güvence altına alınan çalışma hakkının ihlaliyle sonuçlandırılması hukuksuz bir karar olarak değerlendirilmelidir. Yine, soruşturmayı yürüten müfettişler tarafından kendisinin savunmasının dahi alınmadan hakkında verilen görevinin sonlandırılması kararının kesinleştirilmesi, mevcut hukuksuzluğun bir diğer boyutunu ortaya koymaktadır.
Son olarak, Özhan Uçan hakkındaki eleştirel paylaşımlarından dolayı soruşturmanın, kendisinin çalıştığı hizmet kolunda bir sendika kurmasının hemen akabinde başlatılması düşündürücüdür ve akabinde böylesi ağır bir karara varılması, henüz kuruluş aşamasındaki bir sendikanın örgütlenme hakkının fiilen ihlal edilmesi anlamını da taşımaktadır.
Gerek görsel ve yazılı medya, gerekse sosyal medya üzerinden düşüncelerini paylaşımlarından dolayı soruşturma, işten çıkarma ve cezalandırma girişimlerine maruz kalan kişilerin sayısı gün geçtikçe takip edilemez sayılara ulaşmıştır. Herkesin görüş ve düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı, kamu hukukundan doğan çalışma hakkı ve sendikal örgütlenme hakkı gibi üç temel insan hakkı ihlalinin gerçekleştiği bu durumu MAZLUMDER olarak açık ve net bir dille kınıyoruz.
Devlet ve hükümet yetkililerine, son dönemde özellikle ifade özgürlüğünün ihlaliyle sonuçlanan kararlardaki niceliksel artışa karşı, temel insan haklarını koruma noktasındaki sorumluluklarını bir kez daha hatırlatıyoruz. Özhan Uçan’a ve benzerlerine yönelik gerçekleşen ihlallerin ve haksızlığın yargı sürecinde bir an önce temel insan hak ve özgürlükleri temelinde giderilmesini ve kararın mutlak surette hak ve adaletle düzeltilmesini ümit ediyoruz.
MAZLUMDER Emek Çalışmaları Grubu