Sayı : Ankara, 29 Mayıs 2000
Konu : Tutuklu Emin Tenşi Hk.
Sayın
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Kavacık'ta bir villaya düzenlenen baskınla başlayan Hizbullah adli örgüte yönelik operasyonlar, gelişerek devam etmektedir. Ortaya çıkarılan mezar evler, geçmişte devleti zan altında bırakmış birçok faili meçhul siyasal cinayetin faillerinin ortaya çıkarıldığına dair gösteri eşliğinde yapılan açıklamalar ve bu cinayetlerin dış bağlantılarına ilişkin gelişmeler; operasyonlara yeni boyutlar katmaktadır.
Ancak tüm bu gelişmelere rağmen olayların ve operasyonların üzerindeki sis perdesinin halen kaldırılamadığı, açıklamaların ve itirafların bir mizanseni andırdığı, inandırıcı olmadığı; birçok aydınla birlikte, yıllarca devlete hizmet etmiş ve halen bu hizmetini sürdüren güvenlik ve istihbarat uzmanları tarafından da dile getirilmektedir.
Son günlerde yürütülen operasyonlarla ilgili olarak ortaya atılan mizansen ve komplo iddialarını güçlendirecek bir gelişmenin Adıyaman cezaevinde yaşandığına ilişkin derneğimize başvurular yapılmıştır. Derneğimizce yapılan araştırma ve incelemeler sonucu, hükümetin ve polisin operasyonlardaki başarısını gölgeleyecek, devletin hukuk devleti olma niteliğini yok edecek birtakım ciddi iddialarla karşılaşılmıştır.
İddialar, Adıyaman E Tipi Cezaevinde 7 yıldır tutuklu bulunan, halen temyiz aşamasındaki Hizbullah Menzil Grubu davasından örgütün askeri kanat sorumlusu olarak yargılanan Emin TENŞİ isimli tutuklu tarafından dile getirilmektedir. Adı geçen tutuklu, Hizbullah örgütüne yönelik operasyonların başlamasından bir süre sonra Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısının Cezaevi 1. Müdürünün odasına kendisini çağırdığını, burada bir arkadaşı ile birlikte 1. Müdürün de bulunduğu bir ortamda Başsavcı ile görüştüğünü; Başsavcının kendisine "senin fiziki birtakım rahatsızlıklarının olduğunu Müdür Bey bana daha önce aktarmıştı. İstiyorsan seni Diyarbakır'a göndereyim gider tedavini olur ve artık Adıyaman'a dönmezsin" dediğini, kendisinin de " gerek yok, ben burada tedavi olabilirim" diye cevap verdiğini ve can güvenliği ile ilgili olarak ciddi endişe duymasına sebep olan gelişmelerin bu görüşme ile başladığını ifade etmiştir.
Emin TENŞİ, Mart ayının sonlarına doğru ciğerleri ve boğazındaki balgam ile ilgili olarak hastaneye sevk talebinde bulunduğunu, bu talebi üzerine hastaneye götürülüp muayene edildikten sonra cezaevine getirildiğini belirtmiştir. Ancak bir gün sonra tekrar cezaevi idarecileri tarafından Adıyaman Devlet Hastanesi Dahiliye Polikliniğine muayene edilmek üzere götürüleceğini ve askerlerin hazır beklediği adı geçen tutukluya bildirilmiş;
Emin TENŞİ, böyle bir talebinin olmadığını belirtmesine rağmen hastaneye götürülmüştür. Burada herhangi bir tahlil yapılmadan, röntgen çekilmeden bir uzman hekim tarafından yapılan muayenesinden sonra "midende şişlik var, kanser olabilir; seni Diyarbakır'a gönderiyorum" denilerek sevki yapılmıştır.
Bu sevk işlemi üzerine cezaevi idaresi, kısa sürede Adalet Bakanlığı ile yazışma yaparak gerekli işlemleri tamamlamış ve Diyarbakır'a gönderileceğini, ilgili şahsa bildirmiştir. Ancak tutuklu Emin TENŞİ, ismini açıklamak istemediği bir şahıstan "sakın Diyarbakır'a gitme, sevkinle ilgili olarak doktor ayarlandı, seni sorgulamak üzere gönderiyorlar, akibetinin ne olacağı belli olmaz" şeklinde bir haber almıştir. Bunun üzerine Adıyaman C. Başsavcısı, Cezaevi l. Müdürü ve cezaevinin dış güvenliğinden sorumlu karakol komutanının bir tertibi ile karşı karşıya olduğunu iddia ederek tedavi için Diyarbakır'a gitmek istemediğine dair yazılı dilekçe vermiştir.
Tüm bu gelişmelerden sonra adı geçen tutuklu, halen bir şekilde cezaevinden çıkarılarak götürülebileceği yönünde endişeler taşıdığını, bu nedenle görüşmelere bile çıkmak istemediğini, yaşamı ile ilgili endişeleri olduğunu ifade etmiştir.
Bu iddialar, son günlerde gerçekleştirilen operasyonlarda yakalandığı ileri sürülen ve itirafları ile televizyonların reytingini yükselten zanlıların da, bu tür komplolar sonucu uygulamaya konmuş senaryoların figüranları olduğuna ilişkin kuşkular oluşmasına sebep olmuştur. Tutuklama kararı verildiği halde cezaevine konmak yerine aylarca Terörle Mücadele Şubelerinde tutulan ve sorgulanan sanıkların durumu dikkate alındığında bu kuşkuların yersiz olmadığı anlaşılacaktır.
MAZLUMDER, hukuk devletinin tertip içerisinde olamayacağını, tüm tutukluların devletin güvencesi altında olduğunu, suç isnadı ile yürütülecek bir soruşturma varsa, bu tür hukukdışı yöntemlere başvurulmaksızın cezaevinde tutulan bir kişinin ifadesinin ilgili savcılıkça alınabileceğini düşünmektedir. Bu nedenle, iddiaların mutlaka araştırılmasını, doğrululuğu halinde bu komploların içerisinde yer alanların cezalandırılmasını, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkili ve ilgili kurum ve kuruluşlardan beklemektedir.
Saygılarımla
Dağıtım :
Cumhurbaşkanlığı,
Başbakanlık,
Genelkurmay Başkanlığı,
Adalet Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı,
İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı,
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
Siyasal Partiler,
Ulusal ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütleri