ÇEŞİTLİ HABER SİTELERİNDE YAYIMLANAN FETÖ - OHAL KONULU BEYANATA DAİR AÇIKLAMA

MAZLUMDER Genel Başkanı Ramazan Beyhan’ın, çeşitli haber sitelerinde “FETÖ’cülere işkence iddiası gerçek değil”, ”Mazlum-Der'den FETÖ'cülere işkence iddialarıyla ilgili açıklama”, "İşkence Yapıldığına Dair Tek Bir Delil Yok" manşetleri ile yayımlanan habere ilişkin açıklaması…

 

Çeşitli haber sitelerinde Anadolu Ajansı ile yaptığımız mülakatın sadece belirli kısımlarının ön plana çıkartılarak manşete çekildiğini ve bunun üzerinden bir takım yorumlar yapıldığını müşahede ettik.

Öncelikle vurgulamak gerekir ki gerek OHAL süreci gerekse yargılamalar ile alakalı daha önce de çeşitli açıklamalar yapmış ve bu süreçlerde gördüğümüz problemleri ve yaşanan hak ihlallerini dile getirmiştik.

Belirli sorulara verilen cevapların röportaj bütünlüğünden kopuk bir şekilde cımbızlanıp, gerçek niyetten kopuk bir şekilde yorumlanmasını kabul etmediğimizi ve bu durumdan rahatsız olduğumuzu ifade etmek isteriz. Yine ifade etmek isteriz ki bahse konu meselelerle alakalı ayrıntılı değerlendirmelerimiz internet sitemizde açıkça görülecektir.

Söz konusu haberlere bakacak olursak, birçok noktayı ayrıntılı olarak ifade etme imkânı olsa da temelde 3 noktanın üzerinde durulması gerektiği görülmektedir:

1- Manşetten verilen FETÖ’cülere işkence iddialarının gerçek olmadığı yönündeki ifadeler söz konusu davaların sanık ve müşteki avukatlarıyla yaptığım görüşmeler neticesinde bu avukatlardan aldığım bilgileri aktarma mahiyetinde olup bugüne kadar ki iddiaların somut bir şekilde ortaya konulmadığına ilişkin kanaatlerimi içermektedir. Bunun genelleştirilerek Türkiye’de işkence olmadığı ya da FETÖ dosyalarında hiçbir şekilde işkence yapılmadığı şeklinde öne çıkartılması doğru değildir. Van’ın Gevaş ilçesindeki işkence iddiaları ile alakalı, içeriğinde OHAL sürecinin bu tür suçlara elverişliliğine ilişkin kaygılarımızı da içeren 16.06.2017 tarihli basın açıklamamız üzerinden daha bir ay geçmişken Türkiye’de kesinlikle işkence olmadığını söylememizin mümkün olamayacağı açıktır. Bu açıklamanın ilgili kısmı aşağıdadır:

“(…)Türkiye keyfi gözaltılar, gözaltında işkence ve kötü muamele konusunda yakın ve kötü hatıralara sahip bir ülkedir. Özellikle keyfiyeti genişleten Olağanüstü Hal süreçleri ve zemini, işkence ve kötü muamelelerin üzerinin emniyet ve yargı bürokrasisi tarafından örtülebileceğine dair kaygıları artırmaktadır.

İşkence insanlık suçudur!

Her ne hal ve şart altında olursa olsun, kime yapılırsa yapılsın işkence meşru değildir, suçtur…

MAZLUMDER olarak anılan olayda üç kişiye yönelik işkence iddiaları ile ilgili adil ve etkili soruşturma yürütülmesini ve iddiaların gerçek olması halinde sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep eder, işkenceye tolerans anlamına gelecek her türlü söylem ve tavrı en ağır şekilde kınadığımızı beyan ederiz.

Ramazan Beyhan

MAZLUMDER Genel Başkanı ”

 

2- OHAL’in kanuni dayanağı olduğu yönündeki ibareler somut bir vakaya tekabül edip OHAL’in gerek Anayasa dâhil iç mevzuatta gerekse AİHS’de bir karşılığının ve dayanağının olduğu izahtan varestedir. Yerine ve zamanına göre, hakkaniyetli uygulamalarla OHAL bizatihi İnsan Haklarını korumanın dayanağı da kılınabilir. Ancak Türkiye’deki uygulamada bunun yer yer sınırları aştığını, insan haklarını ihlal edici bir mahiyete büründüğünü de görmüş ve önceki açıklamalarımızdan da görüleceği üzere bu konuda da eleştirilerimizi dile getirmiştik. Hiçbir somut gerekçesi olmayan, salt siyasal bir söylem olarak OHAL karşıtlığına ilişkin eleştirilerimizin OHAL rejimini kutsamak şeklinde sunulması da doğru değildir.

Bizatihi bahse konu haberlerde de bazı insanların haksız olarak işlerinden edilmeleri eleştirilip, kuruluşunun ve faaliyete başlamasının gecikmesini eleştirdiğimiz OHAL Komisyonuna bu anlamda çok iş düştüğü vurgulanmaktadır. Bu kapsamda:

28.05.2017 tarihli haftalık değerlendirmemizde:

  • “OHAL SÜRECİNİN VE KHK’LARIN NEDEN OLDUĞU HUKUKSUZ VE TARTIŞMALI UYGULAMALAR” başlığı altında:

Devleti ve hükümeti öncelikle KHK süreçlerinde yaşanan ayrıntıları ve gerekçeleri belirsiz ihraçların itiraz mekanizması olarak öngörülen OHAL Komisyonunu bir an önce işlevsel ve etkili kılmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki insanların ucu açık, belirsiz ve hukuki güvenlik taşımayan süreçlere muhatap kılınması ciddi toplumsal riskleri içerisinde barındırmaktadır.”

  • “FETÖ/PDY SORUŞTURMALARI KAPSAMINDA YAŞANAN MAĞDURİYETLER VE HAKSIZ TUTUKLAMALAR; TAHLİYE EDİLEN GÜÇLÜLER YANINDA GEREKÇESİZ TUTUKLANAN MASUMLARIN AHI…” başlığı altında:

“Yüzlerce hatta belki binlerce hasta veya yaşlı ya da kundakta çocuk sahibi mahpus yanında kamu vicdanını tatmin etmeyen yol ve yöntemlerle tahliye edilen mahpusların varlığı umarız ki bizi peygamber hitabıyla işaret edilen noktaya getirmez.”

10.04.2017 tarihli haftalık değerlendirmemizde:

  • “KARAKOLLARDAKİ OLUMSUZ KOŞULLAR” başlığı ve “OHAL’in VURDUĞU CEZAEVLERİ, CEZAEVLERİNDE YAŞANAN KİTAP VE YAYIN YASAKLARI” başlığı ve içeriği

30.03.2017 tarihli haftalık değerlendirmemizde:

  • “KHK’LAR NEDENİYLE OLUŞAN MAĞDURİYETLER” başlığı altında:

“OHAL ilanından sonra gündeme gelen KHK’larla çok sayıda kamu görevlisi gerekli soruşturma ve kovuşturma usulleri yerine getirilmeden ihraç edilmiş ve derneğimize de yansıyan ciddi mağduriyetler oluşmuştu. Gelinen aşamada bazı KHK’larla bir kısım görevlilerin görevlerine iade edilmesi sevindirici olmakla beraber süreçlerin çok yavaş yürüyor olması, ihraç edilen kişi sayısı dikkate alındığında iade sayılarının yüzdesinin çok küçük olması, etkin bir itiraz mercii olarak kurulması taahhüt edilen OHAL Komisyonunun halen kurulamamış olması, ihraç edilen kişilerin büyük bölümünün başkaca geçim imkânlarından yoksun olması hususları bir arada değerlendirildiğinde durumun ciddi mağduriyetler doğurduğu ortadadır.

Bu kapsamda taahhüt edilen OHAL Komisyonunun adil, etkin ve hızlı bir kurumsallaşma ile bir an önce faaliyete başlaması gerektiğini vurgularız.”

  • OHAL SONRASI CEZA YARGILAMALARI VE MAĞDURİYETLER başlığı altında:

“OHAL süreci ile başlayan tutuklamalar sadece darbe soruşturmalarıyla sınırlı kalmamış, başkaca örgüt ya da kurumlara da operasyonlar düzenlenmiştir. Bütün bu operasyonlarda gözlemlediğimiz en önemli sıkıntı özellikle Sulh Ceza Hâkimlerinin tutuklama oranlarının çok yüksek olmasıdır. Yargılama dosyalarının BERAAT ya da Düşme ile sona erme oranları dikkate alındığında mevcut tutuklama oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir.

Yine bu kapsamda ifade etmek gerekir ki özellikle bebek sahibi ya da hamile kadınların da hiçbir pozitif ayrım gözetilmeden standart yakalama, gözaltı ve tutuklama süreçlerine tabi tutulması hukuku ve kamu vicdanını zedelemektedir. Emzikli çocukların nezaretteki anneleriyle tutulmaları ya da bir yakınları tarafından sürekli emniyete getirilip götürülmeleri hangi suçlama söz konusu olursa olsun tevil edilebilir bir muamele değildir. Özellikle savcıların iş yoğunluğu bahanesini bir tarafa bırakarak bu konularda özel hassasiyet göstermeleri ve bu durumda olan kadınların bürokratik işlemlerini hızlıca icra etmeleri çok önemlidir.”

Şeklindeki ifadeler bahse konu meselelerle alakalı genel bakışımızı ifade etmektedir.

 

3- Terör davalarında şeffaflık olmayacağı yönündeki beyanım da gördüğüm üzere maksadımı ve önceki açıklamalarımızı aşan bir şekle sahiptir. Bu beyandaki kastım soruşturma gizliliğinin önemine ilişkin bir açıklama olup bu gizlilik kuralı hem sanıklar hem de mağdurlar açısından temel bir haktır. Ancak buradaki şeffaflıktan kasıt soruşturma dosyalarının ve delillerin sanıklardan ve avukatlardan dahi gizlendiği somut uygulamalara ilişkin olmayıp, dosyaların basın yoluyla alenileştirilmemesi gereğine ilişkindir. Zira somut olarak gördüğümüz problem birçok ceza dosyası içeriğinin basın üzerinden afişe edilmesi ve insanların daha yargılama başlamadan suçlu haline sokulmasıdır. Üstelik yine bahse konu açıklamada da vurguladığımız üzere bu durum kişilerin suçla alakasız ailelerini de etkilemekte ailelere de hakız bir şekilde “potansiyel suçlu” muamelesi yapılmasına neden olmaktadır.

Anılan sebeplerle söz konusu haberlere ilişkin değerlendirmelerin ifade ettiğimiz bütünlük ve arka plan çerçevesinde yapılması gerektiğini vurgular, belirli sorulara verilen cevapların röportaj bütünlüğünden kopuk bir şekilde cımbızlanıp, gerçek niyetten kopuk bir şekilde yorumlanmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek isteriz.

RAMAZAN BEYHAN

MAZLUMDER Genel Başkanı

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2017-07-28
Okunma Sayısı : 3091
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4897872