Sayı : Ankara, 14 Şubat 2000
Konu :Bilim Araştırma Vakfı
Sayın
Sadettin TANTAN
İçişleri Bakanı
Bilindiği gibi 12 Kasım 1999 tarihinde Bilim Araştırma Vakfı (BAV)'na karşı bir operasyon düzenlenmişti. Gece saat 03:00'te 48 ayrı eve kapıları kırılmak suretiyle ani baskınlar yapılmış, baskınlar sırasında pek çok eşya tahrip edilmiş, bekçi köpekleri vurulmuş, çoğu BAV mensubu hiçbir mukavemet göstermedikleri halde yerlere yatırılıp kelepçelenmişti. Gözaltına alınan 85 kişi bir haftaya yakın bir süre İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde tutulmuş ve bu insanlar kendilerine bu süre içinde çok ağır fiziksel baskılar uygulandığını söylemişlerdi. Nitekim BAV mensupları, DGM Savcılığı'na verdikleri ifadelerde, emniyette bulundukları sırada "insan bedeninin tahammül sınırlarını aşan ağır baskılar" altında kaldıklarını ve önceden hazırlanmış bazı ifadelerin kendilerine zorla imzalatıldığını bildirmişlerdi.
Bu gözaltı sürecinde bazı kimseler de BAV mensupları ve vakfın Fahri Başkanı Adnan Oktar aleyhinde zorla şikayetçi yapıldılar. Gözaltına alınan bazı genç hanımların aileleri emniyete çağrıldı ve kendilerine "kızınızı serbest bırakmamızı istiyorsanız, BAV yöneticilerinden şikayetçi olun" şeklinde baskılar yapıldı. (Bu baskı altında şikayet dilekçeleri imzalayan pekçok "zoraki müşteki", daha sonra DGM Savcılığı'na verdikleri dilekçelerle şikayetlerinden vazgeçmiş ve emniyette yaşadıkları baskıyı anlatmışlardır.)
Bu gözaltı süreci sonunda sözkonusu 85 kişiden 4 tanesi tutuklu olarak yargıya sevk edilirken, diğer 81 kişi serbest bırakıldı. Ancak bu kişiler üzerindeki baskılar da devam etti. Bir yandan bazı medya kuruluşları, hiçbir hukuk ve basın ilkesiyle açıklanamayacak bir karalama kampanyasını sürdürdüler; BAV mensuplarına emniyette zorla imzalatılmış olan ifadeler yasalara aykırı bir biçimde medyaya sızdırıldı ve tahkir edici üsluplarla manşetlere taşındı. Bu hukuksuz karalama kampanyasını engellemek için talep edilen yayın yasağı ise, -en azından yargı sürecinin devam ediyor olması yüzünden- hukuki ve haklı bir talep olmasına rağmen reddedildi.
Öte yandan BAV camiasına yönelik polis operasyonları ve "taciz" amaçlı sorgular sürekli olarak devam etmektedir. Nitekim geçtiğimiz günlerde vakıf kaynaklarından yapılan bir açıklamada; üç ay önce serbest bırakılmış olan BAV mensuplarının dahi hala evlerinin basıldığı, hatta yakın akrabalarının evlerine kapılar kırılarak ani baskınlar düzenlendiği, oysa birçok arkadaşlarının, dört ayrı defa yetkili makamlara ifade verdikleri; Emniyet Müdürlüğü'nde, Savcılık'ta, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde kendilerine yöneltilen her türlü soruyu cevapladıkları, Maliye Bakanlığı müfettişlerine, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kurulan özel müfettişler kuruluna ifade verdikleri vurgulanarak şöyle deniliyordu : "Buna rağmen, bu kişilere karşı hala baskın operasyonları düzenlenmekte, evlerinin, iş yerlerinin çevresindeki esnafa varana kadar, ısrarlı incelemeler yapılmaktadır. Hatta bazı BAV camiası mensupları, yolda giderken arabalarının önleri kesilmek suretiyle emniyet müdürlüklerine götürülerek gözaltına alınmaktadırlar."
Sözkonusu gözaltıların son örneği ise, 13 Şubat gecesi yaşanmıştır. Kanal 6 televizyonunda yayınlanan "Objektif" adlı haber programa katılan ve Bilim Araştırma Vakfı hakkındaki ithamlara cevap veren Vakıf Başkanı Tarkan Yavaş ve eski başkan Altuğ Berker, program çıkışında Organize Suçlar ve Silah Kaçakçılık Şubesi görevlileri tarafından gözaltına alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüler. Bu iki vakıf yöneticisinin haklarında hiçbir gıyabi tutuklama veya gözaltı kararı bulunmadığı, dolayısıyla vakıfla ilgili olarak o gece programda yaptıkları açıklamalar dolayısıyla sorgulanacakları gibi tamamen keyfi bir gerekçeyle gözaltına alındıkları derneğimize bildirilmiştir.
BAV yöneticileri Tarkan Yavaş ve Altuğ Berker, bir hafta önce de Objektif programına katılmışlar ve yine BAV camiası hakkındaki ithamlara cevap vermişlerdi. Programda BAV camiasının kanunlara bağlılığını ve devlet kurumlarına olan saygısını ifade eden Berker ve Yavaş, emniyet ifadelerinin kendilerine ait olmadığını, bunları baskı altında imzaladıklarını da açıklamışlar, ancak bunun İstanbul polisine mal edilemeyeceğini, sadece birkaç kontrolsüz kişinin bu hukuksuzluğa neden olduğunu da özenle vurgulamışlardı.
6 Şubat tarihinde Kanal 6'da yayınlanan ilk programdan sonra Altuğ Berker'in evine gece vakti camları kırılmak suretiyle bir saldırı düzenlendi. Tarkan Yavaş'ın evine ise kendilerini polis olarak tanıtan bazı kişiler gelerek tedirgin edici tavırlar sergilediler. Bundan bir süre önce de Tarkan Yavaş'ın halasına ait olan ev, kapısı kırılmak suretiyle polisler tarafından basılmıştı.
13 Şubat gecesinde Kanal 6'da yayınlanan ikinci Objektif programında ise Tarkan Yavaş ve Altuğ Berker yine vakıf camiası hakkındaki ithamlara cevap verdiler. Bilim Araştırma Vakfı'nın faaliyetleri tartışılan program sonunda stüdyoyu basan polisler, Tarkan Yavaş ve Altuğ Berker'i gözaltına alarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürdüler. Bilim Araştırma Vakfı mensuplarına daha önce emniyette yapılan uygulamaları gözönünde bulunduran aileleri ve yakınları, Tarkan Yavaş ve Altuğ Berker'in işkence görmelerinden endişe etmektedirler.
Tarkan Yavaş ve Altuğ Berker'in, sadece vakıf hakkındaki ithamlara cevap verdikleri için gözaltına alınmaları, kendilerine karşı medyada sürdürülen kampanyaya karşı bile BAV yetkililerine, hiçbir cevap hakkı tanınmadığını göstermektedir. Bu kaygı verici uygulamaların, BAV hakkında yürütülen soruşturma sonunda haklarında dava açılan tüm sanıklara "sakın siz de hakkınızdaki suçlamalara cevap vermeyin, yoksa gözaltına alınırsınız" mesaji vermek için yapıldığı düşünülmektedir. Ve ne yazık ki tüm bu gelişmeler, Bilim Araştırma Vakfı'na yönelik hukukdışı ve siyasi amaçlı bir komplo yürütüldüğü yönündeki iddiaları doğrulamaktadır.
Henüz daha soruşturma yürütülürken İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın, bunların Apo'dan daha tehlikeli olduğuna ilişkin sözlerinin yanısıra İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in de kamuoyunu bu insanlardan şikayetçi olmaya çağırması, o günlerde birçok kişi tarafından gözaltına alındıktan sonra suç üretme çabaları olarak değerlendirilmiş ve soruşturmada hukukun ne ölçüde gözetildiğinden yana duyulan endişeleri artırmıştır. Öyle anlaşılıyor ku bu süreç hala devam etmektedir ve "her ne olursa olsun, BAV mensuplarının sindirilmesi veya yok edilmesi" amaçlanmaktadır.
MAZLUMDER, kimsenin hukuk karşısında ayrıcalıklı olmadığına ve olmayacağına inanmaktadır. Ancak herkesin; kişi özgürlüğü ve güvenliği başta olmak üzere adil yargılanma hakkı, düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerden ayrımsız yararlanma hakkına da sahip olduğunu ve devletin de herkesin tüm hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktan sorumlu olduğunu bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duymaktadır.
Bu nedenle MAZLUMDER, yargıya intikal ettirilmiş olmasına rağmen hala hukukdışı ve hatta yasadışı uygulamalara sık sık tanık olduğumuz BAV soruşturmasında insan haklarına ve hukuka aykırılığı açık olan birtakım uygulamaların artık son bulması için ilgi ve duyarlılığınızı beklemektedir.
Saygılarımla
Yılmaz ENSAROĞLU