Batı Karadeniz Bölgesinde Yaşanan Sel Felaketinin Sebepleri Ve Alınması Gereken Önlemler

11 Ağustos 2021 tarihinde Batı Karadeniz Bölgesindeki Bartın, Sinop ve Kastamonu illerinde sel felaketi yaşanmış ve can kayıpları ile maddi hasar meydana gelmiştir. MAZLUMDER Ankara Şubesi, yaşanan felaket öncesinde ve sonrasında gerçekleşmiş olası ihlalleri ve felaketin nedenlerini incelemek ve bir daha tekrarlanmaması için yapılabilecekleri değerlendirmek üzere bir heyet oluşturmuştur. Heyet konuyu uzmanları ile görüşmüş, haber taraması yapmış, konuyla ilgili raporları incelemiş ve bu açıklamayı oluşturmuştur.

Öncelikle sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Bu afetin nedenlerini şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:

     1-    Aşırı yağışlar; Bu bölgede yıllık ortalama toplam yağış miktarı 487,9 kilogram/metrekare (kg/m2) iken 2 günlük yağış miktarı 318,62 kg/m2 olarak gerçekleşti. Ağustos ortalama yağış miktarı ise son 5 yılda 33,7 kg/m2 ölçüldü. Kastamonu'nun Bozkurt ilçesine bağlı Mamatlar köyünde 48 saatte toplam yağış miktarı 420,6 kg/m2 olarak ölçüldü. Bu miktar son 5 yıllık verilerde ortalama 1 yılda toplamda yağan yağışlarda 773,7 kg/m2 oldu. Ağustos ayı ortalaması yağışlarda ise metrekareye 31,5 kg/m2 olarak kayıtlarda yer aldı. Bozkurt ilçesinin bulunduğu Küre Dağları'nın vadilerinden akan yağmur suları buradan Ezine Çayı'na ulaşarak debisini yükseltti. Sel olan bölgelerde yağış ekstremleri yaşandı. Bunlar çok uç değerler ama coğrafyamız için sürpriz de değil. Şehirlerimizi, altyapımızı, afet yönetimimizi bu miktarda yağışlara göre düzenlemedik.

     2-    Ezine Çayı'nın yatağının daraltılması; Bozkurt ilçesinin içinden geçen Ezine Çayı, geçmişte geniş vadi tabanına yayılırken, zamanla yatağı daraltıldı. Daha önce S çizerek Karadeniz'e dökülen çay, daha sonra oluşturulan yapay kanaldan düz bir hattan denize inmek zorunda kaldı.

     3-    Dere yataklarına konut yapılması; Ezine Çayı'nın yatağının daraltılmasıyla elde edilen araziye süreç içerisinde toplu konutlar yapıldı. Halen inşaatı süren binalar dikkat çekti. Sel felaketinde ilk olarak dere yatağına yapılan bu evleri su bastı. Can kayıplarının büyük çoğunluğu dere yatağında yapılan bu evlerde gerçekleşti.

     4-    Köprülerin uygun olmaması; Ezine Çayı üzerinde bulunan köprüler kemerli değildi. Köprünün çayın üzerinde düz inşa edilmesi, felaketin etkisini arttıran bir diğer etmen oldu. Sel sırasında önce demirden yapılan yaya üst geçidi çöktü. Bu demir köprü, arkasındaki tomruklarla birlikte önündeki beton köprünün önünde tıkanmalara neden oldu. Tomrukların birikmesi ve suyun geçişinin engellenmesiyle birlikte biriken sel suları taşarak ilçeye yayıldı.

     5-    Halkın yeterli bilgilendirilmemesi; Vatandaşı erken uyaracak uyarı sisteminin olmaması can kayıplarını arttırdı. Selin Bozkurt ilçesine ulaşmasından önce ilçede yeterli anonslar yapılmadığı belirtildi. Bozkurtlular, çay kenarında gezen polis ve itfaiyenin yalnızca "araçlarınızı çekin" dediğine işaret etti. Birçok kişi sele, evlerinin giriş katında veya çay kenarında yakalandı.

     6-    Sanat Yapılarının Olmaması; Üst havzalardan gelen selin etkisini azaltacak köprü, menfez türü sanat yapılarının olmaması veya yetersiz olması, selin yıkıcı etkisini artırdı.

 

Ayrıca küresel iklim değişikliğinin de etkisiyle eskiye kıyasla şiddetli yağışların sıklık, şiddet ve sürelerinde beklenen artışlar sel ve taşkınların da sıklık ve büyüklüklerinin artmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak ülkemizdeki plansız yerleşmeler, yanlış arazi kullanımı, eğimli yamaçlardaki ormanlık alanların tarımsal amaçlı kullanımlara açılması, dere yataklarının kıyı çizgilerine kadar kontrolsüz bir şekilde kullanılması ve derelerin ıslah amaçlı, çoğu zaman ekosistem dikkate alınmadan, beton kanal içine alınması ilgili sorunları acı bir şekilde tekrar kamuoyunun gündemine getirmiştir.

Bilindiği gibi yukarı havzalarda şiddetli yağışların ardından ani olarak gelen ve fazla miktarda katı materyal içeren su kütleleri olarak tarif edilen seller özellikle Karadeniz Bölgesinde dar ve uzun vadileri etkilerler. Bu dar ve uzun vadilerin denizde nihayetlendikleri yerlerde de yan derelerden gelen seller birleşir ve dere yatağının eğiminin azalması sonucu artık barındırdıkları katı materyali daha fazla taşıyamayarak civar arazi üzerine bırakarak taşkınları oluştururlar. Taşkın ve seller insanoğlunun yeryüzünde bulunmadan önceki dönemlerden günümüze kadar sürekli meydana gelen dinamik ve tabii süreçlerdir. Ancak tarihi süreç içerisinde insanoğlu tabiatın gücü karşısında çaresizliğinin farkında olarak yaşam alanlarını genellikle doğal afetlerin etkilerinden en az etkilenen yerlerde kurmuşlardır. Günümüzde ise bu durum ülkemiz için maalesef tamamen unutulan bir husus haline gelmiştir.

Yerel yönetimler ile ilgili kamu idarelerinin sorumsuz yaklaşımları, hiç yerleşime açılmaması gereken dere yatakları ve heyelan riski taşıyan alanların imara açılmasına neden olmuş ve böylece afetlere davetiye çıkarılmıştır. Dere yatağına bile bile ev yapılmasının bütün suçu vatandaşta değil, raporlara rağmen imara açan yetkililerde ve yapılara ruhsat verenlerdedir.

Kilometrelerce öteden dağdan gelen ve saatler içinde çoğalarak gelen (gökten aniden inmeyen) bir sel ile ilgili bir uyarı sisteminin olmaması ve yerleşim yerlerinin son ana kadar boşaltılmaması, can kaybının artmasında önemli bir etkendir.

Olayın kendisi afet olarak adlandırılsa da, insanın kendisinden kaynaklanan ihmaller, hukuksuzluklar ve kuralsızlıklar afetin vehametini artırmıştır. Yağmur bir doğa olayıdır ancak afete dönüşümü kendi ellerimizle gerçekleştirdiğimiz ihmallerin, ihlallerin sonucudur. Yani karşılaşılan sonuç kolektif bir suçtur. Taşkınlar doğal bir olaydır onu afete çeviren insanlardır. Her aşırı yağıştan sonra iklim değişikliğini dile getirmek, sorumluyu kendimiz dışında aramamızın tezahürüdür.

Sonuç

Vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü devletin aşağıdaki önlemleri ivedilikle bilimsel bir yaklaşımla ele almasını yetkililerden talep ediyoruz:

     1.    İdareler afet öncesinde afetten doğacak zararı önlemeye yönelik gerekli tedbirleri almak ile yükümlüdür. Yaşam hakkının ihlali ile sonuçlanan sel felaketi sürecinde ihmali olan kişi ve kurumlar tespit edilerek kamu vicdanını tatmin eden idari ve hukuki soruşturmalar yapılarak sorumlular hakkında gerekli yasal işlem yapılmalıdır.

     2.    Ülkemizi etkileyen doğal afetler risk (deprem, heyelan, sel baskını, çığ, orman yangını vb.) alanları için hazırlanmış/hazırlanacak olan tehlike ve risk haritaları göz önünde bulundurularak ülkesel, bölgesel ve yerel düzeyde planlamalar yapılmalı. Yerleşime uygun alanlar tespit edilmeli. Yüksek riskli alanların yapılaşmaya kapatılması, buralardaki yerleşimin taşınması sağlanmalı, taşkın riski olan bölgelerde uygulanacak imar planları taşkın tehlike haritaları dikkate alınarak uygulanmalı, bu amaç için yönetmelikler çıkarılmalı ve tavizsiz uygulanmalıdır.

     3.    Özellikle kentler içinde yer alan altyapı ve üstyapı tesislerinin afete neden olmasının engellenmesi amacıyla; açık dere ve çay yatakları kapatılmamalı, akış ortalamaları gözetilerek mevcut haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkân verecek şekilde menfez vb. altyapılar gözden geçirilerek, gerekli olanlar yeniden inşa edilmelidir.

     4.    Doğal drenaj alanları, dere ve çay yatakları kesinlikle daraltılmamalı, uygun sanat yapıları ile geçilmeli, dere ve çay yataklarına müdahale ve malzeme alımı önlenmelidir.

     5.    Yukarı havzadan gelen iri materyalin yıkıcı etkisini azaltmak ve sanat yapılarının kapanmasını önlemek amacıyla sel kapanları, süzücü yapılar ve çelik moloz bariyerler yapılmalıdır.

     6.    Yukarı havzalarda araziler kabiliyetine göre kullanılmalı, bilimsel açıdan ormanlık alan olarak kullanılması gereken yerlerde tarım yapılmasına müsaade edilmemelidir.

     7.    Ormanların koruyucu fonksiyonu göz önünde bulundurularak işletmecilik yapılmalıdır.

     8.    Orman Genel Müdürlüğü tarafından kesilen ağaçların depolama alanı dere yataklarında olmamalı. Dere yataklarında olanlar en kısa zamanda kaldırılmalıdır.

     9.    Acilen “Afet Erken Uyarı Sistemi” oluşturulmalı, adım adım uygulanmalı, can kayıplarını önlemek için zamanında yerleşim yerleri boşaltılmalıdır.

 

MAZLUMDER Ankara Şubesi

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2021-08-24
Okunma Sayısı : 1111
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4497797