Bangladeş, son yıllarda insan hakları ihlalleriyle dünyada ilk sıralarda gündeme gelen ülkelerden biridir. Özellikle 2009 seçimlerinden sonra Başbakan olan Şeyh Hasina, muhaliflere karşı yoğun bir sindirme faaliyetine girişmiştir. Devlet aygıtının tüm gücünü elinde tutan hükümet partisi Avami Birliği'nin, yerel ve küresel güçlerin yönlendirmesiyle, ülkedeki muhalif gruplarla hesaplaşmaya girişmesi nedeniyle ülkede tam bir kaos havası hâkim olmuştur. Muhaliflerini susturan, temel insan haklarını hiçe sayan ve yaptığı bu haksızlığı uluslararası kamuoyunda meşrulaştırmak isteyen hükümet, bütün bunları yaparken “terörizmle mücadele” kavramını politik bir tasfiye aracı olarak kullanmış; hükümete bağlı resmi ve gayri resmi güçlerce adam kaçırma, haksız tutuklama, faili meçhul cinayet, işkence ve gözaltında öldürme gibi yaşam hakkını yok sayan uygulamalar yaygınlaşmıştır. Bunlara ek olarak, hükümetin yargı kurumları ve sivil bürokrasi eliyle iletişim alanında gerçekleştirdiği kısıtlamalar, düşünce özgürlüğü ihlalleri, ülkedeki İslami muhalefetle birlikte diğer etnik ve dini unsurlara yapılan keyfi uygulamalar MAZLUMDER ve uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından geçmişte rapor edilmiştir. ¹
Özellikle Cemaat-i İslami Partisi yöneticilerine yönelik evrensel hukuka aykırı siyasi idamlar, Hasina Hükümetine yöneltilen yolsuzluk, kayırmacılık iddiaları Bangladeş’te toplumsal huzursuzluğu artırmıştır. 2023 yılında yapılan seçimlerin adil ve bağımsız olmayacağı gerekçesiyle ülkenin iki büyük ana muhalefet partisi olan Bangladeş Milliyetçi Partisi ve Cemaat-i İslami Partisi seçimleri boykot etmişlerdi.
Temmuz ayının başından itibaren öğrencilerin başlattığı, kamuda işe alım için uygulanan kontenjan sistemini protesto gösterilerine hükümet kanlı bir şekilde müdahale etmiştir. Resmi rakamlara göre son bir ayda 300'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 25 bin kişi gözaltına alınmıştır. Bağımsız gözlemcilere göre ölümlerin çoğunluğu kolluk güçlerinin silahından çıkan kurşunlarla olmuştur. 175 milyon insanın yaşadığı Bangladeş'te kamu personel alımlarında yıllardır devam eden kontenjan sistemi sadece kamu alımlarında değil, üniversitelere öğrenci alımı ve özel sektör alımlarında da uygulanmaktadır. Uygulanan kontenjan sistemi, adalet ve liyakate karşı haksızlığın sembolü haline gelmiştir. 2018 yılında gerçekleştirilen eylemlerin ardından Avami Birliği hükümeti geri adım atmıştı. Ancak, Temmuz’un ilk haftasında Yargıtay üzerinden kontenjan sistemini geri getiren Hasina hükümeti sadece kendi partililerini işe alabilmek için kontenjan sistemini sahte gazi sertifikaları düzenleyerek devam ettirmiştir. Bu uygulamaya karşı öğrencilerin liderliğinde, toplumun farklı kesimlerinin katıldığı protesto gösterileri gerçekleştirilmiştir. Dakka sokaklarında barışçıl eylemler devam ederken, kolluk kuvvetleri eylemci öğrencilere doğrudan ateş açarak yaşam hakkını hiçe saymış, yine hükümetin gençlik kolu Bangladeş Chatra Birliği, masum öğrencilere saldırmış, öğrencileri kaçırmış ve çeşitli işkenceler yapmıştır. Hükümet, sadece halkına karşı silah kullanmakla kalmamış, ülkenin tüm internet kaynaklarını ve 175 milyon vatandaşın telefon hatlarını dondurmuştur. Hasina Hükümeti, eylemlerden sorumlu tuttuğu 30 milyondan fazla resmi üyesi olan ve ülkenin en köklü partilerinden Cemaati İslami partisini ve öğrenci kolu Chatra Shibir'i herhangi bir mahkeme kararı olmadan yasaklamıştır.
Haksızlık ve hukuksuzluklara karşı öğrencilerin geçen hafta barışçıl eylem çağrılarına, toplumun farklı kesimlerinden katılım olması üzerine Hasina Hükümeti eylemcilere sert müdahalede bulunmuş ve bu eylemlerde de çoğunluğu öğrenci eylemcilerden olmak üzere 100’den fazla kişinin hayatını kaybettiği basına yansımıştır. Tüm orantısız müdahalelere rağmen göstericiler pasif direniş eylemlerini sürdürmüş, ülkenin birçok kentinden başkent Dakka’ya yürüyüşler başlamıştır. Eylemler sonrasında Hasina Hükümeti istifa etmiş ve Hasina ülkeyi terk etmiştir.
MAZLUMDER olarak,
MAZLUMDER Bangladeş İnsan Hakları Raporuna ulaşmak için tıklayıns://ad