İslami değerlere yönelik sövgü ve hakaretlerin siyasetin temel argümanı haline gelmesiyle Avrupa’daki İslamofobi farklı bir aşamaya geçmiş ve artık iyice derinleşmiştir. En son Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “radikal İslam” ve “terör” tanımlaması adı altında Fransa’daki Müslümanlara potansiyel suçlu muamelesi yapması ve Müslümanlara yönelik faşizme varan uygulamalara imza atması, İslam düşmanlığını “devlet politikası” haline dönüştürmüştür. Bu İslamofobik davranışlar Müslüman toplumlarda tepkiyle karşılanmakta ve kaçınılmaz olarak karşıtını üretmektedir ki en son örneğini Viyana’da sivil bireylere yönelik saldırılarla görmüş olduk.
Sebebi ne olursa olsun masum insanların öldürülmesi yaşam hakkı ihlalidir; asla kabul edilemez. MAZLUMDER olarak bu filleri kınıyoruz.
Bu tür olayların sebepleri doğru anlaşılmalı ve sosyolojisi iyi tahlil edilmelidir. Nefret söylemi de nefret suçu kapsamındaki yaşam hakkı ihlalleri de kutuplaştırıcıdır. Bir arada barışçıl şekilde yaşama iradesini engelleyici niteliktedir. Avrupa'da son yıllarda gerçekleşen nefret söylemi ve ırkçı saldırılar etkin bir şekilde soruşturulmadığı, failleri yakalanmadığı, hatta kimi siyasiler tarafından dolaylı olarak korunduğu müddetçe, yeni saldırıların yaşanması kaçınılmazdır. Düşünce ve inanç özgürlüğünün bu denli pervasızca ayaklar altına alındığı ve Avrupa'nın kendi değerleri ile de örtüşmeyen bu fiiller kabul edilemez niteliktedir.
MAZLUMDER olarak, sivillere yönelik saldırıları yaşam hakkı ihlali kapsamında gördüğümüzü ifade edip kınıyor ve şu çağrıları yapıyoruz: