Adil Yargılama Yargının Varlık Nedeni, Özgürlüğümüzün Güvencesidir

Kamuoyunda Gezi davası olarak bilinen, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ise darbe girişimi davasına dönüşen, ardından casusluk iddialarının da eklendiği dava sonunda mahkemece sanıklar Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ali Hakan Altınay’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

Ceza yargılamasının dönem dönem muhalifleri sindirme aracı olarak kullanıldığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği siyasi karar örnekleri hepimiz için ciddi bir risk barındırmaktadır. Söz konusu yargılama safahatında yaşananlar da kamuoyunda bu yönde bir algının oluşmasına sebebiyet vermiş, özellikle suçlamanın sürekli değiştirilmesi, beraat ve tahliye kararına rağmen yeni suçlamalarla yeni tutuklamalara başvurulması sanıklara ceza vermek için bahane arandığı kanaatini kuvvetlendirmiştir.

Hükümete karşı suç işlendiği gerekçesiyle ceza verilen dosyada, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan yargılamanın önce farklı bir heyet tesis edilerek o heyetle devam ettirilmesi ardından tartışmalı bir süreç ve karar ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki çarşı davası ile birleştirilmesi; mahkeme üyelerinden birisinin iktidar partisinden milletvekili aday adayı olduğunun anlaşılması; Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusu neticesi mahkemenin Kavala’ya izafe edilen suçların işlendiğini gösteren hiçbir delilin dosyada yer almadığı, bu tutukluluğun hukukî değil, siyasi gerekçelere dayandığı, bu nedenle derhal tahliyesinin gerektiği yönündeki kararına rağmen sanığın tahliye edilmemesi; yargılama safahatında verilen tahliye kararına rağmen sanığın cezaevinden çıkamadan başka suçlamayla tekrar tutuklanması; ilk tahliye kararı sonrası tutuklama kararlarının casusluk suçlamasına dayanmasına rağmen nihai kararda bu suçlamadan beraat kararı verilerek hükümete karşı suçtan ceza ve tutuklama kararı verilmesi; yargılamanın ve tutuklamanın uzunluğu ve karmaşıklığı bu iddiaları güçlendirdiği gibi yargılamanın adilane bir şekilde yürütülmediği yönündeki şüpheleri de artırmıştır.

Yargılama sürecinde ilk davanın tek tutuklu sanığı olan ve beraat kararı verilerek tahliye edilen Osman Kavala, bu karardan birkaç saat sonra 15 Temmuz darbe girişiminin planlayıcısı olduğu gerekçesiyle yeniden gözaltına alınmış ve bir başka suçlama ile tekrar tutuklanmıştır. O dönemde sanığın tutuklama kararından sonra tahliye kararını veren hakimler hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından hakimlik teminatını ortadan kaldıracak şekilde soruşturma başlatıldığı yönünde haberler de basına yansımıştır.

Sanıklardan Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi ile sonuçlanan davada kıdemli üyenin, dosyada dinleme kayıtlarından (tape) başka delil bulunmadığı, bu kayıtlara ilişkin kararın da başka suçların soruşturulması için alındığı, ceza verilen suç kapsamında bir dinleme kararı bulunmadığı, bu anlamda dosyada bulunan dinleme kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu, böyle olmasa bile dosyada dinleme kayıtlarını destekleyen somut deliller bulunmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının cezalandırmaya yeterli olmayacağı, sanıklar hakkında beraat verilmesi gerektiği yönündeki, karşı oy yazısı davanın siyasi nitelik taşıdığı yönündeki kanaatleri güçlendirmiştir.

Mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığı adil bir yargılamanın olmazsa olmazıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında sıkça vurgu yaptığı üzere adil bir yargılamadan söz edebilmek için mahkeme ve yargıcın gerçekte tarafsızlığının yanında görünüşte de tarafsız olması gerekmektedir. Mahkeme üyelerinden birisinin daha önce milletvekili aday adayı olması, siyasi iktidar mensuplarının dava hakkındaki süreklilik arz eden beyanları ve yargılama aşamasında yaşananlar, tahliye kararlarının ve AİHM kararlarının yerine getirilmemesi en azından görünürde adil ve tarafsız bir yargılamanın gerçekleşmediğini göstermektedir.

MAZLUMDER olarak, davanın içeriği ve sanıklar hakkındaki suçlamalardan bağımsız şekilde;

Hukuk devletinin teminatı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yargıyı da bir erk olarak kabul ettiğini ve bu yolla yargılamaları yürütmenin etkisinden çıkarmayı hedeflediğini, bu durumun denge-denetleme sistemi içerisinde adaletin ve hukukun güvenceye alınması manasını taşıdığını, hukuk devletinin mümeyyiz vasıflarından birinin her türlü etki ve müdahaleye kapalı bağımsız ve tarafsız mahkemelerin varlığı olduğunu hatırlatır,

Davanın başından bu yana yaşananların yargılamanın siyasi bir nitelik taşıdığı yönündeki şüpheleri güçlendirdiğini ve mahkemenin bağımsızlığına gölge düşürdüğünü, sanıkların en temel hakkı olan adil yargılanma haklarının çeşitli şekillerde ihlal edildiği yönünde somut ve kuvvetli endişeler doğurduğunu ifade ederiz.

MAZLUMDER

#GeziParkıDavası

#OsmanKavala

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2022-04-27
Okunma Sayısı : 1165
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643604