28 ŞUBAT ZULMÜ SON BULSUN!
28 Şubat darbesinin 21 inci yılının Ocak ayından itibaren MAZLUMDER’in Ağrı’dan İstanbul’a tüm şubeleriyle 28 Şubat mahpuslarının serbest bırakılması talebiyle başlattığı basın açıklaması, eylem ve etkinlik dizisinin sekizinci haftasında, MAZLUMDER Genel Merkezi destekçi sivil toplum örgütleri, üye ve gönüllüleriyle birlikte Saraçhane Parkında basın açıklaması yaptı.
Çetin hava şartlarına rağmen oldukça büyük katılımla gerçekleşen ve 28 Şubat mahpuslarının serbest bırakılması talebinin en yüksek sesle dile getirildiği açıklamaya Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER), AHİTDER, Akabe Eğitim ve Kültür Vakfı, Aksa Eğitim ve Dayanışma Vakfı (AKDAV), Anadolu Öğrenci Birliği, Anadolu Platformu,ANASİAD, Bilinç-Der, Deniz Feneri, EĞİTİM-BİR-SEN, Fatih Akıncıları, Hikmet Vakfı, İHH İnsani Yardım Vakfı, İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK), İnsan ve Medeniyet Hareketi (İMH), İstanbul Platformu, İstikamet Vakfı, İyilik-Der, Köklü Değişim, Medeniyet Vakfı, MEMURSEN, Mustazaflar Cemiyeti, ÖNDER, Ümran Hareketi ve Yardımeli Derneği yöneticileri, üyeleri ve gönüllüleri ile destek verdi.
Dev bir temsili hapishanenin önünde gerçekleşen gösteri ve açıklamada, bazı konuşmacılar parmaklıklar arkasından söz aldı.
Parkın dört bir yanında yer alan brandalar ve göstericilerin taşıdığı pankartlarda “28 Şubat Darbe Cezaevi”, “Sessiz Olun Müslüman Tutsaklar Ölüyor”, “Son 28 Şubat Olsun” , “Hala İçerideler”, “Brifingler veya FETÖ Talimatlarıyla Yargılandılar”, “Siz Sustukça Biz Ölüyoruz” ifadeleri yer aldı.
28 Şubat sürecinin her yönüyle aydınlatılmasını, siyasi yargı kararlarının iptal edilerek 28 Şubat’ın brifingli-siyasi yargılamalarının yok sayılmasını ve 28 Şubat mahpuslarının hiçbir bahane ya da erteleme olmaksızın derhal serbest bırakılmasını talep eden açıklama 2018 yılının İstanbul’a kar yağan ilk gününde gerçekleşti.
MAZLUMDER Genel Başkanı Ramazan BEYHAN açılış konuşmasında;
“Bu 28 Şubat son olsun çağrımızın sekizincisini yapmak üzere bir aradayız. Bu süreç zarfında bize destek veren tüm basın mensuplarına, STK temsilcileri ve gönüllerine, MAZLUMDER´in üye ve gönüllerine huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
28 Şubat bir dönemin adıdır. Yıllarca darbeye psikolojik ve sosyolojik zemin hazırlamak için Türk Silahlı Kuvvetleri içinde oluşturulan “çalışma grupları” ile adeta toplum mühendisliği yapılmıştır.
Birçok bileşeniyle birlikte 28 Şubat darbesi Müslüman Türkiye halkına karşı yapılmış ve bin yıl sürecek şekilde toplumun dinamikleri olan “Hakça siyaset”, inanç ve değerlerine bağlı gerçekten o günün sivil guruplarına, ekonomi ve eğitim alanına, sağlık, iletişim ve kültürel değerlere karşı yapılmıştır.
28 Şubata silahsız olduğu için postmodern darbe diyorlar. Bu doğru mudur?
28 Şubat´ta belki tanklar yürüdü, askerler parmak sallayarak, omuz atarak kabadayılık yaptılar, ancak 28 Şubat´ta yargı bir silah gibi kullanıldı.
Yargının yaptığı tahribat hukuk adına zulüm ve mağduriyet ürettiği gibi 28 Şubatı hala devam etmektedir.
Brifing, talimat ve direktif alan yargı mensupları yargı görevini kötüye kullanmışlardır. Bu yargıçlar adeta hukuk celladı olmuşlardır.
Şartlar ne olursa olsun yargı adaleti temin etmek istiyorsa hukuka giden yolları ve prensipleri korumalıdır. Bu; 28 Şubat dönemi için de, bugün de, yarın da zaruri bir ihtiyaçtır. Adalet hepimize lazımdır, bundan 20 küsur yıl önce verilen yargı kararları hukuk ilkelerine aykırı olmuştur. Yüzlerce gencimiz zindanlarda çürümektedir. Genç hayatlar çalınmaya devam ediyor.
Bu yanlışı düzeltmek Türkiye Büyük Millet Meclisi´ne, Hükümete, Adalet bakanına özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza düşmektedir.
Biz 28 Şubat mahpusları ile ilgili verilen kararların” tabulaşmasını” anlamakta güçlük çekiyoruz; hiç kimse dokunmuyor ya da dokunamıyor.
Biz MAZLUMDER olarak önümüzdeki 28 Şubat´a varmadan bu mazlumiyet kaldırılıncaya kadar her ayın yirmi sekizinde şubelerimizle birlikte çeşitli etkinliklerle yetkililere hatırlatmaya ve halkımızı da duyarlı olmaya devam edeceğimizi bugünden ilan ediyoruz.
Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da desteğinizi istiyor katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.” dedi.
Eyleme katılan İstanbul Platformu adına Şemsettin Özdemir, İHAK Başkanı Cihat GÖKDEMİR, Mahpus Ahmet Şat’ın ablası ve Abdüsselam DURMAZ’ın yengesi Zeynep DURMAZ, Köklü Değişim adına Mahmut KAR, eski mahpus Fatih Akıncıları Onursal Başkanı Mehmet ŞAHİN, mahpus Yasin DEMİR’in eşi Semiha DEMİR ve eski mahpus Gazeteci/Yazar Mehmet Ali TEKİN söz alarak birer konuşma yaptı.
İstanbul Platformu adına konuşan Şemsettin Özdemir yirmi bir yıl önce aynı saatlerde dokuz saat süren Milli Güvenlik Toplantısında halkın seçtiği iktidara dur diyenlerin elbet pişman olacağını hatırlatarak, Hükümetin acilen ve mazeret üretmeksizin 28 Şubat mahpusları hakkında çözüm üretmesi gerektiğini söyledi.
İHAK Başkanı Av. Cihat GÖKDEMİR, 28 Şubat 1997’de tam 21 yıl önce daha stajyer bir avukat olduğunu ve bu dönemde eldeki Kur’an-ı Kerimlerin dahi suç aleti olarak kabul edildiğini ifade ederek, aradan aylar, yıllar, mevsimler geçmesine rağmen hapishanede olan 28 Şubat mahpuslarının halen içeride olduğunu söyledi. Hem brifing yargısı hem de FETÖ yargısının kararlarıyla hapsedilen mahkumların hukuksuz deliller, yerel ve üst mahkemedeki hukuksuz yargılamalar nedeniyle yeniden yargılanması halinde serbest kalacağını kaydeden GÖKDEMİR, tek bir hakimin FETÖ bağlantısı nedeniyle İstanbul Zeytinburnu’ndaki kulelerin yıkımına karar verildiği dosyada yargılamanın iadesine karar verilirken, ceza evinde yılları tükenen mahkumlar hakkında da aynı kararın verilememesine dikkat çekerek, yaklaşık otuz yıldır hukuksuz şekilde yargılanarak hapse düşen 28 Şubat mahpuslarının kuleler kadar değerli olup olmadığı acı sorusunu yöneltti.GÖKDEMİR ayrıca 28 Şubat brifingli ve FETÖ yargı kararları ile mahpusların cezaevlerinde bulunduğuna ve bu durumun haksızlığına dair tüm görevlilerin haberdar olduğunu, sorunun çözümü için her koşulun oluştuğu söyledi.
Mahpus Ahmet Şat’ın ablası ve Abdüsselam DURMAZ’ ın yengesi Zeynep DURMAZ, hapishanede tutulan yakınlarının işkence altında ifade alındığını ve her türlü delile olmasına karşı işkenceciler hakkında hiçbir işlem yapılmadığını, buna rağmen mahpusları yargılayan dönemin hâkimlerinin açıkça “size az işkence yapılmış, biraz daha iyi işkence yapılsaydı bülbül gibi öterdiniz” dediğini ifade etti. Önlenemeyen 12 Eylül Darbesinin 28 Şubatı, 28 Şubat Darbesinin önlenememesinin 15 Temmuz Darbe Girişimini doğurduğunu ifade eden DURMAZ, Ahmet ŞAT, Abdüsselam DURMAZ ve tüm mahkûmlarıneğer burada olsalardı Cumhurbaşkanına hitaben şunları söyleyeceğini söyledi:
“Ben Ahmet ŞAT, adaleti beklerken gardiyan kapımı annemin mezarına götürmek için açtı, ellerim kelepçeli yüreğim sızılı yaşarken bir anneyi acısıyla gömdüm.
Ben Abdüsselam DURMAZ, her kapı açıldığında kimin acısını yaşayacağım korkusuyla sevdiklerimi buğulu camların arkasından 24 yıldır izlemekle yetiniyorum.
Sizim suskunluğunuz, yüreğimizdeki esareti perçinliyor.
Ben Mahmut UYAN, kardeşlerim bu acıları yaşarken yaşlı annemi her gördüğümde sıra bende mi diye bekliyorum.
Ben Can ÖZBİLEN, zindan yolunu aşındıran ayaklarının altını öptüm babamın, bu son vedaydı babama…
Ben Halil KANTARCI, hani beni suçlu bulup içeri atmıştınız ya, sizin varlığınızı tehdit ediyordum ya, ben Allah’a verdiğim ahdi tuttum, peki sizin ahdiniz nerede?
Bu son 28 Şubat olsun!”
Köklü Değişim adına konuşan Mahmut KAR, sivil toplum kuruluşlarının sesi çıkmadığı ve üst makamlara sesi ulaştırılamadığı eleştirisinin yersiz olduğunu, bu yıl MAZLUMDER ve birçok sivil toplum kuruluşunun Müslüman mahkûmların durumunu yüksek sesle haykırdığını, artık bu konunun çözümü için hiçbir yetkilinin duymadık görmedik ve benzeri mazereti kalmadığını ifade etti. KAR, mahpusların Medrese-i Yusufiye’de amel defterini dolduğunu ancak dışarıda olup, onları mahpustan çıkarmayanların her dakika zararda olduğunu söyledi. Yargının Hizbuttahrir yargılamaları ile yeni bir 28 Şubat’ın önünü açtığını ifade eden KAR, bir an önce yaşanan zulümlerin sona ermesi için yetkililere seslendi.
Fatih Akıncıları Onursal Başkanı Mehmet ŞAHİN, 21 yıl önce başörtüsü zulmü, gece baskınları, işkenceleri ve uydurma örgüt isimleriyle yapılan yargılamaları hatırlatarak, zalimler dışarıdayken mazlumların mahpus olduğunu söyledi ve mazlum 28 Şubat Mahpusları için birileri rahatsız olsa da seslerin yükseltilmesi gerektiği ifade etti. Mehmet ŞAHİN, “Biz onlardan af istemiyoruz, biz onlardan hak istiyoruz, bu hakkımızı da söke söke alacağız.” dedi
18 yıldır ağır hasta olmasına rağmen halen mahpus olan Yasin DEMİR’in eşi Semiha DEMİR, eşinin zulme uğradığını, işkenceler gördüğünü, aldığı cezanın sadece eşine değil ailesine de verildiğini söyledi. DEMİR, eşinin üniversite hastanelerinden alınan raporlarla ağır hasta olduğunu ve birçok mahkûmun çok ağır hasta ve yaşlı olmasına rağmen zindanlarda çürüdüğünü ifade ederek, artık birilerinin ellerini taşın altına koyması gerektiğini, aksi halde hepsini Allah’a havale ettiğini söyledi.
Eski mahpus Gazeteci/Yazar Mehmet Ali TEKİN, bir çok arkadaşının yirmi yıldır ceza evinde yattığını ifade ederek, aynı fiilleri işlediği iddia edilen kişiler çok az ceza alırken, Müslümanlara haksız ve hukuksuz yargılamalarla birlikte ayrımcılık yapılarak, Onların ömür boyu hapse mahkum edildiğini söyledi. Gecikmiş adaletin adalet olmadığını kaydeden TEKİN, bir an önce 28 Şubat mahpuslarının yargılamalarının iade edilmesi gerektiğini beyan etti.
MAZLUMDER Genel Sekreteri Kaya KARTAL’ın basın açıklamasının ardından,büyük ilgi gören dev temsili hapishane gün boyu ziyaretçilere açık tutuldu.
MAZLUMDER 28 Şubat dönemininbrifingli ve FETÖ yargılamalarıyla hapishanelerde tutulan yüzlerce mahkûmun serbest bırakılmasına kadar, her ayın 28’inde eylem ve açıklamalarına devam edecek.
MAZLUMDER Genel Merkezinin 28 Şubat 2018 tarihli basın açıklaması şu şekilde oldu:
28 ŞUBAT ZULMÜ SON BULSUN!
Ocak ayıyla birlikte 28 Şubat Mahpuslarının Serbest bırakılması talebiyle başlattığımız basın açıkması, eylem ve etkinlik dizisinin sekizinci haftasında Ağrı’dan İstanbul’a şubelerimiz, destekçi sivil toplum örgütleri, üye ve gönüllülerimizle alanlardayız…
başlıklarıyla yaptığımız açıklamalarla ve bu açıklamalar sırasında konuşan mahpus yakınlarının beyanlarıyla gerek sorunun boyutu gerekse taleplerimiz dile getirilmiştir.
21 yıldır ertelenen bu sorun hükümetler, siyasi iktidarlar, güç odakları, yargı mensupları değişmesine rağmen 20 - 25 yılı aşkın sürelerdir cezaevlerinde tutulan darbe mağduru Müslüman siyasi mahpuslar ve bunların aileleri yönünden etkisini en ağır şekilde devam ettirmektedir.
28 Şubatın hemen her çevrede darbe olarak adlandırıldığı; bir kısım 28 Şubatçının müebbet hapis cezası talebiyle yargılandığı; brifingli ya da paralel yargının elemanları olup kritik mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcıların ihraç ve tutuklamalara muhatap olduğu; örgütçülerin başka kişileri örgütçü diyerek soruşturduğunun ve cezalandırdığının ortaya çıktığı bu günlerde dönem yargılamalarına meşru yargılama muamelesi yapmak açık bir zulümdür.
Çocukları babasız, anneleri evlatsız bırakan bu sorunun hemen şimdi çözülmesi gerekmektedir. Unutulmasın ki mazlumların ahı bütün siyasi hesapları ve matematik hesaplarını alt üst edecek bir güce sahiptir. Bahse konu hak talebinin gereğini yerine getirmek açıktır ki başta Yargı, Hükümet ve TBMM olmak üzere herkesin üzerine düşen önemli bir görevdir.
MAZLUMDER olarak,
talep ediyoruz.