DTP SAKARYA İL ÖRGÜTÜNÜN YAPMIŞ OLDUĞU, BARIŞ VE KARDEŞLİK ŞÖLENİ SIRASINDA YAŞANAN OLAYLARLA İLGİLİ İNCELEME VE ARAŞTIRMA RA




DTP SAKARYA İL ÖRGÜTÜ'NÜN YAPMIŞ OLDUĞU "BARIŞ VE KARDEŞLİK ŞÖLENİ" SIRASINDA YAŞANAN OLAYLARLA İLGİLİ İNCELEME VE ARAŞTIRMA RAPORU



İHD GENEL MERKEZİ

MAZLUMDER SAKARYA ŞUBESİ

İHD İSTANBUL ŞUBESİ

MAZLUMDER KOCAELİ ŞUBESİ

İHD SAKARYA ŞUBESİ

A.OLAY

27 Nisan 2008 akşamı DTP Sakarya İl Örgütü'nün Funda Düğün Salonunda saat 19:00-23:00 arası düzenlediği "Barış ve Kardeşlik Şöleni" isimli programa, yaklaşık 400-500 kişilik bir grubun müdahalesi sonucunda 900-1000 kişinin düğün salonunda mahsur kalması; çıkan olaylar esnasında içeride mahsur kalanlardan Van'ın Özalp İlçesi doğumlu 65 yaşındaki Ebubekir KALKALI'nın kalp krizi geçirerek hayatını yitirmesi; 3 hamile kadının ortamda fenalaşarak hastaneye kaldırılması ve bazılarının yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar yaşanmıştır. Olay sonrasında başta yaşam hakkının, işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği, toplantı hakkına müdahale edildiği yönünde iddialar öne sürülmüştür.

B. GÖZLEM HEYETİNİN OLUŞUMU

Meydana gelen hak ihlallerini tespit etmek; kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasına, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatla güvence altına alınmış bulunan başta yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele görme yasağı, kişi güvenliği hakkı, örgütlenme hakkının korunmasına katkı sunmak amacıyla İHD ve MAZLUMDER'den oluşan bir İnsan Hakları gözlem heyeti oluşturulmuştur.

C. HEYET GİRİŞİMLERİ

Heyetimiz çeşitli görüşme, izlenim ve tespitlerde bulunmak amacıyla, tarafsız ve objektif bir rapor hazırlamak üzere, Sakarya Valiliği, Sakarya Emniyet Müdürlüğü, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı ve DTP İl Örgütü temsilcilerinden randevu talep etmiş, fakat Sakarya Valisi il dışında olduğu gerekçesi ile, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı da gerek olmadığı ifadesi ile görüşme talebimizi reddederken, İl Emniyet Müdürü 1 Mayıs yoğunluğu nedeni ile görüşme imkanlarının olmayacağını belirtmişlerdir. 1 Mayısın dan sonra Emniyet Müdürü ile defalarca görüşme talebimize özel kalem aracılığı ile konu hakkında açıklama yetkisinin olmadığı, Valiliğin yetkisi olduğunu ve Valiliğinde açıklama yaptığını beyan etmişlerdir. Yine hakkında iddialar bulunan Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet İŞBİTİREN ile defalarca görüşme girişimlerimiz sonuçsuz kalmıştır. Çağrımıza DTP yetkilileri olumlu cevap vermiş, görüşme talebimizi kabul etmiştir. Bunun yanı sıra Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim BİNİCİ çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle yaşadıklarını yazılı olarak sunacağını ifade etmiştir. Olayda isimleri geçen, haklarında iddialar bulunan Alperen Ocakları Sakarya temsilci ile ve gözlemde bulunan iki avukatla görüşülmüştür. Ayrıca 27 Nisan gecesi, düğün salonunda olan mağdurlar ve dışarıda olaya tanıklık eden görüşme kişilerle de gerçekleştirilmiştir.



D. HEYET'İN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ GÖRÜŞMELER

MAĞDURLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER

E. Mehmet BAYRAM - GÖRGÜTANIĞI MAĞDUR

Ben, saat 18:30-18:45 sularında salona girmek için geldiğimde, üzerlerinde ve ellerinde Türk bayrağı taşıyan insanların düğün salonunun önünde toplandığını gördüm. Salona gelenlere, "ne işiniz var, bu memleketin ekmeğini yiyorsunuz, ihanet içindesiniz" diyorlardı. Ben buna müdahale etmeye çalıştım, fakat bana da tepki gösterdiler. Sonra ellerinde bayraklarla Çark Caddesine doğru sloganlarla yürüyüşe geçtiler. Daha önce tanıdığım Sakarya Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet İŞBİTİREN yanlarında olduğu halde maçtan çıkanları toplamaya başladılar. Biz düğün salonuna 19:15'de girdik. Saat 21:00'a doğru kapı tarafından bir hareketlenme oldu. İçerden de dışarı doğru bir hareketlenme oldu. Emniyet güçleri gelerek sorumlularla görüşmek istedi. Milletvekili ile görüşmeleri söylendi, ancak vekili muhatap almadılar. Kalp krizi olayından sonra sağlık ekipleri geldi ve yarım saat kadar içeride kaldılar. Tansiyon ölçümü yaptılar, tansiyonu yüksek çıkanlara dil altı hapı verdiler. Sağlık görevlileri "ilacımız tükendi" deyip çıktılar ve bir daha gelmediler. Kalp krizinden önce hamile 3 kadın salondan dışarı çıkarıldı. Gelen otobüslerle dışarı çıkarılan insanları evleri şehir içinde olanları, şehir içinde bırakmadılar ve şehir dışına götürdüler. Bindiğimiz otobüsü üç motosikletli takip etti. Otobüs önde polis, arkada jandarma eskortu olmasına rağmen, motosikletli 3 kişi bizi sürekli taciz edip otobüsün camına taş attılar. Otobüsün camları kırıldı, 5 kişi yaralandı, yaralılar arasında bir de çocuk var. Bu saldırganlara polis yada jandarma tarafından her hangi bir müdahale olmadı.



F: Ömer KILIÇ - FUNDA DÜĞÜN SALONU SAHİBİ

Ben ticaretle uğraşırım. Bu salon genelde düğünlerde, seçimlerde, kongrelerde kullanılır. Paramı alırım ve işimi yaparım ben. Yapılan son kanun değişikliklerine göre izin alınmıyor biliyorsunuz. Sadece bildirim yapılıyor. Ben makbuzu kişinin eline veririm ve bunu Valiliğe vermesini söylerim. Burada 600 sandalye var 700-800 kişi alabiliyor. Olay nedeni ile hiçbir eşyam kırılmamış, dökülmemiştir. Gördüğünüz gibi her şey sağlam durmaktadır. Camlarda da atılan taşlar duruyor, görüyorsunuz. Camlarda kırık yok, çünkü tel örgüler taşların girişini engelleyecek şekilde. Buranın havalandırma sistemi var ve olay akşamı sular kesilmemiştir. Yalnız Emniyet güçleri iyi tedbir aldı. Ben dışarıyı göremiyorum ama ne dışarıdan ne de içeriden kimse girip çıkamadı ve büyük bir olay çıkmadı.

1.Fesih SAYAR-DTP İL ÖRGÜTÜ YÖNETİM KURULU ÜYESİ MAĞDUR

Bir şölen vardı. Barış ve kardeşlik adı altında. Davetiyelerimizi dağıttık. 3 gün önce bir asker cenazesi gelmişti. Valiliğin iptal etmesi mümkündü, ancak herhangi bir değişiklik olmadı. Düğün salonunun önünde, Alperen ocaklarından olduklarını öğrendiğimiz 30-40 kişilik bir gurup vardı ve üzerilerinde Türk bayrakları vardı. Valiliğe telefon açtık. Vali münferit olaylardır dedi, dağıtıyoruz dedi. Saat 20.00-20:30 gençler toplanmaya başladı ve kalabalık giderek yoğunlaştı. Maçtan çıkanları da toplayarak almışlar. Camlar taşlandı, sloganlar atıldı. Emniyet, şöleni keserseniz kalabalığı dağıtırız dedi. Saat 24.00'a kadar kapalı kaldık. Araçlara bindiğimizde araçlar taşlandı. Hendek arabasında bulunanları çoğu öğrenci, Sakarya Emniyet Müdürlüğü'nün orada durdurulup polis tarafından kameraya alınmışlar ve tokatlanmışlar. Emniyet o kalabalığı istese dağıtabilirdi. Olaydan sonra hiçbir göz altı olmadı.

2. Mintaz KALKALI -KALP KRİZİ NEDENİ İLE YAŞAMINI YİTİREN EBUBEKİR KALKANLI'IN GELİNİ MAĞDUR

Salonda şarkı söyleniyordu babam bir şarkı söyledi, sonra sustu ve düşüp bayıldı. Hemen yanına gittik. Görümcem yanındaydı. Ambulans baya gecikti yarım saat, kırk beş dakika kadar. Babamı yere yatırdılar ve çevresini açmaya çalıştılar, açılın dediler. Uzun bir süre sonra ambulans geldi ve babamı ambulansa taşıdılar. Babamı götürürlerken bağırıp çağırmalar oldu. Ambulansa saldırdılar taşlarla ve küfrediyorlardı. Ardından ben başka ambulansa bindirildim. Ambulansa giderken bize de hakaretler, küfürler savurdular. Ambulansa taş atıyorlardı ve üzerine çıkmaya çalışıyorlardı. Ambulansın lambalarını kapattılar ve bizi karanlıkta götürdüler. Ambulanstan inince kaynım koluma girdi ve yürüyerek beni doktorun yanına götürdü. Doktor muayene etti, bebek hakkında bilgi vermedi ve bir şeyin yok dedi. İlaç vs. verilmedi. Ancak uzun bir süre hastanede bekletildik. Doktor muayeden sonra gitti. Çıkış parasını verin öyle çıkın dediler. Üzerimize para almamıştık. Bir süre sonra öylece yürüyerek çıktık hastaneden.

3. Abdulbaki YÜREKLİ

Saat 18:30 gibi organize edilen şenliğe bir çok insanla birlikte gittik. Bizimle birlikte Ebubekir amca da geldi. Böyle bir geceye ilk defa geliyordu gecenin başlamasına kısa bir süre kalmıştı ki, dışarıda 40-50 kişinin Türk bayraklarıyla slogan atarak göster yaptıklarını duyduk. salonda yaklaşık olarak 1000 kişi vardı bunların bir çoğu da kadınlardan ve çocuklardan oluşuyordu. polisler gelip müziği kesmemiz gerektiğini söylüyorlardı. tabi gerek DTP gerekse de Milletvekilimiz İbrahim BİNİCİ sürekli telefonlar ve birebir görüşmeler yapıyorlardı. İçerde çok gerginlik vardı ve insanların gözlerinden ne kadar çok korktukları belli oluyordu. içeri havasızdı, sıcaktı insanlar bayılmaya başladılar. kimse sesini korkudan çıkartmıyordu. Kimse dışarı çıkmasın diye içerde insan zinciri oluşturuldu. Bu arada dışardan slogan sesleri, camlara taşlar atılıyordu. Bir kaç defa kısa süreli elektrik kesildi bu da içerde bulunan insanların korkusunu ikiye katladı. O arada Ebubekir amca dengbej olduğu için bize bir klam (şarkı) söyledi. Şarkısı bitikten kısa bir süre sonra saat 23:00 gibi birden yere yığıldı, biz yüksek sesle Ambulans diye bağırıyorduk, ama hiçbir şey yoktu aradan yarım saat kırk beş dakika geçtikten sonra, ambulansın geldiğini söyledi polisler biz bir kaç kişi Ebubekir amcayı ambulansa taşımaya çalıştık, dışarıya kadar götürdükten sonra polislerin yardımıyla ambulansa binebildik. Tabi o arada bize göstericiler tarafından ağza alınmayacak küfürler ediliyordu. Çok korktuk bizi öldüreceklerini düşündüm. Ambulansa bindikten sonra yola çıktık, fakat ambulansta ne bir doktor, nede hemşire vardı, sadece ben, Ebubekir amcanın kızı ve şoför vardık tıbbi müdahalede bulunacak kimse olmadığından, ben amcaya masaj yapmaya başladım. ne yapacağımı bilmiyordum, ambulans yavaş gidiyordu, siren çalmıyordu farlarını söndürmüştü, belirli bir süre sonra hastaneye ulaştık ama bizi karşılayan sedye, doktor yada hemşire yoktu kendi imkanlarımızla acile götürdük. ondan sonra acile aldılar ve biz dışarıda kaldık. Olay yerinden gelen sivil kıyafetli polisler vardı hastanede, bize umarız bir şey olmaz ve kurtulur dediler. saatler geçtikten sonra yani amca fenalaştıktan iki buçuk saat sonra saat 01:30 hastanede yaşamın yitirdi. Sabah erken İstanbul'a otopsi için gönderildi. Bize saat 17:00 a kadar devam edeceğini söylediler ama sonra kimseye haber vermeden, 28.04.2008 saat 14:00 gibi aileden kimseye haber vermeden, cenazeyi bir ambulansa bile bindirmeden kimseden habersiz, kaçırırcasına sivil polis aracına bindirerek, bizi telefonla arayarak cenazeyi Sakarya'ya doğru getirdiklerini söylediler. Saat 17:20 gibi bize cenazeyi teslim ettiler ve bizde Sakarya'da defnettik. Bu ifademin aynısını savcı ya da söyledim. Ama savcı bana bunları kimseye anlatmam gerektiğini söyledi ve beni bu konuda uyardı. Ben ise bunu kabul etmedim. Hala olayın etkisinden kurtulmuş değilim aklıma Maraş ve Madımak olayları geldi.

H:Y Mağdur

27 nisan Pazar günü saat 19:00 gibi gece başlayacaktı. Onun öncesinden biz görevli arkadaşlar ve diğer gelenlerle birlikte Sakarya DTP il binasından Funda düğün salonuna gittik. 17:30 gibi biz salondaydık ve gerekli düzenlemeleri yapıyorduk. Saat 18:00-18:30 yakın salona davetliler gelmeye başladı. O sırada sivil 8 polis salonu aramak için geldiler. Gelen bütün konukları dışarı çıkarıp üst araması yapacağız dediler. herkes kapı önüne çıktı. Yaklaşık 20 dakika o şekilde bekledik salon araması yapılsın diye. Daha sonra onlar gittiler. Biz kapı önünde gelen kişileri salona davet ediyorduk. Saat 19:00 gibi dışardan gelen davetliler bize dışarıda yaklaşık 200 kişilik bir topluluğun olduğunu söylediler. Birçok salona gelmek isteyen davetli olduğunu ama bunlardan kaynaklı gelemediklerini söylediler. Bizim bulunduğumuz kat ikinci kattı. Biz arada görevli arkadaşlar aşağıya inip durumu kontrol ediyorduk. Önce tabi çok fazla toplanan yoktu. Birazdan dağılırlar diye bekledik. Davetlileri içeriye almaya devam ediyorduk. Yerel basından gazeteciler gelip görüntü alma istediler. Biz içerden görüntü alınmasını istemedik. Buna rağmen gazeteciler kapı önünde duran görevli arkadaşların görüntüsünü almaya çalışıyorlardı. Kapı önünde duran birçok arkadaş ta zaten öğrenciydiler. Daha sonra saat 18:30 gibi hendekten öğrenci arkadaşlarımız geldi. Kapıda karşıladım onları da , paniklemiştiler. Neler oluyor diye sordum çünkü daha dışarıda kalabalık toplanmamıştı ve böyle bir bilgi bize gelmemişti. Yolda bu arkadaşlara birkaç gurup sataşmış. "siz neden bu toplantıya katılıyorsunuz, amacınız nedir, PKK yandaşları" diye buna benzer sözler söylemişler. "gidin gidin birazdan başınıza gelecekleri görürsünüz" diye de tehdit etmişler. Buradan da anlaşılıyor ki önceden sanki her şey planlanmış gibi. Biz geceyi 19:45 gibi başlattık. Daha 10 dakika geçmeden aşağıda toplanan kalabalıktan birkaç kişi yukarı kadar çıkabilmişti. Bunlar bizim arkadaşlara saldırmaya başladı. Öyle 10 dakika gibi bir süre kapı önünde kargaşa yaşandı. Bu sırada biz bütün genç arkadaşları kapı önüne çağırdık siper olsunlar diye çünkü aşağıdan diğer gurupların da gelmesi çok kolaydı ve içerde kadın, çocuk, yaşlı vardı. En ufak bir hareket onlara zarar verirdi. Neyse bunu da atlattık. Tabi aşağıdan haberler geliyor bize kalabalık 200 kişiden 1000 kişiye çıktı daha fazla artıyor diye. Artık mikrofondan ses gitmesini yasakladılar. Şarkı çalınmayacak denildi. Çünkü dışarıya ses gittikçe durum daha kötü oluyordu. Davetlilerden genç olan erkekler vardı. Bu yapılan haksızlığa dayanamıyoruz, bizi bırakın dışarı çıkalım diyorlardı ama biz buna engel olmaya çalışıyorduk. Çünkü yapacağımız en ufak bir yanlışlık oradaki 1500 insana mal olacaktı. Defalarca onlarla konuştuk yatıştırmaya çalıştık onları. Ama o insanları onca saat orda tutmak çok kolay olmadı. Saatler geçtikçe salon havasız kalmaya başladı. Hiçbir pencere açılmıyordu. Arka tarafta pencereler vardı orayı da taşlıyorlardı. Demir korkuluklara tutunup yukarı gelmeye çalışıyorlardı. Biz kimseye zarar gelmesin diye masaları pencereye dayadık. Salon hiçbir yerden hava almıyordu. Gecede uzun hava söylemesi için degbej davet etmiştik. O yanılmıyorsam saat 11:30 gibi uzun hava söylüyordu. Ebubekir Kalkalı da onun yanında beraberdiler. Tam bu sıralarda Ebubekir Kalkalı kalp krizi geçirdi. Tabi bu tamamen salonun oksijensiz kalmasından kaynaklıydı. Çünkü 2 arkadaşımız onun öncesinde bayılmışlardı. Salonda ana vanadan kaynaklı sular kesikti. Hiçbir şekilde lavabolarda su akmıyordu. Kalp krizinden sonra sağlık ekipleri salona 2 saat sonra gelebildi. Tabi sonradan öğrendiğim kadarıyla da yolda giderken ambulansın önünü kesmişler ve 10 dakikada gitmesi gereken yere yarım saatte gidebilmiş. Saatler geçtikçe bayılan sayısı artıyordu. 6 hamile kadın vardı içerde. Bunlardan bir tanesi olay esnasında bebeğini düşürmüş.

Bize saat 00:30 gibi tahliye olacağımız söylendi. Önce Sapanca'dakiler alındı. Yaklaşık bir buçuk iki saat sonra sıra Hendek e geldi. Bizimle beraber Düzce'den geceye katılan gurupta alındı. Araba AKM'nin önündeki caddeden geçti. Ama merkezden geçerken araba çok yavaş hareket ediyordu. Tam AKM yi biraz geçtik üzerimize taş yağdırmaya başladılar. Benim yanımda 11 yaşlarında iki çocuk vardı. İkisini kafasını eğdim. Dört bir taraftan taş yağıyordu üstümüze. Arabanın camları kırılmıştı. Bizim arabada iki arkadaşın kafası kırıldı, bir arkadaşın gözüne de çam parçası saplandı. Merkezden çıktık Düzce'deki gurubu yolda indirdiler onlar kendi arabalarıyla yola devam ettiler. Bizde aynı arabayla Hendek e geldik. Hendek şehir merkezine girmeden çevre yolunda inmek istedik çünkü gideceğimiz birçok ev buraya yakındı. Ama ısrarla şoför bizi emniyete götüreceğini söylüyordu. Biz itiraz ettik can güvenliğimizin olmadığından kaynaklı merkeze gitmek istemediğimizi söyledik. Bunu üzerine şoför çevre yolunda arabayı durdurdu. Kapıdan iki arkadaşımız indi. Tabi bizimle beraber konvoy şeklinde yanılmıyorsam arkada 4 önde de 3 araba vardı. Bunlardan bir tanesi Adapazarı- Hendek arası yolcu taşımacılığı için kullanılan yaklaşık 30 kişi alabilen araba vardı. İki arkadaşımız arabadan indi. Polisler arabadan inip bu arkadaşlarımıza vurmaya başladılar neden iniyorlar diye. Tekrar arabaya bindirdiler. Emniyetin oraya getirildik. Polislerden bir ses aranızda yaralı var mı diye seslendi. Bizde kafası kırılan arkadaşımızı yanlarına yolladık. Yaraya müdahale edecekler tedavi edecekler diye bekliyorduk ama bunlar arkadaşın kafasına sırtına copla vurmaya başladılar ve sonra tekrar geri yolladılar. Biz arabadan teker teker indirildik ve bizim birkaç tane kamerayla(yanılmıyorsam 3 tane) görüntümüzü almaya başladılar. Yüzümüzü kapatmak istedik ama izin vermediler. Sırtımıza kafamıza vurmaya başladılar. Bayan arkadaşlarımızın saçlarını çektiler ve ağza alınmayacak kadar kötü küfürler söylendi arkadaşlarımıza. Öğrenciler dışında bizimle beraber hendekte yaşayan bir kişi vardı. Polisler " özellikle bunu çekin, kameraya iyice bak" diye sözler söyleyip sert çıkıştılar. Getirilen kamera da emniyetin biraz ötesinde bulunan bir stüdyodan alınmıştı. Kamerayı çekende stüdyo çalışanıydı. Bütün herkes ondan sonra dağıldı. Can havliyle nereye gidebilirsek oraya sığındık.

Av. Akın Çağlar Göktürk-GÖZLEMCİ

Saat 18:00 civarında Alperenlerden yaklaşık 50 kişi İstiklal Marşı okuyor, saygı duruşunda bulunuyor, açıklamalarını yapıyor ve dağılıyor. Toplanılan, açıklama yapılan yer düğün salonun önü değil, karşı tarafta Belediye'nin parkıdır. Olaydan birkaç gün sonra 20 kişi göz altına alınıyor. Bunlardan 4'ü Alperenlerden, biriside il başkanları ve ifadeleri alınıp serbest bırakılıyor bu 4 kişi. Diğer 16 sı üç gün önce gelen şehidin yakınları, arkadaşları ve halktan insanlar. 16 kişinin 6'sı serbest bırakılıyor 10'u mahkemeye sevk ediliyor ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Düğün salonu önünde gelişen olay birilerinin organizesi ile olmamış, tepkisel olarak kendiliğinden gelişen bir olaydır. DTP'liler yapacakları programın duyurularını civardaki halka dağıtmışlar ve halk bu etkinlikten böyle haberdar olmuştur.

Av. Tayfun ZEKİ-GÖZLEMCİ

Saat 18:00 civarında Alperenler Belediye'nin Parkı'nda toplanarak İstiklal Marşı okuyup, saygı duruşunda bulunup şehitler lehine basın açıklamalarını yapmışlardır. İddia edildiği gibi Funda düğün salonu önünde toplanmamışlardır. Belediye'nin parkı karşıda bir yerdedir. Basın açıklamasının ardından gurup dağılıyor. Düğün salonu önündeki olay 21:30 civarında oluyor ve orada toplanan kalabalık 200-250 civarında. DTP'liler düğün salonundan dışarı doğru el kol hareketleri yaptığı ve dışarıda ki kalabalığı tahrik ettiği belirtiliyor. Bazı esnafın camları kırılıyor ve bunları içeride ki kalabalık inerken kırıyor. Polis o esnada geniş bir güvenlik kordonu oluşturuyor ve toplanan kalabalık binaya yanaşamıyor. Camları kırma olayları bu kalabalık tarafından yapılamaz. Bunların kamera kayıtları da vardır. Bu organizeli bir kalabalık değildi, bir anda insanlar toparlanabilir, tepkisel bir olay. İki gün önce şehit cenazesinin geldiği böyle bir ortamda halk kolay organize olur. Olaydan birkaç gün sonra 20 kişi göz altına alındı. 4 kişi ifadeleri alınıp bırakıldı, bu 4 kişi Alperen Ocaklarından. 6 kişi sonra bırakılıyor, 10'u da mahkemeye sevk ediliyor ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Bunlar şehit yakınları, şehidin arkadaşları ve halktan insanlar. DTP'liler yapacakları etkinliğin broşürlerini şehir merkezinde dağıtmışlar. Alperen ocakları'nın kapısına da bu etkinliğin duyurusu bırakılmış. Yapılan gece etik değildi, daha iki gün önce şehit cenazesi gelmiş idi, insanlar acı, üzüntü içindeydi. Burada idarenin büyük hatası var. Şehir merkezinde İzmit' den, İstanbul'dan, Düzce'den insanlar toplandı bu programa geldi. Çevre salonlar var, merkezi bir salonu vermek hata idi. Burada Milliyetçi partilerin gençlik kolları suçlanıyor, halbuki Sakarya'nın yüzde 65'i AKP'ye oy verdi. Halkın çoğunluğunun oy verdiği bir ortamda Başbakan Meclis' de DTP' lilerin elini sıkmazsa ona oy veren halk ne yapar? Başbakan onlarla tokalaşmıyor, bizimkiler tokalaşıyor, yer de veriyorlar. Birilerini suçlayacaklarına olaya birde bu pencere den baksınlar.



RESMİ YETKİLİLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER:

İbrahim BİNİCİ DTP Şanlıurfa Milletvekili

27.04.2008 tarihinde Sakarya ilinde partimizin(DTP) düzenlemiş olduğu kültür-sanat gecesine katılmak üzere Sakarya'ya gittim. DTP il binasında iken saat 19:15'te tertip komitesinde bulunan bir arkadaşım, ili arayıp bir grubun Alperen ocaklarından çıkıp düğün salonuna doğru hareket ettiklerini, şölene gelen halkı tehdit ettikleri ve slogan attıklarını bize bildirdi. Ben o esnada Sakarya valisini aradım ve bir grubun düğün salonu önünde halkı tahrik ettiklerini söyledim. Konuyla ilgili güvenlik güçlerinin zafiyet gösterdiğini bunun tehlikeli bazı sonuçları doğurabileceğini söyledim. Müdahale edilmesi gereğini vurguladım. İl valisi münferit bir olay olduğunu ve dağıtılacağını söyledi. Doğrusu 15 dakika sonra grubun dağıldığı haberi salonda bulunan arkadaşlarımızca bize bildirildi. 19:30 Ben ve yanımda bulunan tertip komitesi başkanı Veysel SAKA ile bazı yöneticiler beraber salona gittik. İlçe başkanımızın konuşmasından sonra anons edilmiştim ve mikrofona davet edildim. Halka hitaben duygu ve düşüncelerimi dile getiriyordum ki o esnada salonun kuzey cephesinde bulunan camların kırılarak taşların içeri girdiğini fark ettim, konuşmamı kestim. Dışarıdan slogan sesleri gelmekteydi. Bu sırada hemen il valisini tekrar aradım, durumu söyledim. Dışarıda ciddi bir tehlikenin oluştuğunu, yasa dışı bu gösteriye neden müdahale edilmediğini, içeride bulunan kitlenin çoğunluğu olan kadın, çocuk ve yaşlı insanların tedirgin olduğunu belirttim. Konuya el koymasını talep ettim. İl valisinin bana izahatı yine "münferittir, bir sorun çıkmaz, önlem alıyoruz, gereken yapılacaktır" oldu ama buna rağmen hiçbir müdahale yapılmadığını ve dışarıdaki kitlenin giderek arttığını gözlemliyorduk. Kısacası ilk görüşmemden sonra dört kez sıkıntılarımızı ve tereddütlerimizi il valisine bizzat izah ettim. Ancak daha sonra il valisini aramama rağmen polis memuru olduğunu söyleyen bir zatın valinin müsait olmadığını, müsait olunca arayacağını söyledi ve bir daha bana dönmedi. Sanırım saat gece 23:30 civarında saldırılar ve içeriyi taşlamalar devam etmekteydi. Bizim artık bunun bir provokasyon olmadığını bazı güçlerin hatta siyasi organizasyonu olduğunu anladık. Bu saatte il başkan yardımcısına birinci katın merdiven başında elinde telsiz olan birinin hakaret ettiğini gördüm. Hemen yanlarına gidip kim olduğunu, neden bağırdığını sordum. İl başkan yardımcısı tedirginlik içerisinde Milletvekilim ile görüşün demişti. O şahıs "ben sizinle konuşurum ben onun milletvekilliğini tanımam, benim için de çok önemli değildir" dediğinde kimsiniz dediğimde adeta bana düşman bakışıyla "sizi tanımıyorum, milletvekilliğinizi de tanımıyorum" dedi ve hızlı adımlarla aşağı doğru indi. Ne istiyor bu adam demiştim. İçeride bulunan kitlemizin beşer onar şekilde derhal salonu terk etmesini istediğini yoksa sonucun çok kötü olacağını söylediğini bana iletti. Bu durumu duyunca durumun çok vahim olduğunu, dışarı çıkaracağımız insanların nelerle karşılaşacağını artık net anlamıştık. Buna müsaade etmeyeceğimizi, bir gün de olsa, iki gün de olsa bu insanların güvenliği sağlanıncaya kadar salonu terk etmeyeceğimize karar verdik. Yine aramızda bulunan Ebubekir KALKALI adındaki partilimiz kalp krizi geçirdiği esnada ambulans istedik, maalesef bir saate yakın beklememize rağmen gelen ambulansta (Ebubekir ile giden arkadaşların anlattığına göre) herhangi bir sağlık görevlisinin bulunmadığını, ilk yardım bile yapılmadığından vatandaşımızın ölümüne adeta göz yumulduğunu öğrendim. En son düğün salonunda ben, eşim ve üç partili arkadaşım çıkmak üzere polis aracının tarafımıza tahsis edilmesi ve il binamıza yakın bulunan 24 saat hizmet veren garajda bulunan aracımıza kadar götürülmemizi talep etmiştim. Bizi ilgili garaja götüren minibüs tam garajın önünde durduğunda garajın içinde park halinde olan çevik kuvvete ait bir otobüs inmemizle beraber hızlı bir şekilde ayrılmak istediğinde bekler misiniz dememe rağmen bu gergin ortamda sorumsuzca bizleri bıraktığı gibi, bizi getiren minibüs de hareket haline geçti minibüsü zor şartlarda durdurmak zorunda kaldık. Ortada garaj görevlisi yoktu. Derhal garaj görevlisinin bulunmasını istedim. Kısa bir süre tartışmamızın ardından bir polisin garaja girerek görevliyi adeta eliyle saklamış gibi getirip araç anahtarımızı alır almaz polis minibüsü biz hareket etmeden süratli bir şekilde bulunduğumuz bölgeden ayrılmıştı. Oysa TBMM'nin bir üyesi olarak ilde bulunuyordum, güvenliğimden de kendilerinin sorumlu olduğu gibi, gece yarısı uluorta yerde bırakıp kaçmaları bizleri bir hayli tedirgin etmişti. Biz olup bitenlerin bilinciyle otel yerine partili bir ailede kalmamızın daha güvenli olacağına karar verdik.

İkinci gün olay esnasında güvenlik güçlerinin ihmali ve ilgisizliği sonucu kalp krizinden vefat eden Ebubekir KALKALI'nın cenazesinin defin işlemleri için Sakarya'da kalmıştım. Maktulun ev güzergâhı ile mezarlık bölgesi arasında korkunç bir şekilde güvenlik kordonu oluşturulmuştu. İşte açıkça görülüyor ki bir evvelki gün düğün salonunun bulunduğu bölgede bu güvenliğin yarısı bile alınmamıştı.

Sonuç olarak bu olayların, il valisinin dediği gibi münferit bir olay olmadığı bazı siyasi oluşumların ve çetelerin daha önceden organize edilmesiyle beraber ilde bulunan sorumluların sorumsuzluklarının bir sonucu olduğu açıkça görülmektedir. Ülkede ırkçı, şoven, milliyetçi akımlar, halklar arası çatışmaların başlaması için bu kez de bilinçli bir şekilde Sakarya'da düğmeye basmıştı. 03.05.2008

G. Resmi bir açıklama olmaksızın bilgi verebileceğini belirten Valilik' den bir yetkili

Olayı takip ediyoruz. Büyük bir sıkıntı yaşanmadan olay sona ermiştir. Vali bey, olayları sürekli ve dikkatle takip etmiştir. Emniyet güçlerimiz iyi bir şekilde olayı sonlandırmıştır. Büyük bir olay olmadan konunun üstesinden gelinmiştir. Orada kesinlikle altını çiziyorum yasal bir toplantı yapılmıştır. Ancak gazetelerin yazdığı gibi belki zamanı değildi. Karapürçek'ten bir grup geldi. Düğün salonu önünde toplanan kalabalığa dağılın uyarısı yapıldı. Ancak biliyorsunuz ki dağılın uyarısı yapılsa da toplanan kalabalığı Emniyet'in dağıtma gibi bir durumu yoktur.



Aziz KOÇAK- DTP merkez ilçe başkanı. MAĞDUR

"20 Senedir burada yaşıyorum. Tüm etkinliklerimizde asayişin bozulmaması için özen gösteriyoruz. Konuşmalarım sırasında polise, "bu kadar zamandır herhangi bir olay yaşanmaması için hassasiyet göstermediğimizi gördünüz mü?" şeklinde sordum. Bundan önce düzenlediğimiz imza kampanyasına saldırıldı; Halepçe katliamıyla ilgili yaptığımız basın açıklamasına hem polis, hem bazı vatandaşlar saldırdı; yine Mahir Çayan'ın posteri asıldığında PKK bayrağı asıldı bahanesiyle bize saldırdılar. Anlaşılacağı üzere yapılan her etkinliğimize saldırılıyor. MHP İl binasına bomba koyuldu hiçbir alakamız olmamasına rağmen bizim üzerimize atmak istediler. Bu Sakarya'da yaşanan altıncı olay. Yaşananlar nedeni ile şaşkınım ve olayın şokunu hala üzerimden atamadım. Olay akşamı 19.00 sularında düğün salonun önünde Alperen Ocaklarından olduklarını öğrendiğimiz 100-150 kişinin toplandığı haberlerini aldık. Ardından Valiyi, Emniyeti aradık ve toplanan grubu haber verdik. Vali "bunlar münferit olaylar, dağıtırız" cevabı verdi. Kısa bir süre sonra küçük grubun dağıldığını öğrendik, ancak dağılan grubun Çark Caddesi'ne gittiğini oradan düğün salonunda vatan hainleri var oranın önüne gidelim sloganları attıklarını, ve yeniden daha kalabalık bir şekilde döndüklerini gördük. O esnada ben DTP İl Örgüt binasındaydım. Herhangi bir saldırı olması ihtimali nedeni ile, dışarı çıkmaya çekiniyordum. Salondan beni arayarak konuşma sıramın geldiğini belirtiyorlar ve gelmemi söylüyorlardı. Bu esnada polis ile de bir yandan konuşuyoruz. Polis binadan teker teker çıkmamızı, böylece fark edilmeyeceğimizi söyledi. Düğün salonuna gittim konuşmamı yaptım, saat 20,30 sularında programı durdurmak zorunda kaldık. Normalde saat 23:00 de bitirmeyi planlıyorduk. Dışarından bağırtılar, gürültüler geliyordu ve camlara taş atılıyordu. İçeride yaklaşık 1000-1500 kişi vardı ve bunların 500'e yakını kadın ve çocuklardı. İçeride pencereleri kapadığımız için nefes almak da güçlük çekiyorduk. Dışarıdan bağırtılar geldikçe, içeride bulunan kendi kitlemizin de dışarı çıkmaması için zincir oluşturduk. Biz Emniyete kitleyi dağıtın dedik. Emniyet Müdürü kitlenin hassasiyetlerinin olduğunu daha yeni asker cenazesi geldiğini, sonra bu kitleyle yüz yüze bakacakları için kitleye sert müdahale ederek dağıtamayacaklarını söylediler. Ayrıca "Müziği çaldığınız an dışarıdaki kalabalık azıyor" diyerek müzik çalmamıza da engel oldular. Bu arada dışardan "3-4 cenaze istiyoruz intikam, intikam, kahrolsun PKK, teroristlere ölüm" sloganları atılıyordu. Sanki bir Madımak olayı yaşıyorduk. Bu esnada 3-5 cam kırıldığı söylendi, onları kimin kırdığını sordum, tanımadığımız eli sopalı gençlerin kırdığı söylendi, ben ve sorduğum hiç kimse o gençleri tanımıyordu. Muhtemelen provokatör olabilirler. Polis kordon altına alalım sizi çıkaralım dedi, bizde dışarıda bulunan kitleyi dağıtmazsanız çıkmayız dedik. O sırada sularımızı kestiler korkudan sesimizi çıkartamıyorduk. İçeride DTP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici'de vardı, görüşmek istediklerinden vekilimiz burada onunla görüşün dedik, vekilimizi muhatap almadılar. Polis, kitleyi dağıtmadı, uzun süre bekledik. Vali, Emniyet Müdürü, Hükümet keyfi bir şekilde süreyi uzattı. Birisi kalp krizi geçirdi. Ambulans istedik 45 dakika ambulans gecikti. İçeride fenalaşan hamile kadınlar vardı. Ambulans kalp krizi geçiren kişiyi götürdü, ardından hamile kadınları aldı. Saat 01:00 civarında belediyeye ait 10 tane otobüs geldi ve içerideki insanlar çıkarılmaya başlandı. Hendek tarafına giden otobüste bulunan iki öğrencinin yaralandığını öğrendik. Saat 03:30 gibi düğün salonundan biz çıkabildik. Daha olayın şokunu üzerimden atamadım.

Erdem ERCAN- Sakarya Alperen Ocağı Başkanı

Biz saat 18:00 sıralarında Belediye'nin parkında toplandık. Demokratik yollarla toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımızı kullandık. Hiçbir olaya meydan vermeden, hiçbir sorun, sıkıntı yaşanmadan İstiklal Marşını okuduk, saygı duruşunda bulunduk ve basın açıklamamızı yaptık. İddia edildiği gibi düğün salonunun önünde toplanmadık, Belediyenin parkı karşı taraftadır. Olaylar çıkmadan iki buçuk saat önce biz etkinliğimizi yapıp, dağıldık. Bizim aramızda bulunan hiçbir arkadaşımız sonradan çıkan olayların arasına katılmamıştır. Bu Emniyet'in kamera kayıtlarından da anlaşılabilir. Basın açıklamasından sonra herkes evine dağılmıştır. İddia edildiği gibi biz birilerinin toplanmasını örgütlemedik, maçtan çıkan kalabalık da yada toplanan kalabalık arasında bizden arkadaşlar yoktur. Sağduyulu bir şekilde, açıklamamızı yapıp hiçbir olaya mahal vermeden dağıldık.



H: TAZİYE EVİ ZİYARETİ

Yapılan Gözlemler: Sakarya da 27 Nisan akşamı DTP'lilerin düzenlemiş olduğu geceye yapılan müdahalenin ardından 30 Nisan sabahı heyet olarak Sakarya da gözlemlemelerde bulunduk. içinde 1 milletvekil olmak üzere olay yerinde olan mağdurlar, tanıklar ve Vali yardımcısı ile görüşme gerçekleştirildi. Gerek mağdurlarla, gerekse tanıklarla yapılan görüşmelerde insanların olayın şokunu üzerlerinden atamadıklarını gördük. Taziye evinde vefat eden kişinin yakınları sorularımıza kısa cevaplar verebildi. İnsanlarla yaptığımız görüşmelerde daha önce Ahmet Kaya tişörtü giyenlere yapılan saldırı, imza kampanyası standına saldırı ve fındık işçilerine yönelik ortaya çıkan vakarla dikkate alındığından Funda Düğün salonu olayının diğerlerine göre daha geniş çaplı bir vaka olduğu gözlemlenmiştir. Kürtlerin, Çerkezlerin, Lazların, Çingenelerin ayrı mahalleleri olduğunu bu mahalleler arasında anlaşmazlık, geçimsizlik hususunda ciddi bir vaka yaşanmadığı, ancak son yıllarda Funda Düğün salonunda yaşananlara benzer linç girişimi vakaların Sakarya'da yoğunlukla gerçekleştiğini ve giderek bir linç kültürünün oluştuğu gözlenmiştir. Bu tip vakalarda yaşanalar farklı etnikteki kesimleri birbirine karşı tutum geliştirici bir ortama sürüklemektedir.

AYRICA;

-Sakarya da DTP İl Örgütü'nün düzenlemiş olduğu programda çıkan olaylar boyunca salon içerisinde bulunan, Ebubekir KALKALI kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmiştir.

-Üç hamile kadın içeride rahatsızlanmış, bunlardan baygınlık geçiren hastaneye kaldırılmıştır. Hamile kadınlar bebeğini kaybetmemiş, ancak şok ve travma yaşamışlardır

-İçeride bulunan hayati tehlike içinde olan hamile kadın tahliye esnasında kalabalık tarafından tacize, saldırı girişimine uğramıştır.

-Düğün salonu önünde toplanan ve hava kararmasına rağmen uzun saatler orada toplu halde bekleyen grubu dağıtmayan Emniyet güçleri ayrıca görevlerini ihmal suçu işlemişlerdir.

-Funda Düğün salonunda bulunan kalabalığın otobüslerle tahliyesi esnasında bazı otobüslerin camları kırılmış ve içeride bulunan biri çocuk olmak üzere 6 kişi yaralanmıştır.

-Olayın geçtiği Funda Düğün salonunu 3. kat olması ve camlarda kalın tel örgülerin olması münasebeti ile maddi zarar görülmemiştir. Tel örgülere takılı kalmış taşlara rastlanmıştır.

-Düğün salonunun alt katında bulunan bazı işyerlerinin camları kırılmıştır.

-Olay gecesi programa gelen, salon içinde olan bütün insanlar bu ülkede geçmişte de yaşanan olaylardan da yola çıkarak, ciddi bir panik ve korku yaşamıştır.

-Yaşanan panik ve korkudan kaynaklanan travma yı ve şoku görüşme sırasında da atlatamadıkları görülmüştür.

-7 saat gibi uzun bir süre kapalı bir mekanda 600 kişilik kapasiteye sahip olan salonda 900-1000 kişinin olması, bunun yaklaşık 500 ünün çocuk, kadın ve yaşlı olması ve bu süre içerisinde yiyecek ve içecek ihtiyaçları karşılanmamış olması, salonda bulunan insanların baygınlık geçirmesine vesile olmuştur.

-Baygınlık geçiren insanlara müdahale etmek için eksikte olsa gelen, sağlık ekiplerinin çok kısa kalması, insanların kendi kaderine terki anlamına gelmektedir.

-Zaten geç gelen ambulansın da doktorsuz ve hemşiresiz olması, baygınlık geçiren ve kalp krizi geçiren Ebubekir KALKALI'ya müdahalenin çok geciktiği anlaşılmaktadır.

-Sakarya'nın Hendek ilçesine doğru yola çıkan otobüse hem göstericiler tarafından saldırılmış, ayrıca otobüsün içinde bulunan insanlar emniyete götürülerek kamerayla görüntüleri alınmışlardır.

AYDINLATILMASI GEREKEN HUSUSLAR

Heyetimiz yapmış olduğu araştırma ve incelemeler neticesinde aşağıdaki hususların aydınlığa kavuşturulması gerektiği kanaatine ulaşmış ve kanaatini bu rapor vasıtasıyla yetkililerin ve kamuoyunun dikkatine sunmayı uygun görmüştür.

-Funda Düğün salonu önünde toplanan kalabalık uzun saatler boyunca neden dağıtılmamıştır?

-Düğün salonu içinde bulunan DTP İl yetkilileri ile, Sakarya Emniyet Müdürlüğü ve Valilik ile irtibat halindeyken kapı önünde toplanan kalabalığın dağıtılmaması ve içeride bulunan insanlar mahsur kalmış vaziyette bekletilmesinin ardından tahliye işlemi neden 7 saatin sonunda gerçekleşebilmiştir?

-İçeride ve dışarıda bulunan yetkililer diyalog halindeyken hayati tehlikesi bulunan insanlar var iken ambulans neden gecikmiştir ve gelen sağlık görevlileri neden kısa süreli içeride kalmıştır?

-Gelen ambulansa neden doktorsuz ve hemşiresiz gönderilmiştir?

-Ambulans hastaneye ulaştığında neden kimse karşılamamıştır?

-27 Nisan akşamı olay yerinde bulunan ve kalabalığa yön verdiği iddia edilen insanlar tespit edilmişmidir.

-Ayrıca kalabalığın toplanması sürecinde aralarında bulunduğu iddia edilen Sakarya Emniyet Müdürü Yardımcısı Mehmet İşbitiren hakkında ki iddialar aydınlatılmalıdır.

-Sakarya Emniyeti salondan tahliye edilen insanların bindiği otobüsleri takip eden ve birisi çocuk 6 kişinin yaralanmasına neden olan ve salondan çıkan hastalara müdahale edenleri tespit edip haklarında işlem başlatmış mıdır?

-Konu hakkında genişlemesine bir soruşturma başlatılmış mıdır?

-Sürekli intikam sloganları atan göstericilere neden bu kadar izin verilmiştir?

-Karapürçek beldesinden 3 otobüsle geldiği iddia edilen 50 kişilik grubun kimler olduğu tespit edilmiş midir?

-Sakarya'da sürekli tekerrür eden linç olaylarını sayın Vali neden münferit olarak yorumlamıştır?

-Sakarya nın Hendek ilçesine giden otobüsteki insanlar neden Emniyete götürülerek kameralara çekilmişlerdir. Burada amaç nedir?

-Cenaze otopsiden çıkarıldıktan sonra neden aileden bir ambulansa bile konulmadan kaçırılmıştır?



HEYETİMİZ YAŞANAN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK AŞAĞIDAKİ KANAATLERE ULAŞMIŞTIR.

-Meydana gelen olaylarda başta yaşam hakkı olmak üzere, işkence yasağı, göz altına alınanlar ve salonda mahsur kalanlar açısından kişi güvenliği hakkı ihlal edilmiştir. Toplantı düzenleyen DTP yetkilileri ve salonda bulunan halkın ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin ihlal edildiği kanaatine ulaşılmıştır.

-İlk olarak düğün salonu içerisinde bulunan hastaların tahliyesinde ve sonrasında salonda bulunan insanların çıkarılması esnasında güvenlik güçlerinin etkin ve önleyici tedbir almadığı anlaşılmaktadır.

-Yine muhtemel bir vakanın önüne geçilmesi için salon önünde toplanan kalabalığın dağıtılması için etkin uyarı yapılmadığı ve kalabalığın dağıtılmadığı kanaatine varılmıştır.

-Geçmişte Sakarya'da yaşanan linç olaylarından hiç bir şekilde ders çıkarılmadığı kanaatine varılmıştır.

-Salon toplantısına katılan insanların tahliyesi sonrasında yaşanan gözaltılar nedeniyle yine kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ihlal edilmiştir.

-İlk olarak 40-50 kişilik grup dağıtılmış olsaydı olayların büyümesinin önüne geçilebileceği kanaati oluşmuştur.

-Düğün salonu önünde toplanan ve hava kararmasına rağmen uzun saatler orada toplu halde bekleyen grubu dağıtmayan Emniyet güçleri ayrıca görevlerini ihmal suçu işlemekten haklarında dava açılmalıdır.

-Sakarya ilinde ilk defa gerçekleşmeyen linç teşebbüslerinin sonuncusu olan bu tip vakaların bir daha yaşanmaması için etkin tedbirler alınmalıdır.



VEYSİ ALTAY İHD MERKEZ YÖNETİM KURULU ÜYESİ

AYŞE YILMAZ İHD MERKEZİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ

NİGAR GÜMRÜKÇÜOĞLU MAZLUMDER KOCAELİ ŞUBE BAŞKANI

TURGAY ETÇİBAŞI MAZLUMDER SAKARYA ŞUBE BAŞKANI

SEMİH GÖKDEMİR İHD SAKARYA ŞUBE BAŞKANI

ŞEYHO DEMİR İHD İST YÖNETİM KURULU ÜYESİ

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2008-05-06
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644965