Diyarbakır Olayları Raporu-06.04.2006

28-31 MART 2006 TARİHLERİNDE DİYARBAKIR' DA YAŞANAN ŞİDDET OLAYLARINI

ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU


DİYARBAKIR ŞUBESİ

06.04.2006

A-OLAY ve GELİŞİMİ :

24 Mart 2006 tarihinde Muş ili Şenyayla kırsalında 14 PKK (HPG) elemanı kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmüştür. Öldürülenlerden, Bülent Tanışık, Muzaffer Pehlivan, Fatih Çetin ile Mahmut Güler Diyarbakır ili doğumludur. Cenazeler operasyon sonrasında Malatya ili Devlet Hastanesine getirilip otopsi işlemleri yapılmıştır.

Ölüm olayı ile ilgili olarak 26-27.03.2006 tarihlerinde bazı televizyon ve gazetelerde PKK yetkilileri "Cenazelere sahip çıkma" çağrısında bulunmuş, operasyonda kimyasal silah kullanıldığı ve ölümlerin bu şekilde gerçekleştiği ifade edilmiştir.

Şehir merkezinde 27.03.2006 tarihinde "Amed İnisiyatifi" ibareli bildiriler bazı semt esnaflarının dükkanlarına bırakılmıştır. Bildirilerde cenazeler hakkında bilgi verilip, kepenklerin kapatılması isteği ifade edilmiştir.

28.03.2006 günü sabahın erken saatlerinde Bağlar ili Şefik efendi camiine getirilen cenazeler dini merasimlerden sonra, buradan Yeniköy mezarlığına götürülüp defnedilmiştir. Defin olaylarından sonra bazı göstericiler sloganlar eşliğinde yürümek istemişlerdir.

10 Nisan polis karakolu civarında kolluk kuvvetleri tarafından göstericilere müdahale edilmesiyle ortalık hareketlenmiş ve bazı gençler taşlı ve molotoflu eylemlerde bulunmuştur. Kolluk biber gazı, gaz bombası ve panzerlerden su sıkarak gösterilere müdahale etmiştir.

Özellikle 12 civarında göstericiler, Ofis semtine gelip açık işyerlerini taşlamış ve Ofis Emniyet müdürlüğü , bankalar dahil olmak üzere taşlı saldırıda bulunmuştur.

Kuruçeşme, Bağlar Merkez, Mardin kapı, Melikahmet semti, Oryıl, Medine Bulvarı, Sakarya ve Emek Caddesi başta olmak üzere şehrin diğer yerlerinde taşlı, sopalı, molotoflu saldırılar olmuştur, bir çok işyeri, araç ve kurum tahrip edilmiş , olaylar 31.03.2006 tarihi akşamına kadar devam etmiştir.Gösteriler genel olarak kolluk kuvvetlerinin olduğu karakol ve merkezler etrafında yoğunlaşmıştır.

Bu olaylar esnasında karşılıklı şiddet hareketlerinde, aşağıda belirtilecek olan 10 sivil vatandaşımız ölmüş, yüzlerce insan yaralanmış, yüzlerce kişi gözaltına alınmış, bir o kadarı tutuklanmıştır. Göstericiler gibi, kolluk kuvvetlerinin de güç aşımı fiillerinde bulunduğu, işkence ve kötü muamele olaylarının arttığı bir dönem oluşmuştur.

Olaylar esnasında Belediye başkanları, DTP temsilcileri ile Vali yardımcısının da aralarında bulunduğu heyetler olayları yapan göstericileri etkisiz kılmak amacıyla yer yer görüşme ve çalışmalarda bulunmuştur.Müdahale edilen gösteri durdurulabilmiş ise de şehrin diğer yerlerindeki gösteriler devam etmiştir.

Ayrıca olaylar esnasında gösterici ve gösterici olmayan sivillerin ölüm haberleri, gösterilerde kolluk kuvvetlerinin aşırı tavırları şiddetin dozunun yükselmesine sebep olmuştur.

Şehirde sağduyu çağrılarının yapıldığı çeşitli açıklamalar yapılmıştır.

Şehir, yaşanan olaylar nedeniyle, 4 gün boyunca güvenliğin neredeyse olmadığı, kepenklerin kapatıldığı/kapattırıldığı, ticari faaliyetlerin durma noktasına geldiği yaşanamaz bir kent haline gelmiştir.

1 Nisan 2006 tarihinden itibaren şehrimizde gösteriler durmuş, ancak diğer il ve ilçelerde benzer faaliyetler yürütülmüştür.

B-DİYARBAKIRDA OLAYLAR ESNASINDA GERÇEKLEŞEN ÖLÜM HADİSELERİ:

1-Adı soyadı Mehmet IŞIKÇI

Baba Adı:Mustafa

Doğum Tarihi:01.03.1987

ÖLÜM SEBEBİ : 29.03.2006 günü yakalanarak kaldırıldığı hastaneye ölü duhul ettiği bildirilen Mehmet IŞIKÇI'nın 30.03.2006 tarihinde yapılan otopsisinden elde edilerek yukarıda kaydedilen makroskopik bulgulara göre;

Kişinin ölümünün künt, kafa , göğüs ve batın travmasına bağlı kafa tası kırığı, beyin kanaması , sağ akciğer ve karaciğer rüptüründen gelişen iç kanama, ve kanama şoku sonucu meydana gelmiştir.

2-Adı soyadı : Mehmet AKBULUT

Baba Adı: Zülfü

Doğum Tarihi: 1988

Nüfus: D.bakır- Dicle Batur köyü

ÖLÜM SEBEBİ: ateşli silah mermisi çekirdeği yaralanmasına bağlı karaciğer harabiyeti , iç kanama ve kanama şoku sonucu ölmüştür.

3-Adı soyadı : Abdullah DURAN

Baba Adı: Mahmut

Doğum Tarihi: 1996

Nüfus: D.bakır -Merkez- Yolaltı köyü

ÖLÜM SEBEBİ : kişinin ölümünün ateşli silah mermimisi ile kalp ve her iki akciğer yaralanmasından gelişen iç kanama ve kanama şoku sonucu meydana gelmiştir.

4-Adı soyadı : Tarık ATAYKAYA

Baba Adı: M:Nesip

Doğum Tarihi: 25.09.1983

Nüfus: D.bakır- Merkez-Yolaltı Köyü

ÖLÜM SEBEBİ : Kişinin ölümünün ateşli silah mermisi (gaz fişeği ) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu meydana gelmiştir.

5-Adı soyadı : MAHSUM MIZRAK

Doğum Tarihi: 1989

ÖLÜM SEBEBİ : Kişinin ölümünün ateşli silah mermisi (gaz fişeği ) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu meydana gelmiştir.

Yukarıda bildirilenlerin dışında bizlerde otopsi raporu olmayan ancak mağdur aile beyanlarına göre;

6-MUSTAFA ERYILMAZ- 26 YAŞINDA - ATEŞLİ SİLAH YARALANMASIYLA ÖLDÜĞÜ BELİRTİLMEKTE

7-ENES ATAY -6 YAŞINDA

ATEŞLİ SİLAH YARALANMASIYLA KARNINA ALDIĞI DARBE SONUCU ÖLDÜĞÜ BELİRTİLMEKTE

8-İSMAİL ERKEK- 8 YAŞINDA

ATEŞLİ SİLAH YARALANMASI- GAZ FİŞEĞİ YARALANMASIYLA ÖLDÜĞÜ BELİRTİLMEKTE

9-HALİT SÖĞÜT- 78 YAŞINDA

KAFASINA ALDIĞI DARBELER SONUCU ÖLDÜĞÜ BELİRTİLMEKTE

10-EMRE FİDAN- 19 YAŞINDA

KAFASINA İSABET EDEN ATEŞLİ SİLAH YARALANMASI SONUCUNDA ÖLDÜĞÜ BELİRTİLMEKTE

C-DİYARBAKIR BAROSU CMK UYGULAMA MERKEZİ VE İŞKENCEYİ ÖNLEME GRUBU TARAFINDAN YAPILAN GÖZLEMLER VE TESPİTLER:

28 Mart 2006 tarihinde ve devamında ki 3 günlük sürede yaşanan olaylarda yakalanan şüpheliler hakkındaki gözlem ve tespitler aşağıda belirtilmiştir:

3.4.2006 tarihi itibariyle;

Gözaltı şubesi

Toplam gözaltı

Tutuklanan

Çocuk şube

199

91

TEM şube

327

257

Jandarma

17

17

Toplam

543

365

5.4.2006 tarihi itibariyle;

Toplam

551

375

-Çocuk şubede gözaltına alınan bir kişi tutuklanmamış ve serbest bırakılmıştır.

Not: Yukarıda bildirilen bu rakamlar, Diyarbakır barosundan avukat talep eden kişiler olup, özel avukatı olanlar rakamlara yansımamıştır. Aşağıda Valilik açıklamasında belirtilen rakamlarla bu rakamların farkı da bundan kaynaklanmaktadır.

Çocuk şüphelilerin :% 35'i 12- 15 yaş grubunda

:% 65'i 15- 18 yaş grubundadır.

Tarih

Sorguya çıkarılan

Tutuklanan

Serbest bırakılan

28.03.2006

31 + 5 kişi

31 + 5 kişi

Yok

29-30.03.2006

105 kişi

47 kişi

62 kişi

31.03-02.04.2006

51 kişi

7 kişi

44 kişi

03.04.2006

7 kişi

5.4.2006

10 kişi

10 kişi

yok

Not: Son olarak sorguya çıkarılan 10 kişi içerisinde Diyarbakır ilinde 33 svil toplum kuruluşu temsilcisinin içinde yer aldığı Demokrasi Platformu sözcüsü Ali Öncü ile bazı sendika temsilcileri yanında 4 DTP il yöneticisinin de tutuklandığı, avukatlarının bildirdiği kadarıyla bu kişilerin, cenaze töreninde beklerken çekilmiş fotoğraflarının dışında kayda değer delil bulunmamasına rağmen haklarında tutuklama kararının verildiği ifade edilmiştir.

İşkence iddiası: Gözaltına alınan çocukların % 95'i CMK gereği Diyarbakır Barosu tarafından görevlendirilen avukatlarına, işkence iddiasında bulundukları beyanlarında; yakalama esnasında dövüldükleri, ellerinin koli bandı ile bağlandığı, soyuldukları, soğuk suyun altına sokuldukları, ayakta bekletme, lavabo ihtiyacının giderilmesinde zorluklar, yemek verilmesinde zorluklar yaşadıkları, birçok hakaretle, karşılaştıkları, küfredildiği vs. işkence ve kötü muameleye tabi tutuldukları, özellikle Çarşı polis karakolu, Bağlar polis karakolu ile Merkez Jandarma karakollarında bu fiillerin yoğunlaştığı, izler hakkında büyük çoğunluğunun doktor raporları ile tespitlerinin olduğu, serbest kalanların fotoğraflarının alındığı vücuttaki izlere dair tutanaklar tutulduğu..." ifade edilmektedir.

D-OLAYLARA KARIŞTIKLARI İDDİASIYLA GÖZALTINA ALINAN VE TUTUKLANAN ŞÜPHELİLERE İSNAT EDİLEN SUÇ ÇEŞİTLERİ:

-Yasadışı Örgüt propagandası yapmak

-Terör örgütü PKK'ya yardım ve yataklık yapmak

-Halkı isyana kin ve düşmanlığa teşvik ve tahrik etmek

-Güvenlik güçlerine silahlı molotoflu bıçaklı taşlı sopalı saldırıda bulunmak

-Halkı yağmalamaya teşvik etmek

-Kamu kurum ve kuruluşlarına siyasi parti binalarına kamu lojmanlarına resmi ekip otolarına polis panzerlerine, açık olan işyerlerine taşlı sopalı molotof kokteylli saldırıda bulunmak

-Bankaları işgal etmek suretiyle ateşe vermek

-2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefet etmek

E-

DİYARBAKIR VALİLİĞİ'NİN 03.04.2006 TARİHLİ TESPİTLERİNE GÖRE

DİYARBAKIR VE İLÇELERİNDE MEYDANA GELEN OLAYLAR HAKKINDAKİ VERİLER:

Olaylara katılan kişi sayısı

2500- 3000 kişi

Çocuk katılımcı sayısı

% 80

Saldırıya uğrayan yerler

İşyerleri, kamu kurum ve kuruluşları

Saldırı şekli

Taşlı ve molotofla

Ölü sayısı

9

Ölenlerin yaş dağılımı

10,23,19,25,06,20,22,78,18

Yaralı sayısı

360 kişi

Sivil yaralı sayısı

161 kişi

Güvenlik görevlisi yaralı sayısı

199 kişi

Tedavi gören kişi sayısı

31

Gözaltına alınan kişi sayısı

566 kişi

Tutuklanan kişi sayısı

354 kişi

Zarar tespit komisyonu ( 3 tane )

320 işyerinde zarar tespiti yaptı

NOT: a-5.4.2006 tarihi itibariyle yeni veriler istenmiş ise de bunlara ulaşılamamıştır.

b-Güvenlik görevlisi yaralı sayısında Valilik 199 rakamını belirtmiş ise de,

Devlet hastanesinde yaptığımız araştırmada 18 kolluk personelinin kaydı olduğu , diğerlerin nerede kaydının olduğu tespit edilememiştir.

Valiliğin bu konuda ayrıntılı bilgi vermesi veya sayıları güncellemesi halinde yeni veriler web sayfamıza yansıtılacaktır.

F-YAPILAN GÖRÜŞMELER VE RANDEVÜ TALEPLERİ:

Heyetimiz, Diyarbakır ilinde yaşanan olaylarla ilgili tarafsız olmak ve doğru bilgilere ulaşabilmek amacıyla ilgililerin görüşlerine başvurmuştur.Görüşmecilere: "kendi beyanlarının hiçbir şekilde sansüre uğratılmayacağı ve ne derlerse onun aynen yazılacağı" ifade edilmiştir. Resmi erkandan, İl Valisinden sözlü olarak randevu talep edilmiş, iş yoğunluğu ve ileri bir tarihin uygun olacağı bildirildiğinden görüşülememiştir. Genel olarak Emniyet makamları yerine onların temsilcileri olan Valilikle görüşme yönünde genel kanaatimiz olsa da, olayda onlarca Emniyet görevlisinin yaralanmış olması, ailelerinin ve kendilerinin yaşadığı sıkıntıların öğrenilmesi ile olaylarda öldürülen göstericiler ve güç aşımı yönünde görüşlerini almak istediğimiz, İl Emniyet müdürlüğünden ve müdür yardımcılarından ayrı ayrı randevu talep edildiği halde görüşme talebi kabul edilmemiştir. Bu nedenle beyanlarına ulaşılamamıştır. Diğer kişilerle randevunun talep edildiği gün görüşme olanağı sağlanmıştır.

DEMOKRATİK TOPLUM PARTİSİ DİYARBAKIR İL BAŞKANI AHMET CENGİZ BEYANLARINDA:

"Olay resmi makamların dillendirdiği gibi sadece güvenlik sorunu veya sadece terör sorunu değildir. Eğer olayların durdurulması isteniyorsa bölgedeki soruna daha köklü, tarihten gelen bir bakış açısı ile bakmalıyız. İhlaller olunca bunun karşısındaki reflekste şiddete dönüşüyor. Bu gerçekliğin görülmesi gerekmektedir. Dağda ölenler uzaydan veya başka memleketlerden gelmemişler. Nihayetinde ölenlerden 4 kişi kentimizin insanıdır. Bizim yaptığımız sadece çocuğu ölen ailelerin acılarına ortak olmaktan ibarettir.Hukuk devletinde sadece bastırma yöntemi kullanılarak yaşam hakkı ihlal edilmemelidir. Nitekim Paris'te de olaylar oldu. Binlerce araba yakıldı. İşyerleri tahrip oldu. Ama bir tek kişi ölmedi. Maalesef resmi makamlar sadece güvenlik sorunu ile terör sorunundan bahsetmekteler, olayın kökenine inmemekteler. Oysa ki bu şiddeti yansıtan kitle yıllarca barış taleplerini dile getirdiler. Ama cevap bulamadılar. Sesleri duyulmadı. Bu olaylarda sonuçlardan çok sebepleri konuşmak gerekir. DTP olarak il Valisi ile ve il Emniyet müdürlüğü ile temaslar kurarak şiddet olaylarını teskin etmeye çalıştık. Biz elimizden geleni yaptık. Ama maalesef hak etmediğimiz ithamlar ile karşılaştık. Hatta vali yardımcısı bizim ile birlikte iken olayların bulunduğu yere giderek şiddete başvuranları ikna etmeye çalıştık. Ama Belediye Başkanımız ile ilgili durum başka mecralara çekildi. İlimizde ölü sayısı 8 olup,(ifade tarih ve saatinde) 6 kişide ölmek üzeredir, yanı komadadır. Yayınlanan bir genelge doğrultusunda ölenler askerlerce alınıp gömülmek sureti ile sadece aileleri yanlarına bırakılıyor. Kent merkezindeki yaralıların hastanedeki muhatapları askeriyedir. Adeta resmi olarak ilan edilmemiş bir sıkıyönetim görülüyor. Devlet en ufak bir olayda çok fazla tedirgin olup panikleyince olaylar çığırında çıkıyor. Halbuki aklı selim ile hareket etmeliydi. Kriz yönetimi iyi yapılamadı. Devlet her ildeki şiddeti ayrı ayrı ve parça parça ele alarak sanki ayrı isyanlarmış gibi gösteriyor. Oysa ki herkeste bilir ki değişik illerdeki olaylar aynı sorunun devamıdır. ATO Başkanını açıklamalarını da kınıyoruz. Biz bir arada yaşamak istiyoruz. İsteğimiz oldukça basittir. Kültür, dil, genel af v.s. dir." Demiştir.

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI BAŞKANI KUTBETTİN ARZU BEYANLARINDA:

"... Olayın basında yansıtıldığı gibi esnafın kepenk kapatması, birkaç banka şubesinin tahrip edilmesi, işyerlerinin camlarının kırılması gibi yüzeysel olmadığı, bunun daha büyük ve derin ekonomik zarar boyutunun olduğunu ve ekonominin de birbirini etkilediğini düşündüğümüzde zararın sadece kentimize mal olmadığı tüm Türkiye'yi etkileyecek boyutta bir zararın varlığı söz konusudur. Bu zararları genel anlamda şöylece sıralayabiliriz:

-Çin ve ABD gibi büyük sermayeli şirketlerin Güneydoğu illerine yatırım yapılması konusunda irtibatlı olduklarını bu olaylardan sonra bu ilişkilerin belirsiz bir hal alması,

-Diyarbakır için yapmış olduğumuz girişimler neticesinde beklenti içerisinde olduğumuz yatırımcılar bu olayların patlak vermesi sonucu yatırımlarını durdurmuşlardır. Hatta mevcut yatırımcılar da yatırım anlamındaki planlarını askıya almışlardır. Bunu birkaç somut örnekle açmak gerekirse sağlık ve gıda sektörü anlamında kentimize gelme düşüncesinde olan bazı yatırımlar( Acıbadem Hastanesi, Carfeur gibi vs. ) dondurulmuştur.

-Kentimize ve insanlarımıza küçük anlamda da olsa hizmetleri olan Serbest meslek ifa eden bir kısım girişimcilerimiz doktor, eczacı vs. güvenlik ve huzur ortamının olmaması nedeniyle kentimizi terk etme noktasına gelmişlerdir.

-Kentimiz esnafının, bağlantı halinde olduğu ve iş yaptığı diğer ilerdeki esnafların bu olaylardan dolayı güven ortamının bulunmayışı gerekçesiyle esnafımıza vadeli mal satışı yapmamaları esnafımızın ekonomik anlamda çökmesine sebebiyet verecektir.

-Acil önlem anlamında vatandaşlarımız sağduyulu olmaları, morallerini bozmamaları ve şiddetten uzak durarak haklarını demokratik yollardan aramalılar.

-Hükümet için ise ekonomik anlamda kentimizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları görerek acil olarak ekonomik ve siyasi tedbirler almalıdır." Demiştir.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ DİYARBAKIR İL BAŞKANI ABDURRAHMAN KURT BEYANLARINDA;

" 28 Mart 2006 tarihinde parti binamızda Kızılay'a gönüllü kan bağışı programımız vardı. Parti binamızda kan bağışları ile günlük çalışmalar yapılmakta idi. Saat 16 civarlarında başlamak üzere parti binamıza aniden taşlı saldırılar başladı. Yaklaşık 500 kişilik grubun % 80' i çocuklardan % 20'si de yetişkinlerden oluşuyordu. Yetişkinler daha çok çocukları yönlendiren konumundaydılar. Üç buçuk, dört saat süreyle parti binamız taşlandı, camlar ve içerdeki eşyalar zarar gördü. Parti binamızda tespit edebildiğimiz kadarıyla dokuz - on el silahla ateş edildi. Bir mermi, dışarıda kalkanları ile koruyuculuk yapan askere isabet etti. Asker hastaneye kaldırıldı. Molotof kokteylleri ile bina önündeki araçlara saldırı yapıldı. Ateş alan araçların patlamamış olması daha büyük bir sıkıntıyı önledi. Güvenlik olarak olay mahallini yirmi asker koruyordu. bilahare gelen panzer göstericileri dağıttı.

Olay esnasında ben ve tüm yönetim kurulu üyelerimiz, kan bağışına gelen kadın ve çocuklarla birlikte içerdeydik. Biz insanlara kan bağışı yoluyla hayat kazandırmak isterken dışarıdaki yönlendirilmiş grup haklarımızı ihlal ediyordu. Bunun dışında ben kendi gençlerimizi dışarıdaki gruba cevap vermemesi konusunda teskin ediyordum. Askerlerin komutanı da kendi askerlerini silah kullanmama, aşırılık yapmama konusunda sürekli teskin ediyordu. Bu ortamda sağduyulu olmaya ve kitlemizin de sağduyulu olmasına çalışmaktaydık.Olay esnasında gösterici bir çocuk parti içine kadar girdi. Bu çocuğu tutanları gördüm ve hemen yanına giderek kucakladım, öptüm.Başını okşadım, korkmamasını istedim.Sakinleştikten sonra ayağında doğru dürüst ayakkabı olmayan bu çocuğun cebinde 2 adet yeni 5 YTL olduğunu gördük.Kendisi bunları şişe ve taş atması için dışarıdaki büyüklerin kendisine verdiğini ifade etti.Tabi tüm göstericiler bu durumdadır, demiyorum; ama bu bizlerin şahit olduğu bir vakıa.

Buradan şunu söylemek istiyorum. Partimize ve şehir merkezinde vatandaşlarımızın iş yerlerine karşı yapılan bu şiddet hareketinin hiçbir haklı yanı olamadığı gibi yapılanların açık bir haksızlık ve faşizan bir dayatma olduğunu belirtirim. Bu yapılanlar demokratik bir tepki değildir. Partimize yapılan bu hareket bizim şahsımızda bizlere oy veren % 40 oranındaki insanımıza karşı da yapılmış bir hakarettir. Bu hareketi faşizan bir hareket olarak değerlendirmekteyiz. Dün devlet adına hareket ettiğini bildiren yasa dışı güçler ile bugün şehrimizin insanlarına yapılan bu dayatma aynı niteliktedir. Bizler hem sağ hem de sol faşizmine karşıyız. Kürt halkı homojen bir yapı olmadığı gibi, PKK demek değildir. Kürt sorununun PKK olmadığını ifade ederim. Halka Demokrasi diye faşizmin fiilleri dayatılmamalıdır. Kürt sorununun çözümü hususunda kendilerini muhatap olarak dayatmaları hatalıdır. Hükümetimiz uyum yasalarıyla bölgemizdeki sorunları giderme noktasında çok ciddi adımlar atmış, hak ve özgürlük alanını genişletmiştir. 23 Mart 2006 tarihinde özel TV'ler de Kürtçe yayına başlanmıştır. Bu şekilde sağlanan ekonomik, sosyal ve siyasal kazanımları hazmedemeyen ve kendilerini bitirecek bu huzur ortamını zararlı gören yapılar, çareyi ortalığı bulandırmakta görmüştür.

Çocuklarımızı sokağa çıkaranların, esnafın camını kırdıranların, şehri talan edenlerin, dokuz kişinin ölümüne, yüzlerce insanın yaralanmasına, kaos ortamında suçsuz olan vatandaşlarımızın da gözaltına alınmasına, Türkiye'nin batısında yaşayan Kürtlerin ileride sıkıntılar yaşamasına neden olabilecek, Türkiye'de ki iç barışı bozma fiilini yapanların hesabını kimden sormak lazım?

Diyarbakır'ın iktisadi kalkınmasını engelleyecek bu fiillere sebebiyet verenlerin hesabını kime sormak lazım?

Bir de Sayın Başbakanımızın beyanını çarpıtarak, bunu kalkan yapıp kaos ve kargaşayı meşrulaştırmaya çalışan anlayış da hatalı bir anlayıştır. Zarar verici bir anlayıştır.

Şimdi soruyorum, şehrimizde yaşanan bu hadiseler iç barışa neyi kazandırdı? Kürt sorununa neyi kazandırdı? Yoksa, özgürlük alanını sınırlamak isteyenlerin ellerine mi kozlar geçirilmek istendi?

Hükümetimiz olaya el koymuş, bakan ve milletvekillerini şehrimize göndererek çalışmalar yürütmüştür. Zarar gören esnafımızın zararlarının giderilmesi için çalışma ve tespitler başlamıştır. Hastanelerdeki tüm yaralıların tedavileri ücretsiz olarak yapılmıştır. Sağduyuyu elden bırakmama konusunda dikkatli davranılmıştır. Olaylar esnasında tahrikler olmuş buna bağlı olarak bazı kamu görevlilerinin ferdi olarak hatalar yaptığını biliyoruz; ancak bunlar ferdi vakalardır. Yasalara göre işlenen suçlar ve kamu görevlilerinin işlediği suçlar var ise, hukuk devleti sınırları içerisinde soruşturulup gereken yapılacaktır. Bizler, vatandaşlarımızın yasal temsilcileri olarak şehrimizde bu şiddet hareketlerinin bir daha yaşanmamasını diliyoruz..." demiştir.

Esnaf, Mehmet ALTUNTEN- AVEA bayisi beyanlarında:

"28.03.2006 salı günü işyerimizi açmış ve normal seyrinde çalışmakta iken, saat 12.55 civarında 50 yi aşkın yaşları 12-14- 19 arası değişen genel olarak çocuklardan oluşan grup, aniden taşlarla işyerimize saldırdılar.Bazılarının elinde sopa ve demirler vardı.Bazı göstericiler bu esnada slogan atıyordu. İşyerimizde 7 personel çalışmaktaydı ve çalışanlar içeride mahsur kaldılar.Taşlama yaklaşık 10-15 dakika sürdü. İşyerimizin camları, kırılmayan camlardan olduğu için parçalanmadı ancak birçok çatlaklar oluştu.Özellikle personel kurumsal abonelik reklamı için askerin boydan olduğu makete yakın camımıza daha fazla taş atıldı. Taş atıldıktan sonra göstericilerden bazıları işyerimizin içine girip özellikle cep telefonlarını yağmalamak istedi.Tam bu esnada 19 yaşlarında yüzü sarılı bir genç kendisinin PKK'dan olduğunu söyleyen bir genç kapının önüne geçip işyerimin yağmalanmasına engel oldu. Bizden sonra emniyeti taşladılar.Bizlerde bir korku hakimdi. Bizi neden taşladıklarına anlam veremiyorduk.Olay esnasında bir bayan personelimiz saldırının etkisiyle şok geçirdi.hastaneye götürüldü, 4 günde kendine gelebildi.Evde sakinleştirici kullanıyordu.Olay bizlerde de psikolojik tahribat yaptı. Eskiden akşam saatlerinde müşterilerimiz artardı.Akşam 10-11 civarına kadar çalışırdık. Şimdilerde 8 civarında müşterilerin gelmemesi nedeniyle dükkanı kapatmaktayım. 4-5 gün işyerim kapalı kaldı. 7-8 milyar civarında cam ve diğer zararlarım oldu. Kapalı kalma zararım dışında halen işlerimizde beşte bir oranında kazanabilmekteyiz. Şuanda çek ödemelerimizi yapamıyoruz. Olaylardan dolayı endişedeyiz. Temennimiz böyle bir şeyin bir daha olmaması.Tüm esnafta bu olaylardan rahatsız.Baskı ve korkudan dolayı kepenklerini kapatmak zorunda kaldılar. Şiddet hareketini kınıyorum, olmamasını diliyorum. Diyarbakır'ımıza yatırımımızı yapıyoruz. Huzur ortamının yeniden oluşması ve devam etmesini diliyorum." Demiştir.

Esnaf, Nesip BUĞUR- Et lokantası sahibi beyanlarında:

"Olay günü lokantamızda 10 işçimizle birlikte çalışıyorduk.İçeride müşterilerimiz yemeklerini yemekteydi. Saat bire doğru geliyordu. Olayların olacağından haberimiz yoktu. Kimse bizi uyarmamıştı. Aniden 50- 100 civarında kişi dükkanın önüne geldi. Taşlı sopalı bir gruptu. Göstericiler genel olarak çocuklardan oluşuyordu.Bazılarını yüzü kapalıydı. Camlarımızı kıracaklarını anlayıp dükkanın önüne engel olmak amacıyla çıktım. Tamam dükkanımı kapatıyorum desem de aniden saldırdılar.İçeriye sığınıp işçi ve müşterilerimizle dükkanın arkasına sığındık. İçeride rehin kaldık. Camlarımız kırıldı. Maddi zararlarımız oldu.O günün yemeklerinin tümünü döktük. Akşam saatlerinde ki eski iş yoğunluğumuzu kaybettim. Ama cam kırılmasını bırakın, ruhumuz kırıldı. 2 gün olayın tesirinde kaldım. Esnaf bu olayları tasvip etmez. Esnafın ne suçu günahı var, niye biz cezasını çekiyoruz. Demokratik tepkini göster ama böyle zarar verme çok yazık. Sadece olay esnasındaki zarar değil ileriye doğru zararımız oluşacak.Doğma büyüme Diyarbakırlıyım. İlk defa bu muameleye tabi tutulduk. Yazık, çok yazık diyorum." Demiştir.

Y.D- isimli 1989 doğumlu öğrenci- 1.4.2006 tarihli avukat mağdur/şüpheli görüşme tutanağındaki beyanında:

"...Ben 29.03.2006 tarihinde 13.00- 14.00 arası ben Melikahmet'te amcamların damındaydım. Amcamın oğlu bu damın bitişiğinde aşağıda gösteri yapanları izliyordu.Polisler amcamın oğlunu yakalamaya gelmişler, amcamın oğlu benim olduğum dama geldi. 5-6 polis bize silah doğrulttu.bize buraya gelin yoksa sizi öldürürüz dedi.Bizde gittik.Bizi dama bitişik olan Kıbrıs pasajının balkonuna götürüp, tekme tokat vurdular. Benim bacağıma , sırtıma ve kafama vurdular. Sonra bizi gelen bir otoya bindirip Çarşı karakoluna götürdüler. Bu karakolda bulunan polisler bizi tekme tokat arabadan çıkarıp karakola götürdü. Orada da dövmeye devam ettiler. Karakolda bizleri soydular ve coplarla dövmeye başladılar. İki bacağıma, sırtıma copla vurdular. 2-3 saat çıplak kaldık. Sonra elbiselerimizi giymemizi söylediler. Elbiselerimizi giydik ve bizi halı sahaya götürdüler.Orada beklettiler.Taşların üstünde saatlerce oturduk. Tuvalete gittiğimizde bizi dövüp küfrediyorlardı. Bir polis memuru vardı Kısa boylu zayıf idi.Beni dövüp küfrediyordu. Ben görsem tanırım. Bize ağza alınmayacak küfürler ediyorlardı. Spor salonunda bizi yerde yatırıyorlardı. Günde iki öğün yemek veriyorlardı. Bir polis memuru uzun boylu, zayıf, kumral bize İstiklal marşını okutturuyordu. Çok uzun süre aç bırakılıyorduk. Yemek getirmiyorlardı. Ben bana bu şekilde davranan memurlardan şikayetçiyim." Demiştir.

Aynı şekilde Baro avukatları tarafından yüzü aşkın benzer tutanaklar tutulmuş, ifadeler alınmıştır.

Polis memuru, -resmi kıyafetli/ ismini bildirmedi- beyanlarında:

"28.03.2006 tarihinde nöbetçi olduğum esnada aniden ben ve nöbet tuttuğum yer kalabalık bir grup tarafından taşlandı. Ben ayağımdan yaralandım, halen ayağım iyileşmedi. Bulunduğum yer 3-4 saat taşlandı, molotoflandı. Bize küfür ediyor bağırıp çağırıyorlardı. Çoğu çocuktu. Saldırılara rağmen ben olayda silah kullanmadım. Üzerimdeki giysiden dolayı saldırıya uğradığımı da biliyorum. 3- 4 gün boyunca büyük bir endişe içinde yaşadık. Eşim ve çocuklarım olay günü evdeydiler. Olaylar iyice arttı ve evimizin kapısını göstericiler tekmelemiş, bu ailemi ve beni çok rahatsız etti. Çocuklarımızı da okula gönderemez olduk.Olayın şiddetlendiği zamanda benim ve binamızdaki diğer polis ailelerini özel harekatçıların yardımıyla, panzere bindirerek evden çıkarabildik. Ben Diyarbakır'da sonuçta sizlerin güvenliği için emek sarf ediyorum. Yapılanları çok yanlış buluyorum, bir daha olmamasını diliyorum." Demiştir.

G-DİYARBAKIR İLİNDEKİ BAZI TESPİTLER:

Yukarıda bildirilen ölüm yaralama fiillerin dışında;

-Yüzlerce işyerinin camları kırılmış, (özellikle ofis semtinde 28.03.2006 tarihinde) tahrif edilmiş, bazı işyerleri soyulmuştur.(örneğin Arçelik bayisindeki plazma TV ve beyaz eşyalar)

-Resmi kurum ve Kuruluşlara taşlı saldırılar olmuştur.(örneğin Ofis semtinde bulunan Emniyet müdürlüğü binasının birçok camı indirilmiştir.)

-Kolluk kuvvetlerine taşlı saldırılar olduğu panzer ve diğer araçlara molotof atıldığı,

-Vatandaşlara ait taksiler ateşe verilmiştir.(örneğin Ak parti il başkanlığı önünde bulunan otomobillere molotof atılarak yakılmıştır)

-Şehir içindeki bazı hat dolmuşlarının camları indirilmiştir.

-Sokaklardaki kaldırım taşlarından sökülebilenleri sökülmüş, bazıları kırılmıştır.

-Ana caddelerde bulunan bazı durakların camları kırılmıştır.Reklam afişleri yerlere atılmıştır. (örneğin "Newrozave Pirozbe" şeklinde Kürtçe yazılı afişin bulunduğu reklam panoları da dahil birçok cam pano kırılmıştır.

-Göstericilerin bazı kavşak noktalarını kestikleri yolu trafiğe kapattıkları kavşakta lastik vs. maddeleri yaktıkları,

-Gösteri sonrasında sabahları sokaklarda taş ve artıkları ile çöplerin çevre kirliliğine sebep olduğu,

-Sokak işaret ve levhalarının bazılarına taşlarla zarar verilmiş ancak cami ve kilise levhalarına zarar verildiği tespit edilememiştir.

-Olayların sabah saatlerinde başlamadığı, öğlen ve sonrası saatlerinde şehrin birçok yerinde başlatılıp gecenin geç saatlerine kadar devam etmekte olduğu,

- Vatandaşların evlerine olaylar nedeniyle/ güvenlik endişesiyle gecikmemek için erken gittikleri havanın kararmaya başladığı saatlerde sokakların genel olarak boşaldığı ve şehrin yer yer hayalet kent görümüne girdiği görülmüştür.

-Sabah saatlerinde işyerlerini açan esnafların öğlen civarlarında ortalığın kızışmasıyla birlikte kepenklerini kapattıkları ,

-Bazı semtlerde olayların genel olarak meydana gelmediği, Örneğin:Yenişehir ve Dağkapı semtlerinde işyerlerinin genel olarak zarar görmediği sokaklarında olaylara rastlanılmadığı,

-Kolluk kuvvetlerinin bulunduğu noktalar ve bu noktalara yakın sokak başlarında özellikle karakol, emniyet müdürlüğü ile cezaevi çevresinde göstericilerin eylem yaptıkları,

- DTP binası dışında, Cadde üzerindeki Siyasi partilerin binalarına özellikle göstericiler tarafından zarar verildiği, zararların AKP ve MHP' de yoğunlaştığı,

-Polisin ilk olay günü olan 28.03.2006 tarihinde göstericilere aşırı sayılabilecek müdahalelerden kaçındığı, bilahare diğer günler müdahalelerini sertleştirdiği,

-Kolluk kuvvetlerinin olaylarda gerçek mermiler kullandığı,

-Uzun yıllar sonra ilk defa Askerin şehirde güvenlik nedeniyle görevlendirildiği,

-Şehir merkezinde yüzleri maskeli özel harekat timlerinin silahlarıyla gezip olaylara müdahale ettikleri,

tespit edilmiştir.

H-SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE YAPILAN BAŞVURULARDA BULUNAN BEYANLAR :

(Bu iddiaların gerçekliğini tam olarak ispat edememekle birlikte, bizlere ifade edilmesi nedeniyle aşağıda belirtmekteyiz.)

-Bazı polislerin olay mahallerine yakın yerlerden geçen bir çok kişiye hakaret ettikleri bazıları dövdükleri, kurunun yanında yaşında fazlasıyla yandığı, rasgele mahalden geçen insanlarında yakalandığı,

-Kolluk kuvvetlerinin gösteriler esnasında gerçek mermiler kullandığı, bazı yaralanmaların bu gerçek mermilerin hedef alınarak ateşlenmesinden kaynaklandığı,

-Göstericileri yakalama esnasında yeterince dikkatli davranılmadığı, yakalanan göstericinin önce şiddetli olarak dövüldüğü, bu dövmelerden dolayı sivillerin yaralanma sayıların arttığı,

-Bazı polis memurlarının göstericilerin kullandığı gibi sapan taşıyıp ortalığa attıkları,

- Bazı polis memurlarının bazı açık esnafların camlarını joplarıyla kırdıkları,

-Bazı polis memurlarının gösterilere yakın binalardan olaya bakmak isteyen kişileri uyardığı hatta bazılarına sapan taşıyla taş atıldığı,

-Sokaklarda arama yapan polislerin , şüphelendikleri kişilerin ellerine baktıkları(elleri kirli ise taş attıkları varsayılarak), bazılarının da koltuk altlarını elle kontrol ederek terli iseler olaylara katıldıkları yönünde fikir yürüttükleri,

-Şehir içinde binada yaşayan bazı polis ailelerinin kapılarına tekmeler vurulduğu, gözdağı verildiği, çocuklarına okulda sataşmalar olduğu,

-Polis ailelerinin güvenlik endişesiyle birkaç aile şeklinde aynı evde kaldıkları,

-Bazı gösteriler esnasında bazı binaların pencere ve damlarından gösterilere müdahale eden kolluk kuvvetlerine cisimler atıldığı,

belirtilmiştir.

I-OLAYLARIN SOSYOLOJİK TAHLİLİ:

Son günlerde Diyarbakır ilinde yaşanan olayları Kürt sorununun yanında derinliğinde gün yüzüne çıkan pek çok sorunun sosyolojik analizini zorunlu kılmıştır.Siyasal taleplerin gölgesinde kalan ekonomik kültürel ve sosyal sorunların aslında kitle psikolojisini içinde canlı bir şekilde varlığını koruduğunu ve bunun yanında dışa vurum olanağı bulunduğunda ciddi kaygılara da zemin olduğu görüldü. Daha önce fazlaca önemsenmeyen Kürt sorunu bileşkesini oluşturan pek çok faktörün beslenme kaygılarının ve etkilerinin bu son olayda çıplak bir şekilde ortaya çıktığını görmekteyiz.

Sorunun analizinde şüphesiz Kürt sorunu gözardı edilemez bir gerçeklik olsa da bütünüyle bu olguya odaklaşan başka sorunların varlığını kabul etmeyen bir anlayış kısırdöngünün sürmesinin yanında tahrip gücü yüksek bir bombanın korkusunda süren korkunun hakim olduğu bir yaşam getirecektir.

Her şeyden önce bu olaylarda ortaya çıkan tablo bu sorunun özelinde yeni gelişen bir değişimi ve dili ifade ediyordu. Daha çok güç gösterilerine dönülen ve kitle de homojen bir ifade bulan kavramlar, sloganlar ve mitlerin yanında bireyin ve birey dünyasının yalın sorunları daha gür ifade edilmiştir.

Kürt sorununun insan vicdanında izler bırakan ve kanayan boyutu göç ve göç sonrası sorunların siyasal yaşamda ki göz ardı edilen boyutu hem devlete hem de siyasi guruplara bu olayla ciddi bir sorgulama olanağı vermiştir. Gerçekte sindirilmiş gözüken yada tabu olan olguların hazı ve duygularının aslında örtük bir durumdan başka bir şey olmadığı iç dinamiklerde var olan kırılmaların devam ettiği görülmüştür. Göç olgusunun değişime direnen içinde psiko-sosyal travmaları olan insani yaratıcılığı körleşmiş bir topluluk oluşturdu bunun da yaşamın normal dinamiklerini tehdit ettiği artık saklanamaz bir gerçektir.

Günümüzde yaşamı belirginleştiren önemli faktör olan ekonomide yoksul ve dışlanmış önemli bir kitlenin oluşması bu belirginliğin sosyal politikalarla dışlanması geri kalmışlık azımsanmayacak bir öfkenin ve kitlenin kaynağını oluşturmuştur. Herhangi bir kaygı oluşmadan kişi ve kamu mallarına karşı yağma yok etme eyleminin çokluğu beklide üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir olgudur. Yeni olan bu olduğunun temelindeki nendeler en azından ortaya konmalıdır.

Siyasi yapının içindeki sıkı tutuculuk siyasetten umudunu kesen bir umutsuz yığının oluşmasına neden olmuştur. Demokratikleşme ve AB sürecine rağmen günlük yaşamda yeterince hissedilmeyen pozitif hava olumsuz sürecinde hızlanmasını tetiklemiştir. Siyasette etkin katılımın oluşmadığı gören kitleler sivil toplumunda yetersizliği nedeniyle çözümsüzlük kıskacında sıkışmışladır.

Değişime direnen organize devlet kurumlarının büyük ölçüde hukukun zorlayan kavramları ve şüpheli çalışmaları toplumda ciddi bir güven krizine neden olmuştur. En son Şemdinli olayında görüldüğü gibi, demokrasinin perde arkasındaki aktörleri gidişatı muğlaklaştıran bir sürecin tetiğini çekmişlerdir. Bu noktada oluşan anlamsızlık aynı zamanda her şeyin göstermelik olduğu gibi bir sürecin vatandaşların zihninde oluşturmuştur.

Olayların en çarpıcı boyutu, ötekileştirme ve azınlık psikolojisinin tüm öğelerinin bu olayda sürece katılmış olmasıdır. Bu konuda çok önemli işlevi olan siyasi kadroların tutarsızlığı, basiretsizliği, güvenlik kaygısı ve abartılı refleksi göstericilerin keskinleşen tutumu ile bir arada onurlu ve eşit yaşama iradesinin dinamitlenmesine neden olmuştur. Nitekim olaylar sürecinde kullanılan dil diyalog, empati ve anlaşılabilir olmaktan çıkmış dilin doğasındaki keskinlik sözcüklerde tehtitte ve şiddete dönüşmüştür. Fiziki şiddetin yanında asıl kötü olan bambaşka boyuttan günlük yaşam da oluşturan psikolojik dışlanmadır. Bunun daha fazla belirginleşmesi sürecin içine başka aktörleri sokacaktır.

SONUÇ olarak;

- MAZLUMDER; Şiddeti, kimden geldiği ve kime karşı yapıldığına bakmadan karşı çıkılması gereken bir fiil olarak görmekte ve herkesi de şiddete karşı çıkmaya davet etmektedir.

-Diyarbakır ilinde yaşanan ve başka yerleşim yerlerine de sıçrayan şiddet olaylarına son verilmesini,

-Sivil gösterici ve olaylarla ilgisi olmayan kişilere karşı yapılan saldırılar sonucunda 10 vatandaşımızın "YAŞAM HAKKININ İHLAL" edildiğini,

-Gösteriler esnasında ve sonrasında hiçbir vatandaşın ölmemesi için kolluk kuvvetlerinin yeterli çabayı göstermediği, güç aşımı fiillerinin bulunduğunu,

-Yüzlerce Sivilin ve kolluk kuvvetlerinin "Vücut bütünlüğüne" saldırı yapıldığını,

-Sivil vatandaşlarımızın işyerlerinin camlarının kırılması, bazı dükkanların yağmalanması ve kepenklerinin kapattırılmasından dolayı baskı ve dayatmalara maruz kaldıklarını, Mülkiyet ve çalışma haklarının ihlal edildiğini,

bildiririz.

-Yasadışı toplulukları, sivil alanı müdahale tahtası/ alanı olarak görmekten vazgeçmeye her türlü dayatma ve şiddet hareketinden uzak durmaya , çağırmaktayız.

-HÜKÜMETİ, güvenlik tedbirlerini alırken, yukarıda belirtilen mağduriyetlere mahal vermemek için daha dikkatli davranmaya, hukuk devleti sınırları içerisinde olaylara müdahale etmesi gerektiğini bildiririz.

-Bölgede yaşanan olaylarda şiddeti besleyen ; sosyal, siyasal ve ekonomik nedenleri dikkate almaya, sorunları çözmeye yönelik projeler geliştirip uygulamaya,

- Kürt sorununun tamamen çözümlenebilmesi için kalıcı çözümler üretmesi ve uygulamasını,

Kültürel haklar konusunda tüm engelleri kaldırıp bu alanda tam bir özgürlük ortamı sağlanmasını,

-Bölgedeki taleplerin mecliste temsil edilebilmesi için seçim barajını kaldırması veya makul bir sınıra çekmesini,

-Dağdaki silahlı gücün silahlarını bıraktıracak makul yasalar çıkarılmasını,

-İşkence ve kötü muamelede sıfır tolerans ilkesini tam olarak hayata geçirmesini,

-Bölgede yaşanan şiddet olaylarını bahane eden yaklaşımlardan uzak durarak, Terörle mücadele yasası dahil, hak ve özgürlük alanındaki kazanımları bitirecek düzenlemelerden kaçınmaya, sorunu daha fazla özgürlük temelinde çözmeye,

davet etmekteyiz.

MAZLUMDER Diyarbakır Şubesi

Hukuk komitesi başkanı Av.Selahattin ÇOBAN Psiko-sosyolog Mehmedi AKTOPRAK

Şube başkan yardımcısı Av. İsa AKIN Şube başkan yardımcısı Asuman BOZGÖZ

Yönetim Kurulu Üyesi Av. Şerife Dudu SÖNMEZ Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe DAĞGİBİ

Yönetim Kurulu Üyesi Av.Birkan YILDIZHAN GYK üyesi ve Şube başkanı Av.Nesip YILDIRIM

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2008-04-10
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644298