Ahmet Faruk Ünsal: “Rohingya Müslümanları Budist Cunta tarafından büyük katliam ve göçlere maruz bırakıldılar"

MAZLUMDER, Myanmar’ın Arakan bölgesinde yaşayan Rohingya Müslümanlarının sorunlarını “Uluslararası Arakan Konferansı” İle yeniden gündeme taşıdı.

Yurtiçi ve yurtdışından Arakan, uluslararası hukuk ve insan hakları konularında yetkin isimlerin konuşmacı olarak katıldığı ve Emine Erdoğan’ın da açılış konuşmasını yaptığı konferans Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Salonun fuayesinde sergilenen Arakan fotoğrafları ise katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Birçok sivil toplum örgütü temsilcisi ve medya mensubunun da katıldığı program, TRT Haber, Kanal 24 ve Ülke TV tarafından canlı olarak yayınlandı.

Burak Yakupoğlu’nun sunuculuğunu yaptığı program Fatih Razi’nin Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Daha sonra MAZLUMDER tarafından hazırlanan sinevizyonun gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal açılış konuşmasını yaptı. Ünsal tüm katılımcılara teşekkürlerini sunarak başladığı konuşmasında şunları söyledi: “Rohingya Müslümanları Budist cunta tarafından İslam'ın ve Müslümanların Arakan bölgesinden izi silinmek istenircesine, büyük katliamlara ve göçlere maruz bırakıldılar. Kendi anavatanlarında vatansız olan bu kardeşlerimizin dertleri, maalesef ahlakın ve insanlığın reel politiğe kurban edildiği, jeopolitiğe kurban edildiği bir dönemde sessizlik ve ilgisizlik altında yaşanmaya devam etmektedir”.  

Göçlerin en büyüğünü komşu ülke Bangladeş'in aldığını ancak Bangladeş'in Birleşmiş Milletler'in Mülteciler Sözleşmesi'ni imzalamadığı için mültecileri kabul etmek konusunda kendisini hukuki olarak mesul addetmediğini anlatan Ünsal, ülkenin ahlaken ve insanlık bakımından böyle bir mecburiyeti olsa bile orada kendisine sığınan Arakanlı Müslümanları adeta yok saydığını, Müslümanlar'a herhangi bir statü vermediğini ve Arakan'da yaşadıklarına benzer sorunlarla Bangladeş topraklarında hayatlarını devam ettirmeye mecbur bırakıldıklarını belirtti.

Ahmet Faruk Ünsal, sivil toplum kuruluşlarının yardımlarının ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Türkiye'den büyük bir heyetle yaptığı ziyaretin, yaşanan dramın dünya kamuoyuna duyurulmasında önemli katkı sağladığını belirterek “Arakan'da Rohingyalı Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı trajedinin uluslararası hukuk açısından adı etnik temizliktir ve bu uluslararası hukuk bakımından suçtur” dedi.

Ünsal’ın ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın yapacağı konuşma öncesinde Arakan ziyaretini de içeren sinevizyon gösterileri sunuldu. Daha sonra konuşan Emine Erdoğan “Geçen Ağustos ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yardım kuruluşları ve medya mensuplarının da iştirakiyle ziyaret ettiğimiz Arakan’da çok acı sahnelere şahit olduk. Orada konuştuğumuz insanların gözlerinden okunan sessiz feryatlar karşısında hissettiklerimizi ifade etmekte zorlanıyorum” dedi.

Erdoğan, Myanmar'a gittiklerinde uluslararası yardım kuruluşları haricinde, bölgeye yardım getiren ilk devletin Türkiye olduğunu kaydederek, dünyanın, özellikle de Batı'nın, Arakan'da yaşananlar karşısındaki kayıtsızlığının ve ilgisizliğinin, kendilerini en az gördükleri kadar üzdüğünü ve düşündürdüğünü ifade etti.

Türkiye'nin, Arakan'a yardım konusunda her türlü çabayı göstermeye devam ettiğinin altını çizen Erdoğan, Türk Kızılayı'nın, Myanmar hükümetinin talebi üzerine Arakan'da Müslüman ve Budist kamplarında hizmet vermek üzere 3 mobil hastane kurduğunu, gönüllü olarak bölgeye giden doktorların sağlık hizmetleri verdiğini, bölgede bulunan yardım heyetinin Myanmar halkına, hiçbir ayrım gözetmeksizin gıda ve ilaç malzemesi yardımı yaptığını anlattı.

Emine Erdoğan: “Arakan'da sadece birkaç milyon Müslüman’ın değil, topyekun insanlık tehdit altında”

Bölge ülkelerinin de Arakan'da yaşanan olaylar karşısında daha fazla hassasiyet göstermelerini beklediklerini ifade eden Erdoğan, “Arakan'da sadece birkaç milyon Müslüman’ın değil topyekun insanlığın tehdit altında olduğunu unutmamak gerekiyor. Biz, Arakan'a uzanan her eli, aynı zamanda insanlığa, insanlığın vicdanına uzanmış olarak kabul ediyoruz. Aynı şekilde, Arakan'a arkasını dönen her kişi, kurum ve ülkeyi de, bütün insanlığa arkasını dönmüş olarak görüyoruz” dedi.

Richard Falk: “Tarif edilemez şekilde umutsuz olmak, işte Arakan’da yaşanan bu!”

Erdoğan’ın konuşmasının ardından Gazeteci/Yazar Sibel Eraslan’ın moderatörlüğünü yaptığı 1. Oturum, Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Öğretim Üyesi Prof. Richard Falk’ın sunumu ile başladı. Falk, Arakan’da yaşananların gündeme taşınması gerektiğini, katı gücün bölgedeki sorunları daha da derinleştireceğini ve çözümün ahlaki küreselleşme, yani acı çekenlerin yaşadıklarına tepki vererek onların yanında olmakla gerçekleşebileceğini ifade etti. Uluslararası kurumların Myanmar’daki hükümetin yetkilerini kısıtlaması gerektiğini belirten Falk, dünya kamuoyunun harekete geçmesi için ilk önce siyasi iradenin, uluslararası hukuk güçlerinin harekete geçirilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Richard Falk konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tarif edilemez şekilde umutsuz olmak, işte Arakan’da yaşanan bu! Yapmamız gereken şey kamuoyu görüşünü kullanarak Burma hükümetini utandırmaktır. Arakanlılar’ın kurtuluşu ancak dünyadaki diğer insanların tepkileri ve seferberliği ile olacaktır. Ya birbirimizi seveceğiz, ya da öleceğiz”.

Falk’un ardından konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü Asya Araştırma Sorumlusu Matthew Smith ise “Burma’daki hükümet isterse şiddet olaylarını durdurabilir. Ama kendileri de yıllardır bu sistemli katliamların bir parçası oldukları için ses çıkarmıyorlar. Son olaylarda tutuklanan Arakanlılar işkence altındalar, avukatlarla görüştürülmüyorlar, mahkemede temsilleri imkansız. Orada yaşanan hem etnik hem de dini bir ayrımcılık. Myanmar’da çok şiddetli bir İslam karşıtlığı var ve bunu çok açık bir şekilde dillendiriyorlar” dedi.

Hüseyin Oruç: “Myanmar hükümeti tüm Rohingyalı Müslümanları mülteci kamplarına tıkmak istiyor”

İHH Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç ise on yıllardır sıkıntı yaşayan Arakanlılar’ın sorunlarının ilk defa dillendirilmeye başladığını, bu sebeple umutlu olduğunu belirterek ”Eğer gücünüz varsa, bileğiniz kuvvetliyse hakkınızı alabiliyorsunuz. Dünyanın gözlerini kapattığı 2 milyonun üzerinde Rohingyalı, yalnız ve sahipsiz bir şekilde acı çekiyor. Öyle ki, erkekler bile ağlamaya başlamış” dedi. İHH’nın Haziran’daki katliamın ardından bölgeye giderek resmi makamlarla görüşüp yardım faaliyetlerine başladığını, Arakan Raporu hazırlayarak konunun bilinirliğini artırdığını ifade eden Oruç, “Myanmar hükümeti tüm Rohingyalı Müslümanları mülteci kamplarına tıkmak istiyor. Buna müsaade etmemeliyiz” dedi.

Berdal Aral: “Roningya meselesi, kanla yazılmış bir insan hakları kitabıdır”

Oruç’un ardından konuşan Fatih Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Berdal Aral, ‘Self Determinasyon Ekseninde Ronigya’daki Müslüman Azınlığı’ başlıklı sunumunda Rohingyalıların hem halk hem de azınlık olduğunu, self determinasyon haklarının bulunduğunu belirtti. Aral konuşmasında “Roningya meselesi, kanla yazılmış bir insan hakları kitabıdır” dedi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Akıl ise dünyada zulüm gören halkların hep Müslüman halklar olduğuna dikkat çektiği konuşmasında bu halkların acılarını paylaşmanın öneminden bahsetti.

Konferans, verilen aranın ardından Gazeteci/Yazar Nihal Bengisu Karaca’nın moderatörlüğünde 2. Oturum ile devam etti. Karaca, Arakan ziyaretlerinde Rohingyalıların gözlerinde sahiplenilmenin mutluluğunu gördüklerini söyledi. 2. Oturumun ilk konuşmacısı Dhaka Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Imtiaz Ahmed sunumunda Bangladeş’te yaşayan Rohingyalı Müslüman mültecilerden bahsederek Rohingyalılar’ın hem devletsiz hem de mülteci olmalarının gittikleri yerde hem kendileri hem de o ülke için ayrı bir sorun yarattığını ifade etti. Ahmed, Rohingyalılar’a bir an önce çalışma izni ve vatandaşlık verilmesi gerektiğini söyledi. 

Uluslararası Arakan Diasporası Birliği Başkanı Nurul İslam ise konuşmasında Arakan’da sistemli insan hakları ihlallerinin gerçekleştiğini, evlilik, eğitimi din gibi konularda kısıtlamalara maruz kaldıklarını, mallarına el konulduğunu ve işkence gördüklerini belirterek “Bu, Müslümanların kökünü kurutma girişimidir. Onlara karşı ulusal koruma olmadığı için iş bize düşüyor, uluslararası koruma gerekiyor” dedi. 

Benjamin Zawacki: “Myanmar’daki sistemli sorunun çözümü için özellikle komşularının bir şeyler yapmaları gerekiyor”

Nurul İslam’ın ardından sunumunu yapan Uluslararası Af Örgütü Asya Araştırma Sorumlusu Benjamin Zawacki şunları söyledi: “Rohingya’da sürdürülebilir bir sulh ortamının oluşturulması zorunluluktur. Orada kanun, politika ve uygulamalar, ayrımcılığı artırmaya yönelik tasarlanmış. BM’nin temel hak ve özgürlüklerin herkese eşit dağıtımı ilkesi orada işlemiyor. Devletsiz oldukları için daha çok zulme uğruyorlar. Yerinden edilen Rohingyalılar için devlet politikalarının geliştirilmesi gerekiyor. Zulümden kaçan Rohingyalılar insan kaçakçılarının eline düşüyor ve gittikleri ülkede de zulme maruz kalıyorlar. Myanmar’daki sistemli sorunun çözümü için özellikle komşularının bir şeyler yapmaları gerekiyor”.

Malezya Teknoloji Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Özay ise konuşmasında Myanmar’ın bitmemiş bir devlet projesi olduğunu, oradaki sorunların yeni başlamadığını, uzun yıllardır devam ettiğini vurguladı. Özay, insani yardıma odaklanmanın sorunu sürüncemede bırakacağını söyleyerek “Sorun sadece vatandaşlık verilmesi değil, etnik Rohingya’nın da tanınması gerekiyor. Kuruluşlar bu konuda da girişimlerde bulunmalı. Bangladeş yönetiminin politikalarını değiştirmesi de Roningyalılar’a fayda getirecektir. Ayrıca Dalai Lama da sürece dahil edilirse sorunu çözmede önemli bir etken olacaktır” dedi.

Mehmet Sılay: “Myanmar’da asimetrik bir savaş yoktur, resmen bir katliam vardır”

2. oturumun son konuşmacısı Yardımeli Derneği Arakan Sorumlusu Dr. Mehmet Sılay, 1430’da Arakan İslam Devleti kurulduğunu, bugün vatansız bırakılan Rohingyalıların o toprakların yerlisi olduğunu ifade etti. Sılay: “Arakan Müslümanlarının durumu bize Endülüs’ü hatırlatıyor. Eğer biz politik olarak ayağa kalkmazsak onların başına gelenlerden sorumlu olacağız. Myanmar’da asimetrik bir savaş yoktur, resmen bir katliam vardır” dedi.

Konferansın sonunda MAZLUMDER Dış İlişkiler Koordinatörü Abdurrahman Babacan kapanış konuşmasında tüm katılımcılara teşekkür ederek, gerçekleştirilen konferansın Arakan Müslümanlarının kurtuluşuna bir katkı sağlayacağını ümit ettiklerini ifade etti. Babacan konferansta yapılan sunumların akademik ve teorik makaleler şeklinde Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanacağını, yayını kısa bir süre sonra MAZLUMDER’den temin edebileceklerini söyledi.
 
 
MAZLUMDER Genel Merkez
FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Seminer & Panel & KonferansTarih 2012-10-16
Okunma Sayısı : 3250
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645366