Hizbullah örgütüne operasyonlar ve adil yargılanma hakkı

Ankara, 22 Şubat 2000

MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, Hizbullah operasyonları ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

MAZLUMDER, kuruluşundan bugüne kadar şiddetle hiçbir sorunun çözülemeyeceğini vurgulamış ve şiddeti, terörü kategorik olarak reddetmiştir, kınamıştır. Çünkü şiddet ve terör, bir insanlık suçudur; faillerinin ve mağdurlarının kimliğine bakmaksızın karşı çıkmak gerekmektedir. Dolayısıyla şiddet ve terör, ne "milli birlik ve beraberlik" ya da "güvenlik" adına, ne "ulusal kurtuluş mücadelesi" adına, ne de "din" veya birtakım "ideolojiler" adına meşrulaştırılamaz. Bu vesileyle, ister kimi örgütlerden gelsin, isterse birtakım kamu görevlilerinin hukukdışı uygulamalarından ya da "ihmallerinden" kaynaklansın, her türlü şiddeti, terörü bir kez daha reddediyoruz, kınıyoruz.

Türkiye ne yazık ki yıllardır "aşağıdan" ve "yukarıdan terör" eylemlerinden ötürü derin acılar çekmektedir. Son bir ay içerisinde ise yeni ve dehşet verici bir terör süreci yaşanmaktadır. Bir yandan hergün pekçok insan gözaltına alınmakta, sorgulanmakta ve değişik kentlerde bulunan 'mezarev'lerden cesetler çıkarılmakta; diğer yandan 'Hizbullah' diye adlandırılan örgütle ve bu örgüte yönelik operasyonlarla ilgili olarak son derece ayrıntılı haberler medyada yer almaktadır. Soruşturma ve operasyonla ilgili bilgilerin şimdilik tamamen, yargı süreci boyunca da kısmen yayınlanmaması gerekirken kamuoyu, ilk günden itibaren adeta yoğun bir enformasyon bombardımanına tabi tutulmaktadır. Bu sistematik yayınların da asıl operasyonun bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bunca habere rağmen, kamuoyunun aydınlatılmasını istediği tüm karanlık noktalar, hala esrarını korumaktadır.

Bazı yetkililerimizin, bu örgüt vesilesiyle dindar vatandaşlarımızın rencide edilmemesi konusunda duyarlılık gösterdikleri bilinmektedir. Ancak birtakım çevrelerin de, bu örgüt üzerinden 'İslam' ile 'terör'ü; 'dindar müslüman' ile 'vahşi terörist'i özdeşleştirerek, bu örgüte yönelik operasyonlar üzerinden, dini duyarlılığı fazla olan kişi ve gruplar üzerinde yeni baskılar oluşturulmasını hedefledikleri de görülmektedir.

Hizbullah ile devlet ilişkisi konusunda ya da en azından bu örgüte kimi kamu görevlilerinin hoşgörü ile yaklaştıkları, görmezden geldikleri, hatta yer yer destek verdikleri yolunda pek çok iddia gündeme gelmiştir. Özellikle aydınlar, gazeteciler, politikacılar bu doğrultuda birçok sorular sormuşlardır. Bugüne kadar bu sorulara cevap verilmediği gibi, bu soruların bir kısmının Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı tarafından dile getirilmesinin ardından Genelkurmay Başkanlığı'nın son derece sert bir açıklaması ile sadece FP Genel Başkanı değil, soru sormayı başaran neredeyse herkes susturulmuştur. Oysa devletin yapması gereken; suçlama içerse dahi, soru soranları susturmak ve suçlamaları peşinen reddetmek olmamalıdır. Dolayısıyla hala beklenen, hükümetin ve güvenlik güçlerinin, kimi kamu görevlilerine yönelik iddia ya da isnatları serinkanlılıkla dinlemeleri, gerekli soruşturma ve kovuşturmaları açmaları ve şayet suçlu personel varsa yargılayıp cezalandırılmalarını sağlamalarıdır. Temiz yönetim ancak böyle oluşturulur. Aksine sorunları görmek ve çözmek yerine ertelemeyi tercih eden tepkisel tavırlar, soruları cevaplamadığı gibi kuşkuların ve soruların haklılığı iddialarını güçlendirmektedir. Güneydoğu halkı ise bu asabi tepkileri sadece gülümsemeyle karşılamaktadır. Çünkü bugün her sakallıyı potansiyel terörist olarak görenlerin, dün sakallılara nasıl davrandığını en iyi bölge halkı bilmektedir.

Hizbullah'a yönelik operasyonlar dolayısıyla gözaltına alınanların pek çoğunun, oluşturulan bunca baskıya rağmen serbest bırakılması, soruşturmanın yeterli özenle yapılmadığını ortaya koymaktadır. Medyada yer almasa da, insanlar, yakından tanıdıkları ve bu örgütle bırakınız ilişkili olmayı, bu örgütten tehdit aldığını iyi bildikleri birtakım insanların, söz konusu örgütle bağlantılı olmak suçlamasıyla nasıl apar topar gözaltına alındığını, tutuklandığını ve evlerinde kazılar yapıldığını endişeyle izlemektedirler.

Öte yandan vahşet haberleri, sanıklara her türlü işkence ve kötü muamelenin yapılmasını kolaylaştırmakta, sanıkların ailelerini, hatta küçük çocuklarını bile suçlu hale getirmekte ve kamuoyunun da bu hukukdışı uygulamalara itiraz etmesini önlemektedir. İtirafçı olduklarına ilişkin haberlerin basında geniş yer aldığı bazı tutuklu sanıklar, aileleri ve avukatları ile uzun bir süre görüştürülmemişlerdir. Aileler ve avukatlar, tüm girişimlerinin başarısız kalması üzerine derneğimize de başvurmuş bulunmaktadırlar. Ailelerinin verdiği son bilgilere göre özellikle Edip Gümüş ve Cemal Tutar, kendilerinden alınan itirafçı olmak istediklerine dair dilekçelere dayanılarak ve cezaevlerinde can güvenliklerinin sağlanamayacağı gerekçesi öne sürülerek, onar günlük süreler için alınan hakim kararlarıyla polis gözetiminde tutulmaktadırlar. Polis nezaretinde yakınları ile görüştüklerini belirten aileler, Gümüş ve Tutar'ın kendileriyle hiç konuşmadıklarını ve çok ağır işkenceden geçtiklerini iddia etmektedirler. Derneğimize yapılan yazılı başvurular üzerine konuyu önce Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşmenin uygun olacağını düşünen arkadaşlarımızın görüşme talepleri de geri çevrilmiştir.

Kaldıki bu yayınlar, yargıya çok açık bir müdahaledir. Hele hele haklarında soruşturma açılan "Hizbullahçı hakimler" haberlerinden sonra, yargıçların bu örgütle ilgili davalara çok özgür, bağımsız ve yansız bir biçimde bakabileceklerini düşünmek son derece zordur. Nitekim kimi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanları bile, tutuklama kararlarına yapılan itirazları, "mimleneceğiz" endişesiyle reddetmektedirler.

Kim tarafından ve hangi maksatla yapılmış olursa olsun her türlü terörü ve şiddeti kategorik olarak reddeden ve kınayan MAZLUMDER, ne ile suçlanırsa suçlansın adil yargılanma hakkının herkes için ayrımsız savunulması gerektiğine inanmaktadır. Ancak MAZLUMDER, bu örgüt ve örgüte yönelik operasyonlarla ilgili yayınların ve bazı tutuklulara yapılan muamele ve cezaevine konulmayışlarının, bu insanlarının adil yargılanma haklarının çiğnendiğine ilişkin kuşkuların artmasına ve yargı süreci sonunda verilecek kararların da daha şimdiden tartışılır olmasına neden olacağından yana derin kaygılar duymaktadır.

BASIN BÜROSU

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2000-02-22
Okunma Sayısı : 2485
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643496